25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hizbullah silahları topraktan çıkartır mı?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Batman, bir dönem Hizbullah'ın kurtarılmış bölgesiydi... Şüphesiz örgüt lideri Hüseyin Velioğlu'nun burada doğmuş olması da, dinci terör grubunun taban bulmasına büyük katkı sunmuştu...

2000 yılı başlarına kadar PKK ile Hizbullah arasında ciddi çatışmaların yaşandığı bu kent, iki örgüt arasında ateşkes olmamasına rağmen 13 yıldır sessizdi!..

Önceki akşam Batman'ın Petrol Mahallesi'nde silahlar patladı... Sokakta yapılan düğüne, bir otomobilden kimliği belirsiz kişilerin ateş açması sonucu BDP taraftarı 28 yaşındaki Özcan Temel yaşamını yitirdi. Olayın, Hizbullah yanlısı Hüda-Par bildirilerinin dağıtılmasından kaynaklandığı belirlendi...

Temel'in cenaze törenine katılan BDP Genel Başkanı Gültan Kışanak, "Tertiplenmiş, organize edilmiş cinayetle karşı karşıyayız. Hüda-Par'ın broşür ve silahlarıyla o mahalleye geldikleri biliniyor. Bu olay Hüda-Par'ın sorumluluk ve vebali altındadır" demiş.

Hüda-Par Batman İl Başkanı Aydın Gök ise düğünde böyle bir olayın yaşanmasını "canavarlık" olarak niteleyerek şöyle demiş:

"Daha önce de bu semtte bildiri dağıtma konusunda gerginlik yaşanmıştı."

Medya işte bu olaydan yola çıkarak Batman'daki cinayeti "Hizbullah-PKK çatışması" olarak duyurdu... Oysa ne Hizbullah ne de PKK 13 yıl aradan sonra yeniden çatışmaya girecek konumda değil...

PKK'nın, AKP-Öcalan diyaloğu nedeniyle iyice siyasallaştığı bir dönemde, "ateşkes" ilan eden örgüt, Hizbullah'la çatışmaya girerek yeni bir mevzi açmaktan kesinlikle kaçınacaktır...

Mezar evler ve cinayetlerin yerle bir ettiği imajını düzeltmek için 13 yıldır yardım faaliyetleri yürüten ve Hüda-Par'ı kurarak Kürt sorununda tek aktörün PKK olmadığını kanıtlamaya çalışan Hizbullah açısından da durum pek farklı değil...

Onlar da yeni bir çatışmanın, siyasallaşma çabalarını boşa çıkaracağının farkındalar. Çünkü Hizbullahçılar, 15 yıl boyunca döktükleri kanın bölgede öfke yaratmaktan ileri gitmediğinin "özeleştiri"sini bile çoktan yapmışlardı...

Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde Hüda-Par yöneticileriyle görüşmesi, dinci partinin yerel seçimlerde boy göstermek için yoğun çaba içine girmesi, Kürt sorununda tek aktör olmaya çalışan PKK-BDP çizgisini rahatsız etse de, bunun yeni bir çatışmaya gerekçe olması da artık çok zor görünüyor...

O yüzden PKK'nın silahları susturduğu bir dönemde; Başbakanla ittifak kuracak kadar siyasetin keyfini sürmeye başlayan Hizbullah'ın, silahlarını topraktan çıkartması şu ortamda hiç de olası değil!.. Ta ki "Kürt meselesi"nde aktörlük kavgası iyice büyüyene kadar!..

Solmaz'da solan leopar!..

Hiçbirimiz farkında değildik o güzel yaratığın... Ne çevreciler, ne avcılar, ne köylüler ve de en önemlisi devlet...

Bir hayal gibi kimbilir kaç on yıl dağlarımızda dolaştı durdu... Kimseye dokunmadan, kimseye görünmeden 50 yıl mı yüz yıl mı mekân tuttu virane dağları...

Belki insanlığın zulmeden tüketim anlayışından korktu ve gizlendi, belki hiç insanla karşılaşmadı ve belki de insanlıktan hep korktuğu için gizemli kalmayı tercih etti!..

