Yandex
09 Kasım 2025 Pazar
İstanbul 21°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sükûn Işıtan Aydınlık’a konuştu ‘Bu saygın kuruma kimsenin gölge düşürmesine izin vermeyiz’

Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Sükûn Işıtan, 'Devlet Tiyatroları Türkiye Cumhuriyeti’nin Ulusal Tiyatrosudur. Bu saygın kurumu politize etmeye çalışıp ,sonra da bu yaklaşımı idarecilerin üzerine yüklemeyin' dedi

Sükûn Işıtan Aydınlık’a konuştu ‘Bu saygın kuruma kimsenin gölge düşürmesine izin vermeyiz’
GÖZEN ESMER

Bu yıl 27’ncisi düzenlenen Afife Tiyatro Ödülleri’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü Medea Material oyunuyla Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Sükûn Işıtan kazandı. Ödül töreninde konuşma yapan Işıtan hem diğer adaylara hem Medea Material oyununda yer alan ekip arkadaşlarına, hocalarına ve Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı’ya teşekkür etti.

Işıtan’ın Genel Müdür Karadağlı’ya teşekkür etmesi salonda bulunan bir grup davetli tarafından protesto edildi. Sükûn Işıtan ise protestoculara, Einstein’ın sözünü hatırlatarak, “Ben aldığım eğitim nedeniyle analitik düşünen bir insanım. Ve bir bilim insanını, Einstein’ı yeniden haklı çıkaran bir sanatçı grupla karşı karşıyayız: Önyargıları yıkmak atomu parçalamaktan zordur!” yanıtını verdi.

Yaşanan olayın ardından, Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Sükûn Işıtan’la görüşme imkânı bulduk. DT’deki idari görevlerinin yanı sıra yeni sezonda “Faust” oyununun provalarını da sürdüren Işıtan’la iki buçuk saat boyunca Devlet Tiyatroları’nın Ankara, Ulus’taki tarihi binasında sohbet ettik. Sohbetimize Genel Müdür Yardımcısı Emre Başer ve DT Ankara Müdürü Esat Tanrıverdi de katıldı.

Samimi geçen sohbette Işıtan’la ödül gecesinde yaşananları, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nda görevden alma iddialarını ve Devlet Tiyatroları’nın yeni projelerini konuştuk.

‘KURUMUMUZ ÜZERİNDEN ŞOV YAPMASINLAR’

- İlk olarak ödül gecesini konuşmak istiyorum. Neler yaşandı?

Böyle bir protestonun olma ihtimali vardı. Ödenekli tiyatrolarda çalıştığımız kuruma teşekkür etmek bir gelenektir. Eğer ben o gece sadece kurumuma teşekkür ediyorum deseydim hiçbir protesto olmayacaktı. Herkes sonuna kadar dinledi, alkışladı. Türkiye’de tiyatronun Oscar’ı olarak görülen Afife Ödülleri’nde Medea Material’le 7 dalda aday olduk, 5 dalda ödül kazandık. Aslında DT tarihinde ilk kez 3 oyunla 9 dalda 16 adaylığımız vardı. Bu kişisel değil DT’nin başarısıdır.

Kişisel olarak en çok, jüriye yapılan bir linçe üzüldüm ve elbette bu jürinin ödüle layık gördüğü tüm sanatçılara. O gün ödülümüzü aldık, sabah Ankara’ya dönerek provamıza devam ettik. Esat Bey’in de törendeki konuşmasında altını çizdiği gibi “Devlet Tiyatroları olarak sadece tiyatro yapmaya devam edeceğiz.”

Bu oyunu repertuvara alan ekibin başında Devlet Tiyatroları Genel Müdürü var. Ben de tabii ki diğer ödenekli tiyatrolardan ödül alan sanatçıların yaptıkları gibi kurumumuzun Genel Müdürü’ne teşekkür edeceğim. Ayrıca protesto eden arkadaşların çoğu özel görüşmelerimizde, “Devlet Tiyatrosu’nda müthiş bir ilerleme var. Repertuvar çok iyi, oyunlarınız çok iyi.” dedikten sonra “Keşke Tamer Karadağlı’ya teşekkür etmeseydin.” diyorlarsa, bu tutumu nasıl değerlendirmemiz gerektiğini size bırakıyorum. Bu başarının mimarı olan herkes teşekkürü hak ediyor. Sevsek de sevmesek de... Ki profesyonel anlamda kıstas sadece ‘sevgi’ olmamalı diye düşünüyorum.

