PKK’nın 12. Kongresi PKK Devletçiğine işaret ediyor
PKK 12. Kongresi’nde konfederalizm, komünal yönetim ve yerel iktidara ilişkin nutuklar, PKK Devletçiği kurma girişimine işaret ediyor


Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından toplanan PKK 12. Kongresi, çağrıda belirtilen “Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti ile bütünleşme” yönündeki stratejik hedefi reddetti. “PKK adıyla” faaliyetlere son verildiği duyurulan Kongre Kararı’nda, yeniden ve daha kuvvetli bir örgütlenme vurgusu yapıldı. Karar’ın açıklanmasının ardından örgütün yayın organı ANF (Fırat Haber Ajansı), Kongre’deki konuşmaları yayınladı. Terör elebaşlarının konfederalizm, komünal yönetim ve yerel iktidara ilişkin nutukları, yeniden bir PKK Devletçiği kurma girişimine işaret ediyor.
PKK ELEBAŞLARINDAN KONFEDERALİZM ÇIKIŞI
Öcalan çağrısında “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” derken Kongre’de konuşan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, “Öcalan’ın çağrısı demokratik-konfederalizm çağrısıdır.” iddiasında bulunuyor. Aynı şekilde Duran Kalkan da şunları söylüyor: “12. Kongre özgürlük yürüyüşünün PKK adıyla sürdürdüğü sürecin sona erdirilmesi, yeni bir sürecin başlatılmasının önünün açılmasıdır. Bu süreci Önder Apo ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ olarak tanımlamıştır. Demokratik toplum nedir; ekolojik toplumdur. Demokratik toplum, ahlaki ve politik toplumdur. Demokratik toplum, kadın özgürlükçü toplumdur. Demokratik toplum, demokratik konfederalist toplumdur. Devlet ve iktidar paradigması aşıldı, ekolojik, kadın özgürlükçü demokratik toplum paradigması esas alındı. Bu anlamda yeni süreç özgür yaşamın ve demokratik toplumun inşa sürecidir.”
Yine Kongre’de konuşan Sabri Ok, “PKK, herkesten daha fazla bağımsız devlet diyordu. Sloganımız böyleydi. Hatta Birleşik Kürdistan Devleti diyorduk. Önder Apo, şimdi ise dört parça Kürdistan’da Kürt ulusunu, Kürt halkının özgürlüğünü buluşturmak istiyor.” ifadelerini kullanıyor. “Türk Devleti öyle bir devlet ki öne gitse olmuyor, arkaya gitse olmuyor.” diyen Ok, “Biz bir savaş içerisindeyiz. Ne zaman nerede ne olacağı bilinmez. Reflekslerimiz de yaşamımız da çabalarımız da her zaman buna göre olmalıdır.” uyarısında bulunuyor.
‘YENİDEN YAPILANMA’
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat da Kongre’nin “bir bitiş” değil “yepyeni bir başlangıç, değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanma süreci” olduğunu vurguluyor. “Halkların özgürlük tarihi yazılacak.” diyen Hozat, “PKK bir miras bıraktı. Şimdi bu yeni süreci de büyük miras üzerinden geliştireceğiz. Ondan güç alarak bu süreci geliştireceğiz ve hepimiz de bunun öncüleri ve militanları olacağız.” diyor.
PAJK (Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi) Koordinasyonu Üyesi Ayten Dersim, “Önderlik PKK’ye müdahale ederken PKK’nin rolünü tamamladığını, kendisini yeniden bu tarih üzerinden yapılandırarak kendi öz dinamikleri, öz gücü, öz ideolojisi ile artık toplumsallaşması gerektiğini bir kez daha önümüze koydu.” iddiasında bulunuyor. HSM (Halk Savunma Merkezi) elebaşlarından Amed Malazgirt de “Eğer bir Kürdistan olacaksa ve bu Kürdistan Önder Apo’suz olacaksa kişisel kanaatimce böyle bir Kürdistan’a ihtiyaç yoktur. PKK’nin feshi, daha büyük bir mücadele döneminin başlangıcıdır ve omuzlarımızdaki yük daha da ağırlaşmıştır.” ifadelerini kullanıyor.
