Polonez işçisi açlık grevinde
Çatalca Meydanı’na kaldırımdan yürümeleri bile engellenen Polonez işçileri, izin çıkana kadar açlık grevi yapacaklarını ilan etti
Polonez işçilerinin Ankara’ya yapacağı “Anayasal Hak Yürüyüşü”nün ikinci gününde işçilerin Çatalca Meydanı’na dek kaldırımdan yürümelerine izin verilmedi. İşçiler adeta Çatalca Adalet Sarayı önündeki alana hapsedildi. Kararlı olduklarını ifade eden Polonez işçileri “Biz de açlık grevine başladık. Ölmek var, dönmek yok.” mesajı verdi. İşçiler, yol açılana dek açlık grevini sürdürecek.
Önceki geceyi şiddetli soğuk havaya rağmen Çatalca Adalet Sarayı önünde geçiren çoğunluğu kadın 146 Polonez işçisi, yola kaldıkları yerden devam etmek istedi. Yine polis ablukasıyla karşılaşan işçiler saatlerce adliye önünde beklemek zorunda kaldı. Çatalca Meydanı’na da yürümeleri engellenen işçiler açlık grevine başladı.
Uzun süren bekleyişte kolluk kuvvetleriyle çetin bir müzakere süreci de yürütüldü. Buna rağmen barışçıl protesto hakları engellenen işçiler kimi zaman türküler söyledi kimi zaman ise yapılan hukuksuzluğa ve yaşadıkları haksızlığa karşı haykırdı.
‘ÜLKEM ADINA ÇOK ÜZGÜNÜM’
İşçilerden Saniye Taş, yaklaşık beş aydır haklarını alamadıklarını hatırlatarak şunları söyledi:
“Çalmadığımız kapı kalmadı. Bir cumhurbaşkanımızın kapısı kaldı. Oraya gitmek istedik. Polis kardeşlerimiz ne yazık ki bize izin vermiyor. Adliye Sarayı önünde geceyi geçirdik, sabahladık ve çok soğuktu. Şimdi gitmek istiyoruz ama sabahtan beri bekliyorlar burada. Önümüz tamamen kapalı. Biz de artık açlık grevine başladık. Ölmek var dönmek yok. Ülkem adına çok üzgünüm.”
‘BİZİ NEDEN GÖRMÜYORLAR?’
Aynur Şengül de “Yürüyüşün ikinci günü, kaldırımda oturuyoruz, izin vermiyorlar ama biz Ankara’ya gideceğiz cumhurbaşkanına. Sonuna kadar gideceğiz. İzin vermiyorlar ama yürüyeceğiz. Haklarımız için. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyorum: Neden bizi görmüyor, duymuyor? Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Ürdünlü işveren bizden daha çok korunuyor. Bizi koruyacaklarına polis tarafından biz sarıldık. Neden bizi görmüyorlar?” dedi.
HAKSIZLIĞA İSYAN ETTİ
Polonez fabrikasına yıllarını veren işçilerden Nafiye Tetikçi, tepkisini dile getirirken göz yaşlarını da tutamadı:
“Utanıyorum! Utanıyorum! Şehit olan dedemden utanıyorum, ağabeyimden utanıyorum!”
Vatandaşlar ise Tetikçi’ye “Sen niye utanıyorsun, bunu yapanlar utansın.” diyerek destek verdi.
YARGIYA ÇAĞRI YAPTILAR
Tekgıda-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu da İstanbul Valiliği’ne başvuru yapmalarına rağmen bugün kaldırımdan dahi yürütülmediklerini anlattı. Durdu, Türkiye Cumhuriyeti’nin yürekli adalet görevlilerine hukuku uygulamaları için çağrıda bulundu. Durdu, “Bugün Ürdünlü işveren ‘Ben para cezasını öderim, Anayasa’yı da çiğnerim.’ diyor. Biz buna karşı bugün adalet sarayları önünde adaletli hakim arıyoruz, savcı arıyoruz.” diye konuştu.
VATAN VE İŞ MÜCADELESİNE VATAN PARTİSİ’NDEN DESTEK
Vatan Partisi İstanbul İl Başkanlığı yürüyüşün ikinci gününde de işçileri yalnız bırakmadı. Burada konuşan İl Başkanı İbrahim Okan Özkan, yaşananları şöyle özetledi:
“146 işçi sendikalı oldukları gerekçesiyle işten atıldı ve Anayasa'dan gelen haklarını kullanarak 141 gündür bu mücadeleyi sürdürüyor. Bu mücadele başarılı olacaktır. İstedikleri kadar baskılar, zorbalıklar, zulümler olsun. Bunların hiçbiri bu yürüyüşü engelleyemez. Bugün Çatalca Adliyesi önünde kolluk kuvvetleri, açıkça kanunsuzluk yapmaktadır. İstanbul Valiliği’ne ve İstanbul Emniyeti’ne çağrımızı yineliyoruz; bu attığınız adımlar kanunsuzdur!
‘HERKESİN GÖZÜ ÖNÜNDE ANAYASA ÇİĞNENİYOR’
“İşçilerin, Çatalca’nın ana yoluna yürümesi engellenemez. Bunu buradaki işçiler kadar polisler de biliyor. Herkesin gözleri önünde Anayasa çiğneniyor. Biz kanunların uygulanmasını istiyoruz. Polonez işçileri en önde Türk Bayrağı'nı taşıyor. Vatan için emek vermiş bu insanlar kutlu yürüyüşlerini Türk Bayrağı altında yürütmeye çalışıyorlar.
"Emniyetimize şu çağrıyı yapalım: Şam düştüğü takdirde sözde Kürdistan ile komşu hale geleceğiz. Türkiye’nin bölünmesi tehdidiyle karşı karşıya geleceğiz. Emniyetimizin önünde duran görev, burada kendi hakkı ve hukuku için mücadele eden işçilerin karşısına barikat kurmak mıdır yoksa Türkiye’nin bölünmesi, parçalanması senaryolarına karşı işçilerin güvenliğini sağlamak, onlarla yan yan bu yürüyüşü vermek midir?”
