16 Nisan 2024 Salı
İstanbul 24°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hırsızlık olağansa kime oy verecekmişim?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Siyasetin rant üzerine şekillendiği, gazeteciliğin yandaşlaştığı, çetelerle mücadele eden Uğur Mumcu gibilerin de neslinin tükenmeye başladığı bir ülkede, vurgunculuk olağan hale gelince, yolsuzlukla ve hırsızlıkla kim ilgilenir ki?..

Bırakın medyanın hırsızlarla mücadele etmesini, memleketin eski dinci dönek yazarları, kardeşleri için belediyelerden reklam alma uğruna, vurguncu belediye başkanlarının gönüllü avukatlığını bile yapıyorlar... Üstelik utanmadan, arlanmadan...

Bu köşede, belediyelerdeki yolsuzluklarla ilgili yazılar okuyan dürüst vatandaşın aklına haklı olarak şu soru da geliyor; "iyi de kime oy vereceğiz?.."

Hatta kimileri, hem maillerle hem de sosyal medya üzerinden bize de, "kime oy vereceksiniz" diye soruyor?..

Takipçi dostlar sözümüzü hiçbir zaman esirgemediğimizi bilirler... Sağcıymış, sahte "solcu" geçinenmiş fark etmez; hırsızların, milletin kanını emdiğine inandığımız için duruşumuz hiç değişmez...

O yüzden yerel seçim yaklaşırken merakı giderelim ve oyumuzu da hemen açıklayalım;

Tarikat-cemaat uzantılarına, ABD projelerine, arazi mafyası uşaklarına, yeşil alan vurguncularına, serveti şaibeli olanlara, üç-beş senede bir metre yüksekliğinde tapu edinenlere, mal varlığını açıklamayanlara, kıblesi belli olmayanlara, herkese zeytin dalı uzatanlara, gazeteci kılıklı soytarıları satın alanlara ve sahtekar anketçilerin pazarladıklarına kesinlikle oy vermeyiz, oy verilmemesi için de sonuna kadar mücadele ederiz...

Umarız yanıtımız yeterli olmuştur?..

CUMHURİYETİ 'YÖK' ETMEK!..

Milli bayramlar pervasızca yok edildi... Ders müfredatından bırakın laikliği, utanmadan Atatürk'ü bile sildiler... Artık üniversiteler de Atatürk İlke ve İnkılapları derslerini boş veriyor...

"4+4+4" rezaletiyle Tevhidi Tedrisat'ın yıkılması yetmemiş olacak ki, bir gecede 5 bin eğitim kurumunu medreseye çevirerek, "her yer imam hatip, her yer militan mürit" stratejisini geliştirdiler...

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığı da meydanı boş bulmuş olmalı ki, YÖK Disiplin Yönetmeliği'ni değiştirmiş... Resmi Gazete'de önceki gün yayımlanan düzenlemeyle, "Cumhuriyetin niteliklerinden herhangi birini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylem yapmak" suçu yeni yönetmelikten çıkartılmış...

Yani eğitimci kılığında üniversitelere sızdırılan molla müritler için cumhuriyete taarruz etmek artık serbest olmuş!.. Ve ne yazık ki, geleceğimiz olan gençleri, cumhuriyete saldırmak için pusuda duranlar yetiştirecekmiş!.. Yazıklar olsun bu zihniyete...

YÖK'çüler de merak etmesin, cumhuriyet yıkılırsa en altında kuyu kazan taşeron ameleler kalacaktır!..

ÇETE VARSA ÇÖKERTİN!..

AKP-cemaat kavgasında tarafların birbirine taarruz ederken kullandıkları vahim sözcükler hem şaşırtıyor hem de cumhuriyetin geleceği açısından ürkütüyor; "Çete, kumpas, paralel, sahte veli, Haşhaşi" vs.

AKP yönetimi devletin içine sızan bir "çete"nin kollarını kesmek için yalnızca emniyet ve yargı içinde tasfiyeler yapıyor...

Peki, madem devlet "paralel bir yapı" tarafından ele geçirilmiş, madem "çete" var, madem "haşhaşiler" bile devlete sızmış, o halde devlet bu yapının üzerine niçin tam anlamıyla gidemiyor acaba?..

CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz da bunu merak etmiş ve devletteki "paralel yapı"yla ilgili TBMM'ye Meclise araştırması açılması için önerge vermiş... Demiş ki Yılmaz; "Devlet içindeki yasa dışı yapılanmanın kimlerden oluştuğu, ne tür faaliyetlerde bulundukları, yasa dışı faaliyetleri tespit ettikleri halde göz yuman, anayasayı ve yasaları çiğneyen hükümet yetkilileri ve kamu görevlilerinin tespit edilmesi, yasa dışı oluşumların tasfiyesi ve yapılması gerekenlerin belirlenmesi için bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz."

Bakalım "paralel"den yakınan AKP devleti ile Meclis'teki muhalefet bu önerge karşısında ne yapacak?..

SEVİYE SİZ MİSİNİZ?..

Derler ya; "bir musibet bin nasihattan evladır" diye... Yaşamın her alanında, her şeyi ne kadar da güzel özetliyor bu söz...

AKP ile cemaat arasında kavga başlatmak için dünyanın bütün gizli örgütleri çaba harcasaydı bu kadar etkili bir çatışma çıkartamazlardı!..

Yalnızca "çete", "haşhaşi", "sahte veli" gibi suçlamalardan söz etmiyorum... AKP ile cemaat çatışırken, bu iki kesimin kalemşorları da iğrenç bir üslupla kavga ediyor...

Baksanıza, polisliği bir türlü unutmayan "uslu" bir çocuk, tarikat kesiminin hocalarından Hayrettin Karaman'ı Twitter üzerinden, "rüşvet", "yalan söylemek" ve hatta "Muhsin Yazıcıoğlu'nun öldürülmesi içtin fetva" vermekle suçlamış...

Hoca da önceki gün gazetedeki köşesinde ona taarruz ederken, içinde "leş çiğneyen, yalancı, fasık, ahlaksız, şerefsiz, rezil" geçen cümleler kullanmış...

Görüyorsunuz, konu seviye olunca ha hoca ha mürit hiç fark etmiyor...

Neye şaşıyorum biliyor musunuz; bir ayakları tarikatta bir ayakları cemaatte olan, ağızlarından Allah'ı, Kuran'ı, peygamberi, İslam'ı, dini, diyalogu, ahlakı ve terbiyeyi düşürmeyen bu zevat; seviye konusundaki eğitimlerini hangi medreseden aldılar acaba?..

EL KAİDE CAMPİNG!..

Cenevre görüşmelerinde de gündeme geldi; özellikle Suriye cephesi, Türkiye'yi El Kaide militanlarına destek vermekle suçladı...

İhbar edilen gizemli TIR'larda çıkan silahların güzergahlarının açıklanmaması da belli ki Suriye'nin elini güçlendiriyor...

Bu iddialar artık sıradanlaştı... Çatışmadan kaçan El Kaide militanları tel örgülerden kolayca geçerek Türkiye'deki hastanelerde tedavi oluyor...

Gaziantep Valisi bile Suriye'den gelen El Kaidecilerin silahlarının alındığını ve bir kampa yerleştirildiklerini açıkladı!..

El Kaide sıradanlığında zirve yapan açıklamayı ise İsrail Askeri İstihbarat Başkanı Aviv Kochavi yapmış... Dünkü Aydınlık da haberi çok küçük görmüştü...

Oysa Kochavi, Suriye-Türkiye hattındaki dinci tehlikeyi anlatırken gazetecilere dağıttığı bir haritada, Karaman, Osmaniye ve Urfa'da olmak üzere 3 El Kaide kampı bulunduğunu açıklamış...

Yani Türkiye için El Kaide artık sıradan olmuş... Sanki 15-20 Kasım 2003'te, İstanbul'daki 4 intihar saldırısıyla 60 kişiyi öldüren, 700'den fazla kişiyi yaralayan, Antep ve İstanbul'da polisleri şehit eden, cahil

çocukları savaş için Suriye'ye kaçıran onlar değilmiş gibi...