Yandex
24 Ocak 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Altın çeki, ekonomiye 1,25 trilyon dolar kredi sağlayabilir

24 Mayıs 2024’te Cumhurbaşkanı Erdoğan 'yastık altındaki altını ekonomiye kazandırmakta muvaffak olamadık' dedi. 'Yastık altı altın ekonomiye faydasız' dedi

Altın çeki, ekonomiye 1,25 trilyon dolar kredi sağlayabilir
METİN AKGERMAN

Bunlar doğru ve önemli tespitler. Peki en üst siyasi makam tarafından net olarak tespit edilen bu büyük sorunu çözmek için Ekonomi Bakanlığımız, bürokrasimiz ne tür çözümler, araçlar devreye aldı? Sonuç sıfır. Evet, geçtiğimiz senelerde bankalara altının yönlenmesi için altın hesapları oluşturuldu. Bunlar sınırlı miktarda fayda sağladı ama işin esasına ulaşamadık. Vatandaşın gündelik hayatta ihtiyacına cevap verebilecek, kolay taşınan, kolay takas edilen, kolayca fizikiye döndürülen bir altın sertifikası oluşturamadık.

PROBLEM NE KADAR BÜYÜK?

Bu problem ne kadar büyük? Farklı tahminler olmakla beraber mütevazı tahmin (resmi makamların ifadesi) ile 4000 tonluk yastık altı altından bahsediliyor. Tonuna 85 milyon dolar dersek 340 milyar dolar eder. Akıllı bir finansal çözüm üretemediğimiz için 340 milyar doları ekonomiden çekip toprağa gömmüşüz. Bu kaynağı krediye çevirip sanayiye aktarsak 8-9 katı, 2,5 trilyon dolarlık kredi yaratılabilir. Kayıp derken tüm ülke sathına yayılmış binlerce fabrikadan, milyonlarca kişilik istihdamdan bahsediyoruz. Elbette altın çeki ile yastık altı altının tamamını Ankara'ya çekemeyiz ama orta vadede 30%, uzun vadede 50% hedeflemek makuldür, gerçekçidir. Yastık altındaki 4000 tonluk altının karşılığında Merkez Bankası rezervlerimizde bugün ne kadar altın var dersiniz? 590 ton var, üstelik bu miktar tüm zamanların rekoru. Sosyal medyada 'altın alıp bahçenize gömün' türü ekonomik bozguncu hesapların milyonlarca takipçileri var. Zırva dolu kitapları satış rekorları kırıyor. Hükümet bu işi sopa ile çözemez, çözemiyor, akıllı tasarlanmış ve vatandaşın fiziki altın ihtiyacına cevap veren finansal araçlar devreye almalıyız. Bu yazıda altın çeki modelini kurgulayıp politika yapıcılarımıza önereceğim.

Hükümet yetkilileri haklı olarak bu altınlaşma trendinden memnun değiller. Vatandaş evinde, kasasında, bahçesinin altında çeyrek altın, gram altın, tam altın sakladığı zaman (arka planda) ülke dışına döviz transferi oluyor ve altının yastık altına girmesiyle aslında ekonomiden bir kaynağı geri çekmiş oluyoruz. O altın eğer bankanın kasasında duruyor olsaydı değerinin belki 10 katı kadar kredi üretilecekti ve ekonominin çarkları hızla dönecek, yeni yatırımlar finanse edilecek yeni istihdam alanları açılacaktı.

Altının banka kasasında (kiralık kasa değil!) veya merkez bankası rezervinde durmasında sorun yok, hatta olumlu bir durumdur ama altını eve çektiğimiz anda ekonomiye zarar veriyoruz. Bireysel menfaatimize nokta kadar bir fayda sağlamak için toplum menfaatine büyük zarar veriyoruz.

NEDEN YASTIK ALTI?

