29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hoş geldiniz Atatürk’ün askerleri...

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

Dün yağmur yağıyordu İstanbul’da... Öfkeli değil, sabırlı bir yağmur... Her tanesi bir kalp atışı gibi düşüyordu toprağa; her biri sabrın kehribar tanesi gibi...

“Türkiye” desem mi acaba?.. Ya da en azından ülkenin aydınlık insanları mı desem... Duyarlı milyonlar, öfkeli kitleler... Hepsinin gözü Silivri’de, kulakları mahkemelerdeydi...

İlker Başbuğ’dan sonra tahliyeler dün akşam da devam etti... Önce Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük, Hasan Iğsız, Şener Eruygur, Alaeddin Sevim, Kemal Kerinçsiz, Levent Göktaş, Dursun Çiçek, Mehmet Ali Çelebi çıktı, diğerleri sıradaydı... Heyecanlı bekleyiş vardı...

Peki, kimdi tahliye edilenler?.. “Yandaş”-”paralel” ikileminin kiralık tetikçileri, yargısız infazı çoktan yapmışlardı... Zindana atılanlar, kimine göre “darbeci” kimine göre, “militarist” kimilerine göre de ne yazık ki “teröristti!..”

Hiçbiri değil... Ne silah kullanmışlardı ne de adam öldürmüşlerdi... Tam aksine teröre karşıydılar, büyük bölümü de terörle mücadele etmişti... Hepsi bir “kumpas”ın bir “tertibin” esirleriydi...

Lafı uzatmaya gerek yok; dün tahliye edilenlerin 5 yılı aşkın süredir içeride tutulmalarının tek nedenini görmek isteyenler, AKP ile cemaat arasındaki kavgaya baksınlar... “Kumpas” o kavganın içindedir...

Çünkü “kumpas”la esir alınanlar, cumhuriyete kurulan “kumpas”ın farkında oldukları için, direnecekleri için içeri atıldılar... Bu gerçek tam da bu günlerde iyice kafalara kazınmıştır...

SUÇSUZLARIN GÜNÜ!..

Burada defalarca yazdık; halka karşı suç işleyenlere, demokrasiye karşı duranlara, işkencecilere, bozgunculara, çetelere her zaman karşı duracağız...

Ancak unutmayınız ki, yurtseverlerin “Ergenekon” kumpasıyla ellerinin kollarının bağlanmasının asıl nedeni, gericiliğe ve bölücülüğe direnecek bilinçte ve potansiyelde olmalarıydı...

Zindanda tutulmalarının tek nedeni, Türkiye’yi hem bölücülerin planlarına hem de gericilerin “korku imparatorluğu”na karşı savunmasız bırakmaktı...

Asker, yazar, siyasetçi ve bilim adamları, “Atatürk’te Birleştik” diyenler, yani “Atatürk’ün askerleri” işte bu yüzden yargı-emniyet hattındaki bir tezgahın kurbanı seçilerek içeri atıldılar...

“Ergenekon” operasyonlarının başladığı süreçteki Türkiye ile ülkenin bugün geldiği nokta arasındaki yozlaşma ve erozyon uçurumu da gösteriyor ki, cumhuriyet tarihinin en büyük kumpası bizzat cumhuriyeti hedef almıştır...

Bugün Türkiye’yi hilafete sürüklemeye çalışan iki gücün egemenlik kavgası, zindanda tutulan yurtseverlerin ne kadar haklı olduğunun da kanıtıdır...

Utanması gerekenler; kumpasçılar, tertipçiler, yardımcıları, destekçileri, liboşlar, dönekler, yandaşlar ve özellikle de içimize sızan Truva kısraklarıdır... Suçsuz insanlara reva görülen bu zulüm yüzünden tarih onların da yüzlerine tükürecektir...

CUMHURİYET KAVGASI BÜYÜYECEK...

Ne şaşırtıcı değil mi; cumhuriyeti yıkmak isteyenlerin kavgası pervasızlaşırken, onların işbirliğiyle zindana atılanların bir bölümünün dün özgürlüklerine kavuşması herkesi sevindirdi...

Nasıl bir paradokstur ki bu, içeriye suçsuz yere atılan aydınların geç gelen özgürlüğüne sevinebilmek... Tarih bu çelişkiyi de affetmeyecek!..

