29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hıncal Uluç’la fikri takip

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

Gazetecilikte ve köşe yazarlığında, “fikri takip” denilen şeyin önemi büyüktür. El attığınız konunun peşini bırakmamak, sonuç alıncaya dek ısrarla üzerinde durmak, üzerinizde baskı hissetseniz bile vazgeçmemek, olayı aydınlığa kavuşturmak için her şeyi göze alıp çaba harcamak, hem mesleki başarı hem de meslek etiği açısından muhabirin de köşe yazarının da görevleri, sorumlulukları arasındadır.
Basın dünyasında epeyce ad sayılabilir ama doğrusu “fikri takip” denilince benim aklıma ilk gelen Hıncal Uluç’tur. Yılların usta gazetecisi, Beşiktaş-Levent civarında görevini iyi yapmayan trafik polislerinden gazete binasında yaka kartını takmayan asık suratlı selamsız genç gazetecilere, kendisinin hep aynı cümlelerle “Nasıl güzel... Nasıl, nasıl... Anlatamam” diyerek övgülere boğduğu ucuz Hollywood filmlerine burun kıvıran sinema eleştirmenlerinden ödül törenlerine blucinle katılan sanatçılara dek hayli geniş bir yelpazede, el attığı meselenin ve insanın peşini asla bırakmaz, aylarca yıllarca usanmadan yazar da yazar.
Okurları bilir, deneyimli gazeteci uzunca bir süredir şarkıcı Zerrin Özer’e kafayı takmış durumda. TRT Müzik ekranının iyi bir takipçisi olan Uluç, ısrarla “Ne zaman açsam karşıma bu kadın çıkıyor. Torpili kim acaba?” diye özetlenebilecek yazılar kaleme alıyor. Örneğin:
“TRT’de Zerrin Özer’in torpili mi var? Ne zaman açsam, karşımda.. Canlı program vermişler ona yetmiyor.. Bütün gün de eski klipleri dönüyor..” (27 Mayıs 2015)
“Bir de Zerrin Özer’siz bir program ne olur?.. Her nostalji programında ille o.. Yahu Oprah (Winfrey) bile kendi adını taşıyan kanalda bu kadar görünmüyor!.. TRT Zerrin deyin bari..” (28 Temmuz 2015)
“Bu televizyonda Zerrin Özer’siz program nerdeyse yok. Her yere sokuşturdukları yetmiyor gibi, bir de canlı program vermişler. Bülent Ersoy özentisi kılıklarla bir tahta oturup, on kelime konuşmadan, konuk sanatçıları seyrediyor. Hava bin.. Program sıfır. Kaç para ödeniyor bilmek isterim bir.. Bir haftada kaç Zerrin Özer geliyor, kaç programda, onu da öğrenmek istiyorum iki.. Kadının torpili kim TRT’de, onu da çözmek istiyorum, üç! (22 Aralık 2015)
“Vallahi bende takıntı haline geldi.. Evdeyken en çok izlediğim keyif kanalı TRT Müzik’te hemen her programda Zerrin Özer görmek fena halde baymaya başladı. Torpili kimdir, nedir bilmem.. Ama onlar böyle sorumsuzca ve hovardaca çıkardıkça, ben de yazacağım, bilsinler. Öyle sinir yaptı..” (8 Ocak 2016)

İNSANDA SİNİR YAPAR...
Çok değerli meslek büyüğümüz Hıncal Uluç’un bu işin peşini bırakmayacağına adım gibi eminim. Eminim de Uluç bunları yazarken beş gün önce Zerrin Özer, af buyursun “nanik” yaparcasına Sabah gazetesine neredeyse tam sayfa konuk olarak verdiği “kıskananlar çatlasın” kıvamındaki röportajda, “Cumhurbaşkanımız, insanları idrak eden ve o kadar iyi tanıyan biri ki... Değere değer veriyor. Keşke onlar da benim gözümden Cumhurbaşkanımızı görseler, benim tanıdığım şekilde tanısalar... Ben bu kadar vefalı, yakın, sıcak, hümanist bir insan görmedim” deyiverdi. Bununla yetinmedi, TRT Müzik’teki çalışmalarını da uzun uzun anlattı.
İnsanın aklına ister istemez “Zerrin Özer’in Sabah’ta da bir torpili mi var, varsa kim?” sorusu geliyor. Büyük gazeteci Hıncal Uluç’un TRT’yle birlikte hemen burnunun dibinde gerçekleşen bu torpil olayının da peşini bırakmayacağına, meseleyi çözene kadar kafayı takacağına, fikri takipten asla vazgeçmeyeceğine inanıyorum.
Yoksa torpilin bu kadarı, torpilin böylesi, insanda gerçekten sinir yapar!