ABD, Rusya yaptırımları üzerinden Çin’i hedef alıyor
“ABD’nin ticari yaptırımlarında Çin ana hedef.” Bu fikrin sahibi Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (RIAC) Program Direktörü Ivan Timofeev. Timofeev ticaret savaşlarının Rusya ve Çin’e olan etkilerini değerlendirdi
Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminde ticaret savaşları hız kesmeden devam ediyor. ABD’nin uyguladığı tarifeler ve yaptırımların etkileri ise çok katmanlı. Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi’nde (RIAC) Program Direktörü olan Ivan Timofeev tarafından yazılan makalede ticaret savaşlarının Rusya ve Çin’e olan doğrudan ve dolaylı etkilerini inceledi.
‘RUSYA İLE ÇİN ARASINDA İLİŞKİLER YÜKSEK SEVİYEDE’
Pekin’in Moskova’nın en büyük ticaret ortağı haline geldiğini belirten yazar tarife artırımları gibi dış siyasi etkilerin Rusya ve Çin arasındaki ekonomik ilişkileri de etkileyebileceği kanaatinde. Timofeev, şunları ifade etti: “Rusya ile Çin arasındaki ekonomik ilişkiler yüksek bir seviyede seyretmekte. Batı'nın uyguladığı yaptırımların ardından Pekin, Moskova'nın en önemli ticaret ortağı haline geldi. Ayrıca Çin, hem endüstriyel ve tüketim malları açısından Rusya için başlıca alternatif tedarikçi haline gelmiş, hem de Rus enerji kaynakları ve diğer hammaddeler için en büyük pazar olmuştur. Aynı zamanda, dış siyasi faktörler Rusya-Çin ekonomik ilişkileri üzerinde giderek artan bir etki yaratabilir. Bu faktörler arasında Çin ile ABD arasındaki ticaret savaşı, ABD'nin Rusya'ya yönelik yaptırımlarının daha da sertleşmesi ve Avrupa Birliği'nin Çinli şirketlere yönelik ikincil yaptırımlarının genişletilmesi yer alıyor.”

‘ANA HEDEF ÜRETİMİN ABD TOPRAKLARINA GERİ DÖNMESİ’
Trump dönemi ABD’sinin yeniden sanayileşme hamlesiyle birlikte şekillenen yeni ticaret dinamikleri 70’den fazla ülkeyi doğrudan etkiliyor. Timofeev, “İthal mallara uygulanan ithalat vergilerinin artırılması şeklinde seyreden ticaret savaşı, Donald Trump'ın ikinci dönem başkanlığının en önemli özelliklerinden biri haline geldi. 2 Nisan 2025 tarihinde yayınladığı başkanlık kararnamesi, bu politikanın ayrıntılı kavramsal gerekçesini içeriyordu. Burada ana hedef, endüstriyel üretimin ABD topraklarına geri dönmesi veya transfer edilmesi yoluyla Amerika Birleşik Devletleri'nin yeniden sanayileştirilmesi ve yabancı ülkelerle ticaret dengesinin eşitlenmesiydi. Trump'ın kararnamesinin temel kısmı tüm ülkeleri kapsıyor ve %10'luk bir gümrük vergisi artışı öngörüyor. Kararname, 70'den fazla ülkenin mallarına yönelik bireysel gümrük vergilerini belirliyor ve her ülke için ayrı ayrı oranlar belirliyor.” ifadelerini kullandı.
‘ÇİN ANA HEDEF’
Çin’in ABD için ana hedef halinde olduğunu belirten makale, Çin’in ABD gümrük vergilerine karşı misilleme yapan tek ülke olduğunu belirtiyor. ABD’nin aleyhine yüksek ticaret açığı ise gümrük tarifelerinin yegane nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Timofeev şu görüşleri kaleme aldı: “Çin, gümrük vergisi artışlarını misilleme yapmaya karar veren birkaç ülkeden biri oldu. Bu, kısa süreli ve patlayıcı bir gümrük vergisi artışları sarmalına yol açtı. Cenevre'de iki ülke arasında yapılan müzakerelerle askıya alınsa da, gündemden tamamen kaldırılmadı. ABD'nin “tüm dünyaya karşı” yürüttüğü ticaret savaşında Çin, ana hedef olmaya devam ediyor.”

