24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fransa’nın körfez atağı

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Batı Asya ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir adım daha attı. 28 Ağustos 2021 “Bağdat İş birliği ve Ortaklık Konferansı’ndan sonra Körfez ülkelerine 48 saatlik bir ziyaret gerçekleştirdi.

3 Aralık’ta bölgeye giden Macron, önce Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yaptığı bir dizi anlaşma ile Körfez’de elini güçlendirdi. Aynı gün Katar’da yöneldi ve 4 Aralık’ta da Suudi Arabistan’a geçerek ziyaretini tamamladı.

Fransız basını ve bölgeyi yakından izleyen uzmanların ortak kanısı: Asya-Pasifik bölgesine yönelen ABD emperyalizminin bölgeden askerlerini çekmesi ve/veya azaltmasıyla oluşan boşluğu Fransa doldurmaya çalışıyor şeklinde.

ABD’nin en yakın müttefikleri olan Körfezin bu üç önemli ve zengin ülkesi BAE, Katar ve Suudi Arabistan’ın ilişkilerini ABD dışında Fransa, Çin ve Türkiye ile geliştirmeye yöneldiği görülüyor. Bu durum bölgede dengeleri değiştiriyor ve yeni saflaşmalar ortaya çıkıyor.

Fransa’nın bu son atağını bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

KÖRFEZ ÜLKELERİ ABD’DEN UZAKLAŞIYOR

BAE dış politikada müttefikler, ortaklar ve dostlar ağını çeşitlendiren bir politika izliyor.

ABD Başkanı Joe Biden iktidara geldikten hemen sonra, Donald Trump döneminde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yapılan silah anlaşmalarını geçici olarak durdurdu. Alman Deutsche Welle’ye göre ABD yönetimi bu durumu, silah satışlarının ABD'nin daha güçlü "güvenlik ortakları" oluşturma yönündeki "stratejik hedeflerine" hizmet edip etmediğinin gözden geçirileceği şeklinde açıkladı. Donald Trump yönetimince onay verilen anlaşma uyarınca ABD Birleşik Arap Emirlikleri'ne 50 adet F-35 savaş jetinin yanı sıra cephane satacaktı. Bu satışın toplam değeri 23 milyar doları buluyordu. Suudi Arabistan'a da akıllı cephane satılmasına onay verilmişti. ABD Dışişleri Bakanı Blinken de, Biden yönetiminin Trump'ın iptal ettiği İran ile 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmasını güçlendirmek ve uzatmak istediğini açıklamıştı.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) iktidar, Abu Dabi’nin Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed’in elinde toplanmasından itibarençok kutuplu hâle gelen bir dünyada, BAE dış politikada müttefikler, ortaklar ve dostlar ağını çeşitlendiren bir politika izleyerek Çin ve Rusya ile güçlü ortaklıklara ciddi yatırımlar yaparak Washington ile olan ilişkisinde elini güçlendirmek istiyor.

Suudi Arabistan'ın ayrıca, silah ve gelişmiş askeri teknolojilerin ithalatında Rusya ve Çin'e yönelmesi ABD silah şirketlerini rahatsız etti.

Biden yönetimiyle birlikte ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinde de önemli değişiklikler olduğu görülüyor.

Biden yönetimin Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili açıkladığı istihbarat raporunun Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı doğrudan hedef alması, Yemen savaşına yönelik Suudi Arabistan’a sağlanan desteği sonlandırması ve Suudi Arabistan’ın milli petrol şirketi Aramco tesislerine 14 Eylül 2019’da Silahlı İnsansız Hava Araçlarıyla (SİHA) düzenlenen saldırı sonrası kritik Suudi tesislerini korumak için konuşlandırdığı hava savunma sistemlerini geri çekmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin gerilmesine yol açtı. Suudi Arabistan'ın ayrıca, silah ve gelişmiş askeri teknolojilerin ithalatında Rusya ve Çin'e yönelmesi ABD silah şirketlerini rahatsız etti.

