25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rus siyaset bilimci Platonova Aydınlık'a konuştu: Avrupa'nın küreselcisi bile ABD'den kopuyor

ABD, Ukrayna krizini körükleyerek Avrupa’da istediğini elde edemiyor. Putin-Macron görüşmesinin sonuçlarını, Avrupa’nın Rusya’yla ilişkilerinde bağımsızlaşmasını ve NATO’nun çözülme sürecini Rus siyaset bilimci Darya Platonova gazetemize değerlendirdi.

Rus siyaset bilimci Darya Platonova Aydınlık'a konuştu: Avrupa'nın küreselcisi bile ABD'den kopuyor
A+ A-

IŞIKGÜN AKFIRAT

ABD, Ukrayna’da havaya kaldırdığı taşın altında kaldı. Rusya’ya karşı “birleşik bir cephe” yaratacağı umuduyla her gün savaş kışkırtıcılığı yapan Amerikan liderliği, Avrupalı devlet başkanlarından beklediği karşılığı göremedi. Atlantik cephesi ve NATO derin bir krizin içerisinde. Avrupa ülkeleri ise içinde bulundukları ekonomik ve jeopolitik zorlukları çözecek istikamete yöneliyor. Bu da Rusya’yla çatışmaktan değil, anlaşmaktan geçiyor.

En son Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Moskova ziyaretiyle belirginleşen bu tablo, Avrupa’nın içinde taşıdığı zıt eğilimleri yansıtması bakımından dikkate değer. Putin-Macron zirvesinin ayrıntılarını ve içerdiği mesajları, Fransa iç siyaseti ile Rusya-Fransa ilişkilerini çok yakından izleyen ve Rus medyasında düzenli olarak görüşlerine başvurulan siyaset bilimci Darya Platonova’yla konuştuk. Söyleşimizi, soru-cevap biçiminde sizlere sunuyoruz. Ara başlıklar gazetemize aittir.

‘MACRON SİYASİ REKLAMININ PEŞİNDE’

  • Aydınlık: Putin-Macron görüşmesinin amacı sizce neydi ve sonuçların taraflar açısından tatmin edici olduğunu düşünüyor musunuz? Bu zirvenin sonucu ne oldu?

Platonova: Öncelikle Macron, Ukrayna ve Rusya arasında çatışmanın tırmanmaya başladığı Aralık’tan beri Moskova’yı ziyaret eden ilk Avrupalı lider. Ancak bu ziyaretin taraflara bir faydası olmadı. Macron, arabulucu olarak herkesin yanında görünmeye çalıştı ve zaman zaman birbirine zıt anlamlar taşıyan cümleler dile getirdi. Kendisini Avrupa çapında bir lider ve “Batı’nın arabulucusu” olarak sunmaya çalışıyor. Ancak Macron, esasında 2022 başkanlık seçimleri öncesi tüm uluslararası platformu kendi reklamı için kullanıyor. Son anketlerde halktaki karşılığı %32’ye düşmüş durumda. Bu, örneğin %70 civarı bir destek oranına sahip olan Putin’le kıyaslandığında bir başkan için oldukça düşük bir oran. Her şeye sahip, tüm medyanın, tüm oligarşinin -çünkü kendisi bir oligarşi kliğinin temsilcisi- desteğine sahip bir başkan için bu son derece zayıf bir sonuç.

Macron’un Rusya ziyaretindeki ana hedefi, Fransız seçmenlerin gözünde daha fazla saygı kazanmak ve kendisini iyi bir arabulucu ve ülkesinin lideri olarak pazarlamaktı, diyebiliriz.

‘PUTİN, TÜM FRANSIZLAR İÇİN YAPICI BİR AKTÖR’

İkincisi, tüm Fransız adayların gözünde Putin, uluslararası siyasette yapıcı bir aktör olarak görülüyor. Bu nedenle Putin’le aynı karede görünmek, iyi ve güçlü bir lider olarak görünmek anlamı taşıyor. Macron da Fransız halkına güçlü, Rusya’yla çatışmak yerine saygılı bir diyalog yürüten bir profil çizmeye çalışıyor. Ukrayna kartını da bu amaç için kullanması, Macron’un siyasi bukalemunluğunun göstergesi. Rusya’dayken diplomatik dengeyle, savaşa girmemekle ilgili tüm genel şeyleri söylüyor. Kiev’e gittiğinde ise Putin’in gerginliği tırmandırmaya istekli olduğunu ancak kendisinin onu durdurduğu propagandası yapıyor. Bu arabulucu olmak isteyen birinin stratejisi değil, bu konu üzerinden kendi reklamını yapmak isteyen birinin stratejisi.