‘ÇİN’İN ARTAN GÜCÜ ABD İÇİN SİYASİ BİR SORUN HALİNE GELİYOR’
Yazara göre ABD’nin rahatsızlığı ve agresif gümrük tarifeleri, Çin’in endüstriyel ve teknolojik alandaki gelişmelerinden kaynaklanıyor. Çin ABD’ye olan bağımlılığını azaltırken, ABD ise Çin’i kontrol etmeye çalışıyor. Yazar bu konuda şu tespitleri yaptı: “Görünüşe göre, Çin endüstriyel ve teknolojik gelişme alanında belirgin bir sıçrama yapana kadar bu durum ABD için sorun teşkil etmiyordu. Bu sıçrama, Çin'in küresel ekonomideki marjinal konumunu aşamalı olarak geride bırakmasına, Amerikan ve diğer yabancı malları iç pazardan çıkarmaya ve dış pazarlarda pay sahibi olmasına olanak tanıdı. Birçok sektörde Amerikan bileşenleri, patentleri ve teknolojik çözümleri hayati öneme sahip olsa da, Çin bu alanlardaki bağımlılığını önemli ölçüde azaltmayı başardı. Çin Halk Cumhuriyeti'nin artan endüstriyel ve teknolojik gücü, ABD için siyasi bir sorun haline gelmektedir.”
‘ESAS ODAK ÇİN’
Donald Trump’ın odağının Çin olduğunu vurgulayan Timofeev ABD’nin Çin üzerindeki baskısının devam edeceği kanaatinde. Timofeev “Ticaret savaşında geçici bir ateşkes olmasına rağmen, ABD'nin Çin üzerindeki baskısı devam ettirilecektir. Gümrük vergisi politikası, telekomünikasyon ve diğer sektörlerde kısıtlayıcı yeni önlemler (yaptırımlar) ile desteklenebilir. Çin politikası açısından Trump dönemi Biden döneminden temelden farklı. Biden odağını Rusya’ya çevirmişken Trump’ın esas odağı ise Çin. Biden yönetiminin ABD-Çin ilişkilerinde ön plana çıkarmaktan kaçındığı konuların yeniden siyasileştirilmeye başlandığı görüldü. Bunlar arasında Hong Kong'un özerkliği sorunu ve Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki etnik azınlık sorunu yer almaktadır. Her iki konu da Trump'ın ilk döneminde yüksek düzeyde siyasallaşmıştır.” görüşünde.
‘TİCARET SAVAŞININ DOLAYLI ETKİLERİ’
Ticaret savaşının Çin ve Rusya’yı dolaylı yoldan da etkileyebileceğini belirten yazar, Rusya’nın ABD’nin gümrük vergilerinden etkilenmediğini belirtiyor. Ancak ABD, Çin ile ticaret dengesini sağlayabilmek adına Çin’in ABD’den enerji satın almasını talep edebilir. Bu da Rusya’nın enerji piyasasında olumsuz etki yaratacaktır. Timofeev “ABD-Çin ticaret savaşı şu ana kadar Rusya-Çin ilişkilerine çok az etki etti. Ek olarak ABD'nin gümrük vergilerindeki artış Rusya üzerinde neredeyse hiçbir etki yaratamadı. Rusya halihazırda çok sayıda kısıtlayıcı önlemle karşı karşıya ve Moskova'nın 2022'de başlattığı Özel Askeri Operasyondan bu yana ABD ile ticaret hacmi neredeyse sıfıra indi. Ancak buna rağmen, Rusya ticaret savaşının etkilerini dolaylı yoldan hissedebilir. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri Çin ile olan ticaret dengesini düzeltmek adına Çin'den Amerikan enerjisi satın almasını talep edebilir. Açıkçası, böyle bir önlemin ticaret açığını gidermesi de pek olası değildir. Ancak, bu önlem bir şekilde Rusya'dan Çin'e olan petrol tedarikinin hacmini etkileyebilir Ayrıca, ticaret savaşı genel olarak petrol fiyatlarını aşağı yönde etkileyebilir ve bu da Rusya için olumsuz bir durumdur. Ancak diğer yandan, Rusya Çin için güvenilir bir enerji kaynağıdır ve Çin bu konuyu siyasi bir mesele haline getirmeyecektir. Ticaret savaşının yeniden alevlenmesi durumunda bile, Çin'in Rusya'dan gelen tedarikleri geri çevirmesi olası değildir.” tespitinde bulunuyor.
