‘Uğruna türkü yakılan toplumda kadın cinayetine geçit yoktur’
Batı emperyalizmi, lugatında olmayan aşkı bizim topraklarımızdan da atmaya, cinsiyetsizliği örgütlü hale getirmeye çalışıyor. Çabaları boşuna. Dünyanın en derin aşk coğrafyasında yaşamanın anlamını kavramamız için çok uzağa gitmeye gerek yok…


Devrim Aşkın Karasoy, yaşamı türkülerle yoğrulmuş vatan ve millet sevdalısı bir basın emekçisi. Uzun süredir Ulusal Kanal'da "Yurdumuzun Türküleri" programıyla evlerimize konuk oluyor. Kadın ve türküler bağlamında bir söyleşi düşünüldüğünde akla gelen ilk isim, sevgili Devrim Aşkın Karasoy'dur, dedik. Aydınlatıcı yanıtları, bunu kanıtlıyor.
‘ARAYA PİYASA GİRDİ’
- Müziğin hayatımıza nasıl girdiğiyle başlamak istiyorum. Dillerimize pelesenk olan ezgilerin, sözlerin kısacası iyi şarkıların ölçütleri nelerdir?
Müzik bilimcilerimiz iyi şarkılarla ilgili ölçütleri tüm yönleri ile yerli yerine koymuştur. Onların alanına girmek, haddimizi aşmak istemeyiz.
Toplumsal ve kültürel bağlamda fikir belirtmek gerekirse; insan ilişkileri henüz pazara çıkmamışken, hayatın kendisi, derinliği, doğanın sesi, aşkın yüceliği türkülere işledi. Orta Asya’dan günümüze, içselleştirilen tüm olgular doğal olarak müziğimizde mayalandı. Türküler hayatı, hayat türküleri mayaladı. Gülün kokusu, gül bahçesinin konusu değildir. Kendisidir. Halkın türküleri de halkın kendisidir. Halkın kendi tadı, kendi kokusu, duyguları ezgileri ile bütündür. Ve ölümsüzdür. Nerede, ne zaman, kim tarafından söylenirse söylensin, yeni duyguların, yeni öykülerin esini oldu. Öte yandan, neo liberal akımların bu kadar yayılmadığı dönemlerin şarkı yaratımlarına baktığımızda da bu derinliği sürdürme kaygısını buluruz. O şarkılar da Türk Hafif Müziği olarak insanların beğenisine sunuldu. Bu çerçevede, halkı öz varlığına, kültürüne, erdemlerine, toplumuna yabancılaştırmayan her şarkı, dinlemeye değerdir.
Küreselleşme sürecinde Türk Hafif Müziği kavramı, Türkçe Pop’a dönüştürüldü. Müzikal faaliyetler müzik piyasası, müzik endüstrisi gibi çatıların altında programlandı. Top 10 listelerin toplumun zevki diye yansıtıldığı şablonlar üretildi. Müzik yozlaştırıldı, diğer bir deyişle, varoluş amacından, değer ölçütlerinden koparılarak soysuzlaştırıldı. Fast food adıyla dilimize giren ayaküstü beslenmeyle koşut, ayaküstü tüketilen ürünlerden ibaret bir müzik pazarının müşterisi (tüketicisi) durumuna getirildi dinleyici.
Hızlıca piyasaya çıkarılan starların hızlıca ‘patlattığı’ ürünler bir sonraki yıl dinlenmemek üzere rafa kaldırıldı. Beğenilen, saygı duyulan şarkıcıların yerini, tıpkı Amerika’daki gibi ilahlaştırılan, konserlerinde baygınlıklar geçirilen starlar aldı. Vasıfsız içeriklerden bir üretim bandı oluşturan, kitle tüketimi üzerine kurulu küresel sermaye sistemi bunu istiyordu.
