DEM Parti: Bahçeli ön açıyor, Cumhurbaşkanı geride duruyor
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, 'Sayın Bahçeli üzerinden tartışmalar yürüyor. Onun tartışmalara ön açtığını görüyoruz. Cumhurbaşkanı'nın daha geride durduğunu görüyoruz. Hükümet olarak omuz vereceğine, dair biz bir ifadesini duymadık.' dedi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit,10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü dolayısıyla Parlamento Muhabirleri Derneği'ni ziyaret etti. "Yeni çözüm sürecine" dair açıklamalarda bulunan Koçyiğit, Bahçeli'nin sürece ön açtığını ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tartışmaların gerisinde durduğunu belirtti.
'BİZDE ANLAMIŞ DEĞİLİZ'
Tartışmaların Devlet Bahçeli üzerinden yürüdüğüne dikkat çeken DEM'li Koçyiğit, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan açıklama yapmasını beklediklerini vurguladı.
Koçyiğit, "Bu dönemin farkı Sayın Bahçeli üzerinden tartışmalar yürüyor. Onun tartışmalara ön açtığını görüyoruz. Cumhurbaşkanı'nın daha geride durduğunu görüyoruz. Henüz tartışmaları sahiplendiğine, bu işin asıl öznesi olduğuna, hükümet olarak omuz vereceğine, çözülmesi için elinden gelen her şeyi yapacağına dair biz bir ifadesini duymadık. Bütün kamuoyu da bunu bekliyor. Bu neyi sağlayacak? Örneğin şu anda tartıştığımız bütün bu güven sorunu, samimiyet sorunlarına ilk elden cevap olacaktır. Hala hiç konuşmamış olmasını açıkçası biz de anlamış değiliz." dedi.
'NİYETİ ÇÖZÜM OLANIN YOLU KAYYIM OLMAZ'
DEM'li Akdeniz Belediye Eş Başkanları'nın gözaltına alınmasını da değerlendiren Koçyiğit, "Hükümetin ve halihazırda Cumhurbaşkanının bu süreci sahiplenmemesinin, söz söylememesi üzerine de çok yorum yapılıyordu ama baktığınız zaman şunu çok net söyleyebiliriz niyeti çözüm olanın yolu kayyım olmaz" ifadelerini kullandı.
DERVİŞOĞLU'NA YANIT
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun “DEM Parti, kurumsal kimliğiyle herhangi bir görüşme talebinde bulunmadı. DEM’den bir talep gelmiş olsaydı kurullarımızı toplardık, buna karar verirdik” sözlerinin hatırlatılması üzerine Koçyiğit, “Kurumsal bir temsiliyet olmaması üzerine bir açıklama yaptı. Ama bu yanılgılı bir yaklaşım. Sonuçta bizim heyetimiz Merkezi Yönetim Kurulumuzun da bilgisi dahilinde Ada'ya gidiyor. Aynı zamanda biri Meclis Başkanvekilimiz, biri milletvekilimiz hatta bir önceki dönem eş başkanlığımızı yapmış arkadaşımız. Bizi temsil ediyorlar. Bu anlamıyla 'DEM Parti kurumsallığı içerisinde değildir' yaklaşımını doğru bulmuyoruz. Sonuçta siyaseten de sorumludurlar, kamuya karşı da sorumlular” şeklinde konuştu.
'MUHALEFETİN TUTUMU ÇOK OLUMLU'
Koçyiğit'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Açıkçası gördüğümüz tablo şu, iktidarı bunun dışında tutarak söylüyorum, her ne kadar o gün ‘olumlu geçti’ gibi bir mesaj verseler de bugün kayyım atayarak kendi pratikleriyle bambaşka bir yerde durduklarını açığa çıkarmış oldular. Ama muhalefetin genelinin tutumunu çok olumlu bulduğumuzu ifade etmek isterim. Özellikle ana muhalefet partisi ve diğer bütün partilerin liderlerinin çözüme dair olumlu mesajlar vermesi bizim açımızdan çok kıymetli. Bu tartışmaları güçlendiren, bu tartışmaları aynı zamanda toplumsal rızayı da genişleten, büyüten bir yerde duruyor ama her birinin tabii ki sürece, tartışmalara dair kaygıları vardı. Bir güven sorunu olduğunu dile getirdiler. ‘Gerçek bir çözüm sürecinin yanında yer alırız’ sözü bizim açımızdan da önemli. Bugün 'hükümet bu işi ne kadar istiyor' sorusuna bizzat hükümetin kendisinin yanıt oluşturması gerekiyor."
'TERBİYE ETMEYE ÇALIŞAN BİR DİL VAR'
“Silah bırakma çağrısına dair bizde bir bilgi yok. Sayın Öcalan 23 Ekim’deki çağrısında ‘koşullar oluşursa çatışma zeminden hukuki zemine ve siyasi zemine çekilir’ dedi. Koşullar oluşursa sorusunu hep beraber sormamız lazım. Bütün Kürt sorununu bilen kişilerin sorması lazım. Koşullar oluştu mu, koşulların oluşması için hükümet hangi adımı attı? Bir taraftan Dışişleri Bakanlığı sınır ötesine, Rojava’ya operasyon yapmaktan bahsediyor. Bir yandan gömeriz, kadife eldiven içinde demir yumruk mesajları veriliyor. Bu anlamıyla koşullar oluştu mu diye sormak gerekiyor. Belki de ilk olarak dilin değişmesi gerekmiyor mu mesela? Barışa, çözüme hizmet eden bir dilin tercih edilmesi gerekiyor. Daha ziyade hizaya çekmeye çalışan, terbiye etmeye çalışan bir dil var"