‘ABD’NİN RUSYA’YA YÖNELİK İKİNCİL YAPTIRIMLARININ HEDEFİ ÇİN’
ABD Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulamaktan kaçınıyor. Trump’ın Ukrayna’da barışı istemesi ise bunda en büyük etken. Yazara göre Donald Trump’ın bu zamana kadarki barış görüşmelerini yönlendirme ve bitirme çabaları başarısız olmuştur. Ayrıca ABD’nin Rusya’ya yönelik ikincil yaptırımların hedefinde Çinli şirketler var. Timofeev bu konuda şu görüşte; “Ancak Donald Trump, hızlı ve ani diplomatik hamlelerle sorunu kısa sürede çözme hedefinde başarısız oldu. Müzakereler uzadı ve uzun süre daha devam edebilir. Eğer başarısız olurlarsa, Amerika Birleşik Devletleri yaptırımları yeniden artırmaya hazırdır... ABD'nin Rusya'ya yönelik ikincil yaptırımlarının ana hedefi Çinli şirketlerdir. Bu şirketler, Rusya'ya endüstriyel ürünler, elektronik ve diğer ekipmanların satışı nedeniyle finansal yaptırımlara tabi tutulmuştur. Ancak, bunların arasında tek bir büyük şirket bile yoktur.”
‘YENİ YAPTIRIM MEKANİZMALARI’
ABD’nin yeni planları Rusya ve Çin arasındaki ilişkiler üzerinde etki sahibi olabilir. Örneğin imzalanmış bir tasarı, Ukrayna’da barışın sağlanamaması durumunda Rus hammaddeleri satın alan ülkelere %500 gümrük vergisi uygulamayı öngörüyor. Yazar şu ifadeleri kullandı: “ABD’de üzerinde çalışılan yeni yaptırım mekanizmaları da Rusya-Çin ilişkilerini etkileyebilir. Burada söz konusu olan, Senatör Lindsey Graham ile birkaç başka senatör ve kongre üyesi tarafından sunulan tasarıdır. Bu tasarı, Ukrayna konusunda Rusya ile müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanması durumunda, ABD yürütme organının petrol dahil olmak üzere Rus hammaddelerini satın alan ülkelere %500 gümrük vergisi uygulama yetkisi alacağını öngörüyor. Çin de bunların arasında olabilir. Bu tehdit şimdilik abartılmamalıdır. Yasa tasarısının kabulü önceden belirlenmiş değildir. Yasa imzalanmış olsa bile, Çin'e karşı %500 gümrük vergisi uygulamak son derece zor olacaktır. Son ticaret savaşı, Çin'in misilleme önlemlerine hazır olduğunu göstermiştir. Ancak, böyle bir düzenlemenin ortaya çıkması her halükarda iş dünyası için riskleri artıracaktır ve Rus hammadde tedarikçilerini olumsuz etkileyebilir.”
‘AB’nin yaptırımları Çinli şirketleri etkileyecek nitelikte değil’
Ivan Timofeev Avrupa’nın durumunu da değerlendirdi. Timofeev şunları ifade etti: “Bir diğer faktör ise AB'nin yaptırım politikasıdır. ABD'den farklı olarak AB, Ukrayna ile ilgili müzakerelere rağmen Rusya'ya yönelik yaptırımları artırmaya devam etmekte. Brüksel, ayrıca Çinli şirketleri de etkileyen ikincil yaptırım uygulamasını da genişletmektedir. Çin ile AB arasındaki ekonomik ortaklığın derinleşmesi bağlamında bu unsur önemli görünmektedir. Ancak gerçekte, bu önlemler ikincil bir rol oynayacaktır. AB'nin ikincil yaptırım uygulamaları, ABD'ninkinden önemli ölçüde daha sınırlıdır. Bu yaptırımlar, önemli Çinli şirketleri etkileyecek nitelikte değildir. AB’nin Rus bankalarına finansal mesajlaşma hizmeti sağlanmasına yönelik yasaklarının genişletilmesi, sorunlara yol açabilir, bu durum Çinli muhataplarla olan ilişkilerini etkileyecektir. Ancak bu tür yasaklar, finansal mesaj iletme işlevine sahip olan Çin’in CIPS ödeme sisteminin Ruslar tarafından kullanımının hızlanmasını teşvik etmektedir. ABD’ye kıyasla, AB politikası faktörü ikincil düzeyde kalmaktadır.”