Perinçek: Şam düşerse sözde Kürdistan kurulur
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek'ten HTŞ terör örgütünün Şam'a ilerleyişi konusunda çok önemli uyarılar geldi. Perinçek, Suriye parçalanırsa Türkiye'nin birliğinin de tehlikeye düşeceğini vurguladı. Perinçek, 'Suriye'nin bütünlüğünü sağlayacak Beşar Esad'ın bir alternatifi yok' dedi
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, terör örgütü HTŞ’nin İsrail ve ABD desteğiyle Şam’a ilerlediğine dikkat çekerek şu uyarıda bulundu:
“Şam düşerse sözde Kürdistan kurulur, Diyarbakır tehdidi ciddileşir. Şam'ın düşmesi durumunda Beşar Esad'ın Suriye'nin birliğini, bütünlüğünü sağlayacak bir alternatifi yok. Basında ‘Hedef Şam’ manşetlerinin atılması rezalettir. Hedef Şam değil, hedef Ankara olur.”
Önceki akşam Ulusal Kanal canlı yayınında Suriye’deki gelişmeleri değerlendiren Perinçek, bölge ülkelerinin güvenliğine yönelik tehditlere dikkat çekti.
Türk milletine seslenen Perinçek şunları kaydetti:
“Şam düşerse Diyarbakır tehdidi ciddileşir. Çünkü Şam'ın düşmesi durumunda Beşar Esad'ın Suriye'nin birliğini, bütünlüğünü sağlayacak bir alternatifi yok. Şam'ı kim düşürüyor? HTŞ…
HTŞ, ABD ve İsrail'in kontrolünde. Şam düştüğü zaman Suriye parçalanıyor. Suriye'de ne kuruluyor? PKK, PYD devletçiği… Şimdi diyecekler ki, zaten yok mu? Var ancak iyice pekişiyor, meşruluk kazanıyor. Türkiye'nin güneyinde bir PKK devleti istikrar kazanıyor ve meşrulaşıyor. Arkasında da HTŞ’den oluşan bir Şam yönetimi olacak.
‘HEDEF ŞAM DEĞİL, ANKARA OLUR’
“Dolayısıyla bugün birtakım sözüm ona hükümetin yandaşı olan basında ‘Hedef Şam’ gibi manşetlerin atılması bir rezalettir. Hedef Şam değil, hedef Ankara olur. Şam düştüğü zaman Türkiye'nin bütünlüğü, birliği tehlikeye düşer ve Diyarbakır hedef haline gelir. Çünkü Amerika'nın bütün planları 1991 yılından bu yana ilerlemiş olacak.
“Sayın Cumhurbaşkanımız da dikkat edilirse önce nesnel olarak süreci anlattı. HTŞ adını vermeden muhalifler diye adlandırdı. Cumhurbaşkanı'nın muhalifler adlandırmasıyla Milli Güvenlik Kurulu'nun bildirisinde geçen ‘meşru muhalefet’ adlandırması da farklı. Bir ABD-İsrail güdümündeki muhalifler var, terörist olanlar; bir de meşru muhalefet var Milli Güvenlik Kurulu'na göre. Bu ikisi arasındaki ayrımı dikkat edelim. Sayın Cumhurbaşkanımız muhaliflerin Şam'a doğru ilerlediğini belirtti. Bu bir nesnel gerçeklik olarak. Hemen arkasından ne dedi? ‘Bu yürüyüşün Şam'a varması arzumuz değil, gönlümüzden geçen bu değil’ diyerek de Türk devletinin tavrını Sayın Cumhurbaşkanımız ifade etmiş oluyor.
