20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Öncü kadınlar İktidara koşuyor! Nasıl da yakışıyorlar...

Şule Perinçek

Şule Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Türkiye büyük değişikliklere gidiyor. Önünde aşması gereken zorluklar var. Kadınlar bu durumlarda öne fırlarlar. Tarihte de hep böyle olmuş. Zorluklar demek, karar zamanı demektir.

Nasıl aşacağız?

Önümüze seçenekler sunulur.

Sistemin içinde, birilerinin tasarımına uygun lokmalar sunulur kursaklara.

Oysa toplum önemli değişikliklere gebedir.

Devrim sancılarını kadınlar iyi bilir.

Bütün hücreleri hazırlanır.

Her şeyini toplar. Tasını tarağını... çoluğunu çocuğunu... mücadele cephesine koşar.

PARLAK CİLALI ZİNCİRLER

Aman der sistem, dur bu işi bana zarar vermeden çözelim.

Parlak cilalı zincirler.

En aldatıcı.

Sistem bütün aldatıcı marifetini döker ortaya.

Bilin ki devrim yaklaşmıştır.

İhtiyaç dayatmıştır. Oysa sistemin mecali kalmamış. Yaratıcılığı bitmiş. Eskimiş. Nefesi tükenmiş.

O da çaresiz.

Ya kadınlar da katılırsa, derdinde.

Korku içinde.

Çünkü bilir ki kadınlar değişiklik ister, kadın durumundan memnun değildir.

İşte devrimlerin eşiğinde en tehlikeli kesim bu durumunu değiştirme talebi en yüksek olan kesimdir.

Devrimlere gözü kara, en ön safta katılanlar onlardır.

Kazanacakları kaybedeceklerinden çok fazladır.

O bilince sahip olanlar öne fırlar.

Onları durdurmak çok zordur.

Tehlikeli.

Öyle milletlerin öyle sınıflarının öyle kadınları.

Ah o kadınlar!!

Hepsinden tehlikeli.

GÖZLER BEDENDE

BEYİN EMİRDE

Sistemin köhne makineleri her zamankinden daha çok çalışmaya başlar. Tıkır da mıkır...

Şaşkınlar! Başaracaklarını sanarlar.

O yerinde duramayan kadınların eline koluna ayaklarına bezden, çaputtan zincirler bağlanmaya çalışılır.

Kadını bağlayacaksın, saracaksın.

En birinci de beynine, kültürüne, gözüne indireceksin perdeyi.

Basacaksın Bonzaiyi, uyuturucuyu, mor boyayı, cinselliği...

Vereceksin eline sözde hakları için iki şiş, bir top yün yumağı... oyalansın dursun... bir ters bir yüz..

bir ters bir yüz... bir ters bir yüz... ipin ucu kimin elinde?

İstanbul, Pekin, Kenya...

İpler renkler modaya göre değişebilir... toplantı yerleri özel seçilir... sözleşme maddeleri değişebilir, ama eylem değişmez..

Gözler önde, gözler bedende; beyin emirde.

DEVRİMLER BELLEĞİMİZDE DAHA ÇOK TAZE

Oysa Türk kadını devrimcidir. Onun belleğinde devrimler daha çok tazedir.

Değiştirme arzusu çok şiddetlidir.

Kadın orada durmamayı öğrenmiştir.

Atasının dediği gibi daha ileri daha ileri koşma iradesi hiç bitmez tükenmez...

Bu coğrafyanın kadim medeniyetlerinin sütüyle beslenmiştir.

Eskiyi yıkar, yeniyi kurar.

ÖNCÜ MİLLETİN ÖNCÜ KADINI

Ta Asya'nın bozkırlarından dört nala gelen hatunlar gibi.

O iyi bilir zorlukların sırtını yere vurmayı.

Kadınımız devrimlerde başarının tadını bilir.

Yarım bırakılan işleri tamamlayacaktır.

O bitince yenisine başlayacaktır.

O susamıştır.

Türkiyemizin pınarlarından sular şarıl şarıl akar.

İçtikçe içesi gelir insanın.

Öncü milletin öncü kadını.

Yerinde duramıyor. Bir kısrak gibi fırlayıp gidecek dört nala.

Bugün Ankara'da Vatan Partisi Öncü Kadın Kurultayı var.

O salonlar ona dar geliyor.

Devrimlere önderlik edeceğiz. Güneşleri toplayacağız. Yolumuzu aydınlatacağız. Üreteceğiz. Siyasette, bilimde, sanatta, kültürde, tarlada, fabrikada...

İktidara koşuyorlar.

Nasıl da yakışıyorlar!

ALMANYA'DAKİ SEÇİMLER TGB VE AB

Almanya'da bugün seçimler var. Merkel siyaseti bırakıyor. Anketler SPD'nin adayı Olaf Scholz'un yeni başbakan olacağını gösteriyor. Scholz 1980'li yıllarda Sosyal Demokrat Parti'nin gençlik örgütü JUSO'nun emperyalizm ve NATO karşıtı liderlerinden biriydi. Scholz'un seçilmesi Almanya'nın politikalarında önemli bir değişikliğe yol açar mı? Kimse bunu beklemiyor. Batı'da siyasetler bizdeki gibi değildir. Bizim gibi milletler bağımsızlık ister, gelişmek ister, değişmek ister. Doğal olarak siyasette de mücadele sınırları farklıdır. Seçenekler farklıdır. Zaten öyle bir gelişmeden rahatsız olanlar vardır. Onlar da katılır bu seçenek üretimine. Batı ülkelerinde insanların gelecekten çok da fazla umutları yoktur. Sanıldığı gibi siyasete katılım, iradelerini yansıtma çabası da bizden çok farklıdır.

