Özgür Özel’den silah bırakma açıklaması: Meclis’te komisyon kurulmasını istedi
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, PKK’nın silah bırakması sürecinde gizli pazarlık yapıldığını öne sürdü, anayasa değişikliğini desteklemediklerini söyledi. Kanuni düzenlemeler yapılabileceğini ya da mevcutların uygulanabileceğini belirten Özel Meclis’te komisyon kurulmasını istedi.


CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa’nın Soma ilçesinde, Now TV’de Gazeteci İlker Karagöz’ün yayınına katıldı. Özel, PKK’nın fesih kararını şöyle değerlendirdi:
''Soruların cevaplarını vermesi gerekenler verecek. Bu soruların birçoğunun cevabı bizde yok. Çünkü CHP tarihsel bir tutarlılığa sahip bir parti olarak ‘Terör bitecekse biz varız’ diyor. Bu kadar net. ‘Eğer annelerin gözünün yaşı duracaksa, şehit kanı akmayacaksa biz varız’ diyor. ‘Bu meselenin bir kişi, iki kişi, bir parti, iki parti değil; toplumsal mutabakatla çözülmesi lazım’ diyor. Toplumsal mutabakat arandığında herkesin rıza göstereceği, kaybedenin olmayacağı, herkesin çözüm konusunda bilgi sahibi ve mutabık olacağı bir yöntem öneriyor. Bu yöntemi kim başarıyor? Dünyada silahlı ve çatışmalı süreçleri başarıyla çözüme ulaştırmış olan örneklere bakılıyor ve burada başarılı olmayan bir şey var: Siz toplumun bir kısmını, partilerden birini ya da birkaçını dışlarsanız, kendinize ait ajandalarınız varsa, gizli pazarlıklar yürütüyorsanız bu iş başarılı olmuyor.
‘MECLİS’TE KOMİSYON KURULMALI’
“Çok basit bir şey söylüyoruz: Hiç kimse dışlanmadan bu işin yürütülmesi lazım. Bunun için yer Meclis’tir. TBMM’de bir komisyon kurulmalı. Bu komisyon yapılacak yasal düzenlemeleri -‘Yasal’ diyorum, soruyorlar ‘Anayasa değişikliği olursa’, ‘Biz Anayasa değişikliğinde yokuz’ diye ilk günden söyledik. Çünkü anayasa değişikliği farklı pazarlıkları gündeme getiren, tuhaf ve samimiyet sorgulatan bir mesele. Bugün Türkiye’de bu sorunu çözmek için ihtiyaç olan şey kanunları çıkarmak, mevcut kanunları düzgün uygulamak. ‘Toplumsal mutabakat aransın’ diyoruz ya şeffaflık ve samimiyet. Toplumsal mutabakat aranacaksa işte o zaman o Meclis’te kurulacak komisyona mutlaka başta şehit aileleri, gaziler, bu süreçten zarar görmüş herkesin katılıp bu insanların onurunun, rızasının alınması lazım.
“Sevgili Sırrı Süreyya Önder ile bizi ziyaret ettiğinde heyetlerin önünde geçen bir diyaloğumuz var. Ben yine şehit aileleriyle ilgili hassasiyetimi vurguladım. O zaman şöyle bir ifadem vardı, demiştim ki ‘Şehit ailelerinin gözünün içine bakamayacağımız bir işin içinde olmamak lazım.’ Sırrı Başkan bana dedi ki ‘Bazen şehit anasının gözüne bugün bakamazsın ama yarın öbür çocuğu yaşayınca o gelir sana bakar.’ Dedim ki ‘Şehit aileleri bazı konularda bizden ileride.’ Ziyaret ettiğim şehit aileleri derneği başkanları bana dedi ki ‘Tutumunuz çok kıymetli. Biz de bu meseleye şöyle bakıyoruz: Biz yandık, başkaları yanmasın. Samimiyet olsun, siyasete alet olmasın, bizim de görüşlerimizi alınsın, biz bilelim ne olduğunu.’ Sıvasız evine en acılı gününde Türk bayrağı asan, ‘Vatan sağ olsun’ diyen kişilerden bahsediyoruz. Bunun da bir hatırı olsun. O gün gidip yanına oturup fotoğraf çektirmeyi, taziye yapmayı, bunu haberleşleştirmeyi biliyoruz da günü geldiğinde bağrına ateş düşmüş ananın, babanın, evladın ne dediğini niye sormuyoruz. Ama burada onlara rağmen bir şey yapmak, bir süreç yürütmek doğru değildir. Onun için ‘toplumsal mutabakat’ diyoruz, babamızın hayrına demiyoruz.