Peki, herkesin yaptığı yanına kazanç mı kalacak?.. Bu tertip ve bu kumpas; esir ettiğiyle, işkencesiyle, öldürdüğüyle, eziyet ettiğiyle, kırdığı ve döktüğüyle, iftira attığıyla mı kalacak?..

Silivri’de dün başlayan tahliyeler, Türkiye’nin bundan sonraki siyaseti için de bir milattır... Yani, demokrasi içinde, AKP ve cemaat kavgasının arasında, yeni bir koridor açarak yeni bir mücadele başlayacaktır...

AKP’nin cemaatle savaştığı, muhalefetin ise ne yazık ki cemaatle kol kola girdiği bir Türkiye siyasetinin bundan böyle iki yüzlülükle, yozlaşmayla, ideolojik erozyonla, dayatmayla ve kandırmayla yürümeyeceği de ortaya çıkmıştır... Ülkenin bütünlüğü ve laik cumhuriyet girdaptayken bir “milli duruş” kaçınılmaz olacaktır...

Çünkü Silivri’de yaşanan tahliyeler yalnızca bir kumpasın çöküşünü değil, çökertilmeye çalışılan bir cumhuriyetin siyasal alanda sahipsiz olmadığını da kanıtlayacaktır...

Aha buraya yazıyoruz... Evet, yarından itibaren Türkiye’de siyasi mücadele de kızışacak, işbirlikçi, yozlaşmış teslimiyetçiler değil; “Atatürk’te Birleştik” diyenler daha fazla söz sahibi olacaktır...

GAFLET CHP’Yİ VURACAK... UYANIN!..

Burada bir dost gibi birkaç kez vurguladık... Kitleler uyansın, kendine gelsin ve gardını alsın diye...

Daha düne kadar “paralel devlet”, “örgüt” ve “çete” kurmakla suçlanan Fethullahçılar’ın en büyük müttefiki AKP değil miydi?.. Başbakan bile, “Biz onların böyle olduğunu bilmeden destek verdik” diye itirafta bulunmadı mı?..

Bunlar bilinen şeyler... Asıl üzerinde durulması gereken konu siyasette yaşanan derin paradoks... Yani, Anayasa Mahkemesi’nce “laiklik karşıtlarının odağı” ilan edilen AKP’nin bile, laiklik karşıtı bir cemaate taarruz etmesi, çökertmeye çalışması...

Denilebilir ki, dinci grupların tam egemenlik kavgasıdır bu... Hatta denilebilir ki, “cemaat MİT’i de ele geçirebilseydi siyasete tamamen hükmedecek AKP ve Erdoğan da yok olacaktı...” Erdoğan söylediği için ve medyaya da sıkça yansıdığı için bunlar olasılıklardır...

Ama üzerinde düşünülmesi gereken mesele cumhuriyet ve laiklikse işte burada durmak lazım... Madem “mesele cumhuriyetse gerisi teferruattır” o halde, AKP gibi dinciliği tescilli bir partinin savaş açtığı bir cemaatle kol kola girmekle suçlanan CHP’nin gafleti neden?..

Bugün milyonlarca yurttaş seçime giderken CHP ile cemaat arasındaki muhabbeti sorguluyor, kaygıyla bekliyor ve yolunu bulmaya çalışıyor... CHP ise Başbakan’ın, “cemaatle ittifak halindeler” şeklindeki onlarca iddiasına bir kez olsun yanıt vermeyerek kuşkuları derinleştiriyor...

CHP bir an önce silkelenip kendine gelmeli, “Aslanlı Yol”a girmeli... Aksine dün Silivri’de yaşanan tahliyeler, kitleleri iyice bu yola sevk ettiğinde, cemaatle işbirliğiyle suçlanan CHP de sorgulanacaktır...

Cemaat sempatizanlarını bile aday yapmaktan kaçınmayan, cemaatin yayın organlarından düşmeyen “Yeni CHP” şu gerçeğin bilincine niçin varmaz acaba; Ne CHP’nin gerçek tabanı cemaati kucaklar ne de 30 yıldır CHP, cumhuriyet ve Atatürk düşmanı olarak yetiştirilen müritler CHP’yi...

Anlayacağınız, CHP bir gaflet yolunda, iki ucu keskin bir kılıcın darbelerinde çırpınıyor... Yazık oluyor Atatürk’ün partisine...