Metin Külünk'ten ince 'köstebek' mesajları: FETÖ ile etkin mücadele için kurul oluşturulsun
AK Partili siyasetçi Metin Külünk, İmamoğlu soruşturmasıyla birlikte FETÖ operasyonlarının da artmasını Aydınlık’a değerlendirdi. Külünk, ‘AK Parti’ye sızmış ve kalmış unsurların, ciddi biçimde hareket hâlinde oldukları görülüyor.’ dedi

Eski AK Parti Milletvekili Metin Külünk, yakın zamanda Türkiye’yi finansal ve ekonomik açıdan tehdit eden içeriden ve dışarıdan bazı kuvvetlerin olduğunu belirtti. Külünk, “FETÖ operasyonları bu nedenle hızlanmıştır ve daha da hızlanmak zorundadır.” ifadelerini kullandı.
FETÖ operasyonlarının, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik terör ve yolsuzluk soruşturmasının ardından sıklaşmasına dikkat çeken Külünk, devlet içinde bir ‘köstebeğin’ İmamoğlu’na bilgi sızdırdığı iddialarıyla ilgili de “FETÖ tamamen bitmedi ki, köstebekleri bitmiş olsun.” diye konuştu.
Aydınlık’a değerlendirmelerde bulunan Külünk, şunları kaydetti:
‘ESKİ TİP MÜCADELE BOŞLUĞA SEBEP OLUYOR’
“Türkiye’nin en temel problemi, FETÖ’nün felsefi ilkelerinin doğru anlaşılamamış olmasıdır. Eğer FETÖ’nün Amerika’daki Evanjelik felsefi temellerle, İsrail ve Amerika’daki Siyonist odaklı yapılarla ve Vatikan’daki merkezlere hizmet eden akılla; ayrıca İran’daki kayıp 12. İmam’ı bekleyen anlayışla olan paralelliği görülmezse, bu saydığımız başlıkların stratejik hedeflerinin gerçekliği anlaşılmaz ise; devlet, vatan, millet ve birey gibi kavramların yok hükmünde, yani Âdemoğlunun soyunun ortadan kaldırılması hedefiyle anlaşıldığı fark edilmedikçe, FETÖ ile klasik terör örgütü mantığıyla mücadele etmek ciddi boşluklara sebep olacaktır ve olmaktadır.
“Dolayısıyla önce devlet aklı, FETÖ’ye karşı Hanif Türk ekolüne dayalı geliştirdiği mücadele stratejisini; siyasete, sivil hayata, kültür hayatına ve dini alanlara da aktarmak zorundadır. Çünkü karşı karşıya kaldığımız tehdit, bir varoluş-yok oluş kavşağıdır.
İMAMOĞLU TURUNCU DEVRİM İÇİN EĞİTİLDİ
“Bu bağlamda Ekrem İmamoğlu, Türkiye’de turuncu devrim ya da renkli devrim odaklı bir strateji kapsamında eğitilen ve donatılan en kritik isimlerden biridir. Bir anlamda, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminden itibaren Türkiye’de bir turuncu devrim hazırlığı yapılmaktadır. Görüyorum ki siyaset bunu çok geç fark etti. Devlet ise belki de vaktini bekledi. Ancak bugün gelinen noktada, bu isim üzerinden Türkiye’yi bekleyen stratejik tehlike; ülkenin parçalanması, Rusya ve İran ile savaş tehlikesi ve Suriye’nin parçalanma sürecinin önünün açılmasıdır.
“FETÖ’ye yönelik operasyonların artmış olması, devlet aklının bu çıkar amaçlı suç örgütünün; Türkiye’yi finansal ve ekonomik terörle tehdit eden bağlantı noktalarının kimler tarafından yönetildiğini gördüğünü göstermektedir. FETÖ operasyonları bu nedenle hızlanmıştır ve daha da hızlanmak zorundadır. Çünkü tehdit sadece dışarıdan değil, içeriden de gelmektedir.