“Hiç elleme, bunlar bildiği gibi paldır küldür yapsın, bu toplumda büyük bir tepki dalgası yükselsin, bundan en büyük zararı bu iktidar görür, ben görmem. Bugün bu iş toplumsal mutabakatla, herkesle birlikte çözülsün, bundan hepimiz karlı çıkarız, bütün Türkiye karlı çıkar. Burada yanlış olan hesap şu: Geçen sefer olduğu gibi, şimdi iktidar medyasında kendince bir bayram havası. Zaten bu iş başarıya ulaşacaksa bütün Türkiye’de bayram olur. Kendilerince meselenin kahramanları var. Erdoğan var, Bahçeli var... Bu mesele başarıya ulaştıktan sonra millet kimi takdir edecekse eder, bundan kim fayda görecekse görür. Ama önemli olan algı operasyonlarıyla onu bunu köpürterek değil, yanlış yapılmasın. Daha bugün sürecin sıfırıncı günündeyiz neredeyse. Elbette ki bundan önce müzakereler yapılmıştır, görüşmeler yapılmıştır. Bundan daha normal bir şey yoktur. Ama artık yeni açıklandıysa ‘Silahları bırakıyoruz’ diye fesih kararı alındığından itibaren ilk gündeyiz. İlk düğmeyi yanlış iliklemenin peşindeyiz. Bunlar yanlış. Bunun için biz bilimsel, bütün dünyanın doğru yaptıklarını tekrar eden, yanlış yapıp da zarar gördüklerinden uzak duran, kendi geçmiş başarısız tecrübemizden ders alan bir şey yapmamız lazım. Biz CHP olarak işin kolayına kaçmıyoruz. ‘Biz muhalefet partisiyiz, iktidar ne yaparsa karşısındayız, eleştirelim, tökezlesinler, biz kazanalım.’ Bunu yapmıyoruz, yapmayacağız da... Çünkü biz tarihin doğru yerinde durmayı başaran bir partiyiz.''
‘KAYYUM DÜZENLEMESİ’
CHP Lideri Özel, “Siz nasıl bir çerçeve çiziyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:
''Bizim çizdiğimiz çerçeve şu: Meclis’te Meclis Başkanı’nın hızla bir inisiyatif alması doğru olur. Kendi takdirleri ama ben kendisine bunu çağırdım, bir kez daha söylüyorum. Mutlaka bir hazırlık komisyonunu hızlı şekilde, bütün siyasi partiler davet edilerek, gelmeyen gelmez ama herkesin orada sandalyesi olsun, görüşleri alınmalı. Bizim mesela yedisi hukukçu, üç siyaset bilimciden oluşan 10 kişilik bir komisyonumuz var. Bunu Sevgili Adem Sözüer ile yani, 2000’li yıllarda TCK’yı çalışan, çok önemli ceza hocalarından, bugün TCK ile ilgili de çok önemli isimlerden biri ve onun birlikte çalıştığı, ortaklaşa fikir ürettikleri çok önemli dört-beş ceza hukukçusuyla da birlikte işin mutfağında çalışmaya ve önemli işleri, önemli düzenlemeleri hatasız yapmak için katkı vermeye de CHP hazır. İlk başta bir kere ilk atılacak adımlar var: Mesela kayyum düzenlemesiyle ilgili mesele yıllardır dile getiriliyor. Bunların çözülmesi lazım. Devamında Türkiye’de bazı kanunların uygulaması antidemokratik uygulanıyor. Uygulamaların düzeltilmesi lazım. Bu kanun yaparak olmaz, kanun ortada, yanlış uygulanıyor, kötü niyetli uygulanıyor. Bazı kanunlardaki eksikliklerin giderilmesi lazım. Bazı yere kanunu düzenlemeler yapılması lazım. Ama demokrasi hattının dışına çıkılmaması, bugün uyulmayan Anayasa kararlarına uyulması lazım.
‘AİHM VE AYM KARARLARI UYGULANMALI’
Mesela Can Atalay, AYM kararına uysanız dışardadır. AİHM kararlarına uymayı Anayasa 90 açıkça vadediyor. AİHM kararlarına uysanız Osman Kavala dışarıdadır. Yine doğru düzgün yargılamalar yapsanız bugün içeride olan toplumsal davalardan hiç kimse içeride olmaz. AYM’de dosyaları bekleyen hem Gezi tutuklusu arkadaşlarımız var. Üniversite öğrencileri tutuklu, bu uygulama hatası, buna kanun çıkaramazsın. Bugün öğleden sonra salınması lazım, hele hele böyle bir pozitif iklim konuşuluyorsa. O yüzden biz CHP olarak bir hazırlık komisyonu, kanunların hep birlikte artısı-eksisi düşünerek çalışılması, bu komisyona toplumsal mutabakat yaratacak tüm kesimlerin; meslek örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin davet edilmesi, görüş alınması, atılan adımların toplumsallaştırması lazım. Türkiye bir sorunu çözüyor. Yoksa, ‘Devlet Bey bir sabah yatağından kalkıp DEM sıralarına yöneldi. Bu sorun çözüldü.’ Devlet Bey’e bir önceki dönem aynı süreçte siz ‘kandan beslenen vampir’ diyordunuz; Devlet bey de size, ‘bölücüyle işbirliği yapan vatan haini’ diyordu.”
