20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ayhan Bilgen’in işaret ettiği gerçekler

Ayhan Bilgen’in işaret ettiği gerçekler
A+ A-

PKK 24 Temmuz 2015 tarihinden itibaren genel otoritesini yitirdi ve giderek daralıyor, merkezkaç eğilimler ise güçleniyor. PKK, ABD/İsrail’in enstrümanı paramiliter bir örgüt haline dönüştü. PKK kendini besleyenlere Ermenistan-Azerbaycan Savaşı’nda olduğu gibi savaşacak eleman toplayıp pazarlamakta. Kısacası parayı veren düdüğü çalıyor!

Ülkemizin meydanlarında cirit atan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yol kesen, silahla gösteriş yapan, sözde mahkemeler kurup vergi adı altında haraç alan örgütün yerinde yeller esiyor. PKK o günleri bir daha rüyasında dahi göremeyecektir. Örgütün gemisi su alıyor ve batmasını önleyecek bir kuvvette bulunmuyor.

PKK’nın HDP’sinden kaçan kaçana! Parti binaları boş, eylemlere tenezzül eden yok, destek veren örgütler hızla maskelerini değiştiriyor ve HDP ıssızlaşıyor. Parti önderliği ise çaresiz, sığ ve bölük pörçük. İşte bu gerçeği görenler hızla HDP ile yollarını bir daha birleşmemek üzere ayırıyor.

AYHAN BİLGEN’İN ÖNCEKİ ÇIKIŞI

Mart 2019 yerel seçimler sırasında Aydınlık ve Ulusal Kanal çalışanı İlyas Gümrükçü Ayhan Bilgen ile HDP Kars İl Binası’nda yayınlanmayan bir röportaj gerçekleştirdi. Şimdiki konuşmalarının ilk ipuçlarını bu röportajda veriyor. Yapılan röportajın konumuzla ilgili bölümlerini alacak ve değerlendirmede bulunacağız.

Röportajın satır aralarında dile getirilenleri iyi okumak ve esası takip ederek analize girişmek doğru olanıdır ve biz buna uymaya gayret ettik.

Sayın Ayhan Birgen yerel seçimler döneminde ittifakları kamplaşma olarak değerlendirir ve şöyle söyler: “ Türkiye’de ne yazık ki geçmişten beri kimlikler üzerinden siyaset yapmak, inançlar üzerinden siyaset yapmak. Asıl siyasetin konusu olan emek, hizmet, yolsuzluk ve eğer gerçekten ülkeye yönelik bir dış tehdit varsa bu dış tehdit karşısında ortaklaşmak.” (…) Yani bizim galiba Türkiye siyasetinde bütün partiler olarak birinci önceliğimiz artık bu ülkede kimlikler üzerinden ayrıştırıcı, çatıştırıcı söylemleri terk etmemiz gerekiyor. Gerçekten bütün toplumu tehdit eden çürüme, yozlaşma, yolsuzluk ve yani bir ortak kaygı, ortak gelecek, ortak tarihi hafıza gibi değerleri ön plana çıkartacak bir siyaset dilini inşa etmek gerekiyor. Bence burada sorun toplumdan kaynaklanmıyor. Burada sorun siyasetçinin kendisinden kaynaklanıyor. Yani toplum bir arada yaşıyor. Kars’ta esnafa çıktığınızda çöpü toplanmıyorsa o bina Azeri’nin mi, kürdün mü, terekemenin mi diye bakmıyor. Ya da çukurun içerisinde zıplayarak gidiyorsanız o Caferi mi, Alevi mi, Sunni mi diye ayrımını yapma imkânımız yok.”

Bu tespitin üzerine İlyas Gümrükçü: “Siyasi kimlik dediniz. Ama Türkiye’de en çok siyasi kimliği kullanan HDP ve bunu kürt halkı üzerinden, Kürtçülük üzerinden, Kürt kimliği üzerinden ya da Kürdistan üzerinden bir politika güdüyor.” Sorusuna şu yanıtı verir: “HDP kucağında sorun bulan bir parti. HDP den öncesi var. Yani HDP’nin içerisinde doğduğu toplumsal koşullarda yaşanmış sorunlar var. Bu sorunları çözmeye, bir anda bitirmeye, işlevsizleştirmeye HDP nin gücü yetmez.”

