İranlı sanatçılardan Türk sanatçılara dayanışma çağrısı! Sanatçının görevi insanın yanında durmaktır

ABD ve İsrail’in İran’a yönelik terör saldırıları tüm dünyada büyük tepkilere yol açtı. İran halkı tek yürek olurken Türkiye’de yaşayan İranlı sanatçılar da birlik mesajları verdi.

Sanat ürünlerini kısıtlamalar ve yaptırımlar sebebiyle kendi ülkesinden tüm dünyaya ulaştıramayan pek çok İranlı sanatçı halihazırda Türkiye’de yaşıyor. Sanatçıların bir kısmı ise İran yönetimine muhalif veya mesafeli. Buna karşın İranlı sanatçılar emperyalizmin saldırısına karşı ülkelerinin yanında yer alıyor.

Kendilerine, “Türkiye'de yaşayan bir İranlı sanatçı olarak İsrail'in İran'a yönelik saldırılarıyla başlayan savaş hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sordum.

‘İRAN İÇİN BİRLİKTE OLMAMIZ HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR’

İran’ın Azerbaycan yöresinin Türkiye sınırına çok yakın Maku kentinden olup İstanbul’da çeşitli geleneksel çalgılarla sanatını icra eden ve müzik eğitmenliği yapan Huseyn Mahmudi’nin yanıtları kısa ve net oldu:

“Bu hassas durumda tüm farklılıklarımıza karşın İran için yan yana olmamız hayati önem taşıyor. Batı’nın, İsrail ve ABD’nin yararlandığı şey bizim farklılıklarımızdır. Bu hassas zamanda, İsrail'in yanında olan ve bu apaçık saldırganlığı destekleyenlerin bu tutumları için hiçbir akılcı, mantıklı ve ahlaki gerekçe yoktur. Bu kişiler ev içinde birbirleriyle sorunları olanlara benziyorlar ancak tutumlarıyla meydanı bu ihtilaflardan faydalanmak isteyenlere bırakmış oluyorlar. İsrail'in elinde oyuncak olmayalım ve her türlü ihtilaftan uzak, birlik ve beraberlik içinde birbirimizi tutalım.”

‘KAN DÖKÜLÜRKEN SUSMAK VİCDANA İHANETTİR’

Türkiye'de yaşayan İranlı şarkıcı Muhammed Semir’in, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarıyla başlayan savaş hakkındaki görüşleri de şöyle oldu:

“Kan dökülürken susmak, insan vicdanına ihanettir. Biz, müziğin ve şiirin çocuklarıyız. Elimizde silah yok belki, ama dilimizde öyle kelimeler var ki bazen bir feryattan daha gür çıkar. Bugün başlayan savaş, yalnızca iki devletin çatışması değil; bu, zulümle hayat arasında, güçle hak arasında süregelen bir hesaplaşmadır. Ve bu yangında en çok yanan asker değil, siyasetçi değil, insandır. Silahsız, savunmasız, ekmeğiyle ve hayalleriyle insan...

“Ben bir sanatçıyım. Sesi susturulan, kökleri yakılan, yurdundan uzak düşmüş bir yaralı kalp. Gurbetin içinde yas ve umutla yan yana duran bir göz. Ama hâlâ barışı düşleyen bir göz... Bugün, bombaların ezdiği notalar arasında sanatçının görevi her zamankinden daha ağır.”

‘SANATÇININ SUSMASI SUÇ ORTAKLIĞIDIR’

Sanatçı Ruya Yakubi de Türk ve İranlı sanatçıların bir araya gelmesi, dayanışma içerisinde olması gerektiğini belirtti. Sanatçının sessiz kalamayacağını belirten Yakubi, “Ama ben inanıyorum ki çocuklar enkaz altında can verirken, nesiller bombaların ve ölümün kâbuslarıyla büyürken bir sanatçının susması, suç ortaklığıdır.” dedi.

Yakubi’nin görüşleri şöyle:

“Savaşla karşı karşıya geldiğimizde bazıları sanatçının susması gerektiğini, siyasete bulaşmaması gerektiğini savunur. Bazılarıysa tarafsızlığı olgunluk olarak görür. Ama ben inanıyorum ki çocuklar enkaz altında can verirken, nesiller bombaların ve ölümün kâbuslarıyla büyürken bir sanatçının susması, suç ortaklığıdır.

“Sanatçının görevi insanın yanında durmaktır. Yorgun, yaralı, savunmasız insanın…

“Sanat, barışın dilidir. Ve sanatçı, bu dili bombaların sesinden daha yüksek bir hacimle dünyanın kulağına fısıldamalıdır. Savaşın alevleri içindeyken, keşke İran ve Türkiye'nin sanat camiası el ele verip, barış, empati ve halkın sesi etrafında birleşen sanatsal faaliyetler başlatsa.”