Evinde altın saklayanların dillerinin altındaki bakla şudur. 'Yarın bir gün Türkiye bir savaşa girer ve devlet tüm bankalardaki varlıklara el koyar ve sınırlı mevduat çekimi kuralı getirirse biz kendimizi bu durumdan koruyalım'. Veya: 'Devlet bankalardaki varlıkları vergilendirme yoluna giderse bizim yastık altındaki altın miktarını bilemeyeceğinden vergiden korunmuş oluruz.'

Yastık altı altının tek faydası budur yani ülke yangın yerine dönerse kendini o yangından korumaktır. Başta çalınma, yangın, deprem olmak üzere büyük kayıp riskleri de vardır. Üstelik altını yastık altına çektikçe aslında devletimizi zayıflatarak ekonomik yangın riskini de artırıyoruz. Vatan hainliği dersek ağır olur ama devlete zarar veren (yasal) ekonomik bir aktivitedir. Ev kasasında döviz depolamanın da benzer yıkıcı etkileri vardır ama yıllık 4-5 reel döviz enflasyonu olduğundan pek akıllıca iş değildir ve sınırlı miktarda uygulandığını varsayabiliriz.

Fiziki altının toplum hayatımızda ve kültürümüzde yeri elbette vardır. Düğünlerde, nişanlarda takılır, aile içinde veya civarında hediye edilir, kadınlar gününü yapar, biriktirir vs... Toplumsal hayatta fiziki altına bir miktar ihtiyaç ve talep olduğunu kabul etmeliyiz ve çözümü buna göre tasarlamalıyız.

Mevcut durumda Darphanemizin 'altın sertifikası' ismi verdiği bir sistem var ancak sistem farklı tasarlanmış, piyasadaki fiziki altın ihtiyacına çözüm sunmuyor, daha çok yatırım fonu benzeri, işin içinde aracı kurumların, Borsa İstanbul'un olduğu bir sistem tasarlamışlar. Zararı yok ama bu yazıda bambaşka bir model önereceğiz.

ALTIN ÇEKİNİ KURGULAYALIM

Fiziki çeyrek altını temsil eden bir senet düşünelim, misal milli piyango bileti boyutlarında, üzerinde hologramı, seri numarası, karekodu, imzası vs. bulunan, çeyrek altın resmi olan, rengarenk, güzel tasarlanmış bir senet. İsmine 'altın çek' diyelim. Çeyrek altını temsil etsin yani bugün itibariyle 5.000TL civarı bir fiyatı olan bir senet. Senedin sahibi kim olsun? Misal Merkez Bankamız olsun, yanı kâğıt banknotun sahibi olan milli kurumumuz olsun. Belki MB'ye bağlı olan bir 'T.C. Altın Bankası' kurulur ve senedin sahibi o kurum yapılabilir.

Ekonomimizin altınlaşma sendromuna karşı önerdiğimiz esas çözüm budur. Tarifini yaptığımız altın çeki. Bundan sonraki kısımda bu ürünü bir ekonomik model içine oturtalım ve sistemin çalışma esaslarını belirleyelim.

HANGİ İHTİYACA CEVAP VERECEK?

Altın çeki mevcut sorunu nasıl çözecek? Düğün oldu, geline bu çek takılabilir. Kuyumcuda bu çek bozdurulabilir. Evdeki altınlar kuyumcuya verilip karşılığında bu çekler alınabilir. Altın gününde teyzeler bu çekleri birbirine hediye edebilirler. Torunun doğum gününde ananesi kızına bu çekten verebilir.  Kız gidip kuyumcuya çeki verip fiziki çeyrek altın alabilir. Yani toplum hayatında çeyrek altın ile yapılan bütün aktiviteleri bu çek ile bire bir ikame edebiliriz.