Müzik, yaratılan o sermaye gücünün yanında var oluş amacından koparıldı, bu ticaretin zorbalığı altına girdi. Sanatsal kaygının önüne ticaretin geçmesi yozlaşmanın başladığı noktadır. Medya da işte bu çürümenin itici gücüdür. Müziği üretenlerle dinleyenler arasına ‘piyasa’ girmiştir artık.
AMERİKA’NIN İMAJI
- Müziğin tasarım sürecinde güncel hayatın ve toplumun etkisi nasıl açıklanabilir?
Müziğe sosyo-politik çerçeve içinde bakmazsak, bugün küreselcilerin onu nasıl bir araca dönüştürdüğünü göremeyiz. Müziğin insan üzerindeki fizyolojik, psikolojik, bilişsel ve davranışsal etkileri tartışılmaz. Batı, ulusları işgal ve dönüştürme projelerinin kültür ayağında bu etkiyi çok iyi hesaplamıştır. Kültür alanındaki her hareket, her akım dikkatle izlenmeli.
Suriye örneği bizi çok etkilemişti. Suriye’de iç savaş başlamadan kısa bir süre önce, 2011 yılında, Chen Lo ve The Liberation Family adlı bir rap grubu ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Şam’a gönderildi. Dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'a ABD diplomasisinin son zamanlarda Hiphop’u benimsemesi hakkında sorular soruldu. Clinton, Rap için, ‘ABD’nin imajını yeniden inşa etmesine yardımcı olacak. Rap Amerika’dır.’ dedi. Clinton şöyle devam etti: ‘Chen Lo ve Liberation Family'nin Suriye’de bulunması Suriye politikasında bir değişikliğe işaret etmez. Ama bizim elimizdeki her aracı kullanmamız gerekiyor.’ Devamında gelen ‘Hiphop bir satranç taşı olabilir mi?’ sorusuna ise Clinton gülerek 'Kesinlikle!' diye cevap verdi.
ABD Dışişleri Bakanının bu yanıtları Hiphop’un 90’lı yıllardan itibaren Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde yükselen etkisini açıklıyordur sanırım. Rap, Amerikalı siyahi gençlerin yarattığı bir sokak eğlencesi olmaktan çıkarak, kendine göre bir giyim, davranış şekli ve dil yarattı. Gençlerin beyinlerine anlamsız sesler eşliğinde, uyuşturucu, şiddet, cinsiyetsizlik, köksüzlük vb. küreselcilerin ihtiyacına uygun sloganlar, mesajlar kodlandı.
‘CISTAK AMERİKA’DIR’
- 2024 yılında rap müziğe karşı yoğun bir ilgi ve talebin oluştuğunu görüyoruz. 2024 yılında en çok dinlenen şarkının ‘Cıstak’ adlı bir parça olduğunu fark ettik. Sözlerine göz attığımızda da ağzımıza almaya dahi itina ettiğimiz kadını yatak yatak gezdiren cümlelerle karşılaşıyoruz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tıpkı Hillary Clinton’un tarif ettiği gibi: Cıstak, Amerika’dır. Çarpıcı bir çürüme örneği, kadına şiddetin, daha önemlisi kültür terörünün bir parçası. 2016 yılında yapılan bir araştırmada, 15-25 yaş arası gençler arasında rap müzik dinleme ile problemli alkol tüketimi, yasa dışı uyuşturucu tüketimi ve saldırganlık arasında güçlü ve pozitif bir ilişki tespit edilmiş.
Okullarda, kültürel eğitimde büyük gedikler açıldı. Medya üzerinden de ailelilerimiz bu teröre maruz kalıyor. Devlet ve toplum buna sessiz kalmamalı. Yetkililer Cumhuriyet değerlerine karşı küçük hesaplarını bırakmalı. Bu kuşatmayı ancak Cumhuriyet değerlerimize ve öz kültürümüze tutunarak aşarız. Okulda, evde, sokakta Cumhuriyet Kültürü’nün yeniden inşası için seferberlik başlamalı.
