Yandex
08 Şubat 2025 Cumartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Teknofest birincisi ekip Aydınlık’a konuştu: Yerli tedavi yöntemimizi piyasaya sürmek istiyoruz

Nurdeniz, Berkcan, Yiğit, Umut... Yazarımız Prof. Dr. Şehime G. Temel’in danışmanlığını yaptığı dört kişilik ‘FUSion’ ekibi, ALS hastalığına tedavi için çözüm geliştirdi. Teknofest’te birinci olan gençlerin şimdiki hedefi, geliştirdikleri tedaviyi hastaların erişebileceği şekle getirmek

Bu kez gençler ‘Evreka’ dedi: Birlikte ALS illetini halledecekler... FUSion ekibi nasıl kuruldu? FUSion ekibi neyi amaçlıyor?

Nurdeniz, Berkcan, Yiğit, Umut... Memleketin dört bir yanından gelmişler, Bursa Uludağ Üniversitesi’nde yolları kesişmiş. Aydınlık’ın bilim ve tıptaki son gelişmelere meraklı okurlarının “Evreka” köşesinden tanıdığı yazarımız Prof. Dr. Şehime Gülsün Temel ön ayak olmuş, 2024’te “FUSion” ekibini kurmuşlar.

Bu yıl ilk kez Teknofest’te düzenlenen “Biyoteknoloji İnovasyon Yarışması Nadir Hastalıklar Genetik Tedavi Kategorisi”ne katılmak üzere yola çıkmış, ALS olarak bilinen “Amyotrofik Lateral Skleroz” için inovatif çözümleri geliştirmek amacıyla işe koyulmuşlar.

Akılları, merakları tecrübe ve liderlikle birleşmiş, “Un var, şeker var, helva nerede?” diye soranlara “İşte helva!” diyorlar. Onlarla ekranda buluştuk. Gördük ki, gençlerimiz ateş gibi... Ufukları geniş, daha pek çok işi kotarmaya, dağları devirmeye hazırlar. Buyurun, sizlerle de tanıştıralım.

Translasyonel Tıp doktora programı öğrencisi ve takım kaptanı Nurdeniz Nalbant Bingöl’ün öncülük ettiği ekipte, Translasyonel Tıp öncelikli alanında görev yapan Arş. Gör. Dr. Berkcan Doğan ile Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencileri Yiğit Kurtuluş ve Umut Turak yer alıyor. Takımın danışmanlığını ise Tıbbi Genetik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şehime Gülsün Temel üstleniyor.

İLK YARIŞMALARI DEĞİL

Teknofest birincisi ekip Aydınlık’a konuştu: Yerli tedavi yöntemimizi piyasaya sürmek istiyoruz - Resim : 1
Nurdeniz Nalbant Bingöl

- Teknofest'e nasıl kalkıştınız?

Nurdeniz Nalbant Bingöl: Aslında Teknofest kapsamında düzenlenen Biyoteknoloji İnovasyon Yarışması’na daha önce takım arkadaşımız Berkcan katılmıştı.

Berkcan Doğan: Geçen sene benim Biyoteknoloji İnovasyon Yarışması’nda “Fikir” kategorisinde üçüncülüğüm var. Bu sene de yine bizim danışman hocamız Prof. Dr. Şehime Gülsün Temel bu yarışmalarda danışmanlık da yapıyordu aynı zamanda. Konu, Teknofest kapsamına geçince biz de başvurmak istedik.

Zaten üç tane nadir hastalık vardı, biri ALS, ama ALS aslında nadir olsa da motor nöronların dejenerasyonuyla kasların güçsüzlüğü ve hastanın yaşamını olumsuz etkilemesi, yaşam süresinin kısa olması gibi nedenlerle aslında Türkiye'nin de sorunlarından biri.

Biz bu hastaların da aynı zamanda sesi olmak istedik. Hedefimiz, “Fikir” kategorisinden başlayarak bütün çalışmalarını yapıp onların kullanabileceği bir ilaç tasarlamaktı. Çünkü mevcut tedaviler yeterli değil. Bu yüzden ALS'yi seçtik.