‘GİZLİ PAZARLIK, AL-VER’
"Bize rağmen burada bir anayasa süreci işletemezler. Bize rağmen işletebilecekleri hiçbir süreç yok. Biz, hem barışın, hem Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünün güvencesiyiz. Üniter devletin güvencesiyiz. Bir sabah kalkıp bir darbe planladılar. O darbeyi ne kadar püskürttüysek, yarın CHP'ye rağmen, ülkenin kurucu değerleriyle çelişkili, ülkeye kafa tutan bir iş yapmaya kalktıklarında, CHP'nin ve milletin gücünü bambaşka bir yerden tadarlar. Bu ülkenin bölünmez bütünlüğünün teminatıyız. Bizim olmadığımız, gizli pazarlıkların, al-verlerin olduğu yerde sağlıklı bir süreç işlemez, herkes aklını başına alacak."
Soma’nın 11. yılı
Soma Maden Faciası’nın 11’inci yıl dönümüne ilişkin konuşan Özel, faciadan altı ay önce Soma’ya ilişkin araştırma önergesi verdiğini ama gündeme alınmadığını hatırlatarak, şunları söyledi:
''28 Nisan günü Dünya İş Kazalarını Önleme Günü. O günü günü bir vesile kılıp, Meclis’te bu araştırma önergesini indirip o gün oynatma imkanı olmuştu ve maalesef o gün -hani bugün meşhur ya ‘AKP, MHP oylarıyla’- sadece AKP oylarıyla reddedilmişti. MHP o zaman muhalefet partisiydi. Bizimle bir destekliyorlardı. Hatta daha sonra da hem madenin başında hem yargılamalarda ilk başta MHP’li arkadaşlar da vardı. Ne zaman MHP, AKP’ye yanaştı, faciaya olan ilgisi, mahkemeleri takibi o zaman durdu, bıçak gibi kesildi. Ben 11 yıldır buradayım. Her 13 Mayıs günü istisnası olmaksızın iki elimiz kanda buradayız. Ben bütün mahkemelerin tamamını takip ettim. 11 yıl önce Soma’daki facia yüksek reyting yaparken arkadaki madenin olduğu tepede, dünya televizyonları vardı, Türkiye televizyonlarının tamamı vardı. Birçoğu şu anda da önemli mevkilerde olan kişiler o zamanlar televizyonların, gazetelerin muhabiriydiler. ‘Unutursak yüreğimiz kurusun’ diyorlardı ama Soma‘yı unuttular, Soma‘yı terk ettiler. Soma’nın bir milat olup ‘Bundan sonra artık hiçbir işçimizi, madencimizi iş kazasında kaybetmeyeceğiz’ diye yeminler edilen o günlerden bugünlere hiçbir şeyin değişmediği bir süreci getirdi.
‘Hiçbir şey değişmedi’ diyemeyiz. Çok üzüldüğümüz, çok farklı farklı süreçlerde Soma hep gündeme geldi. İçimdeki bir yarayı ve bir memnuniyetimi ifade etmeme izin verin. Soma’da bu facia oldu, bütün Türkiye Soma’ya üzüldü. AK Parti’nin mitinglerine katılan işçilere katılmadan bir gün önce kimlik kartları, yemek kartları toplanıyordu o dönemde. Miting çıkışında dağıtılıyordu yoklama gibi. Yevmiye işliyor. Sonra da ölen ölüyor, kalan sağlar O zaman ‘Bu mesleğin fıtratında bu var’ diyen Erdoğan’a yetiyordu. O süreçte tam bunların çok konuşulduğu AK Parti mitinglerine madencilerin zorla götürüldüğü, burada eylem yapan madencilerin Ankara’ya götürülüp Erdoğan’la uzlaştırıldığı, sonra verilen sözlerin tutulmadığı, gerekli düzenlemelerin yapılmadığı, adil yargılama yerine altı bile değil, beş buçuk gün yattılar kişi başına. Esas olarak da şöyle bir şey var: Mahkemenin yargılamayı adil yapmaya çalışan başkanının değiştirildiği, yerine başka başkanın getirildiği, verilen cezanın Yargıtay tarafından düşük cezanın ‘Böyle olur mu? Olası kast, bugün burada kullanılmayacaksa nerede kullanılacak’ deyip beş üyenin beşinin de bozduğu ama kararın buraya tebliğ edilmek yerine elde tutulduğu bir süreç yaşandı. O süreçte o beş üyenin üçü değiştirildi, yerine üç yeni üye getirildi. Yeni üyeyle üçe-iki bu sefer olası kas değil de bilinçli taksirden ceza kurulup örneğin 301 kez müebbet hapis yatabilecekken ölen kişi başına beş buçuk gün hapis yatmayı yeterli görüp sorumluları salan bir süreç yaşandı.