MEDYANIN HALLERİ...Nevşin Hanım bakın NED Başkanı ne diyor
Nevşin Mengü, yanılıyor. ABD muhalefeti, CHP’yi de yeni keşfetmiş değil. Sadece CHP’yi destekleyen ABD’nin kesimleri, muhalefete düştü. ABD tekellerinin saldırgan kanadı Erdoğan’ı devirme stratejisi belirledi. Rand raporunda İmamoğlu işaret edildi.

Nefes yazarı Nevşin Mengü, bugünkü yazısında “Türkiye’nin kaderi ile ilgili iki yazı” paylaştı. Biri New York Times’ın başyazısı. Diğeri The Economist.
Mengü, “Türkiye’de olan bitenler Amerikan muhalefetinin radarına yeni girebilmiş.” diyor ve ekliyor: “New York Times, demokrat çizgide bir gazete ve Donald Trump’a muhalif yayıncılık yapıyor. Gazete Türkiye’nin Erdoğan’la nasıl adım adım otoriterleştiğini aktarmış. Buna rağmen yazıda toplumsal muhalefetin bu otoriterleşmeye hala nasıl direndiği aktarılıyor.”
Mengü, gazetenin CHP’yi yeni keşfettiğini iptal kültürü ergenliğinden kurtulduğunu ve dünyaya gerçekçi gözlerle bakmaya başladığını söylüyor. Şunu diyor: “Erdoğan’ın otoriter eğilimlerini anlamaları 25 yıl sürdü, maşallah.”
Nefes yazarı, The Economist’in ise Türkiye’yi övdüğüne dikkat çekiyor. Özellikle savunma saniyisinin gelişmesi üzerinden… Şöyle diyor Mengü: “Avrupalıların da demek ki daha yiyecek kırk fırın ekmekleri var. Hayırlı işler…”
NYT: İMAMOĞLU ERDOĞAN OLABİLİR
Nevşin Hanım’a bazı düzeltmeler yapalım. Hani New York Times (NYT) için ““Erdoğan’ın otoriter eğilimlerini anlamaları 25 yıl sürdü” diyor ya… Yazıda öncelikle Erdoğan’ın 2015’ten son otoriterleştiği belirtiliyor. Bu tarih önemli. Çünkü Silivri Duvarlarının yıkıldığı, Türk Ordusunun özgürleştiği, FETÖ’nün ve PKK’nın üstüne yürümeye başladığı dönem… Yani Türkiye’nin Vatan Savaşı sürecinin başladığı tarihler… Ondan öncesiyle NYT’nin bir sorunu yok.
Kaldı ki yazıda, İmamoğlu için bir rota çiziliyor: “Eski Erdoğan olmak.” Makalede, “Sayın İmamoğlu, Sayın Erdoğan'ın bir zamanlar olduğu gibi bir versiyonu olma potansiyeline sahip” deniyor ve şu ifadeler kullanılıyor: “Orta Doğu'daki çatışmaları dizginlemeye yardımcı olurken yurtiçinde istikrar sağlayabilecek pragmatik ve popüler bir Türk lider. İktidardaki ilk yıllarında Sayın Erdoğan geniş bir siyasi koalisyon oluşturdu, ordudaki subayları sivil kontrol altına aldı, ekonomiyi büyüttü, ılımlı bir İslamcılığı teşvik etti, Kürt azınlıkla uzun süredir devam eden çatışmayı çözmeye çalıştı ve komşusu ve uzun süredir rakibi olan Yunanistan ile ilişkileri normalleştirdi. Yaklaşımı George W. Bush ve Barack Obama'yı kendisiyle ilişki geliştirmeye teşvik etti.” deniliyor.
Yani Gladyo’nun etkisiyle Türkiye’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde yer aldığı, FETÖ ve PKK’ya alan açtığı, TSK’yı hapse attığı, sıcak para ekonomisinin en sopalı şekilde uygulandığı zamanlar…
Yani New York Times, İmamoğlu’na sahip çıkmıyor yalnızca. Bir görev de biçiyor.
ABD YENİ Mİ ANLADI?
Nevşin Hanım’ın dediği gibi ABD muhalefeti, CHP’yi de yeni keşfetmiş veya yeni anlamış değil.
Sadece CHP’yi destekleyen ABD’nin kesimleri, muhalefete düştü. Yani küreselciler.
Şu gerçeği görmemiz gerekiyor: Ekonomisi çöküşe geçen ve hegemonyası gerileyen ABD’de tekelci sermaye ikiye bölündü. Biden’ın temsil ettiği tekelci sermayenin saldırgan kanadı (Küreselciler) ve Trump’ın temsil ettiği yeni oluşan dünyanın dengelerini hesaba katan kanat (Gerçekçiler).
Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığı, Erdoğan’ın otoriterleştiği yönündeki sözler, Küreselcilerin uzun zamandır yürüttüğü siyaset. Bunu sadece Türkiye için yapmıyorlar. Dergilerin ve yayınların kapaklarına bakın, Erdoğan aynı kaderi Xi Jinping, Putin, Maduro, Orban, Lukaşenko gibi isimler de yer alıyor.
Küreselciler Türkiye için stratejik hedefini çoktan belirledi: “Erdoğan’ı yıkmak.”
Rand Corporation’un 2020 yılında yazdığı “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası” raporu bu açıkça ifade ediliyor ve Ekrem İmamoğlu’nun Erdoğan’a seçenek olduğu belirtiliyordu.
ABD bu süreçten sonra seçimlere de açıkça müdahale etti. Kendileri bunu açıkladı.
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nin 28 Mart 2023’teki oturumunda Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) Başkanı Damon Wilson 14 Mayıs 2023 seçimlerine müdahale ettiklerini, bunun için gizli bir örgütlenme içinde olduklarını ve isimlerini gizledikleri bir takım kuruluşlara para yardımları yaptıklarını yeminli ifadesiyle itiraf etti.
Bu yeminli ifadeler ABD Kongresi’nin resmi internet sitesinde (https://www.foreign.senate.gov) yayınlanmıştır.
Ulusal Demokrasi Vakfı (NED) ABD’nin 22 Kasım 1983 tarihinde yasa ile kurduğu resmi bir devlet ajansıdır. Yıllık 315 milyon doları bulan ödeneği ABD kongresi tarafından sağlanmaktadır. Çalışmaları hakkında ABD hükümetinin denetim ve gözetimindedir. ABD Kongresine ve Başkanına rapor vermekle yükümlüdür.
NED yasası gereği para dağıtmak için kurulmuş olan bir vakıftır. Daha önce CIA tarafından gizlice dağıtılan rüşvetler artık NED tarafından demokrasiye destek adı altında fonlarla açıkça dağıtılmaya başlanacaktı.
Mengü’nün ABD muhalefeti diye adlandırdığı NYT, işte bu ABD tekellerinin saldırgan kanadının sözcülüğünü yapmaktadır.
Mengü gibilerin “Türkiye’nin kaderi” diyerek önemsediği aslında kendi kaderidir: Onların Türk basını içinde Küreselcilerin Rand raporunda açıkladığı “Erdoğan’ı yıkmak” stratejisinde görevleri vardır.

***
Sırrı’dan kötü Kandil’den iyi haber
ABDULKADİR SELVİ-HÜRRİYET
PKK’nın silah bırakma ve fesih kararı alması noktasında iyi haberler gelirken, Sırrı Süreyya Önder’in sağlık durumuyla ilgili olarak kötü haberler geliyor.
Hastaneden yapılan açıklamada beyinle ilgili durumun kötüleştiği söylendi. Beyin ölümü bulgusu olmadığı ama durumunun giderek kötüleştiği açıklandı.
Sırrı Süreyya Önder’in öncülük ettiği barışın gerçekleştiğini görmesini çok isterim. Çünkü barışın sağlanması demek, 50 yıldır akan kanın sona ermesi demek olacak.
KCK’YI KAPSAYACAK
PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili süreç devam ediyor. Artık aylar hatta haftalar değil, günler ve saatler sayılı. PKK, Öcalan’ın çağrısı doğrultusunda silah bırakmayla ilgili kararı tartışıyor. Kandil’deki iradenin silah bırakma yönünde olduğu ve kararın açıklanmasının nisan ayının sonunda yapılacağı söyleniyor. Kök örgüt PKK olduğu için hep PKK diyoruz ama silah bırakma ve fesih kararı çatı örgüt olan KCK’yı kapsayacak.
KCK’nın tüm organlarının bu karara uyması gerecek. Alınan kararların Kandil tarafından açıklanacağı söyleniyor.
NİSAN SONU
IRA’nın silah bırakma kararını aldığı tarih ”Hayırlı Cuma” olarak tarihe geçmişti. PKK’nın silah bıraktığı gün neden “Hayırlı Çarşamba” ya da “Hayırlı Perşembe” olmasın... Yeter ki akan kan dursun. Yeter ki şehitlerimiz gelmesin. Yeter ki barış ve kardeşlik dili hâkim olsun. Yeter ki bahar gelsin memleketimin dağlarına.
Yeter ki Türkiye 50 yıldır ayağına vurulan kanlı prangadan kurtulsun.
