MHP'li Adan da açılımda el yükseltti! Kürtçü ismin yüzleşme sergisini gezdi
MHP’nin önde gelen isimlerinden İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Celal Adan, Türkiye’yi ‘Kürtlere yaptığı baskılarla yüzleşmeye’ çağıran sergiye gitti. Adan’ın sergiyi çok beğendiği öne sürüldü.


MHP’li Celal Adan, Avrupa’nın Türkiye’deki gözde isimlerinden Ahmet Güneştekin’in, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu desteğiyle açtığı, ‘Türk devleti katliamcı ve baskıcı, bunlarla yüzleşmeli’ mesajı veren “Kayıp Alfabe” sergisini ziyaret etti. Adan'ın ziyareti, "Yeni açılımın meyvesi" olarak yorumlandı.
İBB Kültür ev sahipliğinde Artİstanbul Feshane’de görüşe açılan sergiyi iş insanı Murat Ülker ve Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç ile birlikte gezen MHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Celal Adan, Ahmet Güneştekin ile fotoğraf da verdi.
‘3 SAATE YAKIN KALDI’
Adan, Ülker, Koç ve Güneştekin’in dörtlü fotoğrafları sosyal medyada gündem oldu. Celal Adan’ın Batıcı ve Kürt milliyetçisi kimliğiyle tanınan Ahmet Güneştekin ile fotoğrafları “Yeni açılımın sonucu” şeklinde değerlendirildi. Konuyla ilgili çok sayıda yorum olduğu görüldü. Bir kullanıcının “Kimler kimlerle beraber?” ifadesi dikkat çekti.
Adan’ın ziyaretiyle ilgili Serbestiyet’e konuşan Güneştekin ise “Normalde ortalama bir ziyaretçi bir, bir buçuk saat kadar kalıyor. Celal Bey, üç saate yakın kaldı. Tek tek bütün eserleri inceledi, konuştuk. Faili meçhuller, hendek çatışmalarından, daha sonra depremden kalan enkaz parçalarından oluşturduğum 'Yoktunuz' eserimle birlikte merak edilenleri anlattım. Kim olduğumu, politik duruşumu, meselemi biliyor zaten. Gayet nezaketle dinledi. Herhangi bir itirazı ve tenkidi olmadı." dedi.
SERGİ NEYİ ANLATIYOR
Güneştekin, “Tabii Devlet Bahçeli’nin son çıkışları olmasaydı belki bu ziyaret nedeniyle çok büyük bir linç gelebilirdi bana. Ama gördüğüm kadarıyla linç etmiyorlar.” cümlelerini ekledi. Adan’ın Murat Ülker’e, “İyi ki beni götürdün.” dediğini bildirdi.
“Kayıp Alfabe” isimli sergi, faili meçhul cinayetler ile Kürt kimliğine ve Kürtçe’ye yönelik baskıları anlatıyor. Türkiye’de devletin cinayet, katliam, asimilasyon ve baskı yaptığı mesajını vererek bunlarla yüzleşme temasını işliyor. Sergide sözde Kürdistan renklerini temsil ettiği teziyle sarı, kırmızı ve yeşil renkler pek çok noktada özellikle kullanılıyor.
Güneştekin, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yakınlığıyla biliniyor. Tanıtım kliplerinde Kayıp Alfabe sergisine İmamoğlu’yla birlikte karar verdiklerini söylüyor.
