Yandex
17 Haziran 2025 Salı
İstanbul 28°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Atina’nın şartı ‘casus belli’ kararının kaldırılması

Miçotakis, Türkiye’nin AB savunma programlarına katılmasının, TBMM’nin 1995 yılında aldığı ve ‘casus belli’ olarak anılan kararının kaldırılmasına bağlı olduğunu söyledi. Atina’nın ‘Türkiye’nin AB projelerinden dışlanması’ talebini Paris de destekliyor

Atina’nın şartı ‘casus belli’ kararının kaldırılması
HABER MERKEZİ

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, önceki gün katıldığı bir radyo programında Türk-Yunan ilişkilerine dair değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye'nin Yunanistan'a yönelik “savaş tehdidini” sürdürdüğünü ileri süren Miçotakis, bu koşullar altında Ankara’nın Avrupa Birliği (AB) savunma programlarına katılmasının mümkün olmadığını söyledi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’nin 1995 yılında Yunan karasularının tek taraflı olarak genişletilmesine karşı Hükûmet’e Türk Silahlı Kuvvetlerini kullanmak da dahil olmak üzere bunu önleme yetkisi verdiğini hatırlatan Miçotakis, bu kararın kaldırılmasını istedi. Yunan Başbakan, konuyu doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, muhtemelen haziran sonunda Lahey'de yapılacak NATO Zirvesi sırasında iletmeyi planladığını bildirdi. Miçotakis şöyle devam etti: “Türkiye, bir AB üyesine karşı savaş tehdidini sürdürürken AB savunma finansman mekanizmalarına giremez. Türk dostlarımızın bunu masadan kaldırmasının zamanı geldi.”

AB’DE OYBİRLİĞİ

Yunan Ekathimerini gazetesi de Avrupa Birliği'nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın 212. Maddesi’ne atıf yaparak, AB'nin Türkiye gibi üçüncü bir ülkeyle yapacağı herhangi bir anlaşmanın tüm AB üye ülkelerinin oybirliğiyle onayını gerektirdiğini yazdı. “Bu gereklilik Yunanistan ve Kıbrıs'a, 27 Mayıs'ta son şekli verilecek olan Avrupa için Güvenlik Eylemi (SAFE) düzenlemesi kapsamında Türkiye'nin savunma girişimlerine erişimini koşullandırma konusunda koz verebilir.” diyen Ekathimerini haberi, şöyle devam etti:

“SAFE nitelikli çoğunluk oylamasıyla kabul edilirken Yunanistan, nihai metindeki ifadeleri -özellikle de ‘benzer düşünen’ terimini- uzlaşmacı bir jest olarak vurguladı. Türkiye'nin katılımının resmi devlet katılımı yoluyla değil, yakın zamanda İtalyan insansız hava aracı üreticisi Piaggio'yu satın alan Baykar gibi alt yükleniciler aracılığıyla gerçekleşmesi bekleniyor.”

MSB DE ENGELİ TEYİT ETTİ

Yunanistan’ın Türkiye'yi Avrupa Birliği (AB) savunma projelerinin dışında bırakma çabaları, önceki gün Millî Savunma Bakanlığı kaynakları tarafından da teyit edildi. Kaynaklar, konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu:

“Türkiye'nin bölgesinde sahip olduğu kritik rolü ve Avrupa'nın güvenliği için önemini yok saymaya yönelik çabalar başarısız olmaya mahkûmdur. İkili anlaşmazlıkları çok taraflı platformlara taşımak ve ülkemizi dışlamaya yönelik bir tutum sergilemek iyi niyetli olmadığı gibi akıllıca bir adım da değildir. NATO ve AGİT üyesi, AB'nin ise aday ülkesi olarak Türkiye, gelişen savunma sanayisi, bölgesel krizlerin çözülmesinde üstlendiği önemli roller ve güçlü ordusuyla Avrupa güvenlik mimarisinin ayrılmaz bir parçasıdır. Türkiye'nin gücünü anlamayanlara anlatmaya devam edeceğiz. Diğer yandan AB üyeliği ülkemiz için stratejik bir hedef olmaya devam etmektedir. Türkiye ve AB savunma ve güvenlik, terörle mücadele, düzensiz göçün önlenmesi gibi birçok konuda uzun dönemli stratejik çıkarları paylaşmaktadır. Avrupa güvenliğinin ancak kapsayıcılık, stratejik öngörü ve kolektif dayanışma ile güçlendirilebileceğini, bunun için vizyoner bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.”

ARINÇ KALDIRALIM DEMİŞTİ

Başbakan Miçotakis’in bahsettiği “casus belli” kararı, 31 Mayıs 1995 tarihinde TBMM’de alındı. Bu kararla Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ege Denizi'nde 6 mil karasuyunun üzerindeki herhangi bir uygulamanın önlenmesi için -güç kullanımı da dahil olmak üzere- her türlü yetkiyi hükûmete verdi.