‘MOSKOVA, NATO YAYILMASINI DURDURMA MESAJI VERDİ’

  • Aydınlık: Moskova’nın bakış açısından bu görüşmeyi nasıl okuyabiliriz? Görüşmeden önce ne beklendi ve sonunda bu beklentilere ulaşıldı mı?

Platonova: Kanımca Moskova’nın en önemli amacı, dostlarına NATO’nun doğuya doğru genişlemesine karşı olduğunu bir kez daha net şekilde göstermekti. 1997’da NATO’nun Rusya’ya doğru ilerlemeyeceğini ifade eden resmi belgenin gereğinin yapılmasını beklediklerini vurguladılar.

Görüşmede liderlerin vücut diline bakacak olursak Putin’in son derece sakin ve Macron’un oldukça gergin olduğunu görüyoruz. Putin, Batılı ortaklarına tekrar tekrar gerginliği tırmandıranın Batılı güçler olduğunu vurguladı. Ukrayna’nın saldırgan dış politikasının kendi insanlarına, özellikle de Donbass’taki insanlara büyük zararlar verdiğini kaydetti. Macron, Putin’in bu sözlerini dinlerken alaycı bir şekilde gülümsüyordu.

‘AFRİKA ÜLKELERİ, RUSYA-TÜRKİYE-ÇİN’E YÖNELİYOR’

Bir diğer önemli nokta da gazetecilerden Macron’a gelen ilk sorunun Mali’deki gelişmelerle ilgili olmasıydı. Mali şu anda Macron için çıkmazda olan bir rüya. Göreve geldiğinden beri uygulamaya çalıştığı emperyalist Fransız Afrikası projesi yakın zamanda yerle bir oldu. Mali hükümeti Fransa’nın Bamako Büyükelçisini sınırdışı etti. Daha önce Fransa’nın nüfuzu altında olan Afrika ülkeleri yeniden Rusya’ya, Türkiye’ye ve Çin’e yönelmeye başladı. Bu bölgede çok büyük ölçekli bir dönüşüme işaret ediyor.

‘SAYIN MACRON, RUSLAR MALİ’DEYKEN MOSKOVA’DA NE İŞİNİZ VAR?’

Fransız basın mensuplarından birisi Macron’a şu soruyu yöneltti: “Sayın Macron, Rus paralı askerleri Mali’deyken siz neden Moskova’dasınız?” Macron ise Mali hakkında tek kelime etmedi. Bunun sebebi, uyguladığı dış politikanın felaketle sonuçlanmasıdır. Sürdürmeye çalıştığı küreselci ajanda kendisini mahvetti ve yurttaşları tarafından da destek görmedi. Şu an Afrika’da yürüyen bir ideolojik savaş var. Fransız emperyalizmi etnik ayrılıklara ve kültürel farklılıklara çok yanlış yaklaştı. Aynı zamanda terörist gruplarla terörist olmayanları da bir tuttu. Bu kıta siyaseti açısından çok büyük bir hataydı.

‘PUTİN’İN MALİ YANITI TOKAT NİTELİĞİNDE’

Putin bu soruyu yanıtlarken Rus devletinin Mali’yle iş birliği yapmadığını, Mali’nin Rus askeri şirketleriyle iş birliği yaptığını vurguladı. Devletle bağlantılı olmayan şirketlerin Mali’nin çağrısıyla orada bulunduğunu söyledi. Bu, Rusya’yı Mali’de müdahalecilik ve saldırganlıkla suçlayan Fransız Dışişleri Bakanı’na ve Macron’un kendisine tokat niteliğinde bir yanıt oldu. Bu da kendisi için jeopolitik açıdan bir felaketle sonuçlandı.

‘AVRUPA, ABD’NİN VEKİL KUVVETİ OLMAK İSTEMİYOR’

  • Aydınlık: Sayın Putin basın toplantısında açıkça Ukrayna’yı NATO’ya almanın Rusya’ya savaş ilan etmek anlamına geleceğini söyledi ve Macron’a “istediğiniz gerçekten bu mu, Fransa’nın Rusya’yla savaşa girmesi mi?” diye sordu. Rus Devlet Başkanı, muhatabından bu soruya dair nasıl bir yanıt aldı?

Platonova: Macron bu soruya bir yanıt vermedi. Putin, bu sözleri sarf ederken Rusya’nın pozisyonunu net bir şekilde ortaya koyuyordu. Bu esnada Macron oldukça gergindi. Kaşlarını çatmıştı ve kollarını bağlamıştı. Fazlasıyla gergin bir görüntü verdi. Putin bu soruları basın toplantısının sonunda dile getirdi ve Macron’dan herhangi bir yanıt alamadı.

