GAZİ YAŞARGİL

Tedavisini çok başarılı biçimde yaptığı Ertan Öksüz isimli hastasının daveti üzerine eşi ile birlikte köyümüze geleceğini haber aldık. O zamanki Köy Muhtarımız Yusuf Öksüz; “Hocam sen de bizimle birlikte ol, hocamızı yarın birlikte ağırlayalım.” dedi. O zamanki İlçe Belediye Başkanımız Mustafa Semerci, Gazi Hoca’nın öğrencisi Prof. Dr. Nezih Özkan da ziyaretten haberdar oldular.

O gece, ben Gazi Hocamızla ilgili bir araştırma yaparak kendisi ile yapılan röportajları ve makaleleri okuyarak biraz bilgi edindim.

17 Haziran sabahı hocamızı hep birlikte karşıladık. Kahvaltı, sohbet havadan sudan köy yaşantısından bahsedildikten sonra bahçede ateş yakıp kendisine “tenekede tavuk” yaptık. Çok ilgisini çekti. Ve bol bol fotoğraf çekti. Ben de kendisinden fotoğraf çekme izni aldım. Hatta “Çok fotoğraf çekiyorsun, gazeteci misin?” dedi. Ben de “Hocam köyümüze ilk defa sizin gibi bir ünlü bilim adamı geldi. Bugün köyümüz tarihine geçecek.” dedim. Akşam sohbetinde herkesin lafı bitince ben söze başladım.

“Hocam bir röportajınızda demişsiniz ki beyni bir incir meyvesi gibi düşünün, biz bu incirin içindeki çekirdeklerin ancak bir tanesinin sırrını çözebildik. Bu bilim ve teknoloji çağında bu az değil mi?” dediğimde, “Ben olayı abartmışım. O bir çekirdeğin bile onda bir sırrını bile tam olarak çözemedik.” dedi.

“Hocam İsveçli bir beyin cerrahı 3 milim bir betin damarını mikro cerrahi ile açınca Nobel Ödülü almış, siz ondan sonra daha ince damarları açtınız. Siz Türk olduğunuz için mi size Nobel gibi ödüller verilmedi?” dediğimde, “Hayır bunun aşılabilir bir şey olduğu anlaşıldı. Mesela Kenyalı bir koşucu 100 metreyi 9 saniyede koştuğunda kırılamaz dünya rekoru deniliyordu. Ama aşıldı.” yanıtını verdi.

Kendisine Can Yücel ve Hasan Ali Yücel ile ilgili sorularımı sordum, samimiyetle cevapladı. Bu konuda kendisi ile uzunca bir video röportaj yaptım. Bu kaydı yapan arkadaş bütün ısrarlarıma rağmen benim yaptığım sohbeti benimle paylaşmadı.