Cumhurbaşkanı Danışmanından tartışma yaratacak çıkış: Demokratlığın ölçütü
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum’dan demokrasi konusunda tartışma yaratacak bir çıkış daha geldi.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, pazar yazılarına bir yenisi daha ekledi. Geçen hafta işlediği “Demokrasi Hukuku Notları”nın ikincisini yayınladı.
Batıcı anlamda demokrasi konsepti ve evrensel hukuk kabulünün geçerliliğini yitirdiğini öne süren Mehmet Uçum, emperyalistlerin buna rağmen küresel seviyede otoriter bir siyasal sistem kurma hayalinde olduğunu belirtti. Demokrasinin bir hukuk düzeni olarak ele alınması gerektiğini savunan Uçum, “Demokratlığın tek ölçütü demokrasi hukukuna bağlılıktır.” dedi. Demokrasi hukukunun yaratılmasında Türkiye’nin öncü olabileceğini aktardı.
‘ZENGİN BİR KURAL SETİ ÇIKARILABİLİR’
Mehmet Uçum, demokrasi hukukunun başlangıç ilkelerini ise “Genel ve eşit oy. Seçenek çokluğu ve seçme serbestisi. Seçmen iradesine üstünlük. Halka ve seçtiklerine güven. Halkın yönetime katılması. Halkın oy verme dışında da asil yetkileri kullanması. Doğrudan ve dolaylı demokratik meşruiyet. Halkın iradesine dayanan çözüm. Milli birikimi koruyarak değişim. Fonksiyonel kuvvetler ayrılığı. Kuvvetlerin ölçüsüz ve kötüye kullanımına karşı alınan tedbirler ve yaptırımlar.” diye sıraladı.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı demokrasinin, hukuk olmaksızın veya sadece hukuk desteğiyle çalışamaz, işleyemez ve sürdürülemez olduğunu vurguladı.
“İnsanlığa ait inanç sistemlerinden, tarihsel ve güncel gelenekler ile değerlerden demokrasi hukuku için kaynak olabilecek zengin bir kural seti çıkarılabilir.” ifadelerini kullanan Mehmet Uçum’un “Demokrasi Hukuku Notları (2)” başlıklı yazısının tamamı şöyle:
Demokrasi Hukukuna Geçiş!
Bugün batıcı anlamda ne evrensel geçerliliği olan bir demokrasi konsepti ne de evrensel hukuk kabulü kaldı. Esasen bunlar geçmişte de bir gerçeklik olarak yaşanmamış sadece bir aldatma ve yanılsama olmuştu.
Günümüz dünyası açık güç savaşları arenasıdır. “Savaşta her yol mubahtır” diyen küreselciler global bir faşizm peşindeler. Küresel emperyalizm artık ekonomik ve finansal egemenlikle yetinmiyor, küresel seviyede otoriter bir siyasal sistem kurma hedefiyle hareket ediyor.
‘DEMOKRASİ HUKUKUNU ORTAKLAŞTIRMA’
Dünyanın bu kötü gidişatında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya Beşten Büyüktür!” , “Adil Bir Dünya Düzeni Mümkündür!” çıkışı insanlık adına büyük bir itiraz oldu. Bu itiraz; milli devletlerin demokrasi hukukunda ortaklaşması, küresel faşizm tehlikesine karşı güç birliği yapması ve bu tehlikeyi bertaraf etmesi çağrısıdır.
Bu bağlamda demokrasiyi bir hukuk düzeni olarak ele alan yaklaşım önemlidir. Bu bakışla demokrasinin aslında siyasi teori olmaktan çok bir hukuk teorisi konusu olduğu netleşiyor. Toplumların değer sistemi ne olursa olsun, demokrasinin bütün siyasal toplumlar için geçerli bir işleyiş hukuku olduğu vurgulanıyor.
