09 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yugoslavya'yı referandum parçaladı

Uyarıyorum...

Yugoslavya'yı referandum parçaladı
A+ A-

Teoman Alili/Makedonya

Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde iç savaşları doğuran referandumlar artık tarihin karanlık sayfalarında çünkü batı destekli referandumlar 300 bin insanın ölmesine neden olan bir iç savaşa neden olmuş, ırkçı milliyetçiliği güçlendirmişti. Referandum sürecini başlatan ve göz yuman sistem ise başkanlık sistemi olmuştu. Başkanlık sistemi ne kadar iyi niyetli olursa olsun "kötü niyetlerin" veya yetersiz siyasilerin eline geçerse felakete yol açıyor. Buna en güzel örneği iki açıdan hatırlatacağım.

MİLOŞEVİÇ'İN BÜYÜK YANLIŞI

Bosna halkı 1990′lı yıllarda tarihin kaydettiği en büyük zulümlerden birini yaşamıştı. Bosna’nın ayrılma sürecinde halkın Müslüman olma özelliğini çok iyi bilen Amerikan yönetimi bu bölgeye yönelik özel çalışmalar yürüttü. Ali İzzetbegoviç, Avrupa’nın ortasında kendi verdiği isimle “Batı İslam Cumhuriyeti”ni ilan etti. Bu Sırp milliyetçilerin ekmeğine yağ sürdü. Tam bu noktada Bosna’da referandum tartışması başladı. O dönemde Yugoslavya Genelkurmay Başkanı Nebojsa Pavkoviç ile Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç arasında kapalı kapılar ardında büyük bir tartışma yaşandı. Pavkoviç, Hristiyan veya Müslüman tarikatçı yapılanmaya karşı müdahale edilmesini savunurken Miloşeviç Bosna’nın iç kararına karışmayalım demişti. Tabi Yugoslavya sistemine göre son söz hakkı Devlet Başkanı’na aitti. Referandum kararı çıktı. Bosna’da referandum sonucunda çok yüksek oranda ayrılma kararı çıktı. Bunu fırsat bilen Çetnik çeteleri Bosna ve İslam aleyhinde propaganda yapmaya başladılar. Bosna içinde ayrılıkçılara karşı harekete geçme kararı verdiler. Bu kararı veren üç isim Yugoslav Ordusu’nda görevli Albay Ratko Mladiç, en büyük paramiliter çejnik grubu Tigar’ın başı Jelko Raznatoviç (ARKAN) ve Bosna’daki Sırp azınlığın lideri konumunda olan Radovan Karadziç’ti. Referandum sonrasında Bosna’da tam bir Boşnak katliamı yaşanmaya başlandı. Sırp albay, ordu içinden temin ettiği silahları paramiliter gruplara dağıtıyor ve bu gruplar Yugoslavya’nın haklı savaşını dünya gözünde haksız çıkaracak eylemler gerçekleştiriyordu. Nihayetinde savunmasız Boşnaklar Yugoslav Ordusu’ndan sağlanan silahlarla Sırp askeri gücüyle kitlesel biçimde yok ediliyordu. Dönüm noktası olan Srebrenitsa katliamı batının ekmeğine yağ sürmüştü. Tabi referandum fitildi. Fitil ateşlendikten sonra söndürülemedi.

Yugoslavya'yı referandum parçaladı - Resim : 1

KOSOVA’YA KOMPLO

Bosna tek örnek değil… Bosna gibi çok kanın aktığı, çok sayıda masum insanın öldüğü bir başka bölge de Kosova’ydı. 26-30 Eylül 1991 tarihinde Kosova Arnavutları bağımsızlık için bir referandum yaptılar. Ezici çoğunlukla ayrılık kararı çıktı. Yazarlar Birliği, Arnavut ulusunun siyasi amaçlarına dair bir bildiri yayımlayarak, büyük bir destek topladı ve bir halk hareketinin çekirdeği haline geldi. Edebiyat tarihi ve estetik uzmanı olan İbrahim Rugova liderliğinde Aralık 1989’da resmen kurulan “Kosova Demokratik Birliği” (LDK), söz edilen hareketin siyasi yansıması olarak ortaya çıktı. Ayrılığı savunanların merkezi Almanya’ydı… Kurulan “Paralel Devlet”, ülke dışından Almanya’da yaşayan "sürgün" Başbakan Bujar Bukoshi tarafından yönlendirilirken, Kosova içinden ise özerk bölge başkanı İbrahim Rugova tarafından yönetildi. Rugova ile LDK 1990’dan beri temelde üç boyutlu bir politika izlemekteydi. Bunlar, şiddet içeren bir ayaklanmanın önünü almak, sorunu uluslararası platforma taşımak ve seçimlerle sayımları boykot ederek Kosova Cumhuriyeti devlet aygıtını en azından ana hatlarıyla oluşturmak suretiyle, Sırp yönetiminin meşruiyetini sistemli bir biçimde reddetmekti. Kosova bu süreçte, Sırp baskısı ve askeri müdahaleleri sonucunda bağımsızlığına kavuşamadı. 1995 yılında Sırp ordusu Kosova’ya girdi ve birçok sivilin öldürülmesine sebep oldu. 1999 yılındaki NATO Müdahalesi ile Kosova, Sırbistan idaresinden alındı. Kosova 10 yıl boyunca ABD mandası altında yaşadı ve 2008′de bağımsızlığını ilan etti.