- Başka yarışmacı gruplar var mıydı bu alanda?

Nurdeniz Nalbant Bingöl: Çok fazla başvuru vardı. “Nadir Hastalıklar Kategorisi”nde başlangıçta yaklaşık olarak üç yüz takım...

- Kaç takım?

Nurdeniz Nalbant Bingöl: Üç yüz! Ön başvuruyu geçen, yani ön başvuruda sadece projeden bahsedip, kategoriye, gen terapisine, tedavisine uygun mu gibi başlıkların değerlendirildiği üç yüz takım vardı. Daha sonra yarı final gibi elemelerden geçtik. Çok zor bir süreçti gerçekten.

- Hazırlıklar ne kadar sürdü?

Nurdeniz Nalbant Bingöl: 19 Şubat 2024'te ön başvuru durumunu gerçekleştirmişiz. Daha sonra tabi detay raporları, final raporları... Çok fazla ara adım da vardı, koordineli bir şekilde ilerlettik. Sadece bu rapor değil, aynı zamanda sosyal farkındalıktan da puan alıyoruz.

- Ölçütler neler?

Bizi değerlendirdikleri dört farklı kriter vardı: Sosyal farkındalık, rapor, sunum ve poster.

- Üçer beşer mi elendi gruplar?

Berkcan Doğan: Yarı finale 50 ekip kaldı. Süreç şöyle ilerledi: Online bir şekilde sunumlarımızı gerçekleştirdik, raporlarımızı sisteme yükledik. Yarı finalde 15 dakika boyunca hem proje hem sosyal farkındalık yönlerinden puanlamayı gerçekleştirdiler.

Teknofest birincisi ekip Aydınlık’a konuştu: Yerli tedavi yöntemimizi piyasaya sürmek istiyoruz - Resim : 2
Berkcan Doğan

HASTALARIN ERİŞİMİ KOLAYLAŞACAK

- Sosyal farkındalık başlığı altında neler planladınız? Bir örnek?

Nurdeniz Nalbant Bingöl: Şöyle, SOD1 mutasyonuna sahip ALS hastaları için Tofersen ilacının SGK tarafından kapsanması yani getirilmesi için imza kampanyası başlattık. ALS MNH (Amyotrofik Lateral Skleroz Motor Nöron Hastalığı) Derneği ile birlikte yürüttük süreci. En nihayetinde biz bu kampanyayı Sağlık Bakanlığına ileteceğiz ve o şekilde rapor hazırlayarak aslında hayata geçireceğiz. Amacımız bu!

- Peki bu projenin kendisi hayata geçerse ALS tedavisinde o ithal ilacın SGK kapsamına alınması ötesinde, sizin bilimsel araştırmanız ilerlerse, tıbbi genetiği kullanarak yeni bir tedavi yöntemi öneriyorsunuz değil mi?

Berkcan Doğan: Evet. Aslında amacımız yerli ve genetik tedavi yöntemi üretmekti. Biz genetik tedavi yöntemimizi tasarlarken FUS mutasyonu üzerinden yola çıktık.

Grubumuzun adı da oradan geliyor:

FUSion! Patojenik protein birikmesini engellemek amacıyla bir yöntem geliştirdik, ama bu yöntem diğer mutasyonlar için de adapte edilebilir. Bu yöntemi diğer hastalıklara da entegre edebiliriz. Amacımız en nihayetinde yerli ve halkımızın erişebileceği bir tedavi yöntemi olarak bunu piyasaya sürmek! Yani hastaların erişebileceği şekle getirmek.

Teknofest birincisi ekip Aydınlık’a konuştu: Yerli tedavi yöntemimizi piyasaya sürmek istiyoruz - Resim : 3

FARKLI DERELER AYNI NEHİRDE

- Telaffuz etmekte dahi zorlanıyorum... Translasyonel Tıp ile Tıp Fakültesi öğretisinin ortak alanları neler?