Esas sorun, Macron ve Avrupa’nın bu savaşta ABD tarafından bir vekil kuvvet olarak kullanılıyor olması. Ancak Avrupa artık bu Rus karşıtı histerinin bir parçası olmak istemiyor. Macron gibi katıksız bir küreselcinin bile bu konuda şüpheleri var. Çünkü güçleri Rusya’dan fazla değil. Mali bunun bir örneği, Orta Afrika gibi diğer Afrika bölgeleri de öyle.

AĞIRLIK KAZANAN EĞİLİM, RUSYA’YLA ANLAŞMA

Önemli bir başka unsur da ekonomik sebeplerle Rusya’yla bağlantının Fransa, Almanya ve İtalya için çok önemli olması. Yine katıksız bir küreselci olan İtalya Başbakanı Matteo Draghi de Aralık ayının sonunda İtalyan ekonomisi üzerinde hiçbir olumlu etkide bulunmadığı gerekçesiyle Rusya’ya yönelik yaptırımların kaldırılması gerektiğini ilan etti. Aynı şekilde Alman Başbakanı Olaf Scholz’un da iki pozisyon arasında denge kurmaya çalıştığını görüyoruz. Bir gün küreselci oluyor. Biden’ı ziyaret ettiğinde Rusya’ya karşı saldırgan bir retorik sergiliyor. Bir başka gün Berlin’deyken ise çok daha çekingen bir şekilde Kuzey Akım 2’nin öneminden bahsedip siyasete alet edilmemesi gerektiğini savunuyor.

ABD, Rusya ve Avrupa arasında tüm bağlantıları kesecek bir tampon bölge oluşturmaya çalışıyor. Ancak sorun şu ki bu Avrupa’nın çıkarlarıyla örtüşmüyor ve küreselci liderler bile bu politikayı takip etme konusunda ABD’yle aynı düşünmüyor.

‘FRANSA’NIN ÖNDE GELEN BAŞKAN ADAYLARI, NATO’YA KARŞI’

Bir diğer husus da NATO’nun içinde bulunduğu derin kriz. Örneğin Fransa’da Macron’a karşı başkanlık için yarışan Marine Le Pen, Zemmour ve Melenchon NATO’yu eleştiriyor. Birisi soldan, diğer ikisi sağdan gelen bu üç liderin hepsi, De Gaul’ün 1966’da yaptığı gibi NATO’dan çıkılması gerektiğini savunuyor. Bundan on yıl önce, Sarkozy’nin Fransa’yı NATO’nun arkasında konumlandırdığı dönemde bu sözlerin söylendiğini düşünebiliyor musunuz? Çok radikal bir tutum denilerek dışlanırdı. Ancak şimdi geniş saygı gören bir fikir. Avrupa’da da tek kutupluluğun devasa bir yıkım süreci olduğu ve artık yükselen yeni güçlerin olduğu görülmeye başladı.

‘AVRUPA’NIN KÜRESELLEŞMECİLERİ BİLE ABD’DEN AYRILIYOR’

  • Aydınlık: Macron, bu ziyaret esnasında söylediklerinizden farklı mesajlar veren bazı beyanlarda bulundu. Örneğin “Rusya’nın güvenliği olmadan Avrupa’nın güvenliği sağlanamaz” dedi. Avrupa’da yeni bir güvenlik düzenine ihtiyaç olduğunu söyledi. Üçüncüsü de Ukrayna’da Normandiya formatının uygulanabileceği ve Finlandiya modelinin masada olduğunu söyledi. Bu açıklamaları birlikte değerlendirdiğimizde, sizce bu ABD’yle paralel bir girişim mi yoksa ABD’den uzaklaşan bir Avrupa inisiyatifi mi?

Platonova: Macron’un açıklamalarının Avrupa’nın bağımsız bir girişim olabileceğini söylemekte haklılık payı var. Macron iktidara geldiğinde siyaseti “Avrupa küreselleşmeciliği”ydi, dünya küreselleşmeciliği değil. O dönem ABD Başkanı Donald Trump’tı. Macron’un öğretmeni Bernard Henri-Lévy, Trump’ın küreselleşmeciliğe ihanet ettiği açıklaması yapmıştı. Macron’un hedefi, büyük ve küreselleşmeci bir Avrupa yaratmaktı. Kimliği olmayan, ekonomik değerler, ekonomik genişleme ve çıkarlar temelinde bir Avrupa. Fakat Biden seçimi kazandığında Macron ABD’yle ve Anglosakson dünyasıyla yeniden entegrasyon sürecine girdi. Buna rağmen, AUKUS anlaşmasıyla jeopolitik bir tokat yedi ve bağımsız bir tavır almaya mecbur kaldı. Yine de Macron’un Avrupa’sı kıtasalcı bir Avrupa değil, küreselci bir Avrupa olacaktır. Tabii ki Macron’un Avrupa’nın kendi çözümünü önermesi iyi bir gelişme. Artık ortaya çıkmıştır ki küreselleşmeci Avrupa bile Batı’ya, ABD’ye eskisi kadar bağımlı değil.