‘HTŞ GÜÇLERİ PERİŞAN OLACAK’
“Birtakım Amerikancı, İsrailci basında yer alan ‘Ordular ilk hedefiniz Şam'dır’ ifadelerinde hangi ordulardan bahsediliyor? HTŞ'nin ordularından mı? Mustafa Kemal Paşa 30 Ağustos sonrasında 2 Eylül'de, ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!’ diyordu. Oradaki ordular TBMM’nin ordularıydı. HTŞ güçleri, antiemperyalist bir güç değil. Tam tersi, ABD-İsrail'in güdümündeki güçler. Onun için Mustafa Kemal'e benzeyen yakıştırmalarla o orduların arkasında durmayın. O ordular en sonunda perişan olacak.
‘TSK’NIN YANINDA MISINIZ?’
“Bu yakıştırmaları yapanlara, HTŞ’nin arkasında duranlara sesleniyorum: Siz Şam'ı düşürecek, Suriye'yi parçalayacak ve Suriye'de bir Kürdistan'ın kurulmasına; PKK/YPG'nin bir devletçik haline gelmesine hizmet eden askeri güçlerin yanında mısınız? Türk Silahlı Kuvvetlerinin yanınızda mısınız? Cepheleşme buraya doğru gidiyor. Şam düştüğü takdirde Suriye parçalanır. Suriye'nin bütünlüğünü sağlanması için Beşar Esad'ın dışında bir alternatifi yok. Oraya giren HTŞ, Suriye'nin bütünlüğünü sağlayacak değil; ABD ve İsrail güdümünde Suriye'yi parçalayacak bir askeri güçtür.
‘‘HEDEF ŞAM’ TESPİTİNİ TÜRKİYE’NİN TESPİTİ GİBİ SUNMAK ABD-İSRAİL GÖREVİDİR’
“Herkesi uyarıyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı'nın muhalefet kuvvetleriyle ilgili söylediği hedefleri, ‘Hedef Şam’ şeklindeki tespitini kalkıp da Türkiye'nin bir tespiti gibi ve hedefi gibi kamuoyuna yansıtmak bir ABD-İsrail görevidir. Şam düşerse kuzeyde, Türkiye sınırlarında PKK devletçiliği kurulur. HTŞ'yle PKK arasında bir çekişme olmadığı da apaçık ortaya çıktı.
‘BU TOPLANTI ŞAM’I SAVUNMA TOPLANTISI OLACAK’
“Sayın İran Dışişleri Bakanı, Rusya Dışişleri Bakanı ve bizim Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan'ın yapacağı toplantı hayati önemdedir. Bu toplantı, Şam'ı savunma toplantısı olacaktır. Şam'a doğru ilerleyen HTŞ'yi durdurma toplantısı olacaktır.
“Türkiye yönetiminde şöyle bir hata var. ‘Beşar Esad'ı korkuturuz. Aklını başına topla, biz seninle işbirliği önermiştik, şimdi gel seninle işbirliği yapalım. Suriye'nin geleceğini birlikte kuralım.’ şeklinde bir baskı yaratıyorlar. Türkiye hükümeti ve yönetimi, Şam'a ilerlemelerinden de yararlanıyor. Bu da çok yanlış. Suriye'yle ilişkilerde; korkutarak baskı altına almak, ‘bak düşüyorsunuz, yıkılıyorsunuz.’ şeklindeki tavırlara lüzum yok.
‘BUGÜN ŞAM DOLAYISIYLA DİYARBAKIR TEHDİT ALTINDA’
“Deniyor ki, ‘Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan defaatle el uzattı, görüşelim dedi ama Esat yanaşmadı.’ Burada da en önemli mesele muhaliflerle uzlaşma konusunda Esad sıcak bakmadı. Geçmişi bırakalım, bugün Şam tehdit altında. Bugün bulunduğumuz durum budur. Dolayısıyla Diyarbakır tehdit altındadır.
"Türkiye'nin güneyinde bir PKK devletçiliğinin kurulması gündeme gelmiştir. Türkiye'nin önündeki sorun budur. Yoksa Türkiye'nin önündeki sorun Esad'ı yargılamak değildir. “Sen geçmişte şöyle yaptın, senin yüzünden oluyor’ gibi tavırlar, Türkiyeci olmayan tavırlardır. Bunlar Beşar Esad düşmanıdır. Aklını oraya takmışlar. Akıllarını oraya takmalarının sebebi de ABD ve İsrail'dir. Kimileri için de mezhepçiliktir.
