18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ekmeği yiyebiliriz, demiri asla

SSCB döneminde takas sistemi ile alışveriş yapardık. Rusya, Çin ve İran ile takasa dayalı dış ticaret yeniden geliştirilmelidir. Sebze ve meyveler için soğuk hava depoları kurularak, üreticilere destek sağlanmalıdır. Mersinli iş insanı Hasan Nurdoğdu Aydınlık’a yapılması gerekenleri anlattı

Ekmeği yiyebiliriz, demiri asla
A+ A-
YUSUF ÇELİK

Salgın günlerine girince tüm insanlığı bir açlık korkusu sardı. Tarımın önemi tüm toplumlarda ön plana çıktı. İnsanlar marketlere akın edince en fazla un, makarna, pirinç, nohut, fasulye, patates, soğan vs aldı. Hatta ihtiyacından kat kat fazla aldı…

Bir ülkenin denizlerinde gemileri yüzebilir, havada uçakları uçabilir, karayollarında otobüsleri seferler yapabilir, trenleri dağları, taşları, tünelleri aşabilir. Bunlar bir ülke için gereklidir. Ancak aç kaldığınızda ne o geminin direğini, ne o trenin raylarını, ne o otobüsün tekerleğini ne de o uçağın kanadını yiyemezsiniz.

Yıllardan belli ülkenin birçok bölgesinde toprak analizleri yapan, tarım girdileri, su sorunu ve ürün değerlendirme konularında kafa yoran, kendisi sanayici olmasına rağmen tarımda da uzmanlaşan iş insanı Hasan Aslan Nurdoğdu ile “Mersin’de Birlik” için bir söyleşi yaptık. Tarım Bakanlığımızın, tarımla uğraşan kurumlarımızın ve üreticilerimiz için altın değerindeki bu görüşleri sizlere sunuyoruz.

MİLLİ TARIM KONSEYİ

  • Tarım çok geniş bir konu, nereden başlamak istersiniz?

Önce çiftçilerimizin yapısını sınıflandıralım: Üç tür köylü vardır. Birincisi: Adı köylü olanlar. Arazisi yoktur, babadan kalma virane bir evi vardır. Köyde yaşamadığı ve üretimle ilişkisi olmadığından fak-fuk fon veya belediyelerin verdiği iaşe yardımlarıyla yaşamaktadır. İkincisi, gene köyde yaşamayan, parçalı araziler ve mülkiyet sorunlarından dolayı mevsimsel olarak köye gelip, yalnızca kendine yetecek kadar tarımsal üretim yapan ama ürettiğini satamayan kişiler. Üçüncüsü ise köyde yaşayan, arazisi ve ekipmanı olan, ekilmeyen arazileri de kiralayarak eken, hem de hayvancılık yaparak piyasaya giren ve ürettiğinin büyük bir bölümünü satanlar. Devletin öncelikle desteklemesi gereken bu kategoridir.

  • Tarımın ana unsuru olan toprakla ilgili genel gözlem ve önerileriniz?

Bence en önemli ve birincil sorun, tarım yapmak isteyen kişilere toprak sağlamaktır. Bu bağlamda üretim artışı yapmak ve toprağın verimli kullanılması kaydıyla bir toprak reformu yapılması acil ve şarttır. Tüm hazine arazileri, tarım yapılmak üzere topraksız çiftçilere devredilmelidir. Ayrıca arazi toplulaştırması acilen yapılmalı ve verimli tarım yapacak kişilere en az 20-30 yıllık düşük faizli kredi tahsis edilmelidir. Tarım Bakanlığı, Ziraat Odaları ve tarımla ilgili tüm kurumların katılımıyla bir Milli Tarım Konseyi kurulmalıdır. Bu konsey, göç veren illerin sulu tarıma geçmesi gibi önemli sorunlardan başlamak kaydıyla tüm sorunları çözmeye yönelik çalışmalıdır. Her ilin ve ilçenin sorunları farklı olduğundan Konsey il ve ilçelerde örgütlenmeli yerel yöneticiler ile halkın katılımı sağlanmalıdır.

YENİ TARIM ALANLARI

  • Ülkemizde ekilmeyen araziler de var. Bu konudaki önerileriniz?

Ekilmeyen tarım arazileri devlet tarafından satın alınarak uygun çiftçilere 20-30 yıl vadeli ve düşük faizle tarım yapmak ve üretmek kaydıyla verilmelidir. O köyde uygun kişi yoksa ilan verilerek o ilden birine verilmelidir. Gerekirse de mülk sahibi yapılmalıdır. Örneğin benim de arsa aldığım Toroslar Tırtar’da tarım yapılamayan 11 bin dönüm arazi mevcut olduğunu üzülerek gördüm. Oysa ekildiği takdirde 4 bin ton buğday elde edilebilir. Anamur ilçemiz tüm Türkiye’nin muz üretiminin yarısını karşılamaktadır. Teraslama yöntemiyle yeni tarım alanları açıldığı takdirde bu oran çok daha arttırılabilir. Ayrıca tüm köylerde kadastro çalışması yapılarak, orman arazileri de dâhil tarıma elverişli duruma getirilmelidir.

  • Organik tarıma uygun araziler konusunda neler söylemek istersiniz?