AŞK COĞRAFYASI
- Yine başka bir rap müzikte ‘Sevmeyi biz beceremedik’ ifadeleri kullanılıyor. Buna karşılık sevgiyi bize saf bir dille anlatan eserler tavsiye edebilir misiniz?
Bu akım, Batı sisteminin satranç taşlarında biri olarak görevini yerine getiriyor. Beceremedik- başaramadık ifadelerinin karşılığı ise aile ilişkilerinde, arkadaşlıkta, aşkta, üretimde yabancılaşmadır. Yunus Emre’nin tek bir dörtlüğü, kılıç gibi kesiyor bu soysuz döngüyü.
Çünkü yandı aşk odu kül olmaktır muradım/ Düşüp ayakaltına yol olmaktır muradım
İşbu kesretten geçip vahdet iline uçup/ La-mekâna yol açıp çöl olmaktır muradım
Sa'y ile duruşunca yar ile görüşünce/ Ummane erişince göl olmaktır muradım
Bakmam nefsin alına aldanmam akvaline/ Gülzar-ı aşk dalına gül olmaktır muradım
Aşk yolunda gitmek, kâmil insan olma erdeminin talibi olmaktır… Yine Yunus Emre’nin deyişiyle:
Âşık olan gönül aşktan usanmaz/ Ahiret korkusun bir pula saymaz/ Aşk pazarıdır bu canlar satılır
Piyasa tezgâhlarını yıkıp, Yunus’un can verilip aşk alınan aşk pazarına geri dönme zamanı şimdi.
Aşk; var olmanın, bilginin ve güzele ulaşmanın ilkesidir. Kendi toprağına, o toprağın yarattığı değerlere yabancılaşanlar kurak ruhlarını çürüyen emperyalist sistemin çukurunda yeşertmeye çalışması boşuna. Batı emperyalizmi, lugatında olmayan aşkı bizim topraklarımızdan da atmaya, cinsiyetsizliği örgütlü hale getirmeye çalışıyor. Çabaları boşuna.
Dünyanın en derin aşk coğrafyasında yaşamanın anlamını kavramamız için çok uzağa gitmeye gerek yok… O aşk erenleri hâlâ bu topraklarda, capcanlı dolaşıyor. Bizlere el veriyor.
Türküler bugün de evrenin hareket kaynağı, canından alıp eksiltmeden çoğaltan, dirilten aşkı anlatıyor.
TÜRKÜLERDEKİ KADIN
- Türk toplumunun kültür mirasını barındıran türkülerimizde kadınlarımız nasıl tarif ediliyor? Nelere benzetiliyor birkaç örnek verebilir misiniz?
Türkü yakıcılar ya da ozanlar, kendilerinin özelinde olan herhangi bir sevgili değil, bütün insanlığın ortak değeri olması gereken özellikleriyle donanmış olan kadını anlatmışlardır. Yöre türkülerinde genellikle doğa tasvirleriyle bağlar ve sevgilinin güzelliği de doğa güzelliğinin bir parçasıymış gibi betimlenir. Turna, keklik, ceylan, selvi, gül, menekşe... Doğa ve kadın türkülerde iç içe geçer. Lirik türkülerin esası aşk ve güzellik temlerine dayalıdır. Kadın etkinliklerinin doğası, niteliği ve toplumsal önemi zannedildiğinden daha çeşitli ve ilgi çekicidir türkülerde. Kadın, anne, bacı, yar olarak, ama en önemlisi düzenin temel unsuru olarak en temiz, en saygın makamdadır. Çok kez söylediğimiz gibi, kadının türkü okuduğu, uğruna türkü yakılan toplumda kadın cinayetine, kadının metalaştırılmasına, toplumsal çürümeye, yabancılaşmaya geçit yoktur. O toplumda RAP ve temsil ettiği çürük sistem tutmaz.