MODELE TATLANDIRICI LAZIM: FAİZ

Peki, çeyrek altını bu çek ile ikame edebiliyoruz ama kuyumcularda fiziki altın da duruyor. Vatandaş gerçeği varken neden senedini alsın? Bu önerdiğimiz çek sistemine biraz tatlandırıcı lazım ki fiziki altın yatırımından daha cazip hale gelsin.

Elbette tatlandırıcının esası faiz olmalıdır. Sonuçta parasal bir probleme, parasal bir çözüm üretiyoruz. Misal çekin sahibi olan devlet kurumumuz olan 'T.C. Altın Bankası’ bu çeklere yıllık yüzde yarımlık (binde beşlik) faiz ödemesini cari değerden TL olarak yapsın. Peki benim cüzdanımdaki çeke banka nasıl faiz ödeyecek? Şöyle olabilir: çekin üzerindeki karekodu telefonum ile okuturum, Altın Bankası uygulaması ile çeki hesabım ile ilişkilendiririm ve ilişkilendirme yapıldığı gün faiz işlemeye başlar. Çeki başkasına verdiğimde, o da kendi üzerine kaydeder ve faiz onun hesabına yazar. Kaydetmek istemeyen de bu ilave faiz gelirinden vazgeçer ve çeki faizsiz olarak kullanır. Mevcut ekonomik sisteme, faiz geliri olan, cüzdanda taşınabilir bir altın çeki soktuğumuzda, fiziki altını tutma talebinde önemli azalış beklemeliyiz.

FAİZLİ ALTIN ÇEKİ MÜMKÜN VE MAKUL MUDUR?

Peki altın Bankası piyasaya sürülecek yüzbinlerce altın çekine binde beş reel faiz verebilir mi? Bu gerçekçi bir beklenti midir yoksa bankayı iflas mı ettirir? Bu noktada sisteme bütüncül bakmak gerekli. Belki özel banka olsa bu işte zorlanabilir fakat bu sistemin ekonominin tamamına getireceği toplam faydayı, kamuya getireceği maliyeti ile kıyaslamak gerekir.  Bu altın çeki olayı ile fiziki altınların ve yastık altı altınların bir kısmı devletin kasasına girecek ve değerinin yaklaşık 8-10 katı civarında bir kredi oluşumunu sağlayacak. Hesabı yapmak lazım ama kabaca bu işin yaratacağı ilave katma değerin, altına yüzde 5 civarı faiz verme seviyesi ile başa baş geleceğini öngörebiliriz. Yani ekonomiye eklenecek ilave kaynak, Türkiye'nin doğal büyüme seviyesi olan 5% lik reel büyüme seviyesi kadar fayda sağlayacaktır.  Altın sertifikasına vereceğimiz faizi Türkiye'nin reel büyüme oranı ile karşılaştırmak, alınan kamusal risk için makul bir karşılaştırma ölçütü olabilir. Yani başa baş noktası olan 5%' in yarım puanını vatandaşa veriyoruz, iki puanını da sistemin diğer paydaşlarına dağıtıyoruz (kuyumcu komisyonu, basım, işletme masrafı, banka şubesi masrafı), yine de 2,5 puanlık bir kamusal fayda oluşuyor. Yani bu iş zarar yazmaz, net ekonomik büyüme üretir.