Atina sık sık bu kararın kaldırılması için baskı yapsa da karar bugüne kadar kaldırılmadı. Ancak 8 Nisan 2005 tarihinde TBMM Başkanı Bülent Arınç, kararın 1995’te Meclis’te oylanmadan alındığını iddia etmiş, Atina ile ilişkilere engel olduğu gerekçesiyle bu kararın kaldırılması gerektiğini söylemişti. Arınç, şu ifadeleri kullanmıştı:

“Benim anladığım 'casus belli' kararı, Yunan Parlamentosunda rahatsızlık oluşturmuş görünüyor. Biliyorsunuz, 1995’te bir Meclis kararı vardı. Bu yüzden dostluk ortamı kurulamadı. Ben baktırdım, bu bir karar bile değil. Biri, 'Oylatalım' demiş, Kamer Genç oylatmamış bile. Buna bir bakmak lazım. İlişkilerin gelişmesinde engel olduğu anlaşılıyor. Türkiye ile Yunanistan arasında Ege sorunlarının çözümünü sağlamak için istikşafi görüşmeler devam ediyor ve iyi gidiyor. Artık bu devirde bu kararı da ortadan kaldırmak lazım.”

NEDEN 12 MİLE KARŞIYIZ?

Türkiye'nin Karadeniz ve Akdeniz'de karasuları 12 mil olarak belirlenmiş. Fakat Ege Denizi'nde 6 milin üzerindeki bir uygulamanın "casus belli", yani savaş nedeni olacağı dünyaya ilan edilmiş. Bunun çok temel bir sebebi bulunuyor: 3 bine yakın ada, adacık ve kayalığın bulunduğu Ege Denizi'nde 12 mil uygulaması, bölgedeki tüm geçiş alanlarını kapatarak Türkiye'yi Marmara'ya hapsediyor. Yunan karasuyuna uğramadan Akdeniz'e açılmanın mümkün olmadığı böyle bir uygulamada, Adalar Denizi'ndeki şu an yüzde 49 olan açık deniz alanı, yüzde 20'nin altına düşüyor.

Yunanistan her ne kadar karasularında Zararsız Geçiş Rejimi uygulanacağını iddia etse de konu bununla da sınırlı değil. Her şeyden önce Türkiye'nin ab initio (başlangıçtan) ve ibso facto (kendiliğinden) hakkı olan kıta sahanlığı alanında Yunan iç hukuku geçerli olacak ki, böyle bir rejimin uygulanması da kabul edilemez.

Yani 12 mil rejimi Türkiye'nin egemenliğinin mutlak ihlalidir. Türk kıta sahanlığının Yunan karasuyuna dönüşmesidir. İzmir'e Yunan askerinin çıkmasından farkı yoktur.

Atina diplomatik seferberlik başlattı

Yunanistan, Türkiye’nin AB savunma projelerinde yer almaması için harekete geçti. Türkiye’nin SAFE (Avrupa Güvenlik Eylemi) düzenlemesi kapsamındaki projelere dahil olmasını önlemek amacıyla diplomatik girişim başlatıldı.

Airline Haber’e göre Yunanistan Dışişleri Bakanlığı, AB üyesi ülkelerde görev yapan büyükelçiliklerine gönderdiği talimatla, yerel yetkililer nezdinde girişimlerde bulunarak “Türkiye’nin dışlanması” yönünde baskı yapılmasını istedi. Amaç, Ankara’nın AB savunma projelerine tam entegrasyonunu engellemek.

AB Komisyonu’nun hayata geçirdiği SAFE düzenlemesi, AB dışı ülkelerin belirli savunma projelerine katılımına imkân tanıyor. Ancak Atina, bu işbirliklerinin kendileri için stratejik risk taşıdığı görüşünde. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis de geçen haftalarda Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile Berlin’de yaptığı görüşmede, “AB savunma girişimlerinin üçüncü taraflardan bağımsız olması gerektiğini” savunmuştu. Fransa’nın da desteğini alan Atina, SAFE kapsamındaki ortak ülke katılım oranının yüzde 35’ten yüzde 15’e düşürülmesini talep etti.

TBMM'nin 1995 kararı

Yunanistan, 31 Mayıs 1995'te Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni kabul ederek karasularını 12 mile çıkardığını açıklamıştı. TBMM ise buna karşılık 8 Haziran 1995 tarihli kararı ile Ege Denizi'nde 6 milin üzerindeki bir karasuyu rejiminin dayatılması durumunda gerekli tüm önlemleri alacağını ilan etmişti. O dönem tüm partilerin katılımıyla alınan karar şöyleydi: “Yunanistan, Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin, esas itibarıyla açık denizler ve okyanuslar için belirlenmiş bazı hükümlerinden yararlanarak, karasularını 12 mile çıkarmak isteğini ortaya atmıştır. Bu durum gerçekleştiği takdirde, Yunanistan, Ege Denizi'nin yaklaşık yüzde 72’sini egemenliği altına sokmuş olacaktır. Bir yarımada olan Türkiye’nin, dünya denizlerine ve okyanuslarına Yunan karasularından geçerek ulaşmasına yol açacak böyle bir durumu kabul etmesi asla düşünülemez. Türkiye’nin, Ege’de hayati menfaatleri vardır. TBMM, Yunanistan Hükümeti'nin Lozan'la kurulmuş dengeyi bozacak biçimde Ege’deki karasularını 6 milin ötesine çıkarma kararı almayacağını ümit etmekle birlikte, böyle bir olasılık durumunda, ülkemizin hayati menfaatlerini muhafaza ve müdafaa için, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne, askeri bakımdan gerekli görülecek olanlar da dahil olmak üzere, tüm yetkilerin verilmesine ve bu durumun Yunan ve dünya kamuoyuna dostane duygularla duyurulmasına karar vermiştir.”

Karasularının genişletilmesi konusu, Türkiye'nin dış politikasını belirleyen ve 'kırmızı kitap' olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde de öncelikli tehdit olarak yer almıştı.

Türkiye Yunanistan