“Bugün aslolan ‘Beşar Esad ve Recep Tayyip Erdoğan ne yapıyor?’ Sorusudur. Bugün bir Türkiye vatanseveri için, bir Rusya vatanseveri için, bir İran vatanseveri için ve bütün insanlık için olması gereken tavır şudur: ABD ve İsrail, HTŞ üzerinden Şam'ı ele geçirme gayreti içerisindedir. Oraya doğru ilerleyen silahlı kuvvetler vardır. Bu kuvvetler ABD-İsrail güdümlü silahlı kuvvetlerdir. Bunu önlemek, engellemek bizim önümüzdeki sorundur. Bu sorunu engellerken Beşar Esad'ı ikide bir iğneleyerek, dokundurarak, eleştirerek yapamazsınız. Sonuç itibariyle onun direnmesi, Türkiye'nin direnmesidir.
“Yani biz bugün Beşar Esad'ın direnmesini, Şam'ı savunmasını mı istiyoruz? Yoksa Şam'ın düşmesini mi istiyoruz? Türkiye vatanseverlerinin önündeki sorun budur. İsrail açısından bile diyelim ki HTŞ geldi Şam'ı ele geçirdi, ne olacak? Oraya El Kaide'ler yuvalanacak. Yani tamamen Orta Doğu'da mezhep savaşlarına hizmet eden ve bir yönetim oluşacak. Bu çok tehlikelidir.
‘TÜRKİYE’Yİ YALNIZLAŞTIRAN BİR GİRİŞİMLE KARŞI KARŞIYAYIZ’
“HTŞ, Suriye'nin toprak bütünlüğünü mü sağlayacak? HTŞ, Suriye'yi bölmek için oraya itiliyor. En büyük gerçek bu. HTŞ'nin DEAŞ, El Kaide kökenli olması; İslam'a düşman olması, ABD tarafından kullanılan bir örgüt olması, hala ABD tarafından beslenen, eğitilen bir örgüt olması…. Dahası Türkiye'yi yalnızlaştıran bir girişimle karşı karşıyayız.
“HTŞ'nin karşısında olanlar, Türkiye ile Rusya arasındaki; Türkiye'yle İran ve Suriye arasındaki hatta Türkiye’nin bölge ülkeleriyle arasındaki birlikleri de dağıtan, ABD ve İsrail hesabına Türkiye'yi yalnızlaştıran bir çabanın içindeler. Türkiye; Rusya'dan, İran'dan, Suriye'den Irak'tan, bölge ülkelerinden ayrı düştüğü zaman, yalnızlaştığı zaman ne olur? O zaman Türkiye, ABD ve İsrail için daha kolay bir hedef olur ve Diyarbakır'ı ele geçirmeleri için aynı zamanda bir zemin hazırlamış olursunuz. O bakımdan da bu, ‘Şam'a gidiliyor’ diyerek çalgı çengi çalan, alkış yapanları buradan şiddetle uyarıyoruz. Hatta kınıyoruz ve mahkum ediyoruz.
“Türkiye'nin HTŞ’yi durduracak gücü var. Dışişleri Bakanlarının Doha’daki toplantısında Türkiye’nin alacağı tavır bile durdurmaya yönelik olabilir. Yani Türkiye'nin öyle bir gücü var ki HTŞ’yi durdurur. Yani askeri güç de kullanması gerekebilir ama askeri güçten önce Türkiye’nin, ‘Suriye'yi parçalamaya kalkıyorsun, ABD-İsrail'in İkinci İsrail projesine hizmet ediyorsun, sana dur diyorum.’ demesi bile durdurur. Yanında ayrıca Rusya ve İran var. Tabii ayrıca direnen Suriye kuvvetleri var.