“Hatta AK Parti’nin kurucu kadrolarında yer almış bazı kişiler ve iktidar döneminde kamu kaynaklarını kendi zenginlikleri için kullanan, Sayın Erdoğan’ın yanında poz vererek kendilerine dokunulmazlık alanı oluşturan sermaye elitlerinin bir kısmı deşifre olmuştur. Bu çevreler, Erdoğan sonrası değil, bizzat Erdoğan’ı devirerek ‘İmamoğlu formülünü’ hayata geçirme çabası içindedir ve bu doğrultuda harekete geçmişlerdir.
GÜL VE ARINÇ’IN DURDUĞU YER
“Bu süreçte eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın durduğu yere bakmak gerek. Bir yandan CHP’nin 10 Kasım 1938 öncesi duruşu tamamen tasfiye edilmekte; diğer yandan ise CHP işgal edilerek, muhafazakârlık soslu bir CHP yönetimi üzerinden Türkiye’ye yönelik bir işgal hazırlığı yürütülmektedir.
“Merhum İlhami Soysal’ın İşbirlikçiler kitabına baktığımızda, İstiklal Savaşı sürecinde ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında da bu tür işbirlikçilerin her alanda var olduğunu görebiliriz. Bu işbirlikçiler ister dindar ister dindar olmayan kimliklerde olsun; Anadolu topraklarını yukarıda bahsedilen realist küresel yapıya teslim etmekte oldukça açıktır.
“Bu durumda, FETÖ ve Ekrem İmamoğlu bağlamında meseleyi değerlendirdiğimizde, AK Parti içerisinde sızmış ve kalmış unsurların, kamu yönetiminde aktif hale geçmiş grupların ciddi biçimde hareket hâlinde oldukları görülmektedir. Sayın Erdoğan’a ihanet, uzaklardan değil; geçmişte çok yakınında bulunmuş çevrelerden gelmektedir. Buna boyun eğmemiz mümkün değildir.”
KÖSTEBEK TARTIŞMASI
“Öyle gözüküyor ki, çıkar amaçlı suç örgütü iddiasıyla yargı önünde hesap verecek olan Ekrem İmamoğlu’na içeriden bilgi sızdırıldığı yönündeki kamuoyuna yansıyan kanaatler oldukça açıktır. İnanıyorum ki, istihbarat örgütlerimiz, yargının yönettiği bu süreçte ‘kim bu köstebek?’ sorusunun cevabını vereceklerdir.
“15 Temmuz öncesinde, köstebeklerin Türk devletinin bazı kritik kurumları hariç neredeyse tamamına sızdığı biliniyor. Çözüm sürecini sabote eden bu örgüt değil miydi? Çukur kalkışmasında, Türkiye’yi iç savaşa sürüklemek için bulundukları görevlerde verdikleri kararlarla şehitlerimizin sayısının artmasına sebep olan bu örgütün kadroları değil miydi? Devletin iç güvenlik bürokrasisini ele geçirerek, istihbarat yapılanmaları üzerinden şantaj, tehdit ve yasa dışı dinleme yöntemleriyle bu ülkeyi teslim almaya çalışan bu yapı değil miydi?
“Bu örgüt tamamen bitmedi ki, köstebekleri bitmiş olsun. Ayrıca, bu örgütle iş birliği yapan iş dünyasındaki finansal terör yapılanmalarına da çok dikkat etmek gerekir. Çünkü bu yapılar, akşam Cumhurbaşkanımızın yemeğinde utanmadan sırıtırlarken, orada edindikleri bilgileri çok rahat bir şekilde bu yapıya –yani Ekrem İmamoğlu’na– aktarmadıklarından emin olabilir miyiz?
“FETÖ, devlet içerisinde hâlâ bitmedi. Sızdıkları yerlerde saklanarak, renk değiştirerek, farklı cemaatlerin ve kimliklerin içine girerek; hatta son derece dindar ve güvenilir görünerek, varlıklarını sürdürmektedirler.
‘ERDOĞAN’A BAĞLI İNSANLARI KARŞISINA İTİYORLAR’
“Hatta korkunç Reisçi gözüküp Sayın Cumhurbaşkanına bağlı samimi insanları Sayın Erdoğan’ın karşısına itmek için öyle operasyonlar yapıyorlar ki.
