19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hükümetin ‘kara kutu’sundan kim çıkacak?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Büyük kentler dahil ülkenin neredeyse tamamında şehir içi yollar rezalet... AKP’nin yönettiği Ankara gibi bir başkentte bile beceriksizlik nedeniyle alt geçitler yağış sırasında geçit vermiyor...

AKP’nin 20 yıldır yönettiği İstanbul’da yağmur yağınca, Üsküdar’da denizle kara birleşiyor, şehrin yolları gölete dönüyor, trafik çıkmaza giriyor...

Memleketin büyük bölümünde hem şehir içi hem de şehir dışında trafik levhaları da tam bir rezalet... Ankara ve İstanbul’da bile aracıyla seyahat eden vatandaş, karmaşık trafik levhası sistemi nedeniyle yolunu bulamıyor...

Ülkede demiryolları ise ne yazık ki AKP döneminde hızla tüketildi... “Hızlı tren” tantanası ilk seferinde faciaya yol açtı, onlarca kişi yaşamını yitirdi, sorumlular göz ardı edildi...

Daha dört gün önce kar yağınca, Bolu Dağı’nda güvenli olması gereken tünel bile kapandı, 30 kilometre araç kuyruğu oluştu, millet 18 saat yollarda sefalet çekti...

Memleketin 3 tarafı deniz ama denizcilik sektörü bir “müsteşarlık” adı altında, göstermelik olarak Haberleşme Bakanlığı’na bağlanmış!.. İstanbul’da deniz ulaşımından yararlanma oranı yüzde 10 bile değil...

Ulaşımdaki vahameti gözler önüne seren tüm bu beceriksizlik tablosunu niçin mi özetledik?.. Efendim, bu rezaletler her gün ülkede yaşamı etkilerken ve yüz binlerce sürücüyü delirtirken, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, “Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemi”ni anlatmış!!! Bakan demiş ki;

“Bütün yollar fiber optikle internete bağlanacak, tabelalar akıllı olacak... Araçta sürücüyü uyaran akıllı sistemler ile kara kutu da zorunlu olacak!..”

Yani bu ülkenin Ulaştırma Bakanı diyor ki, bozuk zeminler, hatalı kavşaklar ve güzergahlar nedeniyle her yıl binlerce kişinin yaşamını yitirdiği yollar üzerinden birileri daha yolunu bulacak!..

Peki; bu ülkenin hastanelerine her biri binlerce dolarlık avuç izi okuma cihazlarını zorunlu hale getiren AKP iktidarı değil mi?..

KGS ve HGS’den önce yüz binlerce yurttaşa zorla OGS geçiş cihazı satılmadı mı?..

Daha da vahimi, AKP müteahhitlerine köşe döndüren yüz mil-yonlarca dolar değerindeki tüm bu cihazlar çöpe atılmadı mı?..

Özetle; Ulaştırma Bakanı tüm araçlara “E-Call” adlı kara kutu cihazı zorunlu olacak diyorsa, birilerine köşe dönmenin alt yapısı da hazırlanıyor demektir...

Hiç kuşkunuz olmasın; bu proje de hızlı tren rezaleti gibi bir yol kazasına kurban giderse, ihale rezaletleri de kara kutudan yollara saçılır ve tüm Türkiye yeni bir partizan vurgunu rezaletiyle tanışmış olur!..

SARIGÜL UYARISINI KİM YAPTI?..

Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ile eşinin savcılık ifadeleri dün medyaya yansımıştı... İnönü çifti, Şişli Belediyesi’ni tamamen kontrol etmek isteyen Mustafa Sarıgül’ün kendilerine ağza alınmayacak küfürler ettiğini, tehditler savurduğunu ve çocuklarını öldürmek için mafyaya başvurduğundan yakındılar... Savcılık, Sarıgül’ün telefon kayıtlarını tespit edecekmiş...

Bence hem savcılık hem de CHP yönetimi, Şişli Belediyesi’ndeki ihale rezaletleri ve yolsuzlukların üzerine gittiği için iki kez kurşunlanan CHP’li Dursun Çaltı’yı dinleselerdi, Sarıgül’ün tüm şifresi çözülür, partiden de uzak tutulurdu...

Çaltı’nın, yıllar boyu Sarıgül tehlikesiyle ilgili medya üzerinden yaptığı ve bizim de neredeyse 3 yıldır bu köşeden aktardığımız uyarıları göz ardı edilmeseydi, Başbakan bugünlerde Şişli Belediyesi üzerinden CHP’ye yüklenmezdi, rezaletler de böylesine ayyuka çıkmazdı!..

ŞİŞLİ’NİN ‘BATTAL’ BOYU!..

Madem konumuz CHP’nin belediyeler üzerinden yıpranması, o halde ana muhalefet yönetimini Şişli konusunda olduğu gibi Ataşehir’le ilgili de bir kez daha uyaralım...

CHP’de kimi üst düzey yöneticiler hemşerilik ilişkisinden de olsa Ataşehir Belediyesi’ndeki rezaletler karşısında sustuğuna göre(!), ileride Şişli benzeri skandalların medyaya yansımasına az kaldı demektir...

Ataşehir’den vahim bilgiler gelmeye devam ederken asıl sorun, Battal İlgezdi ve Sarıgül arasındaki derin ilişki...

Sarıgül’ün, CHP’nin başında adeta Demokles’in kılıcı gibi tuttuğu TDH’nın bir destekçisinin de Ataşehir’de olduğunu, parti yönetiminin altının oyulduğunu herkes biliyor... Emir Sarıgül’ün Ataşehir’deki inşaatlarının perde gerisindeki söylentiler ise cabası!!!

Özetle, belediyecilik vahameti, kayırmacılık, akraba kadrolaşması, AKP’lilerle olan ilişkiler, ihale skandalları, kavga-dövüş-dayak ve şaibeler açısından İlgezdi, Sarıgül’ün “battal” boyudur!..

İşte bu nedenle Ataşehir Belediyesi’nden patlak verecek rezaletler de Davutoğlu’na Şişli’den çok daha büyük malzemeler verecek boyuttadır... Tüm rezaletler yazıldığında eminim kimsenin söyleyecek lafı kalmayacak!..

AKP’NİN ARTİSTLERİ...

Adlarını hiç saymayalım; “Solcu” geçinen sinemacı döneği, demokrat geçinen onlarca liboşu, devrimci sanılan türkücüleri daha düne kadar sahnede yarı çıplak dans eden şarkıcı bozuntuları, yılışıklığa çırılçıplak pozlar veren manken artıkları ve Gezi’de isyan ettikten sonra siyasetçilerin önünde diz çöken saray soytarıları...

Hepsi, AKP iktidarı döneminde gerçek yüzlerini deşifre etti. Bazen AKP’li bir belediyenin etkinliğinde türkü söylemek,  bazen TRT’den dizi kapmak ve kimi zaman da hükümet uşağı bir medya ininde yuvalanmak için...

“Sanatçı” geçinen bu modası geçmiş figüran soytarılık sistemi, Türk siyasetinin hiçbir döneminde bu kadar zıvanadan çıkmamıştı...

Devrimcilik, solculuk, çağdaşlık ve ilericilik denildiğinde bir zamanlar mangalda kül bırakmayanların, ahlak açısından hızla gericiliğe ve ranta teslim olduğu bir dönemde, sinemacı eskisi Sinan Çetin’in, “Adımızın Osmanlı olarak kalmasını çok isterdim” demesi de film makarasını gericiliğe sarmasından ibarettir!..