FİZİKİ ALTINA TALEP VERGİ İLE ÖNLENEMEZ

Faiz haricinde hangi araçlar ile bu altın çekini cazip hale getirebiliriz? Küçük gramajlı fiziki altının alım satım işlerine son senelerde sanıyorum bazı masraf ve zorluklar getirildi. Gram altın ticareti iyice zorlaştırıldı. Yani Devlet baba vatandaşı fiziki altından uzaklaştırmaya çalışıyor ama bunu pek akıllıca yapamıyor. Çok havuç az sopa yerine sıfır havuç çok sopa kullanıyor ve kaçakçılık ve kayıt dışılık teşvik ediliyor. Elbette fiziki altına yatırım ufak tefek aracılık komisyonu, vergisi vs. ile zorlaştırılabilir ama günün sonunda altının fiyatı dünya piyasalarında oluşur ve kaçakçılığı son derece kolaydır bu yüzden fiziki altının aracılık işlerine getirilebilecek vergi vs. olayı çok sınırlıdır. Devletin faydasına olacak çözüm, fiziki altının kuyumcularda bulunurluğunu azaltmak veya ülkeye ithalatını azaltmaya çalışmak olamaz, bu kazanılamayacak bir savaştır. Bunun yerine fiziki altından daha cazip ve yine altına dayalı finansal araçlar üretmek gerekir. Bu altın çeki modeli de iyi tasarlandığında bu işi 10 numara yapar.

MODEL ESASLARI

Peki Allah korusun bir savaş olurda, devlet banka mevduatlarının çekimine kısıtlama getirirse bu altın çekleri çöp mu olacak? Bu durumda piyasada elbette fiziki altının yerini tam olarak hiçbir şey tutamaz ama altın sertifikası bu durumda dahi değerini kısmen korur. Sonuçta savaş ekonomisi geçicidir, takas devam eder ve işler düzelince belki TL önemli ölçüde devalüe olmuş olur ama altın çeki yine altın değerine gelir. Bu bilindiği için de savaş sürecinde dahi güçlü bir para olarak bu çekler işlem göreceklerdir ve alım gücü sağlayacaklardır.

Bu sistemi devreye alırken kademeli bir geçiş yapmak makul ve mümkündür. Piyasaya ilk etapta sınırlı sayıda, birkaç bin adet çek sürülür, sistem ve ilintili teknoloji tüm bileşenleri ile test edilir ve ekonomiye faydası ölçülür. Baktık etki olumlu, çek sayısı artırılır. Baktık bazı noktalarda riskler var veya teknolojik/yazılım bacağı aksıyor, önce aksamalar düzeltilir, sistem geliştirirlir sonra sistemin ölçeği büyütülür.

Faize hassas olan kesim için bu işin faiz geliri çek sahibinin seçeceği bir hayır kurumuna bağışlanabilir veya faiz yerine bu kesime katkı payı benzeri farklı menfaatler sağlanabilir.

SİSTEMİ KURMAYA HAZIRIZ

Peki bu önerdiğimiz modelin böyle yüksek bir ekonomik potansiyeli vardıysa neden bu sistemi hiçbir ülke devreye almadı? El-cevap: Bu sistemi devreye alan ülkeler var ve çeşitli altın sertifikaları çeşitli ülkelerde kullanılıyor. Hatta Bretton-woods anlaşması boyunca Amerikan doları da zaten bir altın çeki idi ve 1 ons karşılığında 35 USD olarak takas uygulanmaktaydı. Bugün ise 1 ons karşılığında 2632 USD ödeniyor ve rakam sürekli artıyor, artık doların altın çekliği veya değer koruma özelliği kalmamış durumda. Bugün bu sistemi Türkiye'de devreye almak mantıklıdır çünkü teknolojik olarak artık elimizde bu işleri sağlayacak çok sayıda imkân var. Blockchain olayı bu tür sertifikaların kopyalanma riskini yok etti.  Karekodu uygulamaları ve cep telefonu uygulamaları ile bankacılık sistemi entegrasyonu da bu işin artık kişiye özel kaydedilmesini, güvenli transferini vs. sağlayabiliyor. Hologram konusunu ise artık milli imkanlarla dahi Türkiye üretebiliyor. Türkiye artık altınını yabancı merkez bankalarının kasalarında da saklamıyor bu da ilave ve kritik önemde bir güvence yani bu sistemi kurmak için artık hazırız.

