23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Felaketin sorumlusu doğa mı yoksa...

İsmet Özçelik

İsmet Özçelik

Gazete Yazarı

A+ A-

Temmuz ayı sonu, ağustos ayı başı,

15 gün orman yangınlarıyla boğuştuk.

Öncesinde Rize, Giresun, Artvin ve ilçeleri…

Şimdi Kastamonu-Bozkurt-Küre, Sinop-Ayancık, Bartın, ...

Başta Karadeniz olmak üzere,

Türkiye’nin çeşitli yerlerinden peş peşe gelen sel haberleri.

Ölü sayısı şimdilik 60’larda.

70’ten fazla da kayıp var.

Özellikle Bozkurt, Ayancık ve çevre köylerde yaşananlar içler acısı…

BİLİNİYORDU

Son dönemlerde olanları,

İklim değişikliği ile izah etmek zor.

Sen 400 metrelik çay yatağını,

15-20 metreye düşürürsen,

Oralara evler yaparsan, sonuç kaçınılmaz.

Yaşanan felaketin sorumlusu doğa değil…

Yapılan yanlışlar.

Üstelik felaket 2019’da görülmüş.

Aydınlık yayımladı.

Tarım ve Orman Bakanlığı,

Su Yönetimi Genel Müdürlüğü,

DSİ Genel Müdürlüğü,

2019’da ayrı ayrı raporlar hazırlamış.

Bu raporlarda, Kastamonu Bozkurt ilçesi ve Sinop Ayancık’a da özel bir yer vermişler.

Yapılması gerekenleri tek tek sıralamışlar.

2020 yılında uyarılar tekrarlanmış.

Ama hiçbir şey yapılmamış.

DAHA ÖNCE DE OLDU AMA…

Karadeniz’de yağmur çok yağar.

Sel de hep olur.

Dereler zaman zaman coşar.

Ama hiçbirinde böylesine yıkım,

Böylesine can kaybı yaşanmamıştı.

Rize, Bozkurt, Ayancık, …

Felaket bölgelerinde manzara hep aynı.

Dereler daraltılmış, dere yataklarına yapılan evler yıkılmış.

Kim bilir belki de o evler su kenarında diye iki katına satılmıştır.

CETVELLE İHALE

ANAP döneminde çok tartışılmıştı.

Uzmanlar sürekli uyarmıştı.

Derelerin ağzını kapatmayın denmişti.

Ama dinleyen olmadı.

Karadeniz sahil yolu projesi bazı müteahhitlere cetvelle paylaştırıldı.

Sonrasında tüm uyarılar gerçek çıktı.

Bırakalım yıllık bakım masrafının büyüklüğünü, her yıl felaket.

Ya heyelan, ya yıkım.

HES’LER

HES’ler de aynı.

Hesapsız kitapsız yapıldı.

Çıkan toprak derelere döküldü.

Uzmanlar itiraz ettiler.

Köylülerin tecrübeleri vardı.

Çok direndiler ama engelleyemediler.

Sonrası malum.

Rizelileri dinledim, çok tepkililerdi.

Yaşananların eskiden neden olmadığını sorguladılar.

Hala ders çıkarılmamasından şikayet ettiler.

CEHALETİN ÖZGÜVENİ

Kâr hırsının yarattığı sorunlar ortada.

Bir de cehaletin özgüveni var.

Yıllar evvel bir toplantı öncesinde,

Devlet Demiryolları üst düzey yöneticisinin sohbetine kulak misafiri olmuştum.

Hızlandırılmış treni anlatıyordu.

Bu işler öyle zor değil.

Rayları biraz düzelttik.

Bastık gaza, sorunu çözdük” diyordu.

Dehşete düşmüştüm.

Bu olaydan yaklaşık 15 gün sonra,

Pamukova’da tren kazası oldu.

41 kişi yaşamını yitirdi.

Dere yataklarına binalar, işyerleri…

Mantık hep tanıdık.

İzin verenler “bir şey olmaz” dediler.

Cehaletin özgüveni.

ÜRETİMDEN KOPUNCA

Şehir ve Bölge Planlama Uzmanları uyarıyor.

Üretimden kopuşun yarattığı sorunlara dikkat çekiyorlar.

Uyarıları özetle şöyle:

Üretimde yapılan yanlışlar,

Tarımı bitiren politikalar,

İnsanlarımızı köylerinden çıkardı.

Üretimden kopanlar geçimi büyük şehirlerde, sahillerde aramaya başladı.

Şehirler kalabalıklaştı.

Dere yatakları, tarım alanları binalarla doldu.

Üretim politikalarına dönülmezse, bu felaketler kaçınılmaz.

Köyler boşalmamalı, şehirler dolmamalı.

Artık deniz bitti.

Yanlışlarda ısrarın sonu hiç iyi olmayacak.

Bugün yapılanlar, kurtarma öyküleri.

Halkın dayanışması, yaraların sarılması elbette önemli.

Ama bu felaketleri yaşamasak olmaz mı?

Bu durum ne zamana kadar böyle devam edecek?

Suçlu doğa mı, biz miyiz?