19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hayalet ve Karanlık

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Yıl 1896... Doğu Afrika ülkelerinden Kenya’nın Tsavo bölgesindeyiz... İngilizler, Kenya’yı komşu Uganda’ya bağlayacak dev bir demiryolu inşaatına girişmişler ama Tsavo Irmağı üzerindeki demiryolu köprüsü projesini durdurmak zorunda kalmışlardır. Önlerine çıkan engelse oldukça ilginçtir. Şantiyeye sessizce sokularak son dokuz ay boyunca 35 işçi ve mühendisi parçalayıp öldüren iki aslan, beyaz adamın daha fazla ilerlemesini istememektedir. Yerlilerce efsaneleştirilip “Hayalet” ve “Karanlık” olarak anılmaya başlayan aslanlar, ortalığı kan gölüne çevirmekte, korku ve dehşet saçmaktadır. İngiliz Albay John Patterson ve mühendis Charles Remington, silahları kuşanıp Hayalet ve Karanlık’ın peşine düşerler. Aniden ortaya çıkan bu engeli, daha doğrusu demiryoluna, yani uygarlığa yönelen büyük tehdidi yok etmek zorundadırlar. Stephen Hopkins’in 1996’da çektiği, başrollerinde Michael Douglas ve Val Kilmer’ın yer aldığı “Hayalet ve Karanlık” (The Ghost and the Darkness) adlı film bir Hollywood yapımı olarak serüvene elbette ki öncelikle aslanların ya da Afrika’nın değil, beyaz adamların ve “uygarlığın” gözünden bakmaktadır ama hayli etkileyici simgesel bir boyutu da vardır. Bu boyut, adları yerlilerce konulan ve şeytani güçlere sahip olduklarına inanılan iki aslanın, özgürlüğüne düşkün, ruhunu korumak isteyen Afrika kıtasını temsilen film boyunca kükremeleriyle belirginleşir. Hayalet ve Karanlık, insanları köleleştirilmiş, sindirilmiş, beyazlarla işbirliğine zorlanmış kara kıtanın son koruyucusu olarak çizilirler alttan alta. Avcılar tarafından aranırlar ama bulunamazlar; bulunsalar bile yok edilemezler. Kendi topraklarında zarar verilememektedir onlara. Her ikisini de öldürmek ancak beyaz uygarlığın egemenlik alanı şantiyede mümkün olabilir. Beyaz avcılardan kaçarken değil, onlara saldırırken öldürülecektir aslanlar. Görebilen gözler için korkunun, gururun, Afrika’nın ve bu talihsiz coğrafyanın gerçek sahiplerinin filmidir “Hayalet ve Karanlık” ve gerçekten yaşanmış olaylardan esinlenilmiştir. Hayalet ve Karanlık’ın, içleri doldurulmuş halde Chicago Field Museum’da sergilenmekte olduklarını da üzülerek belirteyim.

BEYAZ AVCI, KARA YÜREKStephen Hopkins’in filminin, aklıma son günlerde medyada yer alan bir haber nedeniyle geldiğini tahmin etmişsinizdir. “Afrika’nın sembol aslanını öldüren ABD’li diş hekimi çıktı” başlığıyla verilen haber şöyle: “Hwange Ulusal Parkı’nda yaşayan ve Zimbabve’nin ulusal simgesi haline gelen 13 yaşındaki Cecil, 1 Temmuz’da öldürüldükten sonra başı kesilmiş ve derisi yüzülmüştü. Kaçak avcıların Cecil’in dikkatini çekerek, park sınırlarından çıkmasını sağladığı, bu sayede ‘yasal’ olarak aslanı öldürmeyi amaçladıkları ortaya çıktı. Minnesotalı diş hekimi Walter James Palmer’ın aslanın öldürülmesi için kendisine yardım eden kişilere 50 bin dolar ödediği öğrenildi.”Haberlerde Cecil ve daha önce avladığı hayvanların başında sırıtarak poz veren Palmer’ın fotoğraflarına da yer veriliyor. Zimbabve... İngiliz sömürgesiyken adı Rodezya olan ve yerli halkı beyazlar tarafından inim inim inletilmiş bir ülke. Halkın Sesi dergisinin davetlisi olarak İstanbul’a da gelmişlerdi; Robert Mugabe’nin liderliğindeki kurtuluş-bağımsızlık savaşı 1980’de zafere ulaştıktan sonra, BBC’nin hakkında en çok yalan haber yaptığı, örneğin beyazların çiftliklerinin kamulaştırılması üzerine utanıp sıkılmadan “siyah ırkçılık”tan söz etmeyi sürdürdüğü, onurlu insanların ülkesi... Şimdi de Zimbabve’nin ulusal sembolü olan aslan, tıpkı ataları Hayalet ve Karanlık gibi, “kara yürekli uygar beyaz avcı” tarafından öldürülmüş. Yanıtlaması çok kolay soru: Aslanlar mı daha vahşi, beyaz avcılar mı?Yanıtlaması biraz daha zor soru: kim W. J. Palmer gibi birini müzede sergilenirken görmek istemez?Mumyalanmış halde değil ama... İçi doldurulmuş olarak!