‘Finansman sıkıntısı daha fazla uzamamalı’
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, finansmana erişim zorluklarının 2026 yılına kadar süreceği mesajını verdi. Reel sektör temsilcileri bu sürecin uzamasının ihracat ve üretim hedeflerini sekteye uğratacağından endişeli


Sanayici ve üretici, yüksek faizler nedeniyle finansmana ulaşmakta zorlanıyor, bu da sanayi üretiminde yavaşlamaya yol açıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, finansmana erişimdeki zorlukların 2026 yılına kadar devam edeceği mesajını verdi. Bu sürecin uzaması ise reel sektör temsilcilerini endişelendirdi.
Uygulanan ekonomi programının küresel ve yerel şoklara karşı dayanıklılığını kanıtladığını belirten Şimşek, “En zorlu dönemi geride bıraktık”. dedi. Fiyat istikrarı sağlanmadan üretim, yatırım ve istihdam hedeflerine ulaşılamayacağını vurgulayan Şimşek, yıl sonunda enflasyonun Merkez Bankasının tahmin aralığında kalmasını beklediklerini söyledi. Dezenflasyon süreciyle birlikte reel sektörün uzun vadeli ve uygun maliyetli finansmana daha kolay erişebileceğini ifade eden Şimşek, 2026 yılını refahın daha çok hissedildiği, ekonomik güvenin pekiştiği ve fırsatların genişlediği bir dönem olarak tanımladı. Alım gücü, finansmana erişim, belirsizliklerin azalması, piyasa öngörülebilirliği, istihdam ve reformların etkisi gibi altı başlıkta iyileşme yaşanacağını kaydetti.
Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Genel Başkanı Nurettin Özgenç ve Vatan Partisi Ekonomi Siyasetlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hakan Topkurulu, konuya ilişkin Aydınlık’a değerlendirmelerde bulundu.
‘FİNANSMAN ZORLUĞU BİRAZ DAHA DEVAM EDECEK’
“2026’ya kadar sanayicilerin ve üreticilerin finansmana erişim zorluğu yaşayacağı anlaşılıyor.” diyen Nurettin Özgenç, şunları söyledi:
“Peki, üreten KOBİ’ler bu süreçte nasıl finansmana ulaşacak? Zaten faiz oranları oldukça yüksek. Bakanımızın bu sürecin biraz daha uzayacağı yönünde mesaj vermesi endişe verici. Bu 2026 daha sonra 2027’ye de dönüşebilir. Demek ki bu yıl faiz indirimi beklememek gerekiyor. İhracatımızı artırmamız gerektiğini söylüyoruz. Oysa 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedeflenmişti ama bu gerçekleşmedi. Bunun temel nedeni üretim sıkıntısıdır. Faizlerin yüksek oluşu da bunda etkili oldu. Faiz artışının tamamının enflasyondan kaynaklandığını düşünmüyorum. Dünyanın hiçbir ülkesinde bizimki kadar yüksek faiz uygulanmıyor. Bu şartlarda sanayici nasıl kredi bulacak ve uluslararası alanda nasıl rekabet edebilecek?
“Rekabet edebilmek için firmalar, Uzak Doğu’dan, Çin’den ürün getirip burada satıyor. Yani al-satçı model güçleniyor. Oysa KOBİ’ler krediyle, finansmana erişim sıkıntısıyla uğraşmak istemiyor. Eleman da ayrı bir sorun. Bizim beklentimiz, en azından yılın sonunda bu sürecin bir düzene kavuşması.
“Faizlerin yüksekliği ve finansmana erişimdeki sıkıntılar maalesef üretimi olumsuz etkiliyor. Tüm sorun enflasyona bağlanıyor. Çözüm ise faiz artırımı olarak görülüyor. Ancak enflasyon tek başına bu durumun sebebi değil. Faiz artırmak tek çözüm olamaz, dezenflasyon değil başka yöntemlerle de enflasyon düşürülebilir.
‘BANKALAR TÜKETİM YERİNE ÜRETİME TEŞVİK ETMELİ’
“Peki bu yüksek faizden kim fayda sağlıyor? Bankalar… Üretimi desteklemek yerine, ihtiyaç kredileri, otomobil ve konut kredileri üzerinden tüketimi teşvik ettiler. Bu da enflasyonun yükselmesine neden oldu. Oysa bankalar, tüketim yerine üretime destek vermeli. Bu hem ekonomi hem de istihdam açısından olumlu sonuçlar doğurur.
