Yandex
16 Temmuz 2025 Çarşamba
İstanbul 30°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Karşı-devrimin belgeli tarihi ilk bölüm

“Rüşvetin belgesi mi olur…” Yaşadığımız karşı-devrimin getirdiği yozlaşmayı en iyi betimleyen bilinen bir sözdür

Karşı-devrimin belgeli tarihi ilk bölüm
ATTİLA HAKAN GANİMGİL

“Her ağacın kurdu özünden olur”

Pir Sultan Abdal

Rüşvetin belgesi bulunamayabilir ama bu çürümeyi yaratan karşı-devrimin miladına ve Atatürk’e kendi partisi içinden başlayan düşmanlığın kökenine ait belgeleri ortaya çıkarmak görevimizdir.

Doksanlara kadar dünyada ve ülkemizde, devrim gerçekleştiren sosyalist ülkelerdeki “geriye dönüş” (eski rejime) olgusu, sol çevreler ve aydınlar arasında sürekli gündemde olan önemli bir tartışma konusuydu.

Ortodoks Kilisesi inancına koşut anlayışa göre üretim araçlarının ve mülkiyetin toplumsallaştırıldığı Sovyetler Birliği’nde kapitalizmin örgütlenip sosyalizmi yıkma olanağı yoktu.

Bilimsel sosyalizmin ustalarından Mao Zedung, sosyalizm döneminde sınıfların var olduğunu, devrimi yapan parti içinde karşı-devrimin kendi ideolojisiyle yuvalanacağını ve buradan iktidarın dönüştürüleceğini teorik olarak ortaya koyduğunda, maddenin değişmezliğine inanan sosyalist söylemli bir taassuba karşı koydu.

Marx, sosyalizmi sulandırarak, kapitalizmin yedek gücü sosyal-demokrasiye dönüştüren ve bu nedenle “Dönek Kautsky” namıyla maruf Karl Kautsky’yi ve Eduard Bernstein’i revizyonist olarak niteler.

Mao Zedung ise ardılı olduğu Karl Marx’ın amansız bir ideolojik mücadele verdiği revizyonizmin, vahdet-i vücut ederek Kruşçev’le birlikte Sovyetler Birliği’nde zuhur ettiğini gördüğünde, bunları modern revizyonistler olarak tanımladı.

1966’da Mao Zedung, kendi partisi içinde parti ağalarının yeşerip, parti ve devlet içinde halkın vicdanından kopan kastlar oluştuğunda, ideolojik ve kültürel yenilenme amacıyla içinde aşırılıkların da barındığı ünlü Kültür Devrimi’ni Çin’de başlatır.

Kararları asla tartışılamaz kutsal Merkez Komitesi’ne sahip, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin içinde yuvalanıp, aslında bir sosyal-demokrat olduğunu Gorbaçov açıkladığında, Sovyetler Birliği’ni çoktan dağıtmıştı.

Karşı-devrimin belgeli tarihi ilk bölüm - Resim : 1
Kültürpark projesinin esin kaynağı Gorki Park'ın planı.

CHP İÇİNDE İKİ ÇİZGİ MÜCADELESİ

Oldukça karmaşık teorik tartışmalar içeren, devrimlerden geriye dönüş sorununu ana hatlarını ortaya koymaya çalışırken, aslında Anadolu bilgeliği Pir Sultan Abdal’ın “Her ağacın kurdu özünden olur.” dizeleri, devrimlerin kırılganlığının kaynağını halk felsefesiyle özlü anlatır.

Peki, Atatürk’ün Cumhuriyet Devrimi’ne karşı-devrim, dışarıdan hangi parti ve aygıtla saldırarak devrimin sürekliliğini kesintiye uğrattı? Pir Sultan Abdal’ın “Her ağacın kurdu özünden olur.” dizelerinin hemen ardına, Türk Devrimi’nin ideoloğu Mahmut Esat Bozkurt’un liberalizmi “başıboş sermaye” olarak tanımlamasını eklersek, karşı-devrim kurtçuğunun yumurtadaki gelişimini görüntüleyebiliriz.