IRAK-SURİYE

PKK/HDP Ortadoğu’da ezilen halklardan yana değil, ezen taraf olan ABD emperyalizminden yana olmuştur. Irak’ın bölünmesine, Suriye’nin bölünmesine yarayacak görevler üstlenmiş ve ABD’nin kara gücü olarak silahını İran-Irak-Suriye ve Türkiye’ye doğrulmuştur. ABD/İsrail’in devlet çıkarlarıyla örtüşen eylemler düzenlemiş, dört ülkenin zayıflamasına yarayacak çalışmalar çalışmalar içinde olmuştur. PKK’nın Irak ve Suriye politikalarını aynen takip eden HDP, 6/7 Ekim 2014’de ülkemizde Kürdümüze ayaklanın çağrısı yapmış ve bölünmeye hizmet edecek girişimlerde bulunmuştur. 24 Temmuz 2015 Vatan Savaşı mücadelesinde hendekler gömülen PKK’yı canhıraş savunmuş, ülke çapında PKK’ya destek çalışmalarını sürdürmüştür. HDP, dün ve bugün PKK’nın legal alandaki temsilcisi olmuştur.

Mart 2020’de Sayın Ayhan Bilgen bu konudaki görüşlerini şöyle dile getirmiştir: “Biz Ortadoğu’nun içerisinden geçtiği süreci, özellikle son yıllarda yaşadığımız Irak ve Suriye süreçlerini şöyle değerlendiriyoruz: bu coğrafyada halkların çok sorunları var. Otoriter, baskıcı uygulamalardan kaynaklı. Ama bu sorunları çözmenin yolu iç savaşlar değildir, çatışma değildir, bir kimliğin başka bir kimlik üzerinde baskı kurması değildir, rövanşizim değildir. Irakta bunu çok kötü, çok acı deneyimledik. Suriye’de belki çok ağır maliyetlerle direkten dönme aşamasındayız. Dolayısı ile de burada Ortadoğu gerçeğini bilmek, Suriye, Irak hatta Yugoslavya’da, Balkanlarda, Kafkasya’da yaşanan dışardan müdahalelerle bölgesel vesayet savaşları politikası karşısında, bu coğrafyada yaşayanların kendi çözümlerini bulması gerekir. (…) Irak’ta, İran’da, Suriye’de, Libya’da, Türkiye’de o savaşları kışkırtan iç dinamikler falan değil. Bölge devletlerinin hükümetlerinin bazı olumsuz tavırları var ama, Amerika’nın Suriye’de, Irak’ta, Libya’da ne işi var? Ve Amerika’nın bu ülkelerde olmasına çanak tutan Kürt politikacıları var. İşin gerçeği bu. (…)Yanlışı Kürt’te yapsa yanlıştır, Türkiye hükümeti olan AKP hükümeti de yapsa yanlıştır. (…) Suriye’de Kürtlerin bir devleti olsun da ne olursa olsun. Sonrası önemli değil.’ Bu yaklaşım doğru bir Ortadoğu okuması değil. Çok kısa dönemde ve faydacı bir okumadır. Ve sonunun bedeli de Kürtlere ağır olur. Yani Kürtler de bunu çok ağır öder.”

Sayın Ayhan Bilgen’in, “Amerika’nın Suriye’de, Irak’ta Libya’da ne işi var” sözü anlamlıdır ve doğru tavırdır. Ayrıca, bu sözleri Mart 2019 tarihinde HDP’de Kars belediye başkanlığına adaylığı sırasında söylemiştir.

'BİRLİKTE YAŞIYORUZ'

PKK, HDP aracılığıyla Türkiye’ye çok zarar verdi. HDP’yi kullanarak marjinalleşen solu, solumsu sendikaları, TTB ile benzeri kuruluşları, bazı Alevici federasyonlarını kuyruğuna takarak yurdumuza yabancılaştırdı, ABD/İsrail eksenine kaymalarını sağladı.

