19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye Doğu Akdeniz’deki aramaları sürdürmeli!

Doğu Akdeniz’den üretilecek doğalgazla ilgili izlenmesi gereken strateji ve politikalarla ilişkili bir önerimiz var. Acilen Doğu Akdeniz’den üretilecek gazın Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına sunulması için, 'Kıbrıs Türk Gazı Boru Hattı' ve ‘Türk Doğalgaz Hub’ı Ulusal Projesi’ oluşturulmalıdır

Türkiye Doğu Akdeniz’deki aramaları sürdürmeli!
A+ A-
PROF. DR. MUSTAFA ÖZCAN ÜLTANIR

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) illegal Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) alanında; Amerikan, İtalyan, Fransız, İsrail, Güney Kore ve Katar şirketlerine ruhsatlar vermiş, bu şirketler de her nedense hep Türkiye’nin olası MEB alanı ile ya da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin parselleriyle çakışan ihtilaflı alanlara sondaj gemilerini sokmak istemişler, Türk donanma unsurları tarafından çalışmaları engellenmiştir. Türkiye 2010’dan sonra kapsamlı ve üç boyutlu sismik aramalarla bölgeyi taramış, ardından Yavuz ve Fatih sondaj gemileri tarafından derin su sondajları yapılmıştır. Türk sismik arama ve sondaj gemilerinin çalışmaları, Yunanistan ve destekçileri tarafından engellenmesin diye donanma unsurlarının korumasında gerçekleştirilmiştir. Ancak, yöredeki tüm aramalar gerginlik ortamında, deniz kuvvetlerinin teyakkuzu altında sürdürülebilmiştir. ABD ve AB tehditleri Fransız ve ABD gemilerinin bayrak göstermeleri görülmüştür. 2020’nin ikinci yarısında aramalar durduruluncaya dek Türkiye yedi derin su sondajı yapmıştı.

Yavuz sondaj gemisince Kıbrıs çevresinde Güzelyurt-1, Karpaz-1, Lefkoşa-1 ve Selçuklu-1 olmak üzere dört derin su sondajı yapılmıştır. Fatih sondaj gemisinin yaptığı üç derin su sondajı olup, bunlardan Finike-1 ve Magosa-1 Kıbrıs çevresinde Alanya-1 ise Yunanistan’ın elinde bulunan Antalya’nın dibindeki Meis Adası yakınındadır. Resmî açıklama yapılmamış olmakla birlikte, Türkiye Güneydoğu Akdeniz’de hidrokarbon kapanlarına ulaşmış bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadeniz’deki gaz bulgusundan sonra, “Karadeniz’dekine benzer güzel bir haberi de Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimizden alacağız.” diyerek olumlu işareti vermişti. Geçen yıl 20 Temmuz’da Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 47’nci yıldönümünde, KKTC’yi ziyaret eden Erdoğan’ın bu konuda açıklama yapması beklenirken, Yunanistan müzakereleri nedeniyle erteleniyordu. Ancak, Kıbrıs çevresinde inanılmaz hidrokarbon rezervi saptandığı hem doğalgaz hem de petrol bulunduğu iddiaları var.

Geçen ay 5 Nisan’da Yavuz sondaj gemisini Karadeniz’e uğurlama töreninde konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Çok yakın zamanda Doğu Akdeniz’de doğalgazla ilgili önemli gelişmeler yaşanacak.” müjdesini yeniden tekrarladı, ama bu müjdenin açıklanmasının, Karadeniz gazının 2023’de karaya ulaştırılmasından sonraya ya da 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimleri öncesine kalması da olası. Yunanistan ve AB kaynakları Türkiye’nin olumlu sonuca ulaştığını ve Türkiye’yi durduramayacaklarını bildiklerinden yeni politikalar üretme çabasındalar. Miçotakis’in İstanbul ziyaretinde Güneydoğu Akdeniz’de istikrardan söz etmesi, hidrokarbon aramalarında AB’nin geliştirdiği işbirliği stratejisinin ipucu. Ancak, AB’nin ve buna bağlı Yunanistan’ın sözde işbirliği bize ait kaynaklara el atma ve sömürme amaçlı taktiklerle dolu olacağından, Türkiye’nin çıkarına sonuç getirmez. Türkiye Doğu Akdeniz’de ve Adalar Denizi’nde işbirliği yutturmacasıyla kendi haklarından taviz vermemeli.

