Minik aryalar, büyük hayaller… Bir ‘Papagenolar’ masalı
Çocuk operası Papagenolar bugün Zorlu PSM’de temsil edilecek. Doğa sevgisi ve dayanışma temalarını anlatan Papagenolar, eğlenirken düşündürüyor


OPERA, tarih boyunca büyük salonlara, yüksek perdeli aryalarla dolu dramatik anlatılara ev sahipliği yaptı. Ancak bu görkemli sahne, yüzyıllar içinde yavaş yavaş çocuklara da açıldı. Bir zamanlar erişilmesi güç, “büyüklere mahsus” bir sanat olarak görülen opera; bugün artık çocukların hayal gücüne, düş dünyasına ve içsel gelişimine de sesleniyor.
ANTİK SAHNELERDE ÇOCUK İZLERİ
Antik Yunan’da Dionysos şenliklerinde çocuklar, izleyici olmanın dışında, kimi zaman aktör olarak da yer alırken; Orta Çağ'da dini temsillerde çocuk koroları önemli roller üstlenmiş. Çocukların sahne üzerindeki varlığının, eğitici ve ahlaki öğretileri taşıyan yapıtlarla belirginlik kazanması Rönesans’a rastlasa da; çocuklara özel olarak yazılmış ilk operaların ortaya çıkması 19. yüzyılı bulacaktır.
BRUNDIBÁR’DAN BRITTEN’A, KÜÇÜKLER İÇİN BÜYÜK OPERALAR
1893’te prömiyeri yapılan Hansel ve Gretel çocuklara opera kavramının dönüm noktalarından bir olur. Engelbert Humperdinck’in Grimm masalından uyarladığı bu opera, hem çocuklara hitap etmesi hem de sahnede çocuk karakterleri merkez alması bakımından bir ilk kabul edilir. 1938’de Theresienstadt toplama kampında gizlice sahnelenen Brundibár, çocukların yaşama ve umuda tutunduğu sembolik bir anlatıya dönüşür. Hans Krása'nın bestelediği bu opera, savaşın ortasında bile sahnenin ne denli diriltici bir güç taşıyabileceğini gösterir niteliktedir.
20. yüzyıla gelindiğinde Ravel’in L'enfant et les sortilèges (1925) adlı operası, çocuk psikolojisinin büyülü evrenini işlerken, Britten’ın The Little Sweep (1949) adlı yapıtı, sahnede çocuk izleyicileri aktif katılımcıya dönüştürme denemesiyle dikkat çeker. Britten, bu eserinde çocuk korosunu yalnızca ses değil, anlatının da taşıyıcısı olarak kullanarak operanın statik yapısını çocukların enerjisiyle dönüştürmüş olur.
Bugün dünyada birçok sahne, çocuklar için yazılmış ya da çocuk oyuncularla sahnelenen operalara ev sahipliği yapıyor. Bu eserlerle yalnızca klasik müziğin çocuklara ulaştırılmasını değil, aynı zamanda çocukların duygusal ve bilişsel gelişimine katkıda bulunmak da hedefleniyor. Klasik müziğin pedagojik potansiyelinin yanı sıra, eserlerin iyileştirici ve dönüştürücü gücü giderek daha çok kabul görüyor. Travma sonrası terapi çalışmalarında, otizm spektrumunda, göçmen çocuklarla yapılan çalışmalarda müzik ve sahne sanatlarının yeri artık daha görünür. Opera da bu anlamda yalnızca yüksek sanat değil; çocuklukla temas kurabilen, iyiliği yeniden hatırlatabilen bir dil hâline geliyor.
Kısaca opera sahnesi, artık bir yetişkinler mabedi değil; çocukların dünyayı algılamayı, kendilerini ifade etmeyi ve hayal kurmayı öğrendikleri bir oyun alanı.
