29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yaşar Kemal kimler adına sövdü?

Yaşar Kemal kimler adına sövdü?
Kuntay Gücüm / Teori Dergisi Yayın Yönetmeni

“Tarihsel konumları yüzünden, modern burjuva toplumuna karşı kitapçıklar yazmak, Fransız ve İngiliz aristokrasisinin mesleği haline geldi… Sempati uyandırmak için, aristokrasi, görünüşte kendi çıkarlarını unutmak ve burjuvaziye karşı yalnızca sömürülen işçi sınıfının çıkarına olan iddianameler hazırlamak zorunda kaldı. Böylece aristokrasi, öcünü, yeni efendisine hicivler düzerek ve kulağına da yaklaşmakta olan felâket konusunda uğursuz kehanetler fısıldayarak aldı. Feodal sosyalizm ortaya işte böyle çıktı…”

Bu paragraf Komünist Manifestonun Feodal Sosyalizm arabaşlığı altında yer alır ve Türkiye için de geçerlidir. Fakat Türkiye’de feodal sınıfların “modern burjuva toplumuna karşı kitapçık yazmasından” daha sık rastlanan, Solun bir kesimi tarafından onların sosyalizm safına yerleştirilmesidir. Şeyh Sait veya Seyid Rıza ulusallık ve devrimcilik iddiasında olduğu için değil, sonradan bu rol onlara yüklendiği için, biraz da kalemin gücüyle, sözde Solun kahramanları arasına girdiler.

Onlar demokratik devrime karşı gericilik bayrağıyla ayaklandıkları halde, 21. yüzyılda sahte Solun kahramanlarına dönüşmelerine zemini hazırlayan, Soldaki teorik çöküntü ve teorik cahilleşmedir (az okuma değil!). Eğer böyle olmasaydı, Yaşar Kemal’in feodal ağlara ve onların yanaşmalarına yazdığı şu ağıt cümleleri, feodal sınıfları temsil eden Derviş Beyle birlikte Solun da ağzına dolanamazdı: “O iyi insanlar, o dünya güzeli atlara ... O yiğitler, o her birisi kaplan örneği şahinler, o ceren gibi atlara bindiler de başlarını aldılar gittiler. Bir daha, bir daha hiç gelmeyecekler.”

KİM İYİ, GÜZEL NE!

Hüseyin Haydar, Yaşar Kemal “yapıtlarında iyiyi, güzeli, doğruyu haklıyı övdü” diyor. “İyiye ve güzele” övgüsü en fazla üst paragraftaki ağıtla hatırlanır. Akçasazın Ağalarında giden iyiler, feodal toplumun aşiret reisleri, toprak ağları ve onların fedaileri, yanaşmaları. Atlar da o kadar güzeldir ki, Yaşar Kemal romanlarında bütün iyi insanlar ata biner, kötü adamların ise hep arabası vardır. Yaşar Kemal külliyatında at isyanın, özellikle de makinelere karşı isyanın simgesidir. Araba ise Cumhuriyetin işkence aleti olur.

Gidenlerin bir daha gelmeyecekleri de doğru. Geri gelmemek üzere sahneyi terk edenlerin sözde Sola iltihakında Yaşar Kemal emsalsiz role sahiptir. Onun da katkılarıyla sözde Sol, derebeylerini ve feodal sadakati çok sevdi ve onlara yapılan güzellemelerle kapitalizm eleştirisi arasındaki duvarları yıkmakta zorlanmadı.

“Aristokrasinin modern burjuva toplumu eleştirmek için yazdığı kitapçıklardan” alınmış gibi duran Yılanı Öldürseler adlı romanın şu son paragrafı, sözde Solda feodal değerlerin yüceltildiğinin farkına bile varmadan kapitalizm eleştirisi olarak okunabilmiştir: “Çukurova insanları gittikçe zalim, kötü, sevgisiz oluyorlarmış. Dost diyecek hiç kimse kalmamış, herkes herkesin gözünü oyuyormuş, beş kuruşa insan babasını öldürürmüş.”

Kapitalizme geçiş döneminin tasvir edildiği romandaki bu cümleler, aslında “bizler merhametli, iyi ve sevgi doluyduk” diyen kapitalizm öncesindeki egemen sınıfların sesidir.

Demokratik Devrim çağında feodal egemen sınıflarla duygusal bağlar kuranlar, pastoral yaşamla da aynı bağı kurabildiler; oysa göçebelik, modernleşme öncesinde feodal yerleşik toplumun gerici karşı tezini oluşturuyordu. Demokratik Devrim, toprak beylerinin ve onların topraklarını çiğneyen göçerlerin hatıralarını barıştırma gücüne sahip!

Yörük lideri Battal Ağa, çadırda, artık Cumhuriyetin Ankara’sı ile savaşan İnce Memed’e şunları söyler: “Sen insanoğlunun içindeki kurtsun, ne olursan ol, nereye gidersen git. İşte insanoğlunun içindeki bu kurt yiterse, insanlık da işte o zaman insanlıktan çıkar.”

Fakat Yaşar Kemal sadece İnce Memed’i büyücülerle birlikte konar göçer obalarla da ittifaka sokmakla yetinmemiştir. O, topluluklar için birkaç bin yıl gecikmeli tarım yani medeniyet devrimi anlamına gelen iskanı trajedi olarak anlatan Binboğalar Efsanesini yazdı. Yaşar Kemal’in obalıları için, 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece Hızır ile İlyas dünyanın bir yerinde buluşmaya devam ediyor.

DEVRİLENLERİN TRAJEDİSİ

Devrim, devrilenler için her zaman trajedidir. Şehir Tiyatrolarının da repertuvarında yer alan, Fransız yeraltı tiyatrosunun başeserlerinden Şahane Züğürtleri izleyenlerden kaçı, Rus aristokrasisi için hüzünlenmeden salonu terk edebildi! Bu da kalemin gücüdür.

Bizim şahane züğürtlerimiz, Derviş Beyler, Mustafa Beyler, Karakız Hatunlar, Battal ağalar, göçebilmek için son olanaklarını da kaybeden obalar için kederlenebilmek sözde Sol için dönüm noktası.

Demokratik Devrimin merkezi Ankara’nın kulağına “uğursuz kehanetler” fısıldayan en estetik cümleler Yaşar Kemal tarafından yazıldı. İnce Memed özellikle üç ve dördüncü ciltlerde artık Cumhuriyetin Ankara’sı ile savaşır. İnce Memed’in Ankara’daki düşmanı, “Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Anadolu’nun doğusunda, batısında, güneyinde, bütün yurdun üstünde kara bir fırtına gibi esmiş, bir yangın yeli gibi bu başkaldırıcı hain köylünün üstünden geçmiş, büyük atası Kuyucu Murat Paşa Hazretlerine, nur içinde yatsın, rahmet okutmuştu.” Aynı düşman başka yerlerde, örneğin Kimsecik üçlemesinde de karşımıza çıkar.

Yaşar Kemal romanlarının Seyit Rızalar için Solcu gözyaşlarının dökülmesinde hiç de az katkısı olmadı. İçinde Teneke gibi aykırı örnekleri de barındıran yazım açısından usta işi bu külliyat, kimlikçi-liberal ütopya olan Bir Ada Hikayesiyle tamamlanmıştır. Yaşar Kemal için ütopya, distopyadan kaçışla ortaya çıkar, o distopya da Millî Mücadeledir.Yaşar Kemal kimler adına sövdü? - Resim: 1

Son Dakika Haberleri Yaşar Kemal modernizm milli mücadele çağdaşlaşma