19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Küreselleşme medeniyetler çatışmasına cevap mı?

Onur Sinan Güzaltan

Onur Sinan Güzaltan

Eski Yazar

A+ A-

İnsanlık kritik bir dönemeçten geçiyor. Derinleşen ekonomik kriz, salgın karşısında çaresiz kalan iktidarlar, yükselen toplumsal hareketler ve her gün bir yenisine uyandığımız askeri çatışmalar Kurulu Düzen’in çökmekte olduğuna işaret ediyor.

Yönetenler, yönetemez durumdalar.

Dünya jandarmalığına soyunmuş olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve kuyrukçuları, sorunlara kapsayıcı ve yapıcı çözümler üretebilme kabiliyet ve kudretlerini kaybettiler.

Washington yönetimi, Çin ve Rusya başta olmak üzere rakip ve tehdit olarak algıladığı kuvvetlere karşı daha da saldırganlaşırken, diğer yandan devletler ve halklar nezdinde karşılık görmeyen İbrahim Anlaşması benzeri sonuçsuz dayatmalarla alan açmaya çalışıyor.

İKBAL’İN DİZELERİNDEKİ YOL

Fakat çabalar nafile…

Yaklaşık 1 sene önce Pakistan’ın Ankara Büyükelçisi Sajjad Qazi’yle söyleşimizde Batı’nın çözülüşünü sorduğumda, ülkesinin milli şairi Muhammed İkbal’in şu dizeleriyle cevap vermişti:

“Himalaya’nın pınarları tekrar çağlamaya başladı

Derin uykuya dalmış Asya’nın insanları uyanıyorlar”

Evet, Büyükelçi Qazi’nin alıntıladığı, Muhammed İkbal’in 100 yıl önce dizelerine taşıdığı uyanış bugün gerçekleşmekte.

Asya’nın uyanışı bugün bütün çevrelerce kabul edilmekte fakat adımlarını hangi yöne doğru atacağı, nasıl bir toplumsal, ekonomik ve siyasi düzene doğru yol alacağı sorusu insanlığın önünde durmaktadır.

Asya merkezli geleceğin ne getireceği sorusunun cevabı biraz da kıtanın lokomotifi olan Çin’in izleyeceği siyasetleri incelemekten geçiyor.

Bu doğrultuda Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, Birleşmiş Milletler’in 75.yılı münasebetiyle düzenlenen oturumda yaptığı konuşma önemli ipuçları içeriyor.Küreselleşme medeniyetler çatışmasına cevap mı? - Resim: 1

KÜRESEL KÖYDE ORTAK GELECEK

Xi Jinping’in tarihi önemdeki konuşmasının ana hatlarını, Kovid-19 salgınına karşı mücadele, siyasal ve ekonomik iş birliği ve çevre sorunları oluştursa da metnin özünde kuvvetli bir küreselleşme savunusu yatıyor.

İlgili bölümleri aktarmakta yarar görüyorum:

“Büyük ekonomiler, makro siyasetlerde koordinasyon yönünde adım atmalı.

(Salgın sonrası) Sadece kendi ekonomilerimizi yeniden başlatmakla kalmamalı, küresel düzelmeye de katkıda bulunmalıyız.”

“Küresel tehditler ve küresel zorluklar, güçlü küresel cevaplar gerektirir. Covid-19 bizlere, ortak çıkarları olan birbirine bağlı küresel bir köyde yaşadığımızı hatırlatıyor (…) Hiçbir ülke, bir başkasının zorluklarından çıkar sağlayamaz veya diğerlerinin yaşadığı sorunlardan yararlanarak istikrarını sürdüremez.”

Çin Devlet Başkanı konuşmasında, ülkesinin gelecek tasarımıyla ilgili önemli ipuçları da veriyor:

“Herkesin birbirine bağlı olduğu, ortak bir geleceği paylaşan topluluk vizyonunu benimsemeliyiz. Başkalarını dışarıda bırakan bloklar kurulması girişimlerini reddetmeli ve sıfır toplamlı bir yaklaşıma karşı çıkmalıyız.”

“Birbirimizi aynı ailenin üyeleri gibi görmeli, kazan kazan yönünde işbirliği yapmalı ve ideolojik tartışmaların üstesinden gelerek “medeniyetler çatışması” tuzağına düşmemeliyiz.”