DÜĞÜNDE GELİNE POLİMER ÇEK TAKMAK

Peki düğünde geline milli piyango bileti takar gibi bir altın çeki takmak tuhaf olmaz mı? Çeyrek altının çengeli var, vatandaş çeki nasıl takacak? Bu işin çözümü kolay. Kuyumcular buna uygun çengel veya küçük kıskaçlar tasarlayabilirler. Çeki kâğıt yerine daha zor yırtılan plastik türevi bir malzeme ile basarsak daha uzun ömürlü olabilir. Misal İngiliz Sterlinin de 20 lik ve 50 lik banknotlar, 2 sene kadar önce kağıttan polimer malzemeye geçirildi. Hem estetik olarak güzel, parlak renkleri olan, buruşmayan ve çok ince bir banknot oluştu hem de günlük hayattaki yıpranma sorunu azaltıldı. Benzer banknotlar kullanılabilir.

KUYUMCU BACAĞI

Bütün kuyumculara zorla bu altın çeki sistemini dayatmalı mıyız? Hayır değiliz. Projenin sahibi olan Altın Bankası her mahalleden bir kuyumcu seçer, bir acentelik anlaşması yapar ve ilgili kuyumcular bu hizmetleri sunarlar ve ilave gelir elde ederler. Banka şubeleri ile de benzer anlaşma yapılabilir.

NE KADAR KÖTÜ OLABİLİR?

Varsayalım bu sistemi kurduk, denedik, sisteme ilgi olmadı ve başarısız oldu. Ne kaybederiz? Piyasaya sürülen birkaç bin çek piyasadan çekilir ve olay biter. Ekonomimizde reel bir kayıp oluşmaz.

Varsayalım sistem çok başarılı oldu, hızla yaygınlaştı ve bu sefer TL banknotun yerini alma riski oluştu. Bu bir problem midir? Yani insanlar haklı olarak cüzdanlarında sürekli değer kaybeden TL banknot yerine faiz geliri de olan bir altın çeki taşımayı ve ödemelerde bunu kullanmayı talep edebilirler. Bu çekin paralaşması yönünde ekonomi aktörlerince baskı oluşabilir. Böyle bir durum oluşsa bile sonuçta çeklerin sahibi belli, kaç tipte ve değerde ve hangi adette çekin piyasaya sürüleceğini devlet kontrol ediyor ve düzenliyor. Bu çek tipini sınırlı tutar ve alışverişte kullanımını engellerse bu problem de oluşmaz. Elbette tüccarlar ve vatandaşlar kendi aralarında bu çeki ticarette kullanabilirler, bunda sorun yok. Ekonomik aktörlerimiz (bankalar, döviz büfeleri vs..)  Çoklu para birimini yönetmeye alışkındır, güncel süreçlerimiz buna uygun.

ÇEKİN FİYATI

Gelelim işin fiyatlama yönüne. Çekin değeri (muhtemelen banknot üzerinde yazan değeri) 1 çeyrek altına eşit olacak dedik. Peki piyasa fiyatı da buna uygun mu olacak? Çekin üzerine yıllık binde beşlik de faiz koyduğumuzda muhtemelen çekin piyasadaki fiyatı çeyrek altın fiyatının az üzerinde ama çeyrek altın fiyatına bağlı olacaktır.

Çekin piyasa fiyatlaması, enflasyona endeksli ve yıllık tek kupon ödemeli tahvil fiyatlaması gibi bir karakteristik gösterebilir. Bu da problem değildir ve hayli güçlü bir finansal enstrüman oluşturulduğunun bir alameti olabilir. Çeyrek altından bir tık daha cazip bir tasarruf ve yatırım aracıdır. Döviz büfeleri bu sayede seve seve gelen çeklerin karşılığında çeyrek altın takası yapacaklardır ve 'elimde hiç altın kalmadı' bahaneleri üretilmeyecektir.

Piyasada çeyrek altının eskisi, yenisi çengellisi gibi az miktarda fiyat oynatan çeşitleri vardır. Altın çeki ise tasarımı icabı olması gereken ayar ve kalitedeki standart çeyrek altını ikame edecektir ve değer kayıplı çeşitleri olmayacaktır.