Önceki gün ya açlıktan ya yalnızlıktan ya da yolunu şaşırmışlıktan bir köye inmek zorunda kaldı... Yavruları için yiyecek aramaya mı indi, birilerinden mi korktu, yoksa başka bir derdi mi vardı?..

Karşısına çıkan ilk insandan belki korktu, belki de kendini savunmak ve en önemlisi de soyunu korumak için saldırmak zorunda kaldı!..

İşte o an bir av tüfeği ona doğruldu ve beyaz tüylerinden kanlar süzüldü... Avcı da kurban kadar bir gizem şaşkınıydı... Oysa toprağa düşen can; 75 milyon insanın varlığından bile haberdar olmadığı, belki de onlarca yıl önce soyunun tükendiği ve tarihe karıştığı tahmin edilen çok nadide bir canlıydı...

Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı Solmaz köyü kırsalındaki ölü hayvanı inceleyen Mili Parklar Şube Müdürlüğü yetkilileri, bunun bir "Anadolu Leoparı" olduğunu belirledi...

Dicle Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ahmet Kılıç ise Anadolu Leoparı'nın tekrar ortaya çıkmasının mucize olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Karacadağ dediğimiz Çınar bölgesinde yabani kedi, farklı yılan ve yırtıcı kuşlar görülmüştü ama Anadolu Leoparı'nı ne duydum, ne de gördüm. Demek ki Karacadağ doğal özelliklerini kaybetmemiş. Belki orası koruma altına alınabilir."

Yıllar önce bir bilim araştırma dergisinde, Anadolu Leoparı'nın 1950'lerde Urfa dağlarında görüldüğünü de okuyan biri olarak keşif heyecanından yoksun Tarım Bakanlığı'na buradan bir çağrı yapmak zorundayız;

O leopar, Karacadağ'da tek başına barınamayacağına göre belki onlarcası aç ve çaresiz biçimde yaşam savaşındadır... O halde ne yapacaksınız bu çok nadide hayvan türünün soyunu kurtarmak için?..

Hakan ve Baransu niçin susuyor?..

Türkiye'de gazetecilik bir tuhaflaştı... Hele araştırmacı gazetecilik olayı Uğur Mumcu'yla birlikte toprağa gitti... O yüzden gazete köşelerinde balon uçurmak moda haline geldi...

28 Ekim'de bu köşede "Ahmet Hakan'ın Sarıgül'ü" başlıklı bir yazı vardı. O yazıda sürekli Sarıgül'ü pohpohlayan Hakan'ın şu satırlarına da yer vermiştik;

"... Bu devrin egemenleri Sarıgül'e de aynısını yapacak galiba. Sıkıştırma, didikleme, yolma, vurma, tırtıklama dönemine başladılar bile..."

Biz de "Sarıgül'ü kim yoluyor, kim tırtıklıyor" diye sorduk ama Hürriyet yazarı günlerdir, gül dalına konmuş bülbül gibi lal olup susmuş!.. O halde bir kez daha soralım;

Açıkla Ahmet Hakan; Sarıgül'ü tırtıklayanlar arasında, bazı dönek yazarların Şişli Belediyesi'nden reklam alarak coşan kardeşleri (!) de var mı ?.. "Radikal" geçinen CHP düşmanı bir zavallı liboş da tırtıkçılardan biri mi?..

Aynı tavrı Taraf gazetesinde yazan ve adı "kurye"ye çıkan Mehmet Baransu da yaptı...

21 Ekim'de Twitter'a, "Battal İlgezdi sağda solda bana para indirdiğini söylüyormuş. Kime indiriyorsa bilelim de, onun kafasına yeni raporlar, dosyalar indireceğim... Bu haftayı Battal İlgezdi haftası ilan edelim... Devlet raporları, savcılık dosyası, müfettiş raporları bu hafta" diye meydan okuyan Baransu da 15 gündür susuyor!..

Twitter'dan ahkam kesen ve CHP'li Ataşehir Belediye Başkanı'na gözdağı veren Baransu'yu kim, nasıl susturdu?.. Baransu'nun dosya bombaları balon mu oldu, yoksa Ataşehir'de "kargocu"da mı takıldı!..