FRANSA KÖRFEZDE DOĞAN BOŞLUĞU FIRSATA ÇEVİRDİ

Fransa Cumhurbaşkanlığı web sitesi 3 Aralık’ta BAE ve Fransa’nın, Fransız Dassault Aviation şirketi tarafından üretilen 80 Rafale savaş uçağı ve 12 helikopter satın almasını içeren bir dizi anlaşma ve mutabakat anlaşması imzaladığını duyurdu. BAE, Amerikan F-35’lerinin yerine Fransız Rafale savaş uçaklarını tercih etti. 14 milyar eurosu Rafale anlaşması olmak üzere toplam 17 milyar euroluk bir anlaşmaya imza attılar. Rafale savaş uçakları, 2027 ile 2031 yılları arasında teslim edilecek.

Macron 48 saatlik kısa bir sürede 3 Körfez ülkesi ziyaretini dışişleri, savunma, ekonomi, dış ticaret ve kültür bakanları ile bir grup milletvekili ve bölgede faaliyet gösteren büyük Fransız şirketlerin çok sayıda yetkilisiyle adeta bir çıkarma yaptı.

Biden yönetiminin, Riyad’a silah satışı ile Yemen’deki Suudi Arabistan’ın başını çektiği koalisyona desteğini bir süreliğine askıya alma kararı Macron yönetimini Körfez ülkelerine silah satmak konusunda harekete geçirdi.

Fransa’nın ABD’nin başını çektiği Anglosakson İttifak’tan yediği AUKUS kazığı ile iptal edilen 60 milyar avroluk denizaltı anlaşmasından sonra BAE ile imzaladığı bu askeri anlaşma cumhurbaşkanlığı seçimlerinin arifesinde Macron’un elini güçlendirdi.

‘EN BÜYÜK ASKERİ ANLAŞMA’

Suudi Arabistan’a geçmeden önce Katar’ı da ziyaret eden Macron başkent Doha’da yaptığı açıklamada BAE’ye yapılan 80 Rafale savaş uçağı ve 12 helikopter satışının “tarihimizde yapılan en büyük askeri sözleşmedir” dedi. Macron "Rafale üretim zincirinin 2031'in sonuna kadar sürdürülebilirliğini garanti altına aldığını ve bunun binlerce istihdam anlamına geldiğini” ifade etti.

Macron Katar’dan Suudi Arabistan’a geçerek Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüştü. Macron 2018 Kaşıkçı cinayetinden sonra Selman ile görüşen ilk Batılı lider. Bu görüşme tepkiyle karşılansa da Macron görüşmeyi savunarak "Körfez'deki en kalabalık ve en güçlü ülke olan Suudi Arabistan'la konuşmayacağız dersek Lübnan'a yardım edebileceğimizi ve Ortadoğu'da barış ve istikrarı koruyabileceğimizi kim bir saniye düşünebilir?" dedi.

Macron’un Selman ile görüşmesinde öne çıkan konu Lübnan ile Sudi Arabistan arasında yaşanan kriz oldu. Lübnan Enformasyon Bakanı Kardahi, daha önce katıldığı bir televizyon programında, Yemen'deki tutumu nedeniyle Suudi Arabistan'a yönelik suçlayıcı ifadeler kullanmıştı. Kardahi, "Hizbullah gibi Husilerin de toprağını koruyor. Şahsi görüşüm, Yemen'de bu savaşın sona ermesi gerekiyor. Savaş uçaklarıyla evler, binalar, köyler ve şehirler saldırılara maruz kalıyor." açıklamasında bulunmuştu. Bunun üzerine Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri 2 Kasım'da Lübnan'daki büyükelçilerini geri çağırmış ve ticari ilişkileri askıya almışlardı.

Macron Körfez ziyareti öncesi Suudi Arabistan ile Lübnan ilişkilerinin normalleşmesi için Lübnan Enformasyon Bakanı Kardahi’nin istifa etmesini istemiş ve bakan da istifa etmiş. Fransa’nın bu aracılığına Suudi Arabistan henüz net bir cevap vermiş değil.