Altın parayı tasarlarken çeyrek altını referans altık. Peki gram altını esas alamaz mıydık? İkisinden biri ile sisteme başlanabilir ve zaman içinde ikisi de kendine piyasada yer edinebilir. Karar vermek için hangisinin piyasada daha çok talep gördüğünü ve yastık altında hangisinin daha çok tutulduğunu bilmek lazım. Benim tahminim çeyrek olduğu için çeyrekten yürüdüm. Gram ile çeyrek arasında 1,75 kat civarı bir gramaj ve fiyat farkı var ancak gram altında muhtemelen paketleme ve sertifikasyon masraflarından dolayı yatırımcının tasarruf kaybı daha yüksek oluyordur. Gram altın çekinde bu kayıp çok daha düşük olacağından belki çeyrek altın çekine göre nisbi olarak daha yüksek bir yatırımcı faydası sağlanabilir.

YURTDIŞI KULLANIM

Varsayalım altın çekini piyasada dolaşıma sürdük. Yurtdışından da talep geldi ve çeklerin bir kısmı yurtdışında, Avrupa'da dolaşıma girdi. Bu bir sorun mudur? Bu sorun değil büyük bir avantajdır. Ankara'da depolarda altın olarak duran rezervin sertifikasının Avrupa'da dolaşması Türkiye’nin senyoraj gelirini artırır. Bu etkiyi bir tür yabancı sermaye girişi olarak da düşünebiliriz. Belki sistemin yaygınlaşma sürecinde talebi ve arzı daha iyi kontrol edebilmek için faiz faydasının sadece Türkiye ikametli yurttaşlarımız için geçerli olması ve ikinci fazda yurtdışında yaşayan Türk vatandaşları dahil tüm vatandaşlarımızı kapsar hale getirilmesi ve son aşamada belki vatandaşlık bağımsız halde faiz faydasının sunulması değerlendirilebilir. Avrupa'daki vatandaşlarımız arasında çeyrek altın kullanımı hayli yaygındır. Misal Kuzey Londra'daki kuyumcularda çeyrek altın ticareti gayet yaygındır.

Bu bağlamda bu altın çekinin Türkiye kökenli yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız için de cazibesinin yüksek olacağını tahmin etmeliyiz.

Bu sistemi biraz daha liberal tasarlamak istersek ve özel bankalarımızın da bu işten ekmek yemelerini istersek, buna uygun düzenlemeler mümkün. Misal bankalar kendi çeklerini tasarlarlar ve vatandaşa pazarlayarak piyasadaki altını toplarlar. Çekin görselleri Akbank veya Garanti veya Yapı Kredi gibi özel banka logoları ile süslü olabilir ama çekin üzerindeki seri numarası, hologram, karekod yine işin sahibi olan merkezi kamu otoritesi tarafından verilir. Yani nasıl ki kredi kartı sisteminde bizim bankalarımız sadece Amerikan firmalarına acentelik yaparlar ve finansal ürünlerini pazarlarlar, benzer bir kurgu altın çekinde de mümkün.  Belki ikinci fazda bu işleri yapmak daha uygun olur.

VERGİ MUAFİYETİ GEREKLİ

İşin vergisel boyutuna gelirsek, nasıl ki çeyrek altın değer kazancı üzerinden vergi alınmıyorsa aynı durum altın çeki için de geçerli olmalıdır ve bu ürünü pazarlarken bu avantajlı özellikleri vurgulanmalıdır. Vergi uygulanmaya kalkılırsa zaten kayıt dışı ve fiziksel altına derhal geçiş olur.

Cebimizde taşıdığımız TL banknotların üzerinde aslında bir vergi vardır ve bu verginin ismi enflasyondur. Bu yüzden yolda yürürken her adım attığımızda aslında cepteki TL banknotları değer kaybeder. Dolar ve EUR için de aynı durum geçerlidir. Altın çekinin yanı banknotun ise hem değer kaybı yoktur hem vergisi olmayacaktır.