- Bir ikiyüzlülük mü var?

Ben de böyle yorumluyorum.

Sükûn Işıtan Aydınlık’a konuştu ‘Bu saygın kuruma kimsenin gölge düşürmesine izin vermeyiz’ - Resim : 1

‘İDEOLOJİK AYRIM YAPMIYORUZ LİYAKATİ ESAS ALIYORUZ’

- Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı ve sizinle ilgili neden bir önyargı var?

Konservatif sözcüğünün anlamını biliyorsunuz. Sözlük anlamı tutucu demektir. Konservatuvar kelimesi de buradan geliyor. Biz sanatçılar aldığımız eğitim açısından da konservatif ve egoları yüksek bireyleriz. Bu nedenle de dışarıya karşı çok kapalıyız. Bu ilk defa yaşanan bir şey değil. Turgut Özakman, Nejat Birecik geldiğinde de böyle tepkiler gerçekleşti. Tamer Karadağlı daha medyatik biri olduğu için bu sefer tepkiler daha görünür oldu.

Elbette bir insanı ya da yönetimi eleştirebilirsiniz ama hakaret boyutuna gelirse ve bunun savunması “Biz bütün eski genel müdürlere bunu yaptık ama onlar hiç tepki göstermediler.” olursa sözün bittiği noktaya geliyoruz. Unutmayalım ki burası sanat yapılan bir devlet kurumu. Bize hakaretler ettiler. Devlet Tiyatroları’nda, dışarıdan geldiği için bizlerden daha objektif olabilen bir genel müdür var.

Ben 1995’ten beri “bankamatik memurları” cümlesini duyuyorum. O dönem bu tanımlamayı çıkaran kişi, bugün Genel Müdür’ün “Herkes çalışacak!” cümlesini her yerde haber yaptırdı. Bir yöneticinin çalışmayanlar için bu cümleyi kurmasından daha doğal ne olabilir? Çalışanların haklarını nasıl koruyacak? Örneğin siz özel sektörde üç gün çalışmayın kapıya konur musunuz konmaz mısınız?

İyi bir repertuvar hazırlıyorsunuz, iyi yönetmenlerle çalışıp risk alıyorsunuz. “Neden DT’nin yönetmenleriyle çalışılmıyor?” deniyor. İdare olarak klasiklerin yanı sıra yeni, dinamik, dünyada eş zamanlı oynanan oyunların peşindeyiz. “Hadi daha genç bir repertuvar yapalım.” diyoruz. Ama maalesef sunulan projelerin çoğu bu yaklaşımda değil. Bu konuda da “Muhalif olduğumuz için projelerimiz kabul görmüyor.” diyen sanatçılara “Üç Kızkardeşi Beklerken” oyununu hatırlatmak isterim. Devlet Tiyatroları olarak kurum içi veya dışından farklı, vizyoner ve iyi yönetmenlerle çalışıyoruz ve çalışmaya da devam edeceğiz. Bu yıllardır devam eden bir süreç yeni bir yaklaşım da değil üstelik. Bu anlamda da kimsenin ideolojik görüşüne bakmadan mesleki liyakati esas alıyoruz.

‘DT’nin KOORDİNASYON TOPLANTISINA DAVET ETTİK GELMEDİLER’

Devlet Tiyatroları’nın önüne CHP milletvekilini getirip, sayın vekilin basın toplantısına da katılmayıp kurumu küçük düşürdüler. Milletvekili, “Sükûn Işıtan Genel Müdür’ün eski sevgilisi olarak kurumu yönetiyor!” cümlesi ile konuşmasına başladı. Bu düzeyde nasıl bir diyalog kurabilirsiniz size soruyorum? Sonrasında aynı sanatçılar, “Bu kurumu politize etmenize izin vermeyeceğiz!” diyorlar. Bize tepki gösteren arkadaşları her yıl düzenlenen koordinasyon toplantısına davet ettik, hiçbiri gelmedi. Ama sosyal medyada defalarca hakaretlerde bulundular. Bu ikiyüzlülük değil mi?

