29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

NATO şemsiyesi altında ‘Özerk Avrupa Savunması’

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fransa üç kez ABD ile karşı karşıya geldi: Birincisi, De Gaulle döneminde ABD’ye kafa tutarak NATO’nun askeri kanadından ayrıldı. İkincisi, Jacques Chirac döneminde ABD’nin Irak’ı işgaline karşı çıktılar. Üçüncüsü, Emmanuel Macron döneminde ABD, İngiltere ve Avustralya’nın oluşturduğu AUKUS Paktı ile birlikte Avustralya-Fransa arasındaki denizaltı anlaşması iptal edildi.

DE GAULLE NATO’DAN AYRILDI

General de Gaulle 7 Mart 1966’da ABD Başkanı Johnson’a gönderdiği mektupta NATO’nun askeri kanadından ayrıldığını belirtti. Mektubunda NATO’nun kurulduğu 1949’dan bu yana dünyanın değiştiğini, Fransa’nın savunma gücünü geliştirdiğini, bundan böyle kendi toprakları üzerinde müttefiklerin askeri varlığını istemediklerini, egemenliklerini kendi ellerine aldıklarını ve artık askeri güçlerini NATO’nun emrine vermeyeceklerini ifade etti.

De Gaulle, NATO’nun ABD’nin Avrupa’yı denetim altına alma aracı olduğunu sürekli dile getirmiştir. Uluslararası “Anlaşmaların ancak ulusal çıkarlara hizmet ettikleri sürece var olduklarını, bunun tersinin olduğu gün ortada hiçbir anlaşmanın kalmayacağını ve bağımsızlığın pazarlık konusu yapılamayacağını” savunuyordu.

Bu anlayışla Fransa, NATO’nun askeri kanadından ayrılmış, NATO’nun Fransa’da konuşlanan tüm siyasi ve askeri kurumları ülkeden sökülüp atılmıştı. Böylece, 26 bin Amerikan askeri, bir o kadar sivil ve askeri memur dâhil, NATO merkezi ve Kuzey Atlantik Konseyi Fransa’yı terk ettiler.

De Gaulle’cü gelenekten uzaklaşan Fransa 2009 yılında, Sarkozy döneminde “NATO’yu Avrupalılaştırma” söylemiyle yeniden NATO’nun askeri kanadına döndü.

CHIRAC, IRAK İŞGALİNE KARŞI ÇIKTI

Fransa, Ekim 2002’de ABD’nin önleyici savaş doktrinini desteklemeyerek Almanya ve Rusya ile birlikte ABD’nin Irak’ı işgaline karşı çıktı. Üç ülke ABD’ye karşı adeta diplomatik savaş başlatmıştı. Fransa ile birlikte davranan Almanya ve Rusya’nın da karşı oyuyla Güvenlik Konseyi’nden Irak’a askerî müdahale kararı çıkmadı. Ama ABD, İngiltere ve İspanya gibi ülkeleri yanına alarak BM kararına rağmen Mart 2003’de Irak’ı işgal etti.

Chirac’ın cumhurbaşkanı olduğu 2000’li yılların ortalarında hazırlığına başlanan ve 2008’de yayınlanan Fransa’nın milli siyaset belgesi Beyaz Kitap, kısmen ‘de Gaulle’cü geleneğin izlerini taşıyordu. Anglosakson ABD-İngiltere ittifakına karşıAlmanya ve Rusya ile birlikte bir Paris-Berlin-Moskova ekseni oluşmuştu. 2008 Beyaz Kitap’ında şu gerçekçi saptama yapılıyordu:

“Batı, bir gerileme içine girmiştir, buna karşılık Asya ekonomik, politik ve askeri alanda önemli ilerlemeler kaydederek dünyanın yeni çekim merkezi olmuştur”.

ATLANTİKÇİ MACRON

Emmanuel Macron, Nicolas Sarkozy ile başlayan ve Sosyal Demokrat François Hollande ile devam eden Atlantik’e dönüş sürecini devam ettirdi.

15 Eylül 2021’de ABD’nin başını çektiği Anglosakson AUKUS Paktı ile birlikte Avustralya-Fransa arasındaki denizaltı anlaşmasının iptal edilmesi Fransa’ya büyük bir darbe vurdu. Fransa güvendiği müttefikinden kazık yemişti. Bunun üzerine Fransa’da “ABD’den uzaklaşma”, “NATO’dan çıkma” ve “Özerk Avrupa Savunması” nın geliştirilmesi için bir fırsatın doğduğu değerlendirmeleri yapıldı.

Macron’un seçildiğinden bu yana savunduğu “Avrupa Ordusu”, Avrupa için “Stratejik özerklik” fikrinin yarattığı iyimserlik havası uzun sürmedi. Denizaltı kriziyle bir hafta boyunca suskun kalan Macron, 22 Eylül 2021’de ABD Başkanı Biden’in telefonu ile bülbül kesildi. Biden, Macron’un “gönlünü almış” ve “dostça” bir görüşme yapmışlardı. Biden kendisine “Avrupa Savunması ’nın güçlü olmasının Atlantik ve küresel güvenliğe olumlu katkıda bulunacağı ve NATO'yu tamamlayıcı nitelikte olduğunu” ifade etmişti. Macron da ABD’nin sırtına sapladığı bıçağı çıkarmış ve Biden’ın elini sıkmıştı.

MACRON BIDEN’A TESLİM OLDU

Geçen günlerde, tam bir ay sonra 22 Ekim 2021’de iki lider bir telefon görüşmesi daha yaptı. Açıklama Beyaz Saray’dan geldi. ABD'li yöneticiden yapılan açıklamada, iki liderin "NATO ile tamamlayıcılığı garanti ederken daha güçlü ve daha yetenekli bir Avrupa savunması sağlama çabalarını tartıştığını aktardığı." belirtildi. Görüşülen diğer konular arasında “Afrika’nın Sahel bölgesinde istikrar ve güvenliği desteklemek, Hint-Pasifik'te iş birliğini geliştirmek” de yer alıyordu.

Açıklamada ayrıca, Biden'ın Macron ile bu ayın sonlarında İtalya'nın başkenti Roma'da görüşecekleri bilgisine yer verilerek, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in kasım ayında Fransa'nın başkenti Paris'e yapacağı ziyarette teyit edilmiş.

Afrika’nın Sahel bölgesinde yenilen ve kovulan (Cezayir’den yediği tokat ve Türkiye’nin Afrika’da aldığı yol başlı başına bir konu), Asya-Pasifik’te yalnız bırakılan Fransa’nın imdadına kazık yediği ABD yetişecekmiş. Yetişebilirse tabi! Ayrıca ABD, Fransa ve Yunanistan arasında bir "Savunma ve Güvenlik için Stratejik Ortaklık Anlaşması" imzalamasına ve 3 milyar euro değerinde, 3 adet FDI Belharra tipi fırkateyn satışına “razı olmuş”. “Özerk Avrupa Savunması” konusu ise tam bir komedi: ABD’nin icazetiyle ve NATO şemsiyesi altında “özerk” bir Avrupa savunması.