Türkiye Güneydoğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarının sonucunu açıklamalı, arama kuyularının geliştirilmesine ve üretime hazırlanması çalışmalarına girişmeli. Türkiye görüşmelerde gerginlik olmasın diye aramaları durdurmuş olmasına karşın, Yunan tahrikleri görüşmelere aldırış etmeksizin süregelmiştir. Geçen ay 11-21 Nisan arasında geniş kapsamlı ve tüm Türk silahlı kuvvetlerinin katılımıyla gerçekleştirilen Mavi Vatan tatbikatının başında, 12 Nisan’da Yunan savaş gemisi Nikiforos, Yunan işgali altındaki Eşek Adası ve Aydın Hurşit Adası’na liman ziyareti yaparak, Türkiye’yi kışkırtıcı davranış sergiliyordu. Tatbikattan sonra da “Türkler ada işgali tatbikatı yaptılar” diye yaygara koparıyordu. Yunanistan’ın ev sahipliği yaptığı 9 Mayıs 2022 tarihli NATO “Tiger Meet” hava tatbikatının icrasına yönelik belgede, Türkiye’yi hedef alan konulara yer verildiğinden, Türkiye tatbikata katılmaktan vazgeçti. Bunları yapan Yunanistan’a anlayışlı davranmanın gereği yok, Türkiye kaldığı yerden aramalarını sürdürmeli.

Türkiye Doğu Akdeniz’deki aramaları sürdürmeli! - Resim : 1
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs çevresinde bulduğu ve bulacağı gazlar,
Güneydoğu Akdeniz’den Avrupa’ya Türkiye üzerinden gaz göndermek isteyecek ülkelerin gazları,
Kıbrıs Türk Gazı Boru Hattı kanalıyla taşınmalı ve Türk Doğalgaz Hubı üzerinden pazarlanmalıdır.

İSRAİL GAZ BORU HATTI GÜNEYDOĞU AKDENİZ GAZI İÇİN ÇIKIŞ OLMAMALI!

İsrail gaz boru hattına ilişkin henüz yapılan ve açıklanan fizibilite çalışması yok. İsrail’in MEB sahasından başlayıp İskenderun’da Anadolu’ya çıkacak bu hat, Akdeniz’in doğu kıyısına koşut olarak İsrail’den sonra Lübnan ve Suriye MEB alanlarını katedecektir. GKRY’nin gaz bulduğu Afrodit bölgesi; İsrail’in Leviathan sahasının devamı olup, İsrail MEB ilânını Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile değil de Türkiye ile uzlaşarak yapmış olsaydı, kendi MEB sahası içinde kalırdı. Afrodit gazının İsrail boru hattına yönelmesi konumu gereği doğal bir çözüm olarak gösterilecektir. İsrail gaz sahalarının güneyinde Gazze gaz sahası bulunuyor. Gazze, Filistin’in güneybatısındaki Gazze Şeridi’nin en büyük kenti ve aslında Filistin’e ait, ama İsrail işgalinde. Gazze gazı da İsrail boru hattına eklenecektir. Güneyde Mısır’a ait gaz sahaları olsa da bunlar şimdilik kapsam dışı. GKRY’nin diğer parsellerde bulacağı gazlar olursa, onların da İsrail hattına yöneltileceği kesin.

Kıbrıs, İsrail ve Lübnan offshore üçgen alanında 1,7 milyar varil petrol ve 3,5 trilyon metreküp doğalgaz olduğu tahmin olunuyor. İsrail Tamar alanında 280 milyar metreküp, Leviathan alanında 620 milyar metreküp, GKRY Afrodit parselinde 140 milyar metreküp, Mısır Zohr alanında 850 milyar metreküp doğal gaz rezervi olmak üzere toplam 1 trilyon 890 milyar metreküp ispatlanmış doğalgaz rezervi keşfettiler ki bu da offshore üçgen alanı için tahmini rezervin %54’ü demektir. Ancak, tahmin edilenden daha fazla rezervin olması beklenebilir. Doğu Akdeniz’in tamamı için Ortadoğu toplamı 75,8 değerini aşan 83 trilyon metreküp doğalgaz rezervi olabileceği öne sürülmekte. Aramalarla ispatlanmış gaz rezervinin artacağı kuşkusuz. Dolayısıyla Güneydoğu Akdeniz’de İsrail, Kıbrıs ve Lübnan offshore alanında bulunan gaz, “Doğalgaz Hubı” oluşturmaya yeterli ve AB’nin iştahını kabartan bir potansiyeldir. Buradan üretilecek gazın Avrupa’ya pazarlanması ise büyük bir kazanç kapısıdır.