PKK/HDP’ en büyük kötülüğü Kürdümüze yaptı. TSK ile çatışmalar dışında binlerce Kürt gencini PKK infaz etmiş, Kürdü Kürde kırdırmış, bu da yetmemiş ABD’nin askeri ölmesin diye “yetmiş sente” Kürt gençlerini ölüme göndermiştir. Öyleki, artık, Kürdümüz PKK/HDP’ye lanet okumakta, evlatları ellerinden alınan Kürt ana ve babaları “Artık Yeter- Edi Bese!” diyerek Diyarbakırda isyan bayrağını kaldırmakta. Türkiye’ye karşı isyan etmeleri için ABD/İsrail’in kucağına oturan PKK’ya Kürdümüzün kendisi isyan etmeye başladı.

Türk/Kürt birliğini bozmaya yeltenmenin faturasını ödemeye başlayan PKK/HDP en zayıf olduğu dönemi yaşamaktadır. Sayın Bilgen PKK/HDP’nin Kürtlere verdiği zararı bölgesel tahlille birleştirerek şöyle demektedir: “Eğer kürtler bu coğrafyada bölgedeki halkların ortaklaştığı formüller yerine başka güçleri Ortadoğu’ya davet eden bir yaklaşıma girmek zorunda kalıyorlar ya da giriyorlarsa -kendilerinden kaynaklı ya da mecburiyetten kaynaklı- bununla yüzleşmek gerekiyor. Yani bu coğrafyada Türkiye’nin içinde birlikte yaşıyoruz, Suriye’de birlikte yaşıyoruz, akrabayız. Türkiye Kürtlerle en kolay temas kurabilecek devlettir. Ve öyle olmalıdır. Kürtlerde bu coğrafyada en kolay iletişimi Türkiye devleti ile de, Türk toplumuyla da kurabilmelidir.”

Sayın Bilgen’in Kürtler yerine PKK/HDP adını o dönem açıkça telaffuz etmemesini anlıyoruz! Kürtler “başka güçleri” bölgeye davet etmedikleri için “bununla yüzleşmelerine” gerek yoktur. Biz Ayhan Bilgen’in Kürtler kelimesini PKK/HDP ve diğer bölücü hareketler olarak anlıyoruz ve onların yüzleşmelerinden memnuniyet duyarız. Ancak artık vakit çok geç ve PKK/HDP ile Amerikancı bölücüler takımının kara gücü olma yolundan dönmeleri imkânsızdır. PKK/HDP saflarından gerçeği görenlerin artış göstereceğini ve hatta toplu kopuşlara doğru gidileceğini söyleyebiliriz.

Birlikte yaşamayı isteyenler PKK/HDP ile yollarını ayırarak doğru yaparlar. Türkiye halkının birlik ve beraberliğine gönül verenler birlikten samimi olarak bahsederler ve bu bağlamda Sayın Bilgen’in çıkışını selamlıyoruz.

KUZEY IRAK’TA REFERANDUM

27 Eylül 2017 tarihinde Irak’ın Kuzeyindeki Barzanistan, ABD/İsrail’in gölgesinde sözde “Bağımsızlık Referandumu” gerçekleştirdi. Her ne kadar ABD bu konuda karşıtmış rolü yapıp, cılız sesler çıkardıysa da, dünya âlem biliyorduki referandum ABD desteği olmadan yapılamazdı. Türkiye ve Irak elele vererek Mesut Barzani’nin “Kukla devlet” hayalini suya düşürdü. Ayhan Bilgen bu gerçeği görerek mesleyi şöyle gördü: “Referandum sürecinin Kürtlere fayda getirmeyecektir. (…) Siz eğer bulunduğunuz coğrafyanın gerçekliğinden kopuk taleplerle bir süreç yürütürseniz, gerçek gücünüz bunu karşılayacak noktada değilse bunun sadece faturası büyür. Örneğin ABD referandum sürecinde Barzani’yi yalnız bıraktı, yani terk etti. Yani sırtını emperyalizme dayayan kaybediyor. Evet. Bu yarı yolda kalma ihtimali her coğrafyada bu tip ilişkilere giren herkes için geçerlidir. Yani bu sırtını emperyalizme dayayan Kürtler içinde geçerlidir.”

Amerikan emperyalizminin bölgemizdeki rolünü görmek ve antiemperyalist tavır almak çok önemlidir. Emperyalist bir proje olan Irak’ın kuzeyindeki “referandum” hayata geçirilseydi, bölge halklarının bağrına saplanan bir hançer olacaktı.

