29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Okurlarımızdan mektuplar: Tatil

Uzun yıllar olmuştu otelde tatil yapmayalı. Çoğunlukla pansiyona gidiyorlardı. Pansiyon da pahalı gelmeye başlayınca çözümü çadırda buldular. Arabayı yüklüyorlardı; battaniye, tencere, tava... Çıkıyorlardı yola. Beğendikleri bir koy oldu mu çadırı kuruyorlardı.

Okurlarımızdan mektuplar: Tatil
Yalın Ütük

Lüks otellere, tatil köylerine gidemeseler de ilanlarına bakmayı severdi Nesrin Hanım:
“Bu yıl da fiyatlar çok artmış, bundan sonra hiç gidemeyiz.”
“Boşver” dedi, Nihat Bey çayından bir yudum alıp.
“Sabah sabah ne canımızı sıkalım. Elbet bir gün yine gideriz.”
“Hepi topu bir kere gittik tatil köyüne. O da balayında. Dayımın hediyesiydi...”
Nihat Bey bozuldu.
“İyi ki dayısı bir tatil ayarladı. 20 yıldır başıma kakıyor...” diye geçirdi içinden.
“Gideriz, gideriz diyorsun da fiyatlardan haberin yok senin. Balayına gittiğimiz tatil köyünün fiyatı bir araba parası olmuş...”
“Yapma ya, o kadar olmuş mu?”
Nesrin Hanım her yaz başında tatil ilanlarına bakar, ev taksidi, araba taksidi, çocuğun okul taksidi derken pansiyona giderlerdi; son iki yıldır da çadıra...
Ertesi gün işten keyifli geldi Nihat Bey.
“Bugün tatil rezervasyonunu yaptırdım. İki hafta sonra gidiyoruz.”
“Yine bir pansiyon bulmuşsundur sen.”
Nihat bey gülümsedi.
“Yok canım. Ne pansiyonu. Balayına gittiğimiz tatil köyü vardı ya. Oraya...”
Nesrin Hanım’ın gözleri parladı birden. Kocasına sarıldı heyecanla...
Bu kadar pahalı bir tatil köyüne nasıl gideceklerini aklı almıyordu.
Merakla sordu:
“Patron prim mi verdi yoksa?”
“Boşver...” dedi Nihat Bey.
“Piyangodan büyük ikramiye çıktı da söylemiyorsun herhalde.”
“Ne münasebet canım. Söylemez miyim hiç.”
Nihat Bey’e miras bırakacak zengin akrabası yoktu. Şirketin kasasından para yürütecek adam da değildi. Nesrin hanım işkillenmişti ama çok nadir keyifli gördüğü Nihat bey’in keyfini kaçırmak istemiyordu. Daha fazla üstelemedi. Hemencecik tatil hazırlıklarına başladı Nesrin Hanım. Bikini, şapka, plaj kıyafeti aldı kendisine. Akşam yemekleri için de iki elbise seçmeyi ihmal etmedi. Ne de olsa 20 yılda bir gidiyorlardı tatil köyüne. Tencere tava taşımayacaklarına göre rahat rahat doldurabilirdi bavulları.
“Zıpkınla paletleri almıyor musun?”
“Çok eşya taşımayalım.” dedi Nihat Bey.
Eskiden tatile giderken ilk önce oltalar, zıpkın, paletler yerleştirilirdi küçücük bagaja. Nesrin Hanım kapkacak koymaya yer kalmadı diye söylenir dururdu.
HHH
Nihat Bey iki tişört iki de şort koydu çantasına. Bir de terliklerini.
“Bari iki gömlekle bir pantolon koysaydın. Akşamları giyersin...”
Nihat Bey duymazdan geldi.
“Hasır şapkanı da almamışsın. Hani şu hiç vazgeçemediğin şapkanı.”
“Çok yer kaplıyor. Beyaz kasketimle idare ederim.”
Nesrin Hanım Nihat Bey’in oltalarından, zıpkından, hasır şapkasından vazgeçmesine bir anlam veremiyordu.
