26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘İftarlık Gazoz’ ve karıncanın itibarı

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Yüksel Aksu’nun “Dondurmam Gaymak” ve “Entelköy, Efeköy’e Karşı”nın ardından çektiği üçüncü filmi “İftarlık Gazoz”, 1970’lerin Türkiyesi’nde küçük bir Ege kasabasında yaşananları acı-tatlı bir anlatımla öyküleyen, seyirciyi hem güldürüp hem ağlatmayı amaçlayan, ilginç bir film. Okulların yaz tatiline girdiği gün başlayıp kasabanın yerel gazoz üreticisine çıraklık yapmaya başlayan küçük bir çocuğun gözünden aktarılan olaylar, sağ-sol çatışmasından toplumuzdaki din algısı ve etkisine, Ramazan orucundan cezaevlerindeki ölüm oruçlarına açılan bir yelpazeye yayılıyor.
Anne babası tütün tarlasında çalışan ve ilkokulu iftihara geçerek bitiren Adem, “cola”nın yaygınlaştığı bir dönemde küçük imalathanesinde yaptığı gazozları dere tepe demeden o plaj senin bu plaj benim diyerek satmaya çalışan Kemal Usta’yla birlikte o yıl yaz sıcaklarına denk gelen Ramazan ayında, hayatı ve aşkı tanımaya başlar. Üniversite öğrencisi solcu bir ağabey sayesinde Maksim Gorki’yi, imam efendi sayesinde de orucu, günahı, göz zinasını, dil zinasını öğrenecektir.
Küçük oyuncu Berat Efe Parlar ile gazozcu Kemal Usta’yı canlandıran Cem Yılmaz’ın iyi bir kimya tutturdukları “İftarlık Gazoz”, çeşitli yönlerden tartışılabilir, sinematografik açıdan kimi eleştiriler yöneltilebilir elbette. Zaman zaman sıkıcılığa yol açan tuhaf anlatım dağınıklıklarının üstünde de ayrıca durulabilir ama her şeye rağmen seyircinin duygularına ve aklına seslenmeyi bilen sıcak, sevimli bir film olduğu inkâr edilemez.

ADEM’İN RÜYASI
Filmdeki ilginç bir ayrıntı ise özel olarak dikkat çekici... Küçük Adem, yorgun argın bir çeşme kenarında uyuyakaldığında seyirciye animasyonla sunulan bir rüya görüyor. La Fontaine’nin ünlü “Ağustosböceği ile Karınca” masalının bir versiyonu bu rüya.
Bilindiği gibi hepimize çocukluğumuzda ağustosböceğinin tembelliği, karıncanın ise çalışkanlığı teması üzerinden dikte edilen bir mesaj söz konusudur masalda. Nazım Hikmet ise “Ben bu masaldaki karıncadan iğrenirim. Ağustos böceğine gelince; ona bütün bir yaz kendini düşünmeden türkü çağırdığı için değil; gidip karıncanın kapısını çalacak kadar budalalaştığı, en sonunda yüreğinin gücünü böylece kaybettiği için kızarım” diyerek eleştiriler yöneltir. “Ağustosböceği bütün bir yaz sıcak, sarı kırları sevinçli türküsüyle doldurur. Kırlarda çalışanlar, onun aydınlık sesinden tat duyarlar. Ağustos böceği şarkısını söylemek için soluk tüketir; yalnız kendisi için değil, bütün bir kendini dinleyenler için. O, başkaları için türkü söylemeğe öyle alışmıştır ki, kendini düşünmez” demektedir Nazım, Orhan Selim mahlasıyla 1936’da kaleme aldığı yazısında.
İspanyol yönetmen Fernando Leon de Aranoa’nın da 2002’de çektiği “Güneşli Pazartesiler” filminde yorum getirmiş olduğu masal, Yüksel Aksu tarafından bu kez karıncanın La Fontaine’e eleştirileriyle tekrarlanıyor ki “İftarlık Gazoz”un emek-sanat uyumuna dair temel vurgusu ve genel olarak “yapı-bozucu” tavrı da bu noktada belirginleşiyor. Adem’in rüyasındaki karınca, “La Fontaine, beni bencil ve kapısına gelip yardım isteyen ağustosböceğine sırtını dönen, onu kovan ve alay eden biri gibi gösterdi, buna ne hakkı var?” şeklinde sözler sarf ediyor ki kanımca Yüksel Aksu ağustosböceğini budalalıktan ve yüreğinin gücünü kaybetmiş olmaktan, karıncayı da iğrenç bir bencil olmaktan kurtarmaya, itibarını iade etmeye çalışıyor.
Nazım Hikmet, masaldaki karıncadan iğreniyordu... “İftarlık Gazoz”un karıncası ise masalı yazan La Fontaine’den iğreniyor!