Yandex
16 Kasım 2025 Pazar
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir gözetim distopyası: Omniscient

Kelime anlamı ‘her şeyi bilen’ olan Omniscient (2020) Brezilya yapımı bilim kurgu mini dizisidir.

Bir gözetim distopyası: Omniscient
MELTEM DAĞCI

Dizi altı bölümden oluşmaktadır. Pedro Aguilera tarafından yaratılan ve başrollerinde Carla Salle, Sandra Corveloni ve Jonathan Haagensen’in oynamaktadır. Dizinin konusu ve temel meselesi ‘her şeyi bilen’ bir güvenlik sistemine sahip bir toplum etrafında dönmektedir.

Mini dizide distopya atmosferi yoğun ve güçlü bir şekilde hissedilmektedir. Distopik bir bilim kurgu dizisinde ya da filminde rastlayabileceğimiz ileri teknolojik evler, akıllı sistemler, binalar, güvenlik düzeyini üst düzeyde sağlayan cihazlar, makineler ve birçok şeyden söz etmek mümkün. Bu dizide bahsettiğim teknolojik yapılarla ilgili en dikkat çekici şey sinek görünümünde olan minimal dronlardır.

Bir diğer göz önünde bulunan teknolojik ürün ise, Şehir’de ve binaların iç kısımlarında yer alan reklam panolarına benzeyen büyüklükteki ekranlardır. Bu ekrana suç işleyen insanların profil fotoğrafı ve bilgileri anında yansıtılmaktadır

Dronlar, havada bir kuş gibi süzülerek insanların her anlarını izleyerek Sistem’e kaydeder. Eğer bozulursa hemen yerine yenisi havalanarak (kişiye özel dron) konumdan yerini bulabilmektedir. Dron evde, her odayı buna yatak odası da dahil olmak üzere izler. Sistem’in insanların özel alanına ve mahremiyetlerine bir saygısı yoktur. Sinek görünümlü dronlar, diziyi izlerken ilk bölümlerden itibaren izleyiciye George Orwell’in 1984’ünü anımsatabilir.

İKİ YAŞAM TÜRÜNÜN ÇELİŞKİSİ: ŞEHİR VE DIŞARI

Omniscient ile benzeşen yönüne de değindikten sonra, artık dizinin kurgusunda iki farklı yerleşik ve yaşam biçimleri görüldüğünü belirtmeliyim. Şehir ve Dışarı. Bu yaşam biçimindeki Şehir, tek bir unsur tarafından kontrol edilir: Sistem. Şehir’de insanlar suç işlediğinde direkt katı kuralların ve cezaların vardır. Suç işleyen insanların dronelerı uyarı verir ve Sistem’e aktarılır. Suçlular birçok noktada bulunan ekranlardan görsel ve sesli olarak paylaşılır. Şehir’de yaşayanlar kimin ne suç işlediğini görebilmektedir. Şehir’den çıkmak isteyenler elbette çıkış sağlayabilir. Fakat Dışarı’sı güvenli bir alan değildir.

Dronların insanların özel alanlarına ve bedenlerine uygulanan durumundan yukarıda söz etmişken bunu biraz daha açarsak, distopik evrendeki kurgunun biyopolitika yönünden işlenmiş olduğu konusuna da değinmek isterim kısaca. Biyopolitika kavramı aklımıza ilk olarak sosyolog, edebiyat eleştirmeni, düşünür Michel Foucault’u getirir. Foucault, iktidar biçimini bu kavramla birlikte ele almıştır ve politikanın insan yaşamı üzerindeki sert müdahalelerine nasıl dönüştüğünü irdelemiştir. Foucault’ya göre iktidar, insan yaşamına üreme, sağlık, doğum gibi ciddi ve hayati konular üzerinden artık söz sahibidir ve yetkinlik kurmuştur. Bu yetkiler içerisinde düzen ve düzeni sağlamak için kurallar vardır. Bu çerçevede biyopolitika, insanların toplumdaki yaşamlarını düzenleme ve denetleme noktasındaki yapılarıyla kendisini gösterir. Distopyanın aşırı yönlerini böylece daha görünür kılar.

BEDENİN NESNELEŞMESİNİN ELEŞTİRİSİ

Dronların insan bedeni ve özel alan başta olmak üzere sürekli gözetildiği distopik kurgularda beden, artık yukarıda sözünü ettiğim alanlarda kontrol altına alınır. Beden, iktidarın gözetimine girerek kontrol mekanizmasını elinde tutar. Bu denetleme mekanizma biçimi, insanın kendi öznelliğini yok ederken, bedenini biyolojik anlamda yok sayar. İtalyan düşünür Giorgio Agamben’in “çıplak yaşam” (bare life) kavramı, distopyalarda iktidarın bireyi hukuk dışı ama iktidar içi bir konuma yerleştirmesini açıklar. Bu düşünce tam olarak, dizide kurgulanan dünyanın alt yapısını yorumlamamıza yardımcı olur.

Foucault’nun tanımladığı biçimiyle beden artık “özel” bir varlık alanı olmaktan çıkar, kamusal ve denetlenebilir bir nesneye dönüşür. “Özel alan” olarak tanımlanan bedenin yok sayılması, aslında onun tamamen politik ve toplumsal bir nesneye dönüştürülmesi anlamına gelir. Dizideki biyopolitik düzen içerisinde bedenin bu yönüyle silikleşmesiyle “beden” iktidar için açık bir konumdadır artık. Feminist felsefe ve etik dallarına katkı sağlamış postyapısalcı düşünür Judith Butler, toplumsal cinsiyetin beden aracılığıyla üretildiğini belirterek, bedenin toplumsal normlarca sürekli biçimlendirildiğini belirtir. Böylece “mahrem” olan, yani bireyin kendi bedeni üzerindeki öznel durumu, iktidar ilişkilerinin yeniden üretildiği kamusal bir alan hâline gelir. Mahkumların yaşadığı meseleye “beden” konusu üzerinden baktığımızda, yaşanan durumun nasıl bir şey olduğunu ortaya apaçık koymaktadır.

Omniscient’i bilim kurgu ve beden üzerine kafa yormak isteyenlere öneririm. En azından günümüz gerçekliği penceresinden baktığımızda distopyanın ve beden politikasının biyopolitik çerçevede gözümüzden kaçan gerçekleri çarpıtmadan nasıl aktarabileceğini gösteriyor. Dizinin son bölümünün ismi “Unutma, gözüm üzerinde olacak” olmasının bu açıdan bir anlamı olabileceğini düşünmekteyim.

Bilimkurgu