“Sızdıkları yerlerde, arkalarını dayadıkları siyaset içerisindeki isimler üzerinden özellikle 15 Temmuz gazilerine ve o gece şehit olanların ailelerine karşı kabadayılık yapmaya kalkışmaktadırlar.
“Ayrıca bulundukları konumlarda, ifrat ve tefrit odaklı öyle zamanlarda öyle tuşlara basıyorlar ki, bir anda toplumun bütün dengeleriyle oynayabiliyorlar.
“Bu nedenle, kamu kurumlarında -daha önce de ifade ettiğim gibi- özellikle finans bürokrasisinde, Tarım ve Orman Bakanlığı bürokrasisinde, Aile Bakanlığı bürokrasisinde, üniversitelerde, ticaret ve sanayi odalarında, sivil toplum kuruluşlarında ve İçişleri Bakanlığı’nda tepeden tırnağa bir tarama yapılmalıdır. Bu vesileyle İçişleri Bakanlığı’na sesleniyorum: Türkiye’deki tüm sivil toplum kuruluşları, istihbarat ve milli güvenlik açısından gözden geçirilmelidir.
TİCARET VE SANAYİ ODALARINDA KORUNANLAR
“Aynı şekilde, ticaret ve sanayi odalarında yer alan; kendilerine dokunulmamış, sermaye gücüyle korunan, yerelde siyasete yaslanarak elde ettikleri kalkanla pozisyonlarını muhafaza eden gruplar, bugün Türkiye’yi ekonomik terörle tehdit edecek kadar aktif hale gelmiş durumdadır.
“Bu yüzden, Türkiye’de FETÖ ile mücadele konusunda, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı, bakanlıkların üstünde bir ‘FETÖ ile Mücadele Koordinasyon Kurulu’ kurulmalıdır. Bu kurul, hiçbir siyasetçinin baskısını kabul etmeyecek, sadece objektif bilgilere dayalı bir arındırma süreci yürütecek şekilde yapılandırılmalıdır.
“Aksi takdirde, Türkiye’yi özellikle ekonomik zorluklar üzerinden hedef alan ve bir renkli devrim kalkışması hazırlığı içinde olan yapıların, bu hazırlıklarını hızlandırdığı görülmektedir.
ETKİN MÜCADELE İÇİN ÖRGÜTÜN KODLARI ÇÖZÜLMELİ
“FETÖ ile etkin mücadelenin yolu, öncelikle FETÖ’nün felsefi kodlarının çözülmesinden geçmektedir. Bu yapının, Türk devlet aklını tasfiye etmeyi amaçlayan küresel bir hareketin parçası olduğunu görmemiz gerekmektedir. Bu bağlamda, yapay zekâ ve dijital mecralar üzerinden karşı karşıya kalacağımız saldırılar ile yurt dışında, ülkelerin istihbarat örgütleri tarafından Türkiye’ye karşı ajanlaştırılmış insan kaynakları modeliyle oluşturulan tehditler, FETÖ’nün varlığını hâlâ koruma çabalarının bir parçasıdır.
“Bu mücadelede, devlet aklının devreye girmesi şarttır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, tüm siyasi parti genel başkanlarının bir araya getirileceği, felsefecilerin, sosyologların, ilahiyatçıların ve istihbarat birimlerinin hazırlığıyla oluşturulmuş kapsamlı bir brifing yapılmalıdır. Bu brifingde, FETÖ’nün artık siyasi bir tartışma konusu değil, doğrudan bir milli güvenlik meselesi olduğu açıkça ortaya konmalı; siyasi parti ayrımı gözetmeksizin, ülkemizin böyle bir tehdit karşısında ortak bir duruş sergilemesi sağlanmalıdır.
“Ardından, 15 Temmuz sonrasında açılmış ya da durmuş olan tüm dosyalar yeniden ele alınmalı; varsa bekleyen soruşturmalar hızla işleme alınmalı ve FETÖ ile mücadele süreci, 15 Temmuz akşamından sonraki kararlı modelle yeniden gündeme getirilmelidir. Açıkça ifade ediyorum: Bu adımlar atılmazsa Türkiye ciddi bir tehdit altındadır.”