Yandex
28 Mart 2025 Cuma
İstanbul 16°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

MEDYANIN HALLERİ... Sabah gazetesi CKD diyememiş!

‘İstanbul Sözleşmesi LGBT’nin truva atıdır!' Bu konuşmadan Sabah gazetesi de etkilenmiş olacak ki birinci sayfa başlığı yapmış. Çok güzel. Ama sözün sahibini bulmak için gazeteye büyüteçle dalmanız gerekiyor. CKD Genel Başkanı Tülin Oygür'ü bu şekilde sansürlemek elbette gazetecilikle açıklanamaz.

MEDYANIN HALLERİ... Sabah gazetesi CKD diyememiş!
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

Gazetecilik aynı zamanda bir dil işçiliğidir.

Dilde ve işte güzelliktir.

Haber sunuşu konusunda özen gerektirir.

Başlıkla içeriğin uyumu, anlatılanın açık ifadesi, sözün kim tarafından, ne zaman, nerede, niye, nasıl, neden söylendiğini berrak biçimde anlatmak hepimizin görevi. Fakat bazen gazetelerde, bu duruma uyulmadığını görüyoruz. Bir örnek verelim.

Sabah gazetesi, birinci sayfasından ‘İstanbul Sözleşmesi LGBT’nin truva atı’ başlıklı bir haber verdi.

Başlıkaltı şöyle yazılmış: “Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesi Komisyonu, KADEM ve kadın kuruluşlarını dinledi: İstanbul Sözleşmesi, LGBT’nin Truva atı. Kaldırılması memleket için iyi oldu. Birçok kadın örgütünün gölge raporuyla hazırlanan Grevio Raporu fırlatıp atıldı.”

Haberin devamı 7. sayfada. Açıyoruz. Burcu Şen imzası var. Birinci sayfada maalesef muhabir arkadaşımızın imzası yok. Bunu da not düşelim. İçeride de aynı başlık atılmış. Buradaki haberin başlıkaltı da şöyle: “Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Canan Sarı, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kalkmasının iç uygulamayı etkilemediğini belirterek, ‘Hiçbir mahkeme, kararını verirken İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı davrandığı için yargılama yapmıyor’ dedi.”

Yine başlık ve başlıkaltının uyumsuzluğunu görüyoruz. Peki bunun sebebi ne?

Sabah gazetesi, yazı işleri, birinci sayfa editörü ve muhabiri KADEM’i öne çıkarmak istemiş. Fakat sözün asıl sahibi, Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Başkanı Tülin Oygür. Sebebini bilemeyiz ama Sabah gazetesi, CKD’yi öne çıkarmak istememiş. Fakat Sayın Oygür’ün sözleri de çok hoşuna gitmiş anlaşılan. Böyle olunca da başlık ve başlıkaltının uyumsuz olduğu bir durum ortaya çıkmış. Dahası bu söz kimin söylediği belli olmaz hale geliyor, hatta KADEM’in gibi anlaşılıyor. Çarpıtmaya neden oluyor.

Gazeteciler için ders olması gereken bir konu. Bu tür hafifliklere gerek yok. Haber sunuşlarında olgun davranmalı, açık ve berrak anlatım kullanılmalı.

Yûnus Emre’nin şu sözü hepimizin kulağında olmalı:

Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz

Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz

(Doğru bilgiye sahip/söz söylemesini bilen kişinin söylediği söz onun yüzünü ak eder; sözü olgunlaştırarak söyleyen kişinin işi düzgün olur.)

Sözde Atatürk’ün özde serbest piyasanın Sözcü’sü

Sözcü gazetesi, kendi ifadesiyle, ünlü ekonomistlere ‘Enflasyon nasıl düşer’ diye sormuş.

Aldığı yanıt: Adalet-şeffaflık-güven.

MEDYANIN HALLERİ... Sabah gazetesi CKD diyememiş! - Resim : 1

Prof. Cem Başlevent, “Yatırımcıyı kaçırmayın” derken Tunç Şatıroğlu da, “sözde değil özde serbest kur rejimine dönülmesini” istemiş.

Artık hepimiz ezberledik. Batıcılar, neoliberaller, ortodoks ekonomistler hep bir ağızdan adaleti yapısal reform ezberlerini tekrar ediyor. Serbest kur, Merkez Bankasının bağımsızlığını istiyor!

Bu sözleri söyleyenlerin savunduğu neoliberal ekonomi politikalarının başarısızlığı, Türkiye’yi defalarca iflasın eşiğine getirdi.

Ama hiçbiri sıcak para komisyoncuları, dolar-borsa-ihale vurguncuları, büyük faizciler, tarikat rantçılarını söylemiyor. Onlara göre bu dört sülük yok! Emperyalist baskı ve dayatmalar yok! Adaletsizlik var?

Dünyada 65 ülke sabit kur, 63 ülke serbest kur uyguluyor. Serbest kur uygulaması, bir IMF dayatmasıdır. Türkiye’deki döviz artışının arkasında da Atlantik cephesinin finansal saldırıları vardır.
Sözcü sürekli Atatürk vurgusu yapıyor. Ama iş ekonomiye gelince IMF’nin sözcüsü, neoliberallerin sözcüsü, mandacı iktisatçıların sözcüsü haline geliyor.

Atatürk’ün başarısı üretim ekonomisi kurmaktı, karma ekonomiyi uygulamaktı, devletçilikti. Gümrüklerini yıkmak, serbest kur uygulamak, adalet-şeffaflık değildi.

Tam tersine bugün Türkiye, dar bantlı sabit kur rejimine geçmelidir.