'SİZİ HDP İÇERİSİNDE GÖREMİYORUM'

İlyas Gümrükçü’nün Mart 2019 tarihinde sorduğu şu soru çok anlamlıdır: “Sizin durduğunuz yerden siyasetin öncelikleri bunlar ama HDP’nin genel politikalarına baktığımız zaman bende Ayhan Bilgen’i HDP içerisinde göremiyorum” sorusuna Sayın Bilgen: “Ben Kars’ta siyaset yapıyorum ve Kars’ın sosyolojisinden çıkarttığım derste burada yaşayan insanlar bir etnik gerilim istemiyorlar, bir inançsal ayrımcılık, dışlanmak istemiyorlar” yanıtını veriyor.

Sayın Ayhan Bilgen o gün ve bugünde PKK/HDP’ye bol geliyordu! Birikimiyle, gerçeği görmesiyle ve Serhat kent Kars’ın ekmeğini ve suyunu içmiş biri olması nedeniyle kendisinden bu tavır beklenirdi.

AYHAN BİLGEN’İN SON ÇIKIŞI

6-7-8 Ekim 2014 tarihinde “Kobaneye destek” bahanesiyle halkı isyana teşvik HDP’ye yönelik olarak, 25 Eylül 2020 tarihinde operasyon gerçekleştirildi. Bunların arasında Kars Belediyesi eski Eşbaşkanı Ayhan Bilgen’de vardı. Sayın Bilgen geçen günlerde hapishaneden paylaştığı görüşlerinde HDP’ye yönelik ağır eleştirilerde bulundu. Ses getiren bu çıkışın Sayın Bilgen’le sınırlı olmadığını ve Altan Tan başta olmak üzere HDP saflarında yeni çıkışlarında habercisi olduğunu söyleyebiliriz.

Televizyon ekranlarında boy gösteren ve her konuda “bilgi sahibi” olarak tanınan “uzmanlar” Ayhan Bilgen’in çıkışını ezberlenmiş klişe sözcüklerle, yavan analizlerle yorumladılar. Sayın Bilgen’in verdiği mesajı çözümleyemediler ve yanlış çıkarımlarda bulundular. Her şeyden önce nesnel değildiler, değişimleri zamanında gözlemlemek refleksine sahip olmadıkları konuşmalarından belli oluyordu. Bazıları ise Ayhan Bilgen niye şimdi böyle konuştu gibi saçmalığı dillendirdiler. Yukarıda, Sayın Bilgen’in bu görüşlere şimdi değil daha önceleri de sahipti olduğunu gösteren röportajdan örnekler verdik. Onlar, ancak kafa karışıklığı yaratıyor ve art arda sıraladıkları anlamsız cümlelerle zaman dolduruyorlar. PKK’yı tanımadan, PKK’nın dilini çözümlemeden, HDP ve öncellerini düzenli takip etmeden, kongrelerini, yayın organlarını, eylemlerini aksatmadan takip etmeden, örgüt içi çelişmeleri anlamadan, güçlü ve zayıf yönlerini bilmeden yapılan “uç tahliller” yarardan çok zarar vermektedir. Sosyal medyadan aşırılan cümleleri süsleyerek alelacele sunmakta marifet ister!

HDP SORUNLARINI ÇÖZEMEZ

Sayın Bilgen, “HDP’nin önünde gerçekçi tek seçenek kendi sorunlarını çözecek değişime yönelmektir” sözleriyle partinin ana çıkmazına işaret ediyor. Çünkü HDP sorunlarını kendisi değil, PKK önderliğinin direktifleriyle çözüldüğünü bilmeyen kalmadı. PKK emreder HDP yapar sözü meseleyi yeterince açıklıyor. Demekki şimdiye kadar ve halen HDP ne yaparsa yapsın PKK’nın “örgütsel yapısından” kopamayacak. HDP, PKK’dır ve HDP’de değişim demek PKK’da değişim demektir.

Sayın Ayhan Bilgen HDP’de sona yaklaşıldığının mesajını açık seçik vermektedir. Bu partiden değişim beklenemeyeceğini ve HDP’nin PKK’dan kopmayacağını iyi bilen Ayhan Bilgen cesaretli çıkışıyla örnek oluşturuyor.

Ekranlarda boy gösteren CHP’lilerin hala, HDP’yi PKK’dan ayrı tutma ısrarları gına getirdi. Ayhan Bilgen’in çıkışını bile HDP lehine olumlu yorumlayan ve işte gördünüz mü HDP, PKK değilmiş çıkarımı yapanlara pes artık demek dışında ne söylenebilir?