REFERANDUMLAR SÜRECİNDE YAPILANLAR

Hırvatistan, Bosna ve Kosova’da ayrılık referandumları yapılırken Sırbistan’da da anayasal değişiklikler yaşanıyordu. İnanılacak gibi değil ama Kosova ve Bosna referandumlarından hemen önce Yugoslav Federal Parlamentosu POLİSE ASKERİ SİLAH alma yetkisini verdi. Bu çok önemli bir karardı çünkü karar sayesinde paramiliter polis güçleri askeri ağır silahlarla donandılar. Toplum Polisi ve Terörle Mücadele Polisi ağır silahlarla donandı. Buna en önemli örnek Raznatoviç’in yani bilinen adıyla ARKAN adlı Sırp faşistin başını çektiği Tigri(Kaplanlar) grubu oldu. Bu grup polis muhbiri olan Arkan’ın liderliğindeki polislerden ve Kızılyıldız takımı taraftarlarından oluşuyordu. Referandumlardan hemen sonra harekete geçtiler ve ellerindeki ağır silahlarla Bosna ve Kosova’daki silahsız insanlara saldırdılar. Tabi bu isimlere Radovan Karadziç ve Ratko Mladiç’te katıldı. Birçok paramiliter güç oluştu. Bu güçler kaos ortamını güçlendirdi ve geri dönülmez iç çatışma bölünme sürecini getirdi.

PARTİZANLAR SAVAŞI KAZANIP MİLLETİ BİRLEŞTİRMİŞTİ

Oysa Yugoslavya'da partizanlar milleti birleştirmişti. Mayıs 1944′te Tito’nun karargahına yönelik son Alman saldırısını da atlatan Partizanlar, sonraki aylarda işgal kuvvetlerini Sırbistan’a doğru geriletmeye başladı. Sırp Çetniklerle iç savaş biçimini alan Sırbistan’daki Partizan ilerleyişi, Alman ordularının geri çekildiği sonbahara doğru büyük ölçüde başarıya ulaştı.Partizan kuvvetleri ile Sovyet birliklerinin ortak harekatıyla Ekim 1944′te Belgrad ele geçirildi. Sürgün hükümetinin başbakanı Ivan Subasic’in Belgrad’a dönmesinden sonra koalisyon niteliğinde bir geçici hükümet oluşturuldu.Bütün Yugoslav toprakları Partizanların denetimine girerken , son Çetnik kalıntıları da temizlendi. Kasım 1945′teki seçimlerde, komünistlerin önderliğindeki Halk Cephesi’nin kazandığı büyük zaferin ardından, 2 Aralık 1945′te Yugoslavya Federal Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilan edildi, böylece kâğıt üstünde de olsa devam eden monarşi resmen sona erdi. Ocak 1946′da federal bir cumhuriyet yapısını öngören yeni anayasa yürürlüğe kondu. Görüldüğü gibi Yugoslavya Sosyalist Devleti kurulurken dar kafacı ve ırkçı yapılara karşı gelmişti. Çetniklerin sadece Sırbistan ve Sırpları kurtarma planına karşı krallığın tarihi birikimine sahip çıkan Partizanlar bütün orta Balkanı birleştiren bir mücadele izledi. Fakat Yugoslavya'da başkanlık sistemi benimsenmişti ve sistem gelişemeyince ehil olmayan ellerde yok olmaya neden oldu. Hem de tarihin gördüğü en büyük iç savaşlardan birini yaşayarak. Özetleyelim, başkanın kararıyla referandum ve... Uyarması benden...

İlgili yazılar:

Doğu Perinçek: Başkanlık Sistemi Küreselleşmeyle birlikte iflas etti

Bedri Gültekin: Günümüzde bölünmenin ve birleşmenin yasaları?

Son Dakika Haberleri