Peki bu ne sağlar. Ekonomist Serhat Latifoğlu’na kulak verelim:

-Kur istikrarsızlığı tamamen devre dışı kalır, kurda istikrar sağlanır ve milli paranın değer kaybı önlenir. Bugün herkesin şikâyetçi olduğu kur istikrarsızlığı ve manipülatif ataklar ortadan kalkmış olur.

-Kur istikrarı TL’nin ve TCMB’nin güvenirliği ve prestijini yükseltir.

-Ülke ekonomisinde fiyatlarda (özellikle dövize bağlı olanlarda) istikrar sağlanır.

-Söz konusu kur rejimi kur riskini ortadan kaldırır. Kur riskinin ortadan kalkması belirsizliğin ortadan kalkmasını ve piyasa aktörlerinin önünü görmesini sağlar.

-En önemli etkenlerden birisi ise enflasyonu orta ve uzun vadede baskı altına alan ve düşüren bir etki yaratmasıdır. Sabit kur sistemi enflasyonla mücadelede etkili bir araçtır.

-Enflasyonun baskı altında kalması faizler genel seviyesinin enflasyonla birlikte gerilmesinde etkili olur.

-Destekleyici diğer politikalarla birlikte uygulandığında cari açığın artmasına engel olur ve istikrarlı bir şekilde kapanmasına yardımcı olur.

-Sabit kur rejimi ekonomi ile ilgili devlet kurumlarının disipline edilmesinde etken olur. İşverenlerin ve sermaye sahiplerinin yatırım yapmasını teşvik eder ve yatırımların artması istihdama olumlu katkı yapar.

-Dar bantlı kur rejiminin başka bir avantajı kur istikrarından ötürü doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını teşvik etmesidir.

Özetle, TL’nin istikrarını sağlayacak ve finansal saldırılara karşı kalkan işlevi görecek olan bu uygulama “Ekonomik Kurtuluş Savaşı”nda güçlü bir mevzinin kazanılmasını sağlayacaktır. Sözcü’nin bahsettiği serbest kur rejimi değil.

Anlaşma önemli uygulama daha da önemli... O imzanın perde arkası

HANDE FIRAT-HÜRRİYET

SDG elebaşı Mazlum Abdi (solda) ile Suriye Lideri Ahmed Şara, hafta başında 8 maddelik bir anlaşma imzalamıştı.
Anlaşmanın içeriği, her ne kadar iki tarafın da Suriye’nin toprak bütünlüğüne dair karşılıklı taahhütlerini içeriyor olsa da temel mesele uygulamada bunun nasıl şekilleneceği. Bu nedenle Ankara’nın temel bakışı “Anlaşma önemli ancak uygulama daha da önemli. Kısaca temkinli bir iyimserlik hâkim” cümleleriyle özetlenebilir. Üst düzey kaynaklarla yaptığım görüşmelerin ardından sizlerle önce anlaşma anına kadar neler yaşandığını paylaşacağım:
- Süreçte Suriye Devlet Başkanı ile Mazlum Kobani ilk kez iki ay önce baş başa görüştüler.
- İlk toplantıya ABD de bir temsilcinin katılmasını istedi. Şara bu isteği kabul etmedi. ABD’lilere gerek olmadığı mesajı verildi.
- İlk görüşmede Kobani dinledi, karar açıklamadı, adım atmadı.

ANKARA’NIN DİPLOMATİK TRAFİĞİ

İşte bu ilk görüşmenin ardından, Ankara hem bölgede hem de başta ABD olmak üzere bölgenin önemli aktörlerine büyük bir diplomatik atak başlattı. Dışişleri Bakanı, MİT Başkanı ve Milli Savunma Bakanı eşzamanlı önemli görüşmeler yaptılar. MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın ocak ayında Şam’a yaptığı ikinci ziyarette yol haritası belirlendi. Şimdi PYD’nin anlaşma noktasına gelmesindeki köşe taşlarına bakacağız:
- Türkiye devlet aklı ile bölgede rol alan devletlerle görüşmeler yaptı. Aynı zamanda dolaylı mesaj gönderdi: “Suriye’de yeni bir dönem başladı, yeni yönetim var. Şartlar kabul edilsin, PKK’dan ayrılınsın. Masada yer alınsın.”
Anlaşma önemli uygulama daha da önemli... O imzanın perde arkası MİT Başkanı İbrahim Kalın, ocak ayında Şara ile bir araya gelmişti.
- Süreçte, Suriye’de hem anayasa için masa kuruldu hem de Ulusal Diyalog Kongresi için hazırlıklar başladı. SDG masada yoktu.
- Farklı kanallardan onlara ulaşan mesaj ise “Siz olmasanız da işler yürüyor. Tarihi fırsatı kaçırıyorsunuz” oldu.

ABD İLK KEZ BASKI YAPTI!

- Trump yönetimi henüz resmi bir karar açıklamasa da sahadaki bilgi ABD yönetiminin Suriye’den çekilme ihtimalinin ağır bastığı yönünde. Bu olasılığın ağırlığının artması saha gerçeklerini değiştirdi.
- Kobani’nin anlaşma öncesi CENTCOM Komutanı ile görüşmesi çok tartışıldı ama işte o son virajda ABD ilk kez PYD’ye baskı yaptı. ABD’nin mesajı “Tişrin Barajı’ndan çıkın, Şam ile anlaşın” oldu.
- Sonuçta 8 maddelik anlaşma imzalandı.

CKD Tülin Oygür TBMM Sabah Gazetesi