'TÜRKİYELİŞEMEMEK'

PKK’nın Türkiye içindeki siyasal işlerini üstlenen HDP’nin tüm çalışmaları birliği değil bölünmeyi hedefliyor. Ülkemizin en kritik meselelerinde düşman cephede konumlanan bir partinin Türkiyelileşmesi mümkün müdür? Ayhan Bilgen: “HDP kurulurken Türkiyelileşme ile Türkiye toplumunun Kürtler dışındaki farklı mağduriyet sahibi kesimleriyle empati yapılması ve ortak mücadele yürütülmesi hedefleniyordu. Bu konuda başlangıç düzeyinde bir adım atılmış olsa da, istenen düzeyde mesafe alınmaması yeniden masaya yatırılmalıdır. Siyasi partilerde genişleme sorunları söylem, dil, algı, iletişim kaynaklı olabileceği gibi yapısal, örgütsel, çalışma tarzından kaynaklı da olabilir.” diyerek HDP’nin Türkiyelileşemeyeceğini tespit ediyor ve “tersinden Türkiyelileşme” sözüylede sonucu gösteriyor. Pek çok kişi “tersinden Türkiyelileşme” sözünü yanlış yorumladı. “Türkiye partisi” söyleminin ardına sığınan HDP hep tersini yaptı. Eylem ve söylemleriyle Türkiye’ye karşıt ne var ise onunla birleştiler. HDP Türkiyelileşmemek için ne lazımsa onu yaptı.

Sayın Bilgen’in, gerçekleşmesi mümkün olmayan hataların, suçların değişemeyeceğini bildiği halde şu öneriyi getirmektedir: " HDP’nin önünde çatışmalı sürecin bitmesini beklemek dışında gerçekçi tek seçenek vardır. Kendine dönmek, kendi sorunlarını çözecek değişime yönelmek ve kendini yeniden inşa etmek, rutine binmiş siyaset yapma tarzını terketmek, ezber bozacak, ön yargıları boşa çıkaracak arayışların içine girmektir.”." Söylenenlerin hiç birinin gerçekleşme şansı yoktur. HDP içinde bu görüşte olanların önünde tek bir çözüm bulunuyor; HDP’yi bırakmak ve kamuoyuna açıklamalarda bulunarak. HDP hatta PKK saflarına seslenecek cesaretli insanların çıkması sorunun daha kolay çözülmesine katkı sunacaktır. Ayhan Bilgen devamında şöyle demektedir: "HDP Kürtlerin bir kısmı ile birlikte Türk kamuoyuna güven verecek adımları atmayı başardığında bunu engellemeye kimin gücü yetebilir? Sorun gerçekten vesayet ve müdahale sorunu ise, bunu aşabilmenin tek yolu kendi yetkinliğini artırıp rüştünü ispat etmektir. Siyaset boşluk affetmez. Sorunlarıyla yüzleşip çözecek kapasiteyi sergileyemeyen organizmalara müdahale kaçınılmaz hale gelir. Hem müdahaleden şikayet edip hem Kandil ve İmralı için pozisyon belirlemeye kalkmak, kendi pozisyonunun gereğini yapamamakla ilgili bir handikaptır." PKK ile HDP arasındaki organik bağa açıklık getiren bu sözler her kesim tarafında dikkate alınmalıdır.

Konumuzun anlaşılması açısından bir noktaya parmak pasmak istiyoruz; PKK, 27/28 Kasım 1978 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesinin Fis köyünde düzenlediği ve onyedi kişinin katıldığı 1. Kongre sonrası yayınladıkları Bildirge’de: “PKK, örgütsel varlığına musallat olan sivil ve resmi polislere karşı terörü vazgeçilmez bir mücadele yöntemi sayar. (…) PKK, Kürdistan halkı için siyasal, kültürel, sosyal alanda gelişmenin ancak bir savaş ortamı içinde mümkün olacağına inanır ve bu amaçla tüm ideolojik ve politik çalışmalarında bağımsızlığı ve özgürlüğü için savaşan bir halk yaratmayı esas alır.” Tespitine göre konumlanmakta ve mücadele etmektedir. Bu amaca ulaşmak için onların değimiyle “şeytanla” bile işbirliği yapacaklarını ilan etmekten çekinmediler. Günümüzde dünyanın en büyük şeytanı ABD/İsrail olduğuna göre, hangi şeytanla işbirliği yaptıkları belli oluyor. HDP ise PKK’nın emirlerini yerine getiren ve yukarıdaki amaca göre siyaset yapan örgüttür. HDP Türkiyelileşemez ve olumlu yönde dönüşemez. Dönüşmek istese bile PKK müsaade etmez.