Xi'nin, Batı merkezli “Medeniyetler çatışması” tehdidine karşı küreselleşmeyi bir çözüm olarak önermesi tarihi önemdedir. Ve bu çıkarımının, dünyanın farklı köşelerinde tartışılacağı aşikardır.

KÜRESELLEŞME KARŞISINDA KAFASINI KUMA GÖMENLER

Bir diğer önemli ve tartışılması gereken nokta ise Jinping’in ekonomik küreselleşmeyi tartışılmaz bir gerçek olarak nitelendirmesi ve dünya devletlerinin korumacı/izolasyonist siyasetlere dönüşlerinin mümkün olmadığı yönündeki şu beyanlarıdır:

“Kovid-19 bizlere, ekonomik küreselleşmenin tartışılamaz bir gerçeklik ve tarihsel bir eğilim olduğunu hatırlatıyor. Ekonomik küreselleşme karşısında bir devekuşu gibi kafasını kuma gömmek ya da Don Kişot'un mızrağıyla onunla savaşmaya çalışmak tarihin gidişatına aykırıdır. Şunu açıklığa kavuşturalım: Dünya asla izolasyonist siyasetlere dönmeyecek ve hiç kimse ülkeler arasındaki bağları koparamaz (…) Tek taraflılık ve korumacılığa hayır demeli, küresel sanayi ve tedarik zincirlerinin istikrarlı ve sorunsuz işleyişini sağlamalıyız.”

Xi, konuşmasının devamında ekonomik alandaki küreselleşmenin ancak Birleşmiş Milletler ve benzeri küresel kuruluşların ve işbirliklerinin kuvvetlendirilmesi yoluyla korunabileceğini ifade ederken, diğer devletlerle “soğuk savaş” istemediklerini de ekliyor.

Önemli satır başlarını aktardığımız bu konuşmadan da açıkça anlaşılabileceği gibi Çin, küreselleşmenin bir araç olarak kullanımından yana tavır sergiliyor fakat küreselleşmenin yönü ve amacı noktalarında şerhler düşüyor.

Bu bağlamda, Xi Jinping’in dayatmacı bir siyasi çizgi izlemeyeceklerine dair şu ifadelerini aktarmakta yarar görüyorum:

“Bir ülkenin, kalkınma yolu ve modelini bağımsız biçimde seçimine saygı duymalıyız. Dünya doğası gereği çeşitlidir ve bu çeşitliliği insanlığın ilerlemesi için sürekli bir ilham kaynağına dönüştürmeliyiz (…) Bu uygarlıkların renkli ve çeşitli kalmasını sağlayacaktır.”

Küreselleşme medeniyetler çatışmasına cevap mı? - Resim: 2

Xİ JİNPİNG’İN AKLA GETİRDİĞİ SORULAR

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in güncel siyasi ve ekonomik çelişkilere ilişkin değerlendirmeleri ve sunduğu gelecek tasarımı pek çok soruyu da beraberinde getiriyor:

  1. Küreselleşen bir dünyada ulus devletlerin geleceği olacak mı?
  2. Küreselleşme ve korumacı ekonomilerin bir arada var olması mümkün mü?
  3. Sanayileşmiş büyük devletler ve mazlum uluslar arasındaki denge nasıl kurulacak?
  4. 90’ların başından itibaren dünyayı etkisi altına alan küreselleşme, etnik ve dini çatışmalara çözüm olamadı. Hatta bu süreçte Samuel Huntingon’un “Medeniyetler Çatışması” tezi ve benzerleri, insanlığa temel doğrular olarak sunulur hale geldi. Jinping’in tarif ettiği yeni tip küreselleşme bu tür çelişkilere nasıl bir çözüm sunacak?
  5. Sadece devletlerarası ekonomik çıkarların dengelenmesi vasıtasıyla, çatışmaların önüne geçilebilir mi?
  6. Küreselleşmenin farklı tipleri mevcut mu?

Büyük şair İkbal’in dizelerine taşıdığı gibi “Himalaya’nın pınarları tekrar çağlamaya başladı.”

Asya’nın pınarlarında çağlayan su, Batı’nın barajları ve önüne koyduğu engellere rağmen dünyanın nehirlerine, denizlerine ve okyanuslarına karışıyor.

Yeni bir gelecek tasarımı vücut buluyor.

Bu doğrultuda, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in tarihi konuşmasını düşünmek ve akıllara getirdiği sorulara cevaplar aramak daha da önem kazanıyor.