Elbette ki PKK’nın silah bırakma kararı alıp kendini feshetmesi bir son değil, yeni bir başlangıç olacak.
Silahlı mücadele değil, siyasi mücadeleye geçilecek.
Irak’taki, İran’daki, Suriye’deki Kürtlerin yüzü Türkiye’ye dönecek.
Barış dili hâkim olacak.
Bundan daha güzel bir şey olur mu?
***
Süreç hızlanırken el yükseltmeye çalışanlar ve zemini kayganlaştıranlar kim
HANDE FIRAT-HÜRRİYET
Önümüzdeki günler kritik ve tarihi anlara gebe... Eğer, Şam ve ENKS arasında bir uzlaşı sağlanırsa Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin de desteklediği bir siyasi çözüm zemini oluşabilir. Ancak PYD ve müttefiklerinin federasyon ısrarı devam ederse yeni bir kriz dalgası kaçınılmaz olabilir.
- Türkiye açısından mesele açık: Suriye’nin toprak bütünlüğü ve PKK bağlantılı yapının tasfiyesi kırmızı çizgidir. Bu hedefe ulaşmak için diplomasi, askeri caydırıcılık ve uluslararası baskı kanalları birlikte kullanılacaktır. Ankara’ya göre Suriye’nin kuzeyinde oluşacak her yapı, sadece Suriye’yi değil doğrudan Türkiye’nin ulusal güvenliğini de şekillendirecek.
- Ankara, örgütün kendini tasfiye etmesini ve YPG ile Şam Hükümeti arasındaki anlaşmanın bir an önce hayata geçirilmesini istiyor.
- Süreci uzatacak, el yükseltecek ya da bölgedeki bazı aktörlerin zemini kayganlaştırmasına neden olacak oldubittilere karşı gelişmeler hassasiyetle takip ediliyor.
***
Türkiye’nin neden oligarkı yok?
YUSUF DİNÇ-YENİ ŞAFAK
Elde para az. Ne doğru dürüst muhasebe bilen var ne idarecilik bilen var ne de başka gereklilikler veya bilgi-birikim (know-how) temin edilebilir.
Çok parlak bir çözümle geliyor Türkiye.
Hem de dünya bir dönemeçte iken. Kapitalist mi olunacak, komünist mi, sorusu ortada yerde duruyorken.
Keynes çıkıp karma ekonomiden falan da bahsetmemiş henüz.
Misak-ı İktisadi benimseniyor. Buna göre uzmanlaşmış bankalar kuruluyor. İş Bankası, Ziraat Bankası, Sanayi Maadin Bankası, Emlak ve Eytam Bankası…
Bu bankaların altyapı yatırımlarını yapmaları, stratejik alanları doldurmaları ve büyük ölçekli girişimleri ortaya çıkarmak üzere iştirak edinmeleri planlanıyor. Özellikle hammadde bağımlılığı bulunmayan alanlara yöneliniyor ve buna uygun olarak madenciliğe hassas eğiliniyor.
Dikkat buyurunuz. Finansın merkez aktör olmasına henüz 50-60 yıl varken Misak-ı İktisadide bankaların merkeze alınması benimseniyor. Dünyaya göre çok erken bir öngörü.
Üstelik iştiraklerin oligarklar olabileceklerle değil, meslek ustalarıyla kurulmasına özen gösteriliyor. Sermayeyi tabana yaymak henüz sevimsiz bir fikirken hem de.
Müthiş denklem… Üstelik bankalar kamu sermayeli olmaları hasebiyle bir karma ekonomi deneyimi ortaya konuyor. (O dönem iktisaden bir doğu-batı dengesi de kuruluyor ama başka yazıya artık.)
Sanırım dualı millet olmanın bir sonucu. Çünkü biraz sonra karma ekonomik model dünyada esas olacak.
Tabii millet dualı ama laiklik de var. Bankalar faizli… Gene de iştirakler, faizli olamayacağından bugün İslami finansta muşaraka olarak bilinen yönteme benzer şekilde kuruluyor.
İşte ben bu denklemi beğeniyorum. O yüzden efsane diyorum.
Bu denklem rolünü oynadı ama Büyük Bunalım falan derken daha sıkı ve kurumsallaşmış olmak üzere devletçilik benimsendi. Buraya kadarki kısım Roosvelt’in New Deal politikalarından bile öncedir. Ve benim iktisadi yaklaşımımca sonra gelecek Keynesçilikten daha yerindedir. Ayrıca hayata geçirilen çözümleme yozlaşmış bir finans-kapital uygulaması değildir. İşte bu bambaşka bir seviye…