Berkcan Doğan: Translasyonel tıp, Translational Medicine'dan geliyor aslında. Temel araştırmaların, bilimsel çalışmaların kliniğe uyarlanması olarak tanımlayabiliriz bunu. Biz aslında biyoloji, moleküler biyoloji, genetik gibi temel alanlarda araştırmacıyız. Bölümümüzün amacı, bu alanlarda yapılan çalışmaları kliniğe uyarlayıp, hastaya ya da sağlık alanına bir katkıda bulunmak, bir fayda sunmak. Çok fazla sayıda disiplinle iç içeyiz, multidisipliner bir bölümüz.

- O halde sadece Tıp Fakültesi ile hısım değilsiniz...

Nurdeniz Nalbant Bingöl: Sadece Tıp Fakültesi’nden oluşmuyoruz ya da Fen-Edebiyat Fakültesi’nden değil. Mühendislik Fakültesi’nden de bize katkı sağlayan hocalarımız var, Veterinerlik Fakültesi’nden de. Fizik, matematik, elektrik, elektronik mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, vb. Birçok bölümle iç içe çalışabiliyoruz. Anatomi bileceksiniz, yazılım bileceksiniz; bu çok disiplinli yaklaşım projelerimizde büyük bir avantaj sağlıyor.

- Yani siz hep akademik çalışma yürüteceksiniz...

Berkcan Doğan: Evet, projeler, makaleler. Sadece laboratuvar çalışması değil, biyoinformatik alanında da çalışmalarımız var. Aslında bizim bölümü biyoteknoloji, biyomühendislik ve biyoinformatik olarak üç ayaktan oluşuyor şeklinde düşünebilirsiniz. Kesişme noktası sağlık...

HASTAYA DOKUNMADAN TEDAVİ OLUR MU?

Teknofest birincisi ekip Aydınlık’a konuştu: Yerli tedavi yöntemimizi piyasaya sürmek istiyoruz - Resim : 4

Ekipteki Tıp Fakültesi öğrencileri Umut ve Yiğit, henüz 4. sınıftalar. Hastalarla bu sene birebir iletişime geçmeye başlamışlar, önceki üç sene sadece teorik dersler yapıyorlarmış. Geleceğin hekimlerine sorduk…

- Hastaya dokunmadan ama hastalık tedavisi ufkunu açan bir çalışma size ne kazandırdı, yenilik olarak neler gördünüz?

Yiğit Kurtuluş: Özellikle lisans eğitiminde bir hastaya elinizdeki imkânlarla nasıl yardımcı olacağınızı öğretiyorlar. Derslerde bu var, ama genelde öğretilmeyen şey, elinizdeki imkânları nasıl oluşturduğunuz. Örneğin bir test yapıyorsunuz, bir görüntüleme yöntemi kullanıyorsunuz, bir ilaç yazıyorsunuz, ama bunların hepsinin geliştirilmesi kendi başına yıllar süren bir emek gerektiriyor.

Günümüz modern tıbbında özellikle diğer bölümlerden böyle tecrübeler kazanan, hatta kimi zaman bütünleşik doktora yapan, özellikle bu çalışmalarda dünyaya çok fazla katma değer sağlıyorlar. Burada ayrıntılı bir rapor nasıl yazılır, bilimsel adımlar nasıldır bu konuda hem Deniz Hocam’dan hem Berkcan Hocam’dan hem Şehime Hocam’dan çok fazla şey öğrendim.

Umut Turak: İlk üç sene teorik bir bilgi öğrendik. Bu bilginin arka planını bilirkişilerden öğrenmek, çok önemliydi. Bir raporun nasıl yazıldığından tutun da sosyal farkındalık etkinliklerinde hastalara ne yapabiliriz, o umudu nasıl aşılayabiliriz kadar hepsi göz önüne alındığında bayağı verimli oldu.