YÜKÜMLÜLÜKLER NASIL KARŞILANACAK?

Peki devletimiz, T.C. Altın Bankası üzerinden bu altın çeklerini piyasaya sürdü, vatandaşın fiziki altınını Ankara'da kasalara topladı, vatandaşa cüzi bir faiz ödemesi yapmayı taahhüt etti ve toplanan altın karşılığında kaldıraçlı olarak piyasaya kredi sağladı. Yarın bir gün altın fiyatlarının çok artması durumunda artan yükümlülükler nasıl karşılanacak? Bunun farklı finansal çözümleri ve finansal koruma metotları olmakla beraber basit ve ekonomiyi destekleyen bir çözüm, aktarılacak kredilerin bir kısmı ile Türkiye’de altın madenciliği yatırımları yapmak, altın madenciliği hisselerini toparlamak ve dost ülkelerde altın madenleri kurmak olabilir. Yani artan altın yükümlülüğü karşılığında artan altın varlıkları oluşturulabilir. Zaten Türkiye’nin bu alanda potansiyeli yüksek. Altın fiyatı ile korele olan gümüş vb. varlıklara da benzer şekilde yatırım yapılabilir.

ENFLASYON AZAR MI?

Bu konu gündeme düştüğünde muhtemel itirazlardan biri de şu olacaktır: 'Altını yastık altından toparlayıp krediye döndürürsek enflasyonu azdırırız'. Nasıl, itiraz haklı mı? Elbette haklı. Ama bu haklı itiraza rağmen yine de altın toplanmalıdır. Bugün uygulanan enflasyonu büyüme ve işsizlik pahasına ve sadece geçici olarak düşürme politikası zaten yanlıştır. Başından beri yanlıştır. Yanlış olan ekonomi politikasını bozacak diye ekonomiyi büyütecek, istihdamı artıracak, rekabetçiliği artıracak politikaları önermeyelim mi? Diğer taraftan zaten bu altının merkeze çekilme ve krediye döndürülme süreci miktar kontrollü olarak yapılacaktır bu işin ipleri devlette olacaktır.

Bizim hükümetimiz para ve kredi aramaya Londra'ya veya diğer batı başkentlerine gidiyor. Oysa onlarda kasa tamtakır. Para yok ki sana versin. Her ay Arap şeyhleri, emirleri bu ülkelere davet edilip krallar, cumhurbaşkanları tarafından ağırlanıyorlar ki kesenin ağzını açsınlar. Daha geçen hafta Katar emiri Londra'dayken aynı günlerde Suudi Kralı az ötede, Paris'teydi. Gündem malum. Birkaç gün sonra zaten Fransa iflas etti, başbakanı düşürdüler, bütçe meclisten geçirilmiyor. Fransa krizde. İngiltere'de, Londra'nın altın depolarında saklanan yabancı ülke altınları hızla geri çekiliyor.  2015'te Avusturya altınını geri çekti, 2019'da Macaristan çekti. Bu sene ise Hindistan ve Polonya gibi büyük ekonomiler muazzam miktardaki altınlarını geri çektiler. Türkiye'de 2020 itibariyle çekmişti. (Sonrasında ne oldu, mevcut ekonomi yönetimi ne yaptı emin değilim.)

SONUÇ

Politika yapıcılarımıza bu altın çeki konusunu değerlendirmelerini tavsiye ediyoruz. Nispeten basit, hızlı kurulabilecek, pazarda küçük ölçek ile test edilebilecek, fiziki altını ikame edebilecek, düşük riskli bir finansal enstrüman kurguladık. Başarı durumunda milli ekonomiye önemli katkısının olmasını beklemeliyiz.

Son Dakika Haberleri