“Bugün kredi kartı kullanımında patlama yaşanıyor. İnsanlar, kazanmadıkları, ellerinde olmayan parayı harcıyor. Bu durum mutlaka kontrol altına alınmalı. Öncelikli olarak kredilerin KOBİ’lere ve istihdam yaratan alanlara yönlendirilmesi gerekiyor. Şu anda faiz lobisi kazanç sağlıyor, KOBİ’ler ve reel sektör ise kazanmıyor. İşletmeler bu nedenle üretimden vazgeçiyor. Üreticiler, kendi kazançlarından feragat ederek ayakta kalmaya çalışıyor.”
‘ÜRETİCİNİN SONU LİBERAL POLİTİKALARLA ÇÖZÜLEMEZ’
Uygulanan yüksek faiz politikasının Türkiye’den çıkan sıcak parayı geri çekmeye ve yabancı bankerlerin çıkarlarını korumaya dönük olduğunu belirten Hakan Topkurulu da şu ifadeleri kullandı:
“Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in medyada yer alan açıklamalarında, üreticinin finansmana erişim zorluğunun bir süre daha devam edeceği, ancak 2026 yılı itibarıyla refah artışı, toplumsal iyileşme ve finansmana erişim gibi alanlarda sorunların çözüleceği ifade ediliyor. Şimşek’in bu açıklamayı yapmasının nedeni, reel sektörden hükümete yönelen ciddi baskılardır. Hükümet, bu baskılar altında gözlerini Mehmet Şimşek’e çevirmiş durumda. Asıl soru, bu kemer sıkma ya da sıkı para politikası olarak adlandırılan sürecin ne kadar daha devam edeceğidir.
‘ENFLASYON İLE FAİZ ARASINDA CİDDİ FARK VAR’
“Son açıklanan enflasyon oranı yüzde 35, faiz ise yüzde 50 seviyesinde. Peki hâlâ neden bu kadar yüksek faiz uygulanıyor? Hani reel faiz enflasyonla birlikte takip edilecekti? Buradaki sorun, enflasyon ve faiz ilişkisini kurmak değil; mesele, faiz yoluyla yurtdışındaki banka ve bankerlerin paralarını yüksek rantla değerlendirme sürecidir. Mart ayından bu yana Türkiye’den çıkan yaklaşık 50 milyar doları tekrar ülkeye çekebilmek için bu yüksek faiz politikası uygulanmaya devam ediyor. Bugün yürürlükte olan faiz politikası, New York ve Londra bankerlerinin ne kadar daha fazla fon, kaynak ve rant aktarabileceği üzerine kurulmuş durumda. Oysa enflasyon ile faiz arasında hâlâ ciddi bir makas söz konusu.
‘KAMUCU HALKÇI POLİTİKALAR HAYATA GEÇMELİ’
“Hükümet, bir an önce liberal ekonomi politikalarından vazgeçerek milli politikalara yönelmek zorunda. Dünya büyük bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Atlantik sistemi artık işlemiyor. Avrupa Birliği’nin yayımladığı son beyaz kitapta, 1945 sonrası kurulan ve Soğuk Savaş sonrasında yeniden şekillenen sistemin, içinde bulunduğumuz 2025-2030 döneminde sona ereceği açıkça belirtiliyor. Bu ifadeler, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in resmi metninden alınmıştır. ‘1945’ten sonra kurulan ve Soğuk Savaş sonrası yeniden düzenlenen eski sistem bitmiştir. Buna üzülebiliriz ama elimizden bir şey gelmiyor.’ deniliyor.
“Dolayısıyla Mehmet Şimşek gibi isimler tarafından sürdürülen liberal politikaların artık devam etme şansı kalmamıştır. Türkiye’nin, gelişmekte olan ülkeler gibi, bir an önce kalkınmacı, kamucu ve halkçı politikaları hayata geçirmesi gerekmektedir. Planlı ve devletin öncülüğünde yürütülecek politikalar acilen devreye sokulmalıdır. Aksi takdirde Türkiye, çok ciddi yaralar alma riskiyle karşı karşıyadır.”