İsrail bu projenin gerçekleşmesiyle Türkiye üzerinden Avrupa’ya gaz sevk edeceği boru hattına sahip olmakla kalmayacak, Güneydoğu Akdeniz doğalgazı için ayrıca “Fiziksel Gaz Hubı” yani merkez haline gelecektir. Böyle bir durumda Mısır gazının da Avrupa çıkışı İsrail Hubı üzerinden olacaktır. Doğalgaz hubları sadece fiziksel gaz arzı değil, doğalgaz ticaretinde alıcı ve satıcıların rekabet fiyatlarıyla uluslararası ticaret hukukuna uygun ve güvenilir ortamda gaz ticareti yaptıkları, enerji borsası karakterinde platformlardır. Türkiye İsrail’e gaz boru hattı için izin verecek olursa, gümüş tepsi içinde “Güneydoğu Akdeniz’in Doğalgaz Hubı” olması olanağını sunmuş olur. İsrail böyle bir fırsatı kaçırmak istemeyecek ve değerlendirmek için ısrarcı olacaktır. Nitekim, geçmişte kendisi yeterli gaz bulmamışken bile, Rusya’dan Türkiye’ye gelen Mavi Akım Hattı’ndan gaz alıp pazarlayarak hub olma projesi yapmıştı, ama başaramadı. Şimdi de Türkiye’nin çıkarı için başaramaması gerek, bir hub olacaksa o “Türk Hubı” olmalı.

Türkiye Doğu Akdeniz’deki aramaları sürdürmeli! - Resim : 2
İsrail Boru Hattı’nın konumlanacağı offshore alandaki MEB’ler ve saptanan
doğalgaz kapanlarının bulunduğu yerler. Bu kesimdeki gaz potansiyeli
fiziksel hub oluşturmaya yeterli.

GAZ AVRUPA'YA TÜRK HUB’I ÜZERİNDEN ARZ EDİLMELİ!

Mavi Vatan’da taviz vermeyecek Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de büyüklüğü, deniz tabanı kaynakları ve deniz doğasıyla görkemli, devasa kıta sahanlığı var. Kıta sahanlığıyla örtüşecek MEB alanını istediğinde ilân edebilir. Ocak ayında ABD’nin İsrail, GKRY ve Yunanistan ortaklı 1900 kilometrelik offshore East Med (Doğu Akdeniz) Boru Hattı’ndan desteğini çekerken açıklanan gerekçesi üç kalemde toplanmıştı. İlk iki kalemde, 1) Çevre koruma, enerji geçişi, yenilenebilir kaynaklara dönüş, 2) Ekonomik ve ticari canlanma olmaması, üzerinde durulmuştu. Bu iki kalemle projenin hesaplanandan daha çok yatırım gerektirmesi, offshore hattın zorlukları ve çevreye olumsuz etkileri sıralanmıştı. Ancak üçüncü neden, Türkiye açısından önemli gerekçeydi, 3) “Bölgede gerilim oluşturması” deniliyordu. Türkiye’nin kıta sahanlığı üzerinden geçmek zorundaydı ve Türkiye izin vermeden inşa edilemezdi. ABD gerekçesiyle, Türkiye’nin kıta sahanlığını (olası MEB alanını) tanımış oluyordu.

2020’de altı ülke; İsrail, Mısır, GKRY, Yunanistan başta olmak üzere, yanlarına Ürdün’ü ve Filistin Ulusal Yönetimini de alarak, Türkiye’nin dışlandığı “Doğu Akdeniz Gaz Forumu (EMGF)” oluşturdular. Fransa’nın Forum’da yer almak, ABD ve AB’nin de gözlemci olarak katılmak istediği açıklandı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı tepkisini açıklarken, “Doğu Akdeniz’de, içinde Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin olmayacağı hiçbir girişim başarılı olamayacaktır.” vurgusunu yapmıştı. Bu konuda sorunları bilen İspanyol Prof. Tanchum, Foreign Policy dergisine yazdığı, BBC gibi yayın organlarında da yer verilen yazısında “Türkiye’nin Yunanistan’ın deniz yetki alanı iddialarını dayandırdığı Sevilla Haritası’na karşı çıkmakta haklı olduğunu.” vurgulamış, “Türkiye’nin daha geniş MEB’e sahip olması gerektiğini” savunmuştu. Şimdi görülüyor ki ABD Yunanistan’ın Sevilla Haritası’nı reddederek Türk kıta sahanlığının 26 derece doğu boylamıyla Girit’e dayanan kıta sahanlığı sınırlarını kabul ediyor.