‘HTŞ’NİN İLERLEMESİNİN YARATACAĞI SIKINTILAR’
“Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasındaki ‘gönlümüzden geçen bu değil’ söylemi, HTŞ'nin ilerlemesinin yaratacağı sıkıntıları açıkça dile getiriyor. Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki, ‘Bunlar Şam'a doğru ilerliyorlar. Gönlümüzün istediği ve arzu ettiğimiz bu değil.’ Bunun sıkıntılı bir durum olduğunu ve arzu ettiğimiz bir durum olmadığını, gönlümüzden geçen bir ilerleyiş olmadığını Sayın Cumhurbaşkanımız çok açık bir şekilde ifade ediyor.
‘GÖĞSÜMÜZÜ ŞAM’A SİPER ETMELİYİZ’
“Bunu bütün Türk milletinin evlatları, fertleri için söylüyorum. Bugün sorumluluk günüdür. Hepimiz göğsümüzü Şam'a siper etmeliyiz. Göğsümüzü Şam'a siper ettiğimiz zaman göğsümüzü Türkiye'ye siper ediyoruz. Göğsümüzü Diyarbakır'a siper ediyoruz. Bugün Türk vatanseverinin, Suriye'nin bölünmesine karşı sınavdan geçtiği gündür. Onun için herkesi sorumluluğa, kararlılığa davet ediyorum.”
‘SURİYE ARAP CUMHURİYETİ’NİN YANINDAYIZ’
“Herkesin cephede olması gereken bir tarihsel süreç yaşıyoruz. Biz Türkiye olarak, Türk milleti olarak ve Türkiye'nin her insanı olarak; siyasi partiler olarak, sendikaları ve demokratik kitle kuruluşları ve en nihayetinde bütün Türkiye halkı olarak, Şam savunmasında bütün gönlümüzle ve gayretimizle Suriye Arap Cumhuriyeti'nin yanındayız, beraber olmak durumundayız.
“Görev günleri, sorumluluk günleri bugünlerdir. Suriye parçalandığı zaman milletçe ve devletçe karşılaşacağımız durumlarda Mehmetçik'in canıyla, kanıyla ödeyeceği durumlarda pişman olmanın bir faydası olmaz. Bugün herkes aklını başına toplasın.
‘HTŞ VE PKK’NIN BERABER HAREKET ETTİĞİ ORTADA’
“HTŞ ve PKK’nın beraber hareket ettiği ortadadır. YPG’li temsilciler, ‘Suriye'nin geleceği için HTŞ ile diyaloğa açığız, zaten hiç çatışmadık. Ayrıca PKK liderlerinin HTŞ'yle ilgili söyledikleriyle beraberiz işbirliği halindeyiz.’ diye açıkça ifade ediyorlar. Etmeseler de zaten her ikisi de ABD ve İsrail tarafından güdüldükleri için onları beraber hareket etmeye yönlendirecek. Arkalarında aynı kuvvet var, ikisi de maşadır. İkisi de ABD ve İsrail'in piyon kuvvetleridir. Ancak bunun önlenmesi gerekir.
‘DOĞRU TAVIR VATAN PARTİSİ’NİN TAVRIDIR'
“Doğru tavır Vatan Partisi'nin tavrıdır. Türkiye, Suriye, Irak ve İran'ın toprak bütünlüğü birbirlerine bağlıdır. Bizim geleceğimiz ortaktır. Hem vatan birliğimiz açısından ortaktır hem de ekonomik geleceğimiz, özgürlüğümüz, bağımsızlığımız, egemenliğimiz bakımından ortaktır. O nedenle Suriye'ye elimizi uzatıyoruz.
“Suriye yönetimini bu ortak vatan bütünlüğünde, ortak ekonomik refahta, ortak bağımsızlık ve egemenlikte beraberliğe çağırıyoruz. Gelin Suriye'deki terör örgütlerini birlikte temizleyelim. Türkiye'nin Şam yönetimine yani Suriye Arap Cumhuriyeti'nin yönetimine tavrı bu olmalıdır.