Yandex
25 Haziran 2025 Çarşamba
İstanbul 21°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Esnaf-tüketici ilişkisinin sürdürülebilirliği

Esnaf odalarının etkin, sorun çözücü, örgütlü mücadele eden bir yapıya geçmesi gerekli. Esnaf sadece devletin vergi topladığı bir saha olarak görülmemeli, işletmelerin devamlılığını sağlayacak programlar üretilmeli; Köklü çözüm ise üretim ekonomisine geçmek, Üreticilerin Millî Hükûmetini kurmaktır

Esnaf-tüketici ilişkisinin sürdürülebilirliği
En önce enflasyon ortadan kalkmalı, sabit fiyat, öngörülebilir maliyet ortamı oluşmalı, satılan mal aynı fiyatlarla yerine ­konulabilmelidir.
Selçuk Selvi / Vatan Partisi MKK Üyesi - Esnaf ve Zanaatkârlar Merkez Büro Başkanı

Son dönemde basında ve sosyal medyada, tüketicinin esnaftaki yüksek fiyatlarla ilgili fazlaca şikâyetleri ve yakınmaları dikkatimizi çekiyor. Durumu dilimiz döndüğünce açıklığa kavuşturmaya çalışalım. En baştan yazalım, bu yazının amacı ve içeriği olumsuz ekonomik koşulları fırsat bilerek aşırı fiyatlama yapan işletme ve işletmecileri yani art niyetlileri savunmak, onlar adına bahane üretmek değildir!

Türkiye’nin bir süredir içinde bulunduğu yüksek enflasyonlu ekonomi emekliyi, memuru, işçiyi, çiftçiyi, esnafı, sanayiciyi elbette olumsuz etkiliyor ve can yakıyor. Alışverişe çıkan vatandaş pahalılıktan ve “yüksek fiyat” uygulayan esnaftan sürekli şikâyetçi. İşin ilginç tarafı da burada başlıyor. Çünkü bazı vatandaşlar ayakkabıcının, lokantacının, tekstilcinin, marketin fiyatlarından şikâyet ederken o işletmelerin sahiplerinin de diğer işletmelerin müşterisi olduklarını ve aynı pahalılıktan hem etkilendiklerini hem de şikayetçi olduklarını unutuyor. Bir ayakkabıcı aynı zamanda bir lokantacının müşterisi oluyor. Ya da lokantacı kendine ve ailesine ayakkabı satın alıyor. O ayakkabıcı da sosyal medyada lokanta fiyatlarından, esnaftan şikâyet ediyor, ya da tersi, lokantacı şikâyetçi. Birbiriyle iç içe olan bir döngü, bir örgü, neticede herkes son kertede tüketici.

Esnaf-tüketici ilişkisinin sürdürülebilirliği - Resim : 1
Hizmet sağlayan aracı firmaların aldığı yüksek oranlar, bankaların yüksek kart kesintileri gibi yekûn tutan giderlerin oranlarının düşürülmesi gerekmektedir.

MALİYETLER YÜKSEK VE DEĞİŞKEN

Gelelim bunun sebeplerine ama kısa kısa. En temel sıkıntı enerji maliyetlerinin yüksek olması ve enflasyondan hızlı etkilenmesi. Diğeri ise yüksek enflasyonun getirdiği fiyat dengesizliğinde risk analizlerinin sağlıklı yapılamaması ve girdi maliyetlerinin değişkenliği. Maaşlar, vergiler, sigortalar ve diğer birçok giderleri ve etkilerini yazmıyorum, çok uzar. Bu iki temel sebep ise doğru olmayan ve yürütülemeyen ekonomik politikalarla ilintili.

Bu politikalar borçlanma ekonomisine ve sıcak paraya dayalı olduğundan ve üretim ekonomisine evrilemediğinden ülkede yaratılan katma değerin dış borç ve faizlere gitmesi, kalan artı değerlerin yeni yollara, köprülere, binalara kısaca betona yatırılması sebebiyle üretim araçlarına aktarılamamasından kaynaklı enflasyonist bir ortam oluşmasına sebep.