‘KENDİ HUKUKUNU ÜRETTİ’
Buna göre demokrasi; hukuktan destek alan, gerekirse hukuk referansı olmadan işleyen, sadece siyasal alana ait bir olgu değildir. Demokrasi tamamen bir hukuk sistemidir; demokrasi kendi hukukunu üretti ve demokrasi hukuku adıyla bir disiplin oluşması gerektiği anlaşıldı. Demokrasi ve hukuk eşiği aşıldı “demokrasi hukuku”na geçmenin koşulları oluştu.
Ayrıntılarını izleyen yazılarda ele almak üzere demokrasi hukukunun başlangıç için temel ilkelerini şöyle sıralayabiliriz:
‘BAŞLANGIÇ İÇİN TEMEL İLKELER’
Genel ve eşit oy.
Seçenek çokluğu ve seçme serbestisi.
Seçmen iradesine üstünlük.
Halka ve seçtiklerine güven.
Halkın yönetime katılması.
Halkın oy verme dışında da asil yetkileri kullanması.
Doğrudan ve dolaylı demokratik meşruiyet.
Halkın iradesine dayanan çözüm.
Milli birikimi koruyarak değişim.
Fonksiyonel kuvvetler ayrılığı.
Kuvvetlerin ölçüsüz ve kötüye kullanımına karşı alınan tedbirler ve yaptırımlar.
‘GEÇİŞ AŞAMASINDAYIZ’
Tüm bu ilkelere uygun pozitif hukuk mümkündür, diğer deyişle tüm bu ilkeler normatif olarak ifade edilebilir. Bu norm sistemi demokrasi hukukunun ‘pozitif hukuk’ yönünü oluşturur. Bu ilkeler aynı zamanda demokrasi hukukunun ‘politik hukuk’ yaklaşımının esaslarıdır.
Bugün bu ilkesel çerçevede demokrasi hukukuna geçişin yaşandığı bir aşamadayız. Demokrasi artık demokrasi hukuku ve bir hukuk düzeni olarak ele alınmalıdır. Demokrasi, hukuk olmaksızın veya sadece hukuk desteğiyle çalışamaz, işleyemez ve sürdürülemez. Demokrasi bundan sonra ancak demokrasi hukuku olarak hayata geçebilir.
‘DEMOKRATLIĞIN TEK ÖLÇÜTÜ’
Demokrasi hukukuyla konuya yaklaşılması durumunda yaşam tarzına veya inanca yahut değerlere göre demokrat olup olmama ayrımı yapılamaz. Demokratlığın tek ölçütü demokrasi hukukuna bağlılıktır.
Konuya salt batıcı ve seküler değerler gözlüğüyle değil de demokrasi hukuku açısından bakılırsa; insanlığa ait inanç sistemlerinden, tarihsel ve güncel gelenekler ile değerlerden demokrasi hukuku için kaynak olabilecek zengin bir kural seti çıkarılabilir. Kısaca demokrasi konusunda batının ve batıcılığın bir tekeli yoktur. Elbette batı müktesebatının demokrasiye bir katkısı vardır ancak batıcılık demokrasinin tek kurucu veya belirleyici unsuru değildir.
‘TÜRKİYE ÖNCÜ OLABİLİR’
Batıda demokrasi krizlerinin yaşanmasına ve modernist faşizmin yükselişine karşın batı dışı bir çok yerde demokrasiye yönelimin artması ancak bu çerçevede anlaşılabilir.
Demokrasi hukukunun gelişmesinde Türkiye’nin rolünün önemli olacağı öngörülebilir.
Somut duruma bakıldığında; demokratik meşruiyetin hem sistemsel olarak hem de seçim sonuçları bakımından yüksek seviyesi, halkın seçtiklerine güven ilkesinin sistemin esasını belirlemesi, güçlü bir demokratik seçim hukukunun olması Türkiye’nin demokrasi hukukunu geliştirmek konusunda öncü ülkelerden olabileceğine işarettir.
Tartışmaya demokrasiyi koruma ihtiyacıyla devam edeceğiz.
NOT: Ara başlıklar Aydınlık’a aittir.