BUGÜNÜN ÇOCUKLARINA KULAK VEREN BİR OPERA
Bu tarihsel mirasın Türkiye’deki en güncel ve yaratıcı örneklerinden biri ise Papagenolar. Mozart’ın Sihirli Flüt operasından ilham alarak yepyeni bir anlatı kuran bu yapım, yalnızca bir uyarlama değil; çocuklar için sıfırdan yazılmış çağdaş bir sahne eseri. Rejisör Caner Akın ve müzik direktörü Begüm Başbuğ’un ortak emeğiyle sahneye taşınan Papagenolar, Duende Global yapımcılığında, çocuklara bir masalın ortasında olma hissini yaşatıyor.
Projenin yaratıcılarından Begüm Başbuğ, Papagenolar’ın çıkış noktasını şöyle anlatıyor:
“Papagenolar’ın temelleri, rejisör dostum Caner Akın’la yaptığımız uzun sohbetlerde atıldı. Öncelikle ‘çocuklar için ne yapabiliriz?’ sorusunu sorduk kendimize. Estetik ve içerik açısından nitelikli, özenle örülmüş bir öykü yaratmak istiyorduk. Mozart, bu süreçte bizim için kaçınılmaz bir buluşma noktası oldu. Başta kendi çocuklarımızla konuşarak, onları dinleyip fikirlerini alarak ilerledik. Birlikte müzik dinledik, gösteriler izledik, gözlemledik. Ortaya çıkan Papagenolar evreninde kullanılan renklerden karakterlerin kişiliklerine kadar her şeyi çocuk dünyası şekillendirdi. Bizim görevimiz ise onların düşlerini en doğru biçimde sahneye taşımaktı.”
Papagenolar yalnızca bir uyarlama değil; çocuklara seslenen yepyeni bir anlatı. Oyunun baş kahramanları, Mozart’ın ormanından günümüz sahnesine taşınan neşeli karakterler. Reji sürecinde çocuklara kulak vermek, yaratıcı ekibin temel yaklaşımı olmuş. Başbuğ, bu diyaloğun ne kadar dönüştürücü olduğunu vurgularken önemli bir noktaya dikkat çekiyor: “Opera deyince büyükler bile ürkebiliyor bazen. Ama biz biliyoruz ki çocuklar çoğu şeye büyüklerden daha açık ve cesaretli. Biz bu projeyle yalnızca onların dünyasına girmeye çalışmadık; aslında o dünyaya saygıyla kulak verdik.”
ÇOCUKLAR VE CANLI MÜZİK BİR ARADA
Yapımın önemli ayaklarından biri de şüphesiz sahnede yer alan güçlü kadrosu. Tan Sağtürk Akademi Genç Bale Topluluğu dansçıları, Papagenolar Çocuk Korosu’nun coşkulu sesleri, ve İstanbul Gençlik Orkestrası’nın canlı müziği bu hikâyeyi ete kemiğe büründürüyor. 19 yaşındaki orkestra şefi Ramis Sulu’nun yönetiminde şekillenen müzikler, Mozart’a saygı duruşunda bulunurken çocukların dünyasına da neşeyle sesleniyor.
Ramis Sulu şöyle anlatıyor:
“Müzik, bu anlatının en oyunbaz ve en duygusal diliydi. Kimi zaman orkestral, kimi zaman tek bir çalgının sesiyle karakterlerin duygularını aktardık. Mozart’ın evrensel dilinden ilham aldık ama bugünün çocuklarına hitap edenyeni melodiler de ürettik.”
14 HAZİRAN'DA RENKLİ BİR TATİL VEDASI
Papagenolar, 14 Haziran Cumartesi günü saat 13.00’te Zorlu PSM Platinum Sahnesi’nde izleyiciyle buluşuyor. Doğa sevgisi, iyilik ve dayanışma temalarını merkezine alan anlatı; hem eğlendirici hem düşündürücü. Begüm Başbuğ’un sözleriyle, “Papagenolar, bir çocuk operasından çok bir karşılaşma anı: Çocuklarla sanatın, hayalle müziğin, oyunla estetiğin karşılaşması…”
Papagenolar çocuklarımızı yaz tatiline uğurlarken ailece izlenebilecek bir yapım.