Ülkemizde organik tarım yapmaya elverişli araziler mevcuttur. Bu arazilerde organik tarım yaparak tüm dünyaya ürün satabiliriz. Kimyasal ilaç değmemiş olan Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu’nun yüksek bölümlerinde organik tarım teşvik edilebilir. Aynı şekilde Güneydoğu’da Diyarbakır, Adıyaman, Mardin, Urfa, Gaziantep ve Kilis’teki taşlı araziler askerler, mahkûmlar ve asgari ücretle çalıştırılacak topraksız köylüler tarafından temizlenip tarıma açılabilir. Hatta bu topraklar daha sonra o topraksız köylülere verilebilir. Bir başka uygun toprak da Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazilerdir. Temizlenmeli ve organik tarıma açılmalıdır. Akdeniz ve Ege bölgesindeki makilik de araziler zeytin ve üzüm bahçelerine döndürülebilir.

  • Topraktan sonra en önemli konu su sorunu diyebilir miyiz?

Tüm gelişmiş ülkeler barajlar yapıp elektrik üretmiş, sulu tarıma geçmiş, metalürji ve kimya alanlarına yatırım yaparak zengin olmuşlardır. Türk tarımı iki yağmurun açı, üçüncü yağmurun toku konumundan çıkarılmalıdır. Sulu tarım şarttır. Kuru tarımda verim 100-150 kilo ise sulu tarımda 400-500 kilodur ve de proteini yüksek buğday demektir. Bu konudaki çözüm önerilerimi şöyle sıralayabilirim:

Türkiye genelinde bir Kardeşlik Vergisi çıkarılarak GAP projesi acilen bitirilmelidir.

Sulu tarıma geçmek amaçlı, buğday, pirinç, yonca ve ayçiçeği-soya gibi yağlık hammaddelerin üretimi için ülkenin dört köşesini birleştirip sulamaya mecburuz. Bunun için de Kızılırmak, Yeşilırmak, Fırat, Sakarya ve Göksu’dan alınan sular uygun yerlere taşınmalıdır.

Örneğin, Trakya bölgesi her yıl bahar aylarında sele maruz kalmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, Meriç ve Tunca nehirlerinin doğduğu Bulgaristan topraklarında baraj yapmalıdır. Ve tüm Trakya arazisi su kanallarıyla donatılıp tahliye kanallarıyla Saroz Körfezi ve Karadeniz’e akıtılmalıdır. Böylece Trakya ayçiçeği, çeltik ve buğdayda İstanbul’u besleyecek duruma getirilmelidir.

Mersin özelinde bakarsak Kasım ayından başlayıp Mayıs’a kadar süren yağışlardan sulu tarım için neden yararlanılmasın? Bunun için baraj, gölet ve havuzlar yapılmalıdır. Gölet yapımı için büyükşehir belediyesi çiftçimize ekipman ve araç yardımında bulunmalıdır.

TOPRAK TAHLİLİ

  • Tarım girdileri konusunda neler söylemek istersiniz?

Doğrudan gelir desteği, kanımca toprak sahiplerini tembelliğe sevk etmektedir. Onun yerine ürüne (makine, gübre gibi) ayni yardım yapılmalı, mazot sıfır gümrükle verilmelidir. Burada ticaret odalarına ve borsalarına da büyük görevler düşmektedir. Köylünün ödediği stopajlardan büyük kaynaklar birikmektedir. Gösterişli binalar dikmek, anlamsız festivaller düzenlemek yerine bu kaynaklar üretime yönelik yatırımlarda kullanılmalıdır. Tüm ilçelerde TOBB başkanlığında toprak tahlil laboratuarları kurulmalı, Ziraat odaları da bu çalışmaya dâhil edilmelidir.

Gübre konusuna gelirsek, öncelikle her ilin, her ilçenin toprak analizleri ciddiyetle takip edilip çözümleri bulunmalıdır. Kendi topraklarımızdaki kaynakların gübre üretiminde kullanılması için gerekli tesisler açılmalıdır. Örneğin, Mardin Mazıdağ’daki fosfat kaynakları, Afyon Dazkırı Acıgöl’deki potasyum yatakları, Elbistan bölgesindeki leonardidler değerlendirilmeli ve ayni yardım olarak çiftçiye verilmelidir. İran’dan aldığımız ve yaz aylarında kullanmadığımız doğal gazdan amonyak ve azotlu gübre üretimi yapmak için özel sektöre teklif yapılmalı, kabul görmezse devlet yapmalıdır. Mersin açısından bakarsak büyükşehir belediyesi, hal, mezbahane, balıkhane gibi şehir atıklarından tarımda kullanılmak üzere kompost gübre imalathaneleri açabilir. Bu aynı zamanda çevre temizliği ve işsizlik gibi sorunlara da bir nebze çare olabilir.

Çiftçimiz her şeye rağmen üretiyor. Ama bu kez de değerlendirme ve pazarlama sorunu ile karşılaşıyor.

Bu konuda da üreticiye çeşitli kurumların yardım etmesi gerekir. İç pazar açısından bakarsak büyükşehir belediyeleri et, süt, peynir depolanması için soğuk hava depoları yaparak üreticilere ve satıcılara tahsis etmelidir. Üretilen tarımsal ürünlerinin halka ulaşması için kapalı pazar yerleri yapmalı ve pazar mafyasının önlenmesi için gerekli önlemleri almalıdır. Dış pazara gelirsek, Türkiye SSCB döneminde hep takas sistemi ile alışveriş yapardı. Ürettiğimiz tarım ürünlerini verip kömür, demir, gübre alırdık. Rusya, Çin ve İran ile takasa dayalı dış ticaret yeniden geliştirilmelidir. Sebze ve meyvenin depolanacağı soğuk hava depoları kurularak, üreticilere ve ihracatçılara lojistik destek sağlanmalıdır. TOBB bunu yapamaz mı? Narenciye konusunda da Mersin, Antalya limanlarından Rus limanlarına soğutuculu Ro Ro gemi seferleri düzenlenmeli, kargo uçakları temin edilmelidir.

Son Dakika Haberleri