Türkiye’nin devasa deniz yetki alanında önemli hidrokarbon rezervinin olduğu ve keşif beklediği kuşkusuz. Şimdiye kadar yapılmış altı derin sondajla kapsanan alan, devasa büyüklüğün dörtte biri bile değil. Bu altı sondajda önemli bulgulara rastlanmış olsa da aramaların artırılmasıyla bulguların artacağı kuşkusuz. Yapılması gereken çok sondaj varken, 2020’de bulunan ve açıklanmayan sonuçlarla yetinip aramaların bugüne kadar durdurulmuş olması, Türkiye açısından bir kayıptır. Doğu Akdeniz’de Fiziksel Gaz Hub’ı olabilecek ülkeler sayılırken Mısır, Türkiye ve Kıbrıs telaffuz edilen ilk yerler olmuştu ve İsrail bunların arasında yoktu. Tüketim merkezi Avrupa’ya yakınlığı nedeniyle Fiziksel Hub olmak için Türkiye diğer alternatiflerden çok daha avantajlı. Ancak, bu avantajını kullanabilmesi Doğu Akdeniz’deki gaz keşiflerini, ispatlanmış gaz rezervini ve kullanılabilir gaz üretim potansiyelini artırması gerekiyor. Geliştireceği kuyulardan yapacağı üretimi olabildiğince kısa zamanlarda başarması da önemli.

BİR ÖNERİ

Önerimiz Doğu Akdeniz’den üretilecek doğalgazla ilgili izlenmesi gereken strateji ve politikalarla ilişkili. İvedilikle Güneydoğu Akdeniz gazı olmak üzere, Doğu Akdeniz’den üretilecek gazın Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına sunulması için, “Kıbrıs Türk Gazı Boru Hattı” ve “Türk Doğalgaz Hub’ı Ulusal Projesi” oluşturulmalı, ödünsüz gerçekleştirilmelidir. Coğrafik konumuyla bu projenin Doğu Akdeniz’deki üssü Kıbrıs Adası ve başlangıç terminali Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Gaz Hubı’nı işletecek ülke Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. Projeyi yapabilmek ve işlerlik kazandırabilmek için engelleyici veya zayıflatıcı girişimlere karşı hassas olunmalı, rakip boru hattı oluşturacak başta İsrail gazı olmak üzere diğer Doğu Akdeniz ülkelerine ait gazların kendi boru hatlarıyla Türk kıta sahanlığı ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçişişine izin verilmemelidir. Türkiye’nin Mavi Vatanı’nı sahiplenmesi açısından da Türk Gazı Boru Hattı ve Hub’ı çok önemli bir proje olacaktır.

Türkiye’nin başta Kıbrıs çevresi olmak üzere ilk etapta Güneydoğu Akdeniz’den üreteceği gaz, yüksek kapasiteli inşa edilmesi gereken, yüksek doluluk oranı (throughput) sağlanacak bir boru hattıyla taşınabilir. Değişik lokasyonlardan yapılacak üretimler gaz toplama arterlerinden ana boru hattına ulaştırılacaktır. Türkiye Doğu Akdeniz gazı için hub ülke olacağından serbest gaz piyasasına, gaz konusunda liberal ve güvenli bir ticaret hukukuna da sahip olmak zorundadır. Türkiye şimdiye dek, Rusya’dan, Azerbaycan’dan, İran’dan kendi gereksinimleri için gaz almış, Azerbaycan ve Rusya’ya transit boru hatlarıyla gaz taşıma izni vermiş, ama gaz ticaretinde hub olma olanağı yakalayamamıştır. Buna ancak Doğu Akdeniz gazıyla ulaşabilir. Irak gazı da Türk Hubı’na bağlanmalıdır. Türkiye hub ülke olurken, Yavru Vatan Kıbrıs gaz terminaliyle, taşeron ülke statüsüyle yanında yer alacaktır. Bu proje, Kıbrıs terminaline gaz aktaracak ülkelerin, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımalarını da zorunlu kılacaktır.

-BİTTİ-

Doğu Akdeniz Doğalgaz GKRY Kıbrıs Türk Gazı Boru Hattı Türk Doğalgaz Hub