Meclis komisyonunda İstanbul Sözleşmesi tartışması! CKD Başkanı: İstanbul Sözleşmesi LGBT'nin Truva atıdır

Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür, TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Araştırma Komisyonunda sunum yaptı. Prof. Oygür, şiddetin kökenlerini, kadına yönelik şiddetle mücadeleye CKD'nin katkılarını ve çözüm önerilerini anlattı. Sunumu sonrası İYİ Partili ve DEM Partili kadın milletvekillerinin komisyon oturumunda İstanbul Sözleşmesi, LGBT ve toplumsal cinsiyet propagandalarına tepki göstererek, “Ben burada susmak, dinlemek gibi bir şiddete maruz kaldım. İstanbul Sözleşmesi LGBT'nin Truva atıdır.” dedi. Prof. Oygür'ün sözleri üzerine CHP milletvekilleri Aliye Timisi Ersever ve Aliye Coşar’ın komisyondan ayrıldığı görüldü.

CKD ÖNERİLERİNİ TBMM’DE ANLATTI

İstanbul Milletvekili Hulki Cevizoğlu başkanlığında oluşturulan TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu, Başkanvekili ve AK Parti Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan başkanlığında toplandı. Çalışmalarını sürdüren komisyon, önceki gün kadın derneklerini dinledi.

CKD Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür, TBMM Komisyonu'nda yaptığı sunumda; kadına yönelik şiddetin tarihsel ve sınıfsal olduğunun altını çizerek, mücadelede CKD'nin katkılarını, kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılığa maruz kalmalarının önlenmesi kapsamında önerilerini aktardı. Kadına yönelik şiddetle mücadelede stratejik hedefin kadın-erkek eşitliğini sağlamak olduğunu belirten Oygür, nasıl eşitleneceği konusunda da çözümü, "Toplumu eğiteceğiz. Kadını, erkekle aynı ölçüde üretime katacağız. Herkes (bütün kızlar) okuyacak, meslek sahibi olacak, çalışacak." diye aktardı. Oygür, kadına yönelik şiddet vakalarında şiddet uygulayan veya uygulaması muhtemel faillerin, uzmanlarca hazırlanacak eğitim ve rehabilitasyon programlarına katılmasının zorunlu hale getirilmesi önerisini Aile ve İçişleri Bakanlığına 2020'de sunduklarını, bu düzenlemenin 6284 sayılı yasaya eklenmesini beklediklerini ifade etti.

ŞİDDET ORANI YÜZDE 90

Kadına yönelik şiddetin tarihsel ve sınıfsal olduğunun altını çizen Oygür, CKD olarak bu sorun ile mücadeleyi tarihsel gerçekliğiyle ele almayı zorunlu gördüklerini dile getirerek, bu mücadelede CKD'nin katkılarını sıraladı. 2024 yılında Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu projesini gerçekleştirdikleri bilgisini paylaşan Oygür, yaptıkları çarpıcı anketin sonuçlarını aktardı:

“Toplumun medyadaki şiddet algısını ölçmek üzere yaptırdığımız anketin bazı verilerini Kasım 2024'de basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurduk. Yaptırdığımız anket çalışmasında çıkan bir sonucu söylemek istiyorum. Biliyorsunuz, en yaygın kullanılan kitle iletişim aracı televizyondur. Televizyon yayınlarında kadına yönelik şiddeti rastlama oranı -yani az, çok, nadir, hiç bunları katmadan- yüzde 90, çok sık rastlama oranı yüzde 74 düzeyinde çıkmıştır. Bu çok vahim bir durumdur. Yani medyamız bu konuda gerçekten üzerine düşen sorumluluğu yapmamıştır, yapmamaktadır. Biz bu konuları ele almak üzere tabii ki bu çalışmamızın da sonuçlarından yararlanarak 21 Martta Ankara'da RTÜK'le bir çalıştay yapıyoruz, aynı başlıkla medyayı tartışacağız orada. Şiddeti normalleştiren, kadını değersizleştiren yayınlarla mücadele kapsamında RTÜK'le ve özel medya kuruluşlarıyla protokoller yapılmalıdır. Denetim yönünden RTÜK'ün güçlendirilmesi, RTÜK'e ön denetim alanı verilmelidir.”

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı eşgüdümünde, dörder yıllık Ulusal Eylem Planlarıyla yürütülen kadına yönelik şiddetle mücadele programını son derece değerli ve büyük ölçüde başarılı bulduklarını aktaran Oygür, kadının üretime katılması ve kadın istihdamının artırılması başta olmak üzere en öne çıkan çözüm önerilerini komisyona sundu.

İÇ UYGULAMAYI ETKİLEYEN BİR ŞEY DEĞİL

Komisyonda Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Kurulu temsilcileri de sunum yaptı. KADEM temsilcisinin sunumundan sonra söz alan komisyon üyesi İYİ Parti Milletvekili Selcan Taşçı, “İstanbul Sözleşmesi sunumda hiç geçmedi.” sözleriyle İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılmasına sessiz kaldıklarını belirterek KADEM'i eleştirdi. KADEM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Canan Sarı, İYİ Partili Taşçı’ya verdiği cevapta; 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un yeterli bir hukuki metin olduğu ifade ederek, "İstanbul Sözleşmesi'nin yürürlükten kalkması, iç uygulamayı etkileyen bir şey değil. Hiçbir mahkeme, kararını verirken İstanbul Sözleşmesi'ne aykırı davrandığı için yargılama yapmıyor." dedi.

DEMLİLERİN ‘KUTSAL AİLE MEFHUMU’ DÜŞMANLIĞI

DEM Partili Özgül Saki ise AK Parti iktidarının ‘kutsal aile mefhumuyla’ aslında aileyi güçlendirirken birey olarak kadını güçsüzleştirme politikaları yürüttüğünü, İstanbul Sözleşmesi’ni bu yüzden kaldırdığını ileri sürdü. Önceki gün Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, Eğitim Sen’in düzenlediği 'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dersi' ve 'Tahtaların Mora Boyanması' etkinliğini iptal etmesini eleştirdi. Saki’den sonra DEM Parti Milletvekili Adalet Kaya da İstanbul Sözleşmesi, LGBT ve toplumsal cinsiyet eşitliği propagandası yönünde konuşmalar yaptı.