‘KÜRTLER DIŞLANIYOR HALA BÖYLE’
Ahmet Güneştekin ismi İtalya Venedik’teki 600 yıllık Palazzo Gradenigo sarayını satın almasıyla da öne çıkmıştı. Güneştekin, Kayıp Alfabe sergisini geçen hafta Artıgerçek haber sitesinde şöyle anlatmıştı:
“Dili yasaklanmak istenen insanlara farklı yöntemlerle zulüm de uygulandığı için, insanlar varlıklarını korumak üzere zaman zaman göç de eder. Asimilasyon insanların benliklerini de parçalayan, birbirleriyle, kültürleriyle ve kendileriyle olan ilişkilerini de örseleyen çok kapsamlı bir acı çektirme harekâtıdır. Yani Kürtçenin yasaklanması Kürtçe konuşmamaya zorlamaktan ibaret değil. 1980’lerde, 90’larda yapılan baskılarda dört bine yakın köy boşaltıldı, milyonlarca insan göç ettirildi. Sanatsal faaliyetim, bu tanıklıklarımın bir ifadesi aslında. 1925’ten itibaren Şark Islahat Planı ve onunla şekillendirilip cumhuriyet tarihi boyunca sürdürülen politikalar, 2025 yılında Kürtçenin TBMM kayıtlarına ‘bilinmeyen dil’ olarak yazılmasıyla hâlâ devam ediyor. Kürt olmak, Kürt kalmak dışlanmayı da beraberinde getiriyordu. Yanlış anlaşılmasın, bunlar benim geçmişimde kalmış değil, hâlâ böyledir.”
‘HENDEK OLAYLARINDAN METALLERLE OLUŞTURDUM’
Güneştekin, terör örgütü PKK’nın özerklik kalkışmasına giriştiği hendek olaylarını da sergisinde işlediğini aktarmıştı:
“Bu ülkede farklı kültürler, diller ya yok sayıldı veya yok edilmeye çalışıldı. Benim anadilim olan Kürtçe de bu politikalarla sınanmaya devam ediliyor. Yok edilmeye çalışılan kültürleri, dilleri, renkleri sanatıma işleyerek yarına taşımak istiyorum. Kayıp Alfabe’de yok edilmek istenen, yasaklanan dilleri buluşturmaya çalıştım. Baskının ezici gücüyle dillerin varlık mücadelesini kayaların altındaki kitaplarla anlatmaya anlatmaya çalıştım. Paslı metallerle, ses enstelasyonlarıyla sözlü kültürün her şeye rağmen varlığını korumaya çalıştığını göstermek istedim. Yine faili meçhulleri, kayıpları hatırlatıyorum. Diyarbakır sergisindeki ‘Yoktunuz’ eserini hendek çatışmalarından kalan enkaz parçalarıyla oluşturmuştum. Şimdi ona deprem enkazından parçaları da ekledim.”
‘SARI, KIRMIZI, YEŞİL KÜRT GENÇLERİNİN’
Gümüştekin, “Geçtiğimiz günlerde ünlü Kürt komedyen Bavê Teyar, bir SİHA saldırısıyla Tişrin Barajı’nın önünde öldürüldü. Herkesin içi parçalandı.” ifadeleriyle Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelere de atıf yapmıştı:
“Benim işlerimdeki renkleri annelerimizin Newrozlarda giydikleri kıyafetlerde, ellerindeki eşarplarda, Kürt coğrafyasındaki çiçeklerde görebilirsiniz. Müziğimizde de, sözlü kültürümüzde de taşınıyor bu renkler. Ben yetiştiğim kültürden dolayı ne sevinci, ne acıyı siyah ve beyaz olarak görüyorum. Yeşili, sarıyı, kırmızıyı, moru, tüm renkleri sanatımda kullanıyorum. Ölüm siyahla özdeşleştirilebilir ama ölenin bizde bıraktığı iz, bize bıraktığı miras, anılar siyah mı? Ölüm sadece bedenin göçmesidir ama gidenlerin anıları bütün renkleriyle bizde kalır. O yüzden ölenin tabutuna çeşitli renklerden çiçekler konur. Genç kızların tabutları beyaz duvakla, çatışmada ölen Kürt gençlerininki yeşil, sarı, kırmızı renklerle örtülür. İslamcılar kayıplarının tabutlarına yeşil örtü serer, askerlerin tabutuna kırmızı-beyaz bayrak konur. Ölen kişi defnedilip toprakla örtüldükten sonra yaptığımız ilk şey, üzerine çiçek koymak, o toprağı renklendirmek.”