Tatil köyüne vardıklarında Nesrin Hanım mutluluktan uçuyordu. 20 yıldır beklediği hayali sonunda gerçek olmuştu.
15 yaşındaki oğulları Can’ın da keyfine diyecek yoktu. Her yaz dönüşü arkadaşları gittikleri tatil köylerini anlatıyorlardı. O da hep imrenerek dinliyordu. Tatil köyünün kapısından girer girmez, “İşte cennet.” dedi Nesrin Hanım. Odaya yerleşmeyi bile bekleyemeden havuz kenarındaki şezlonglardan birine uzandı. Can, soluğu kaydıraklarda aldı. En üstteki basamaklara çıkıp, kendini akan suya bırakıyor, döne döne havuza ulaşıyordu.
Nihat Bey de havuz kenarındaki barın yolunu tuttu. İki kadeh içip neşelendi. Nesrin Hanım’ı unutur mu hiç. Ona da bir kokteyl hazırlattı. Yemek vakti yaklaşınca doğruca restorana koşturuyorlardı. Açık büfeyi görünce kendilerini kaybediyorlar, tepeleme dolduruyorlardı tabaklarını. Daha ilk gün Nihat Bey, Can'a kızdı.
“Oğlum pirzola varken, makarna mı alınır?” diye.
Geceleri de eğlence. Sahilde ışıklı gösteriler, danslar... Bir haftanın nasıl geçtiğini anlamadılar. Son gece bardan çıkmadı Nihat Bey. İçtikçe içiyordu.
“Nihat yeter artık. Yarın yola gideceğiz.”
“Boşver...”
“Canım bak yarın araba kullanacaksın... Odaya gidelim artık...”
“Boşveeer. Araba gider ben uyurum.”
Bir de şarkı tutturmuştu.
“Her şey dahiiiiiil/İşte tatiiiiiil.”
Ayakta duramıyordu. Zar zor odaya götürdüler. Giderken de şarkıya devam ediyordu.
“Herşey dahiiiiil/İşte tatiiiiiiiiil”
Sabah kahvaltıda tıka basa doyurdular karınlarını. Nesrin Hanım yolda yemek için biraz da poğaça koydu çantasına. Odaya çıktılar. Bavullarını hazırladılar. Lobiye indiklerinde. “Siz dışarıda bekleyin. Ben resepsiyona gidip anahtarları bırakayım.” dedi Nihat Bey.
Üç dakika sonra dışarı çıktı.
“Taksi lütfen.” dedi görevliye.
“Nihat sen ayılamadın herhalde. Biz tatile arabayla gelmiştik.”
“Ayıldım ayıldım...”
“Ayıldıysan geç direksiyona da gidelim artık.”
“ Tatili nasıl yaptık sanıyorsun? Araba parası dememiş miydin sen?”
“Nasıl? Yani...”
Sözünü bitiremeden Nesrin Hanım’ın gözleri karardı. Yere yığıldı. Kolonyayla ovdular bileklerini. Biraz sonra gözlerini açtı. Anlamsız anlamsız bakıyordu; şoku atlatamamıştı daha. Taksiye binip otogara gittiler.
“Bursa’ya hemen kalkıyor...”
“Otobüslerimiz çok konforludur...”
“Tatil köyünde bulamazsın bu rahatı...”
Nesrin Hanım tatil köyü lafını duyunca irkildi.
“Kalmasın Bursa yolcusu...”
Otobüs hareket etti. Otogardan çıkmamıştı ki, öndeki yolcu koltuğu sonuna kadar yatırdı. Nihat Bey’e baktı. Uyuyordu. Ya da laf yememek için uyuyor numarası yapıyordu. Çapraz koltuktaki yaşlı teyzeler konuşuyorlardı, “Şimdiki nesil çok değişik. Kredi çekip tatile gidiyorlar...”
“O da bir şey mi tatil için arabasını satan var...”
“Sahi mi?
“Bizim alt komşu. Arabayla tatile gittiler. Otobüsle döndüler...”
Dinledikçe Nesrin Hanım’ı ter basıyordu.
Tatil çabucak bitmişti. Yolculuk bitmek bilmiyordu.

tatil lüks oteller