20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Huntington, Öcalan ve “kasabın bıçağını yalayan öküz”

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

A+ A-

Son otuz yıldır, genel olarak gelişmekte olan ülkeler dünyasını, özel olarak ise İslam Dünyasını kana ve ateşe boğan neoliberal kapitalizmin önde gelen ideologlarından Samuel P. Huntington’un, 1996 yılında yayınlanan “Medeniyetler Çatışması” adlı kitabında, insanlık tarihinin son 200 yılı bir “sapma” olarak nitelenir. 

Huntington ve diğer neoliberal teorisyenlere göre, Fransız Devrimi’nden bu yana geçen 200 yıl içinde etkili olan Milliyetçilik ve Bilimsel Sosyalizm gibi ideolojiler, insan doğasına terstir.  

Bu ideolojilerin yön verdiği siyasi hareketlerin kurduğu ulusal devletler de aynı şekilde tarihin doğal akışına aykırıdır. 

Onlara göre insanoğlu açısından esas olan, kişinin kendini bir dine, bir mezhebe, bir etnik gruba, hatta bir tarikata ya da kabileye ait hissetmesiydi. Böyle bir aidiyetin belirlediği “kimlik”, her şeyden daha önemliydi. 

En büyük “insan hakkı”, kişinin ait olduğu kimliği özgürce ifade etmesi ve bu kimliği esas alarak yapacağı örgütlenmeydi. 

Huntington’lara göre, ama artık “200 yıllık sapmanın” sonuna gelinmişti. Şimdi dünyanın her yerinde insanlar, işte o binlerce yıldan bu yana kendilerini ifade ettikleri kimlikleri için mücadeleye atılmışlardı! 

Böylece tarih, yeniden kendi doğal mecrasına girmekteydi! 

YAZININ DEVAMI GAZETENİZ AYDINLIK'TA