‘İZİN VERMEDİLER ALGISI YAPILIYOR, BU DOĞRU DEĞİL’

- Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda görevden alma iddiaları var. Bu konu çok tartışıldı. Gerçekte neler yaşandı?

Üniversitelerde hocalık yapan sanatçılarımızın izin talepleri Rektörlükler tarafından DT’ye iletilir. Ben de yıllarca hocalık yaptım. Biz kişisel olarak talepte bulunmayız. Üniversite, Devlet Tiyatroları’nın o şehirdeki müdürlüğünden istediği sanatçılar konusunda talepte bulunur. Müdürlük görüşünü yazar Genel Müdürlük’e gönderir. Bu prosedür kurum dışında yapılan her iş için aynıdır. “Asli görevini aksatmamak koşuluyla” sanatçıya izin verilir. Biz üç yıldır idaredeyiz. Üç yıldır Hacettepe’de aynı kadro ders veriyor. İzin yazısı bize geliyor ve biz de imzalıyoruz. Ancak Rektörlük’ten bu talebin durdurulması konusunda bir istek gelirse doğal olarak bizim yapabileceğimiz bir şey yok. “DT bize izin vermedi!” şeklinde yaratılan algı doğru değil. Konunun muhatabı da karar mercii de üniversite yönetimidir.

DT sanatçıları, kadroları kurumumuzda olduğu için üniversitelerde sadece yarı zamanlı hocalık yapabilirler. Doğal olarak biz üniversitenin kadrosunda değiliz. Üniversite sanatçı hocalarla sözleşmesini her yıl yenileme ya da yenilememe kararı alabilir. Bizim bir devlet kurumu olarak başka bir devlet kurumu üzerinde tahakküm kurma hakkımız nasıl olabilir? Bu yaklaşım her iki kuruma da zarar veren bir bakış açısı. Yaratılan bir diğer algı da 12 sanatçı hocayı kurumdan attığımız yönünde. Bir örnek verecek olursak siz oynadığınız bir diziden çıkarılıyorsunuz ve sonrasında Devlet Tiyatroları bizi işten çıkardı şeklinde bir algı yaratıyorsunuz.

‘ÇALIŞALIM DEDİĞİMİZ İÇİN BU TARTIŞMALAR YAŞANIYOR’

- Peki size göre yaratılmak istenen algının hedefi nedir?

Emre Başer: Algının hedefi tamamen Tamer Karadağlı’nın Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanması. “Sanatta nasıl başarı gösterir bu anlayış” muhalefeti. Oyuncu olarak, repertuvar olarak bir sınırı aşmanız gerekiyor. Önceki genel müdürümüz döneminde mevcut imkânlar dahilinde üretim yapalım yönünde bir anlayış vardı. Tamer Bey ve Sükûn Hanım ise “Böyle olmaz!” dedi. “Biz koskoca bir kurumuz ve devletten ödenek alıyoruz. Sonuna kadar hizmet sunmamız gerekiyor.” dediler. Seyirci sayımızı 2 milyonun üzerine kolay çıkarmadık. Gece, gündüz çalışan herkesin emeğiyle. Biliyorsunuz DT’de mesai diye bir kavram yok.

- Devlet Tiyatroları’nın “Lale Devri” dönemi mi oldu?

Sükûn Işıtan: İlginç olan, çalışan arkadaşlarımızın bu açıklamaya tepki gösterip, çalışmayanların susmasıydı. 14 yıldır hiç oyun oynamayan bir sanatçımız için piyasadaki yapımcılar birçok yoldan kendilerine oyun asılmasını engellemeye çalıştı. Bu baskılara dik durduk. Aksini söyleyebilecek kimse var mı bu kurumda? Oynamayan oyuncuları oynamaya teşvik ettik. Yönetmenlere bu sanatçılarımızla çalışmaları konusunda öneride bulunduk. Oyun oynamayan sanatçılarımızın yerine diğer oyuncu arkadaşlarımız sezonda 2 hatta 3 oyun oynamak durumunda kalıyor. Genel Müdür bunu dile getirdiği için “AK TENEKE, FAŞİST” dediler kendisine.