- Hekim hiç hastaya dokunmadan bilgisayar başında değerlerine bakarak tak tak tedavi reçetesini verebilecek mi? Tıp böyle bir noktaya mı gidiyor?

Umut Turak: Doktorun işini kolaylaştırabilir ama hastayla birebir iletişim hastaya hem güven açısından hem de yaptığın çalışmaları hastaya aktarma açısından teknoloji tüm bunların yerini tutamaz, bu kadar ileri gitmez, diye düşünüyorum. Evet doktora yardımcı olur ama illaki onu yönlendirebilecek bir insan olması gerektiğini düşünüyorum.

AMAN YURT DIŞINA KAPAĞI ATAYIM MI?

- Çok yaygın olan “Aman bir an önce yurt dışına gideyim!” hevesi var. Böyle bir hevesiniz var mı?

Berkcan Doğan: Sadece yurt dışına gidip projeler yapmaktansa, yurt dışı işbirlikleriyle ülkemizde, evimizde, bağlı olduğumuz kuruma da katkı sunabiliyoruz. Açıkçası yurt dışına çıkıp, orada yaşayıp, hayata sunmaktansa, burada olup yurt dışıyla çalışmak bana daha makul, daha mantıklı geliyor. O yüzden kurumuma, bölümüme, hocalarıma, kendime maksimum derecede ne kadar verim sağlayabiliyorsam bunu planlıyorum şu an.

Yiğit Kurtuluş: Ben ulusal olarak katkı sunup ama yurt dışıyla, işbirliklerle orayı takip ederek o şekilde çalışmalar yapmak benim asıl hedefim diyebilirim.

Nurdeniz Nalbant Bingöl: Yurt dışındaki inovasyonun avantajını öğrendikten sonra ülkeme getirip daha etkili bir şekilde ilerlemek daha etkili olur. Tabii ki ülkemde devam etmek isterim. O bilgiyi, o deneyimi edindikten sonra ülkeme dönüp ülkeme hizmet etmek isterim.

ŞAMPİYONLARIN YOLU

Teknofest birincisi ekip Aydınlık’a konuştu: Yerli tedavi yöntemimizi piyasaya sürmek istiyoruz - Resim : 5

X ile başladı, 1980 sonrası doğanlara Y, 2000 ve devamındakilere Z kuşağı adlandırması yapıldı. Her türlü sıradışılık, topluma aykırılık, marjinallik onlara atfedildi. Alfabe bitti, sonrası ne olacak, dünyayı idare ettiklerini zannedenler yeni bir oyalama yöntemi arayadursun, bizim gençlerin bilim ve insanlığa hizmet tutkusuna mercek tutalım istedik.

BİYOLOJİ MERAKIYLA BAŞLADI

Berkcan Doğan: Lise yıllarında biyoloji eğitimiyle başlayan genetik merakım vardı. Özellikle toplum sağlığına yönelik genetik temelli hastalıkların tedavisi ilgimi çekerdi. Hacettepe’de Biyoloji, İstanbul Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünde yüksek lisans ve aynı bölümde doktoraya başladım.

Daha sonra Bursa Uludağ Üniversitesi’ne Translasyonel Tıp Doktora programına yatay geçiş yaparak, Nisan 2024’te bölümün ilk mezunu oldum. Bizim alanımızın en büyük avantajı istediğimiz alanda, seçeceğimiz bir hastalık üzerine çalışma yapabilmek, o özgürlüğe sahip olabilmek çok güzel bir şey.

Örneğin yaklaşık 10 yıldır kanser çalışıyorum. Kanser alanında, özellikle epigenetik mekanizmalardan biri olan mikroRNA'lar uzmanlık alanım. Sadece kanserle ilgili değil, farklı hastalıklarla ilişkili birçok çalışmaya hatta sigarayla, alkolle, mikrobiyomla ilgili birçok çalışmaya da dahil oldum. İnformatik çalışmalar da yaptık, laboratuvara girip deneysel sonuçlarla, verilerle de analizler yaptık.