Yaş yetmiş, iş bitmiş diyeceğim ama çok da doğru olmayacak. Eleği duvara asabilmek için artık 80-90'lar bekleniyor. Yaşam süresi uzayınca yaşlı kavramı değişti.

Almanya'daki 60,4 milyon seçmenin yüzde 14,4'ü 30 yaşından küçük, 50 yaş üstü seçmenin oranı da yüzde 57,8.

Şunu da sorabilirsiniz elbette. Gençler ülkenin geleceğine ilişkin alınacak kararlarda ne kadar etkin?

Orada bir Öncü Gençlik, TGB olabilir mi?

Batı gençliği deyince aklıma hep nedense akrepler gelir.

Biliyorsunuz, etrafını ateşle çevirince döner kendini zehirler.

Sistem bir anlamda kendini sürdürebilmek için uyuşturucuyla ve cinsellikle kendi hükmünü sürdürmeye çalışıyor. Dönüyor kendi gençliğini zehirliyor.

Artık uyuşturucuyu devlet kendisi dağıtıyor. Temiz şırınga kullansınlar da hastalık bulaştırıp yeni masraflara yol açmasın diye...

Almanya'daki seçimleri yazacaktım.

Nereye geldim.

Olsun o da seçimin bir yüzü.

ALMANYA'YI GIDIKLAYIN

PORTEKİZ GSYH'SI GÜLER

Ama kızım sana söylüyorum hesabı bir AB ülkesi olan Portekiz'den Almanya'daki seçimlerin nasıl algılandığını aktaralım. Hani hâlâ AB de, AB diyenlerin varsa aranızda...

Onlara gelsin yan masadan...

Almanya'daki seçimlerle aynı gün Portekiz'de yerel seçimler var. Portekizliler, Almanya'daki seçimlerin Portekiz ekonomisi açısından daha önemli olduğunu söylüyorlar.

“Almanya GSYH'sını gıdıklayın, Portekiz GSYH'sı 15 dakika sonra kahkahalarla gülmeye” başlarmış. İfade aynen böyle. Portekiz'deki Alman şirketleri ekonomiye egemen olduğu için

Portekiz devlet tahvilinin getirdiği faizler bile sonuçta Almanya'da iç siyasette alınan kararlara bağlı. Verilecek sadakaları, Avrupa Merkez Bankası'nın alacağı kararları, Portekiz devlet borçlarının faizlerinin etkilenmesini de saymıyorum artık...

Bizim böyle ilişkilere boyun eğmemiz mümkün mü?

Razı mısınız...

Bizdeki AB'cilere soruyorum..

TARLADA İZ BIRAKAN GÜLSİN ONAY

Öncü kadınlar İktidara koşuyor! Nasıl da yakışıyorlar... - Resim: 1

Çok değerli ve özel sanatçımız, dostumuz Gülsin Onay bu fotoğrafları “Tarlada İzi Olmayanın Harmanda Yüzü Olmaz' demiş atalarımız” diye söze başlayarak paylaşmış. 60 yıl boyunca tarlada iz bırakmaya çalıştım diyor ve devam ediyor: “Ülkemi tüm dünyada gururla temsil ettim. Bana verilen 'Devlet Sanatçısı' ünvanına layık olmaya gayret ettim. Çok şükür ki, başardım ve yüzümün akı ile harmandayım şimdi. Düzenlediği “Harman Festivali” ile geçmişin paylaşma ve yardımlaşma ruhunu bugüne taşımaya çalışan, Avrupa’da Yılın Müzesi seçilen Kenan Yavuz Etnografya Müzesi’ne bu güzellik için çok teşekkürler...”

Fotoğrafı uzun uzun seyrettim. Keşke dinleyebilseydim, dedim. Sayın Onay harman yerine nasıl da yakışıyor. Rengi rengine sesi sesine nasıl da bir olmuş...

Etnografya Müzesi'ni iş insanı Kenan Yavuz, doğup büyüdüğü Bayburt, Beşpınar köyünde 15 bin metrekare üzerinde 2013 yılında ilkönce kültürevi olarak kurdu. 2019 yılından bu yana müze. Salgına rağmen yaz döneminde 12 bin kişi tarafından ziyaret edildi. “Avrupa Yılın Müzesi Ödülleri” kapsamında “2021 Silletto Ödülü”nün sahibi oldu.

Yine Onay'ın anlatımıyla “Anadolu bozkırlarından birinde bir çiçek açsın istemişler, kaybettiğimiz güzellikleri hatırlamak ve hatırlatmak istemişler. Haneler kapanmasın, gençler doğdukları yerde, kuşlar da müzenin taş duvarlarında yuva yapsın istemişler... Paylaşmanın, geride kalanın elinden tutmanın, muhabbetin ve samimiyetin anavatanı Anadolu’nun güzellikleri yok olmasın istemişler.. Samimiyet müzesi olmuşlar, güzelliklere ve güzel insanlara da mekan...”

Darısı başka köylerimizin başına.