  • Aydınlık: Öyleyse bu girişimi ABD’den kopma şeklinde ifade edebilir miyiz?

Platonova: Bunu yalnızca bir başlangıç olarak okuyabiliriz. Fakat yine de küreselci gündeme bağlılığın sürdüğünü görmemiz gerekir. Böyle bir başlangıç olması güzel. Fakat bunun ne anlama geldiğini yaşayarak görmemiz gerekiyor.

‘AVRUPA, İKİYE BÖLÜNMÜŞ DURUMDA’

  • Aydınlık: Avrupa ülkeleri Rusya’dan büyük miktarda enerji ithal ediyor. Bunun sürmesi, kesintiye uğramaması Avrupa için çok ciddi gündem. Bunun yanı sıra Avrupa birçok üretim hammaddesini de Rusya’dan ithal ediyor. Bu faktörün Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa’nın Ukrayna krizine yaklaşımını yakın gelecekte nasıl etkilemesini bekliyorsunuz?

Platonova: Avrupa’nın şu anki hedefi açıkça Rusya’yla ilişkilerini korumak ve herhangi bir çatışmanın yaşanmaması. Bu yönden gerçekçi amaçlara sahipler. Fakat diğer yandan Avrupa, küreselleşmeci ajandaya bağlı ve ABD’nin koyduğu bir dizi politikayı takip etmeye zorlanıyor. Dolayısıyla Avrupa’nın durumu bu bakımdan psikolojide aynı anda birbiriyle çelişen iki farklı tutumun benimsenmesini ifade eden “zihinsel uyumsuzluk” (cognitive dissonance) terimiyle açıklanabilir. Bir yandan enerji ve diğer kaynaklarının kesintiye uğramamasını sağlamaya çalışıyor ve bu konuda Rusya’yla anlaşmak zorunda. Fakat öte yandan da küreselleşmeci ajandaya bağlı. Çünkü Avrupa Birliği, ABD’nin tam kontrolü altında.

‘DEVRİME BİLE YOL AÇABİLİR’

Bu sebeple aynı anda iki sandalyeye oturmaya çalışıyor. Alman Dışişleri Bakanı Baerbock ekonomik iş birliğini engelleme konusunda çok saldırgan bir tutum içinde. Fakat Almanya’daki meslektaşlarımız ve uzmanlar bunun çok büyük sonuçlara yol açacağını öngörüyor, hatta bir devrime bile yol açabilir. Rus karşıtı söylemler, sadece Rusya’da değil Avrupa’da tahribat yaratacağı aşikâr ve bu söylemlere karşı Avrupa içinde çok yaygın bir karşıtlık var. Bu da küreselleşmeci ajandayı takip eden Avrupalı politikacılar için oldukça kötü bir haber.

‘OMİCRON ÖNLEMİ MACRON AÇISINDAN DAHA ANLAMLI’

  • Aydınlık: Türk ve Fransız basınında meşhur masa fotoğrafı çokça konuşuldu. Putin’in Macron’u küçük düşürmek istediği yazılıp çizildi. Buna ilişkin yorumunuz nedir?

Platonova: (Gülüyor) Fransız La Liberation gazetesi masayı yılan şeklinde karikatürize eden bir kapak hazırlamış. Diyaloğun ve çözüme ulaşmanın zorluğunu sembolize ediyor. Salgın önlemi olduğu doğru doğruysa bile Fransız protestocuların kelime benzerliğiyle türettiği “Macron = Omicron” posterleri duruma uyuyor.

  • Aydınlık: Geçen günlerde İran heyeti de aynı masada ağırlandı.

Platonova: Doğru ancak o ziyarette verilen mesajlar çok netti. İran Cumhurbaşkanı Reisi, Rus parlamentosunda konuşma yaptı ve Duma çatısı altında “hepimiz Amerika ve müttefiklerinin şeytani ittifakına karşı biriz ve tek cepheyiz” ifadelerini kullandı.

Avrupa ABD NATO Ukrayna Rusya Darya Platonova