Konumuzun başlığındaki esnaf-tüketici ilişkilerine geldiğimizde ise şu ana başlıkları görüyoruz. Tüketicinin yüksek fiyatlandırmalardan şikâyetini, esnafın ise maliyetlerden ve giderlerden şikâyetini. Bu arada yukarıda belirttiğim gibi temelde her ikisi de tüketici. Esnafın fiyatlandırmalarındaki yüksekliğin bir kısmı aldığı malı sattıktan sonra yeniden alırken karşılaştığı artan fiyat sorunu. Biraz netleştirelim; esnaf 5 TL’ye aldığı ürünü 10 TL’ye satıp sonra aynı ürünü yerine 8 TL’ye koyuyorsa reel karı 5 TL değil 2 TL’dir. (Bu hesaba masraf ve giderleri katmadım elbette, sadece bir örnek.) Çünkü tezgâhına o ürünü tekrar koymadığında işletme sürdürülebilirliğini sağlayamaz. Hatta kâr marjı öyle bir oranda olmalı ki zaman içerisinde tezgâhındaki o ürünün sayısını zaman içerisinde ikiye katlayabilmeli, büyüyebilmelidir. Sermaye yatırıp, risk almasının sebebi para kazanabilmek ve büyüyüp daha fazla para kazanabilmek ve daha da büyümektir. Bu büyüme yanında doğal olarak yeni istihdam, daha fazla vergi ve katma değer ve ülke ekonomisine artı katkı demektir.

‘ÇIK O ZAMAN’ DEĞNEĞİ

Sermaye ve risk demişken şu önemli noktaya da değinmek gerekir. Yine bir örnekle açarsak daha iyi anlaşılır diye umuyorum. Enflasyonun olmadığı ya da yüzde 5’i geçmeyen bir ülkede bankaların yıllık faiz oranları da enflasyonun altında seyreder. Diyelim yıllık faiz yüzde 3. Durağan para bankada çok az bir getiri sağlıyor. Piyasada yatırıma dönen para ise bu şartlarda herhangi bir işletmede sirkülasyon hızına bağlı olarak yüzde 20 ile yüzde 35 arası masraflardan arındırılmış kar sağlıyorsa güzel bir kazançtır ve esnafı hem mutlu eder hem büyümesini sağlar. Dolayısıyla hem fiyatlara sık ve yüksek zam yapma durumu ortadan kalkar hem de uzun vadeli risk analizleri yapılabilir ve planlı büyüme sağlanabilir. Tam tersi koşullarda ise kapital sahibi yatırımcı yüksek faiz oranlarını hesaplayarak ya parasını istihdam yaratacak bir işletmeye yatırmadan doğrudan bankaya yatırır, risklerle ve sorunlarla uğraşmaz ya da bu faiz oranlarının çok daha üzerinde kar marjları ile çalışır ki yatırımının değerini koruyabilsin, para kazanabilsin veya hiç kazanamıyorsa süreç dinginleşene kadar ayakta kalabilsin. Unutmayalım, o yatırımcı da bir ev geçindirir ve aynı zamanda tüketicidir.

Bunlara değindikten sonra kısaca esnaflardan gelen şikâyetlere de bir bakalım. En büyük şikâyetler sürekli denetimlerle beraber sık sık yazılan yüksek cezalar. Ve mutlaka bir eksiklik vardır ve bulunur. Bir diğeri -aynen söylendiği gibi aktarıyoruz- hükûmetimiz enflasyonla mücadele ederken, fiyat denetimleri yaparken belediyelerin reklam-tabela vergisi, işgaliye vergisi vb. vergilerini her yeni yıl yüzde 100 ve üzeri artırması, mülk sahiplerinin kiraları enflasyon oranına ya da devletin belirlediği orana göre değil piyasa koşullarına göre zamlaması. Esnafın şikâyet ettiği bu konularda itiraz edebileceği durumu yoktur. Devletin maliyecisi, belediyenin zabıtası, mülk sahibinin ise elinde “çık o zaman” değneği vardır. Esnaf arkadaşın ise bir sürü yatırım ve dekor yaptığı, müşteri oluşturduğu dükkânından taşınması olası değildir. Dolayısıyla hepsini sineye çeker ve enflasyon oranları ile birlikte fiyat “güncellemesi” yapar. Tek başına bu zorluklara direnemez, iş yerini kaybetme riskini göze alamaz.