YAZILIM DİYE YOLA ÇIKTI

Nurdeniz Nalbant Bingöl: Lisede daha çok yazılım üzerine bir bölüm düşünüyordum; kariyerime bu alanda yön vermeyi planlıyordum. Ancak zamanla ilgi alanlarım değişti, biyoloji ve hastalıkların moleküler temelleri ilgimi çekmeye başladı. Kadir Has Üniversitesi Biyoinformatik ve Genetik bölümü mezunuyum.

Lisans sürecim boyunca daha çok ilaç modelleme, protein modelleme tarzında çalışmalar yaptım. Bu deneyimler, biyoinformatik ile moleküler biyolojiyi birleştirmenin gücünü görmemi sağladı. Yüksek lisansımı ise Acıbadem Üniversitesi'nde Moleküler ve Translasyonel Biyotıp bölümünde tamamladım.

Laboratuvarda geçirdiğim zaman, teorik bilginin yanı sıra pratik deneyim kazanma açısından çok değerliydi; hücresel düzeyde hastalıkların mekanizmalarını anlamak ve yeni tedavi yöntemleri üzerinde çalışmak ilgimi daha da artırdı.

Yüksek lisansımı bitirdikten sonra ise Almanya’da Patoloji bölümünde Erasmus stajı yaptım. Hastalara dokunmak ve tedavi yöntemleri geliştirmek çok ilgimi çekti. Kanser ve genetik hastalıklar alanında farklı çalışmalar yürüttüm. Daha sonra Bursa Uludağ Üniversitesi’nde Translasyonel Tıp Doktora programına başladım. Benim kariyer yolculuğumda bir zorunluluktan ziyade bir tercih olarak şekillendi...

ENGELLERİ AŞA AŞA

Evet, hekim adaylarımıza döndük... Doğum tarihleri Z kuşağına denk düşüyor, ama duruşları ne kadar denk bilemedim. Onlar, tıp ve bilim merakları, çalışkanlıklarıyla sıradışı gençler. Ağrılı, lisenin ilk 2 yılına kadar memleketinde okula gitmiş Umut anlattı önce...

- Tıp Fakültesi seçimini nasıl yaptınız?

Umut Turak: Üniversitede abim vardı, inşaat mühendisliği okuyordu. Kendini çok yönlü geliştirmiş birisi. Onu örnek alıyordum. Okumam gereken bilimsel kaynaklar öneriyordu. Lise dönemindeki bu okuma süreci bende insan vücudunu bilme merakını uyandırdı. Çok isteyerek geldim tıbba. Tekrar fırsatım olsa yine seçerdim. Amacım bilimsel altyapımı daha çok sağlamlaştırıp, ileride nörolojiye yönelmek istiyorum.

- Altyapı eksikliği çekiyor musun? Ağrı deyince hemen ilk akla o geliyor...

Umut Turak: Kaynaklara ulaşma bakımından vs eksiklik vardı, koşullar biraz zordu. Ayrıca zaten köyde kalıyorduk. İstanbul'da koşullar biraz daha rahatladı...

YAN KİMLİKLE DR. YİĞİT

Yiğit Kurtuluş: Annem ve babam tıp doktoru. Hayatımın büyük bir kısmı anaokulu, sonrası... hep hastane ortamında geçti. Birçok doktorun arasında büyüdüğüm bir çocukluk oldu. Diploma olmasa bile bir Doktor Yiğit olarak hep bir yan kimliğim vardı aslında. Daha sonrasında da ilkokul öğretmenim Nurşen Hoca sağ olsun ilk önce matematiğe sonra da bilime karşı ilgimi arttıran kişidir kendisi. İkisi birleşince hem bir kimlik olarak kimliği benimseyip hem de bilimi sevince bu fikir zamanla buralara kadar evrildi!

TEKNOFEST Bursa ALS hasta Yarışma