Sükûn Işıtan Aydınlık’a konuştu ‘Bu saygın kuruma kimsenin gölge düşürmesine izin vermeyiz’ - Resim : 2

‘TİYATROYU ERİŞİLEBİLİR KILMAYI HEDEFLİYORUZ’

- Devlet Tiyatrosu’nda göreve geldiğinizden bu yana neler değişti?

Bu kurum gece gündüz çok çalışan bir kurum ve bizler bunun gölgelenmesine izin vermek istemiyoruz. “15 yıldan başlayıp 5 yıla kadar çalışmayan bir grup sanatçı da var. Bu arkadaşlarımız ya emekli olsunlar ya da ayrılsınlar ki biz de genç arkadaşlarımıza yol açalım.” dedik ve dediğimizi de yapıyoruz. Dünya çapında yönetmenlerle çalışmaya başladık. Genç bir repertuvar oluşturma hedefimizi devam ettiriyoruz ki bunun karşılığını da çok net görüyoruz. Devlet Tiyatroları’nı her zamankinden daha görünür kılmayı başardık.

3 tır tiyatro ve vagon sahne ile tiyatroyu erişilebilir kılmayı başardık. DT olarak en önemli görevimiz tiyatroyu daha önce hiç oyun izlememiş seyirci ile buluşturmak. Ama maalesef bu konuda bile “Sokakta, parkta tiyatro mu oynayacağız?” diye eleştiri aldık.

Artık farklı ve büyük düşünmeyi öğrenmemiz gerekiyor, sanatçı idareciler yetiştirmemiz gerekiyor. Bu nedenle genç bölge müdürleri seçtik. Bölge müdürlerimize de bunu söyledim. İlk defa Van Devlet Tiyatrosu’na aynı sezonda dünya çapında iki yönetmeni getirdik. Anna Karenina ve Müfettiş’i yönettiler. İlk dönemlerinde bölge müdürlerine sadece yeni, daha önce DT’de oynanmamış oyunlar bulmaları konusunda ısrarcı olduk.

Araştırmalarını, dünyayı takip etmelerini, repertuvar yapma konusunda kendilerini geliştirmelerini istiyoruz. Göreve başladığımızda teknik kadromuz olması gerekenin dörtte biriyken seyirci rekoru kırdık. Onlar bizim görünmez kahramanlarımız. Çok yoruldular, gerçekten çok yoruldular ama pes etmediler.

- Yerli oyunların sahnelenmesi meselesi hep tartışılıyor. Buradaki temel sıkıntı nitelikli yazar eksikliği mi?

DT olarak yerli oyunlarımızın sayısını artırmayı çok arzu ediyoruz ama bu konuda bir nitelik sorunu var. Yazar avcılığı yapıyoruz gerçekten. Genç yazarlarımız daha çok avangard oyunlar yazıyorlar ancak biçim-özü yok etmiş oluyor çoğunlukla. Hemen her sene yazarlık yarışması açıyoruz. Örneğin bu yıl birinciliğe layık görülen bir oyun bulamadık. Sadece destek olmak için de Edebi Kurul tarafından yetersiz bulunan oyunları oynatmamız mümkün değil elbette. Yerli oyunlar için çağdaş Türk yazarlarının oyunlarından Romandan Sahneye projesi çerçevesinde 60 çağdaş Türk yazarının romanını tiyatroya uyarladık ve çok güzel dönüşler aldık.

- Devlet Tiyatroları önümüzdeki dönemde neler yapacak?

Başta da söylediğimiz gibi DT sadece tiyatro yapmaya devam edecek. 9 tane tiyatro festivalimizi halkla buluşturmayı sürdüreceğiz. Vagon sahneyi Balkan Treni olarak Avrupa’ya taşımayı hedefliyoruz. Ayşe Kulin’in Sevdalinka oyunuyla vagon sahneyi gerçekleştireceğiz.

Türk tarihini anlatan çok büyük bir müzikal çalışmamız var. Özel olarak yazılan bir metin. Hayalimiz bu proje oyunu Broadway’de sahnelemek. DT Genç Sahne yapılanması içerisindeyiz. Hem genç rejisörlerimize bir alan yaratmak hem de gençlere ve hayatı genç yaşayan seyircilerimize farklı oyunlarla ulaşmayı amaçladık. İlgi görmesinden dolayı çok mutluyuz.

- Çok teşekkür ederim.

Tiyatro