Aslında esnaf-tüketici ilişkisi biri var olmadan diğerinin olamadığı, her ikisinin de aslında aynı kişiler olduğu, ekonomik çıkarlarının, yaşamsal öğelerinin birbirine çelik halatlarla bağlı olduğu binlerce yıldır süregelen ilişki yapısıdır. Birbirileri ile çatışması anlamsızlaşır çünkü birinin ekonomisi diğerini doğrudan etkiler. Temelde aralarında sorun yoktur ama algı yönetimleri sıkıntı kaynaklarının merkezi olarak “pahacı” esnafı işaret eder. Aynı algı yöneticileri fabrika üretimi 2 doları geçmeyen marka bir ayakkabının sırf marka değeri yüzünden 300 dolar ve üzerine satılmasına ses çıkarmaz, o markaları hedef almaz.

Esnaf-tüketici ilişkisinin sürdürülebilirliği - Resim : 2
Enerji maliyetleri düşürülmeli, komşu ülkelerle yapılacak doğru işbirlikleri ile ülkeye ucuz enerji girdisi sağlanmalıdır.

ÇÖZÜM

Yazının konusu daha uzayabilir ama burada kısa kesip çözümlere bakalım.

Esnaf odalarının daha etkin, sorun çözücü, örgütlü mücadele eden bir yapıya geçmesi gereklidir. Esnaf sadece devletin vergi topladığı bir saha olarak görülmemeli, malların üreticiden tüketiciye ulaştığı bu işletmelerin devamlılığını sağlamak üzere programlar üretilmelidir. Mahallelerde/semtlerde yerel örgütler kurmasına öncülük edilmeli veya var olanlara destek olunmalıdır. O evinizin caddesinde gördüğünüz sağlı sollu mağazalarda birçok insan istihdam edilmekte, SGK’ları ödenmekte ve evine ekmeği o işletmelerde yapılan alışveriş sayesinde götürebilmektedir. Yani yatırımcının ve tüketicinin işbirliği sayesinde. Dolayısıyla esnaf odaları esnafın vergiler, cezalar ve belediyeler altında ezilmesine örgütlü olarak karşı durabilmelidir. Tabi ki olağan denetimleri ve usulsüz işletmeleri ayırarak belirtiyoruz bunları.

En önce enflasyon ortadan kalkmalı, sabit fiyat, öngörülebilir maliyet ortamı oluşmalı, satılan mal aynı fiyatlarla yerine konulabilmeli.

Enerji maliyetleri düşürülmeli, komşu ülkelerle yapılacak doğru işbirlikleri ile ülkeye ucuz enerji girdisi sağlanmalı.

Çiftçimiz, besicimiz, üreticimiz desteklenmeli -ki ucuz girdi maliyetleri sağlanabilsin- tüketiciye ürün ucuza sunulabilsin.

Batan esnaf, sanayici değil, ayakta duran, kazanan, büyüyen, katma değer üreten anlayış hâkim olmalı, yok eden değil var eden programlarla esnaf sayısı artırılmalı ancak rekabet koşulları da gözetilerek planlı, programlı bir büyüme hedefi konmalıdır.

Devlet, elindeki yaptırım gücünü esnafın tepesinde kılıç gibi sallandırmamalı, bütçedeki açıkları esnafa kestiği cezalarla kapatmaya çalışmamalıdır. Cezalarla terbiye gibi bir bakış açısı gelişmiş insanlık anlayışına ve bizim gibi ahilik geleneği olan köklü bir devlete yakışmamaktadır. Özetle ceza bir gelir kaynağı olarak değil, amacına uygun düzen sağlayıcı niteliği ile kullanılmalıdır.

Hizmet sağlayan aracı firmaların aldığı yüksek oranlar, bankaların yüksek kart kesintileri gibi yekûn tutan giderlerin oranlarının düşürülmesi gerekmektedir. Bu oranların hepsi son noktada tüketiciye yansımaktadır.

Bunlar bizim çözüm önerilerimiz olmakla beraber esnafımızın da talepleridir.

Ama asıl köklü çözüm üretim ekonomisine geçmek ve Üreticilerin Millî Hükûmeti’ni kurmaktır. Vatan Partisi buna önderlik edecek ve bunu yapacak yegane partidir!

Esnaf