'İTTİFAKLAR SORUNU'

HDP, CHP’nin ipine sarılarak ‘Millet İttifakı’ içinde fiilen yer almıştır. Zaten, hem HDP önderliği ve hem de CHP önderliği bunu ret etmiyor. Görüldüğü kadarıyla bir dahaki seçimlere kadar HDP’nin ömrü yeterse ittifak resmiyet kazanarak yola devam edilecek. Çünkü ABD böyle istiyor ve bu isteğin yerine getirilmesinde CHP başat rol oynuyor.

CHP, izlediği siyasi çizgisiyle HDP’ye benzemeye başladı. HDP’nin kapatılması halinde o boşluğu doldurmaya aday. CHP ile HDP arasındaki diyaloglar ittifakında ötesinde anlam taşıyor. ABD emperyalizminin AKP’yi tasfiye etme ve gelecek seçimlerde en ağır yenilgiyi alması doğrultusundaki girişimlerini CHP ile sürdürmektedir.

Sayın Bilgen son açıklamasında iyimser ifadelerle eleştirilerini sıralamış: “Bugün itibariyle HDP, kendi geleceğini ve ülkenin geleceğini ittifak stratejilerine endekslemiş görünmekle birlikte, hiçbir parti kendisiyle açık ittifak yapmayı göze alamamaktadır. Bunun tek sebebi Cumhurbaşkanı’nın kurduğu dil ise, bu değişmeden denklemde hiç kimsenin pozisyonu değişmeyecektir. Peki, bu durumda HDP neye odaklanmalı yani nereden tartışmaya başlamalı? Öncelikle ifade etmeliyiz ki, dönemsel koşulların değişimi siyasette hem dil, hem yapısal dönüşümü gerektirir. HDP, çözüm sürecindeki genişlemeyi kalıcı sanmış ve kişisel başarı öyküsü olarak yorumlamayı tercih etmiştir.”

HDP ile ittifakın göze alınmadığın yönündeki görüş gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Sözde ittifakın olmadığı ama fiiliyatta (pratik) ittifakın gerçekleştiğini neredeyse her kesim kabul etmektedir. HDP’liler işi o kadar ileri götürdülerki vekilleri Fatma Kurtulan TBMM kürsüsündan İyi Partililere: “Şu an koltuklarınızda HDP’nin oylarıyla oturuyorsunuz” diyerek ittifakın boyutunu açıklıyordu. Daha ne olsun ve ittifak daha nasıl hayata geçirilebilir?

HDP’NİN ÇIKMAZINA KAPATILARAK ÇÖZÜM BULUNUR

"HDP’nin önündeki büyük handikap aynı zamanda tarihi fırsattır. HDP kendi pozisyonunu kişisel kapris ve hesaplarla sabote edilmeyecek netlikte tarif edebilirse, Türkiye siyasetindeki anahtar rolü hem iktidarla hem muhalefetle ilişkilerini yeniden şekillendirecek 3. yol zeminini geliştirecektir. HDP kendi organları ve tabanı ile birlikte yönetildiğinde müdahale tartışmaları en aza inecek, aksi takdirde bunu başaramamanın faturası müdahale mazeretinin arkasına sığınma alışkanlığına kesilmeye devam edecektir. Sadece son 2 kongre süreci ve aday belirleme süreçlerine kimin, neden, hangi dayatmalarla müdahale ettiğine bakılırsa sorunun tam da benim 'tersine Türkiyelileşme' diye tarif ettiğim kişisel hesaplarla bir siyasi mücadeleyi kontrol altında tutma eğiliminden kaynaklandığı görülür.” Ayhan Bilgen açıkça PKK ile ilişkilerinizi bitirin, kendi organlarınızla yönetin, PKK müdahalelerine boyun eğmeyin demektedir. Bu doğru bir saptamadır. HDP’nin Sayın Bilgen’in önerilerini yerine getirmesi imkânsızdır. Bu olmayacak duaya âmin demektir! Böylesi bir girişime hem ABD/İsrail ve hem de PKK izin vermeyeceği gibi kanlı iç çatışmalara, silahların konuşmasına davetiye çıkarır. O nedenle HDP’nin önünde kapısına kara kilit vurma dışında başka bir seçenek bulunmamaktadır.