Aslında Cumhuriyet Halk Fırkası içinde devrimin sürdürülmesi/devletçi ekonomi/Sovyetlerle dostluk politikası eksenli karşıt iki anlayış ve buna bağlı iki çizgi mücadelesi başlamıştı:

1924 yılında Cumhuriyet ilanı ve hilafetin kaldırılması dışında herhangi bir devrim yapılmamış olmasına rağmen Rauf Orbay’ın Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmadaki “Devrimler bitmiştir, devrim sözü sermayeyi ürkütüyor.” sözleriyle yükselen gerici muhalefeti, Atatürk 3 Mart 1925’te parti grubundaki uzun konuşmasını “Devrimi, başlatan tamamlayacaktır.” sözleriyle bitirerek yanıtlar.

Atatürk, devrimi kesintisiz sürdürecek ve savunacak devrimci kadrolar yaratmak için bir kültür devrimi gerekliliğini iyi biliyordu.

1935 yılının Nisan ayında, ülkemizi ziyaret eden Sovyet sanat elçilerinden, ünlü kemancımız Ayla Erduran’ın Moskova’da öğretmeni olan David Oystrakh, ailesine Türkiye gezisi sırasında yazdığı mektupta şunları yazıyor:

“Akşam saat 10.00’da İçişleri Bakanlığında balo başladı. Burada tüm hükûmet temsilcileri ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Türklerin Atası Mustafa Kemal Atatürk bulundu. Balo sabaha karşı 07.00’de bitti.

“Benim çaldığım iki parça arasındaki arada, Atatürk yüksek sesle şöyle seslendi: ‘Devrimimiz henüz bitmedi. Müzik ve güzel sanatlarda devrimimiz henüz başlamadı. Dinleyin ve öğrenin!’”

Atatürk’ün hiç bilinmeyen, öngördüğü Türk Kültür Devrimi’ne ilişkin bu üstü örtülmüş konuşması, David Oystrakh’ın kendi gibi ünlü kemancı olan oğlu İgor Oystrakh tarafından, Sovetskiy Kompozitor Yayınevi’nin 1985 yılına ait V. Yusefoviç’in “İgor Oystrakh ile Sohbetler” kitabında durmaktadır.

KADRO SAVAŞI

Tüm devrimlerde olduğu gibi Cumhuriyet Devrimi’ne yönelik karşı-devrim unsurları, devrimin hemen yanı başındaydı. Atatürk’ün kurduğu devlet ve kurduğu partinin içinde yuvalanmıştı.

Atatürk’ün, emperyalizm karşıtı bağımsızlıkçı dış politikasının süvarisi Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın, bakanlıkta verdiği akşam yemeğine 17 kişinin katıldığını, yemeğe katılanların ikisinin kadın olduğunu, Tevfik Rüştü Aras’ın yemekte yedi duble rakı içtiğini İngiliz istihbaratına jurnalleyecek denli karşı-devrim, devrimin içindeydi, sofrasındaydı.

Döneme ait yaklaşık yaklaşık 4 bin 500 sayfalık, İngiliz istihbaratına ait gizli raporlarda Tevfik Rüştü Aras, Sovyetler Birliği ile ilişkiler ve Atatürk’ün sağlığı ile ilgili bilgiler yoğun olarak yer almaktadır.

Sovyetlerle “tehlikeli ilişkiler” İzmir Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz’un, Moskova Şehir Sovyeti Başkanı Nikolay Bulganin’den Moskova’da bulunan Gorki Park’ın bir benzerinin İzmir’e bir Kültürpark olarak yapılmasına kadar uzanmıştır.

Devrimle karşı-devrim arsındaki mücadele özünde bir kadro savaşıdır.

Nitelikli kadroları olan bu savaşı kazanır, bürokrasiyi eğitip ve devlet aygıtını yöneterek ve devrimi sürdürür.

Türk Devrimi’ni kesintisiz devrimlerle sürdürecek kadroları ve insanı yaratmak için, Türk Kültür Devrimi’nin ilk adımlarından biri olarak İzmir’de bir Kültürkpark’ın kurulmasını “İnkılap ve kültür bakımından yeni nesle faydalı olacak mahiyette tanzim edilecektir.” biçiminde açıklar Belediye Meclis Üyesi Suad Yurdkoru (Yeni Asır 31.07.1933).

Atatürk’ün yeni devimci kuşakları yeşertecek Kültürpark’ı, Küçük Amerika sürecinde “Ablan kurban olsun sana!” diye hünsa nidalarının yükseldiği gazinolarla dolu yoz kültüre teslim edilir. DEVAM EDECEK

Devrim Tarih