Delegelerden Cuma Biliki ise daha açık konuşuyor: “Politik sahada farklı adımlar atmamız gerekiyor. Gerekirse Başûr’da (Irak’ın kuzeyi), gerekirse Rojhilat’ta (İran sınırları) farklı hamleler yapalım. Türk Devleti, onu parçalayabilecek gücümüzü hissetmediği, görmediği takdirde hiçbir adım atmaz. Ama güçlü olduğumuzu hissederse siyasi adımlar atabilir, Kürt halkının haklarını kabul edebilir. Biz de buna göre siyaset yürütmeliyiz. Eğer bu devlet adım atmazsa, onları parçalayacağız, ona göre siyaset yapacak, ona göre adımlar atacağız. Üslubumuzun bu şekilde olması gerekir. Devlet, bizim bu yaklaşımımızı, gücümüzü görürse geri adım atmak zorundadır. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanmadan, tutsak olan tüm arkadaşlarımız özgürleşmeden, Kürt halkının hakları garanti altına alınmazsa farklı adımlar atacağız. Kürdistan’daki işgalci güçler, bunu kabul etmezse bizim de farklı seçeneklerimiz vardır. Bunu da tüm işgalcilere hissettirmemiz lazım.”
‘İKİNCİ MANİFESTOYU GELİŞTİRİYORUZ’
PKK elebaşlarının yeni sürece ilişkin görüşleri bunlarla da sınırlı değil. Kongre sonrası örgütün yayın organlarına konuşan elebaşları da PKK Devletçiğini vurgulamaya devam etti.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Sterk TV’ye yaptığı açıklamada, “PKK, Kürtleri artık kendi tarihini yazacağı bir duruma getirdi. İlk manifestomuzla Kürt kimliği, Kürt halkı, Kürt toplumu oluştu. Her koşulda özgürlük için mücadele yürütecek bir halk oluştu. Bu temelde şu an yeni bir paradigma, ikinci manifestoyu geliştiriyoruz. Bu paradigma ve bu manifesto sadece Kürt sorununu değil, Ortadoğu halkının, insanlığın sorunlarını çözmek istiyor.” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar da Kongre sonrası beklentilerle şunları kaydetti: “PKK kendisini feshediyor ama bu bir buharlaşma değil. Bu kadar insanın emeği, verilen bedeller, örgütlü yapı ve barış için atılan adımlar, yeni bir örgütlenmeyi zorunlu kılıyor. Bu, yeni paradigmaya uygun olarak yeni dönemin ihtiyaçlarına karşılık verecek. Kürtler ve Türkler eşit olacak. Bu eşitlik yasalarla tescil edilecek, anayasa ile sabitlenecek. Bu süreç, aynı zamanda Kürtler arası ilişkilere ve ulusal birliğe dair adımların da önünü açacaktır. Türkiye ile yürütülen çözüm süreci, sadece iki taraf arasında değil; Kürt halkının kendi iç ilişkilerinde de yeni bir zeminin oluşmasına katkı sunacaktır. Aradaki engellerin azalmasıyla birlikte ulusal birlik yönünde daha somut adımlar atılabilecek, Kürt halkının farklı parçalarındaki çözüm arayışları da bundan olumlu şekilde etkilenecektir.”
Kongre Divanı Üyesi Halide Engizek’in sözleri de dikkat çekici: “Eğer Rojava’da devrim yaşandıysa, tüm dünyaya adını duyurduysa, herkes Rojava’ya sahip çıktıysa, bu PKK’nin verdiği mücadele ile oldu. PKK, bu değerler üzerinden 12. Kongresi’ni gerçekleştirdi. Bugün PKK demokratik toplum inşasında, komünal yaşamda, sosyalizmde varlığını sürdürecektir. Bu yüzden PKK parti olarak kendini feshetti ve yeni kurum ile kuruluşların inşasının önünü açtı. Demokratik sosyalizmin hem dört parça Kürdistan’da hem Ortadoğu’da hem de dünyada gerçekleşeceğine dönük iddiamız büyüktür. Bu iddiamızın gerçekleşmesi için hangi kurum ve kuruluşlara ihtiyaç varsa; komün, kooperatif, meclis; ne gerekirse mücadelemizi o temelde yürüteceğiz.”
YEREL YÖNETİMLERE DÜZENLEME
PKK elebaşlarının “komünal yönetim” vurguları yaptığı günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da belediye yetkilerini yeniden düzenleme yönündeki mesajları dikkat çekti. Erdoğan, 14 Mayıs’ta yaptığı konuşmada, artık kayyum atamalarının istisna olacağını söyledi. Yeni bir belediye yönetimi statüsüne ihtiyaç olduğunu, yetki paylaşımının da yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı, şu ifadeleri kullandı:
“Yerel yönetimler ve belediyeler meselesinin tüm boyutlarıyla konuşulması, tartışılması ve yeni bir düzene kavuşturulması kaçınılmaz hale gelmiştir. Büyükşehir belediyelerinde karşılaşılan sorunların ilk sırasında merkeze uzak ilçeler meselesi yer alıyor. Büyükşehir ile ilçe belediyeleri arasındaki yetki karmaşasının gözden geçirilmesi gerekiyor. Yetkilerin daha kesin bir şekilde tanımlanmasında fayda vardır. Köylerle ilgili hususların da yeniden ele alınmasında fayda görüyoruz. Bu sorunların üstesinden gelinmesi için bu şehirlerimizle ilgili yeni bir belediye yönetimi statüsüne ihtiyaç vardır. Bu şehirlerdeki il özel idaresi yapılanmasının da gözden geçirilmesi gerekiyor.”