"Kişisel yeteneklerin bir hegemonya kurma çabasına alet edilmesi, Türkiye siyasetindeki hastalıklı davranışlara zemin oluşturmaktadır. Parti içi demokrasinin en büyük güvencesi yatay halk partisi olunabilmesi ve isimsiz kahramanların emek ve fedakarlığı ile bugünlere gelindiğinin farkında olarak hareket edilmesidir. Ahbap-çavuş ilişkileri ile aday belirleme tercihi nasıl partiyi çürütürse müdahalelere de açık hale getirir."

HDP’DE BİTİŞE DOĞRU GİDİŞ

Sayın Bilgen’in: “(HDP’de) tartışmayı ertelemek dinamizmi bitirir ve kişisel hesaplarla hareket etmeyi beraberinde getirir. Kamuoyundaki yaygın kanaatin aksine HDP’nin genişleme sorunları Kandil, İmralı ya da geçmişte sanıldığı gibi cezaevlerinden müdahaleden çok, kendi yönetiliş biçiminden kaynaklanmaktadır." Tespitinde gerçek tersine dönmüş! HDP’de genişlemenin önündeki ana engel PKK’nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez egemenliğidir. Bu egemenliğin kırılması HDP’den kopuşla mümkündür.

Kandil-İmralı-Avrupa-Suriye ve Türkiye içindekiler arasında ilişkiler kopmaz bağlarla birbirine bağlı değil. Tam tersine PKK zayıfladıkça, darbe üzerine darbe aldıkça aralarındaki çelişmeler büyümektedir. PKK önderliği Abdullah Öcalan dönemindeki gibi yekpare değildir ve artık yekpare olmasıda zordur. O nedenle ABD, tek lider formülü yerine “Başkanlık Konseyi” kurdurarak çok başlı PKK yaratmıştır. Bu durum ABD açısından PKK’yı kontrolde tutmak için en iyi çözüm olmuştur.

HDP final maçınıda kaybederek sahaları terk etme sürecine girdi. Hiçbir güç HDP’yi yeiden güçlü hale getiremez. Gün geçtikçe kan kaybeden PKK ile aynı kaderi paylaşan HDP son yolculuğuna çıkıyor.

HDP’DEN AYRILMANIN TAM ZAMANI

ABD/İsrail’e dayanarak T.C. topraklarında “2000 yılına doğru bir parça ülke toprağına sahip olacağız” yönlü hayallerin gerçekleşmeyeceği görüldü. 1990 yıllarda Abdullah Öcalan Bekaa Vadisi’nde verdiği eğitim çalışmalarında böyle konuşuyordu ve bunlar Serxwebun ve Berxwedan ile Yeni Ülke Dergisi’nde çarşaf çarşaf yayınlandı.

“HDP içinde de farklı eğilimler var.” Tespitini yapan Sayın Bilgen’e katılıyoruz. Bu eğilimlerin PKK/HDP’ye tavır alarak ayrılmaları ve Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü hedefleyen açıklamalar yapmaları Kürdümüzün ve ülkemizin yararına olacaktır.

Türkiyelileşmenin anlamı PKK/HDP’den kopmak, ABD’nin enstrümanlarına karşı ortak mücadelede yer almaktır. PKK ile Türkiyelileşme olmaz, HDP ile Türkiyelileşme olmaz, olmayacaktır. Türkiyelileşmenin önündeki engelin başında HDP’nin kendisi gelmektedir.

HDP’nin tarihe karışması ilk önce Kürdümüzü rahatlatacak ve evlatlarına kavuşacaklar. Birlik ve kardeşliğin önündeki önemli bir engelde kalkmış olacak. HDP’nin önünde üçüncü bir yol yoktur. HDP’nin önünde tek bir yol vardır; kapanmak.

Son Dakika Haberleri