‘Kayyum istisna haline gelecek’
PKK Kongresi’nin ardından artık kayyum uygulamasının da istisna haline geleceğini bildiren Cumhurbaşkanı, “Terör örgütünün kendini feshinin ardından siyasetin daha güçlü şekilde devreye girmesiyle belediyelerdeki kayyum uygulamasının yeniden istisna haline geleceğini düşünüyoruz.” dedi.
‘Kürt uluslaşmasını sağlama’
PKK 12. Kongresi’ndeki uzun tartışmaların ardından Kongre Divanı tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“PKK’yi feshetme ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırma kararını, halkımızın herkesten daha iyi anlayacağına, demokratik toplum inşası temelinde demokratik mücadele döneminin görevlerine sahip çıkacağına inancımız tamdır. Halkımızın kadınlar ve gençler öncülüğünde, yaşamın her alanında öz örgütlerini oluşturması, dilleri, kimlikleri ve kültürleriyle kendine yeterli olma temelinde örgütlenmesi, saldırılar karşısında kendini savunur hale gelmesi ve seferberlik ruhuyla komünal demokratik toplumu inşa etmesi hayati önemdedir. Bu temelde Kürt siyasi partilerinin, demokratik örgütlerinin, kanaat önderlerinin Kürt demokrasisini geliştirme ve Kürt demokratik uluslaşmasını sağlama yönündeki sorumluluklarını yerine getireceklerine inanıyoruz.”
‘Düşmanla mücadeleye devam’
Kongre’nin kapanış konuşmalarını Duran Kalkan ve Murat Karayılan yaptı.
“Bu Kongre öyle bir yok olmayı, bitişi, tükenmeyi, çürümeyi, ölümü ifade etmiyor, tam tersine daha güçlü, daha doğru, daha etkili yeni bir dirilişin kapısını açmayı, zeminini yaratmayı ifade ediyor.” diyen Kalkan, “Karşıt güçlerle sadece AKP iktidarı değil, TC devleti değil ya da işbirlikçi milliyetçi güçler değil; bir sistem var karşıda. Onunla mücadele halinde olma durumu var yani. Bu mücadeleyi yürüttüğümüz ölçüde, söz konusu değişimi dönüşümü yapabileceğiz. Bizi bir kaşık suda boğmak isteyen, her an yanıltmak isteyen, her an psikolojik savaşla, özel savaşla etkileyip yoldan çıkartmak, saptırmak isteyen düşman var. Hem de bin bir türlü düşman.” ifadelerini kullandı.
Murat Karayılan da şöyle konuştu: “PKK çözüm için kendini feshetti. Devlet de çözüm için Kürt ve Kürdistan’a yönelik siyasetini değiştirmelidir. Önder Apo’nun geliştirdiği ve kongrenin de resmileştirdiği bu hamle sadece Kürdistan için değil, -başlarda Kürdistan coğrafyasında bu gelişti, dört parça Kürdistan için yeni bir fırsat yaratıyor, bu halkın özgürlük mücadelesini daha da büyütüyor-, bölgenin tamamı için de bir rolü var.”
’Yeni sözleşmeye ihtiyaç var’
DEM Parti İmralı Heyeti, önceki gün İmralı Adası'n ziyaret etti. DEM Parti tarafından yapılan açıklamada, İmralı Heyeti’nin 18 Mayıs tarihinde İmralı Adası'nda Abdullah Öcalan‘la bir görüşme gerçekleştirdiği ve Öcalan'ın kamuoyuna şu mesajı ilettiği belirtildi:
“Kardeşlik hukuku üzerinde bir yeni sözleşmeye ihtiyaç var. Yaptığımız şeyler büyük bir paradigma değişikliğini ifade ediyor. Türk-Kürt ilişkisinin mahiyeti bambaşkadır, bozulan şey kardeş ilişkisidir. Kardeşler kavga eder ama biri diğerisiz olmaz. Bu ilişkiyi bozan tuzakları, mayınları tek tek temizliyoruz, bozulan yolları, köprüleri onarıyoruz. Heyetimiz aracılığıyla bana ve geliştirdiğimiz barış ve kardeşlik sürecine dair mesaj ve dayanışma dileklerini, mektuplarını ileten aydınlara Alain Badiou ve Slavojiek şahsında teşekkürlerimi iletiyorum. Ortak enternasyonal ve sosyalist çalışmalarda buluşmayı diliyorum.”