29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İkili Anlaşmalar masaya yatırılmalı

'Askeri Tesisler (Kolaylıklar) Anlaşması ile Türkiye, ülkesinde kurulacak ABD askeri tesislerinin durumunu düzenlemekteydi.'

İkili Anlaşmalar masaya yatırılmalı
Doç. Dr. HÜNER TUNCER / Emekli Diplomat

NATO‘müttefikimiz’ ABD, Türkiye ile çok sayıda İkili Anlaşma yapmış ve Türk topraklarında askeri tesisler kurduğu gibi birçok siyasal, ekonomik ve askeri ayrıcalıklar da elde etmiştir. Bu anlaşmalar Türkiye’nin bağımsızlığına zarar verdiği gerekçesiyle hep eleştirildi

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Lozan Antlaşması’nın güncelleştirilmesi(!) konusunu gündeme getirmesi üzerine, asıl gündeme getirilmesi ve tartışılması gereken hususun, 1950-1960 yılları arasında iktidarda bulunan Menderes Hükümetlerinin imzaladıkları “İkili Anlaşmalar” olduğu görüşündeyim.

ABD; Kuzey Atlantik Antlaşması ile Kuzey Atlantik Antlaşması’na Taraf Devletler Arasında Kuvvetlerin Statüsüne Dair Sözleşme’ye dayanarak, Türkiye ile çok sayıda İkili Anlaşma yapmış ve Türk topraklarında askeri tesisler kurduğu gibi birçok siyasal, ekonomik ve askeri ayrıcalık da elde etmişti. Kamuoyunca çokça tartışılan Türkiye-ABD İkili Anlaşmaları, TBMM’nin onayından geçirilmiş değildi. Bunlar, “yürütme anlaşmaları” niteliğinde olup, ya Dışişleri Bakanlığı ya da teknik niteliklerinden ötürü askeri makamlar tarafından imzalanmış ve imzalandıkları gün yürürlüğe girmişti. Türkiye ile ABD arasında 1952-1960 döneminde 54 İkili Anlaşma yapıldı. Bunların önem taşıyan birkaçı üzerinde durmak istiyorum.

DOĞRUDAN MÜDAHALE HAKKI

Türkiye’nin 25 Ağustos 1952’de imzaladığı NATO Kuvvetler Statüsü Sözleşmesi, 10 Mart 1954’te TBMM tarafından onaylanmıştı. Bu sözleşmeyle ABD’nin, Türk topraklarında askeri tesisler ve üsler kurması ve askeri personel bulundurması kabul edilmekteydi. Bu sözleşme uyarınca, bir Amerikalı personelin resmi görevi sırasında işlediği suçlardan ötürü, Türk mahkemeleri tarafından yargılanması söz konusu olamayacaktı. Ancak sözleşmede, sanığın suçu işlediği sırada resmi görevli olup olmadığının kimin tarafından saptanacağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktaydı. 28 Temmuz 1956’da yapılan yeni bir İkili Anlaşmayla, sanığın resmi görevde olup olmadığının belirlenme yetkisinin Türkiye’deki Amerikan Askeri Yardım Kurulu (JUSMMAT) Başkanı’na verilmesi kabul edildi. Böylece, Türk toprakları üzerinde işlenen bir suç nedeniyle yabancı bir ülkenin makamlarına yargılama sürecine doğrudan müdahale hakkı tanınmış oluyordu.

TESİSLER ANLAŞMASI

Askeri Tesisler (Kolaylıklar) Anlaşması ile Türkiye, ülkesinde kurulacak ABD askeri tesislerinin durumunu düzenlemekteydi. Bu anlaşma, 23 Haziran 1954’te imzalanmış; ancak, TBMM’ye hiç getirilmemişti. Askeri Tesisler Anlaşması ile Amerikan hava, kara ve deniz kuvvetlerinin Türk topraklarını kullanmalarına izin veriliyordu. Bu anlaşma ile; Amerikan askeri uçaklarının Türkiye’deki askeri havaalanlarını kullanabilmeleri, kurulacak üslere Türk Hükümeti’nin izni alınarak malzeme, teçhizat, akaryakıt ve ikmal maddeleri yerleştirilmesi, ortak kullanılacak üs ve tesislerin masraflarının iki ülke arasında paylaşılması kabul ediliyordu. Tesisler Anlaşması’na dayanılarak, zaman içerisinde Türkiye’de 90’nın üzerinde askeri ve sivil nitelikte Amerikan tesisi kurulacaktı.

VERGİ MUAFİYET ANLAŞMASI

Vergi Muafiyetleri Anlaşması, 23 Haziran 1954’te imzalanmış olup, ortak savunma için Amerikalılarca yapılacak masraflardan vergi alınmamasını öngörüyordu. Ancak, hangi harcamaların ve malzemelerin ortak savunma dışında tutulacağı konusu açıkça düzenlenmemişti. Bu anlaşma hükümlerinin uygulanmasında Türk tarafı esnek davranmış; Amerikan askeri personelinin Türkiye’ye ithal ettiği eşyadan gümrük vergisi, nakliyat resmi, harç ve damga resmi alınmaması ile Amerikan tesislerinin elektrik, havagazı, akaryakıt, PTT, içki ve sigara vergilerinden muaf tutulması yoluna gidilmişti.

ÖDÜN ÜZERİNE ÖDÜN

Görüldüğü gibi Demokrat Parti iktidarı, ABD’ye ödün üzerine ödün vererek, Türkiye’yi adeta ABD’nin uydusu durumuna düşürmüştü. Atatürk’ün, nice canlar pahasına gerçekleştirdiği Ulusal Kurtuluş Savaşı ertesinde kurmuş olduğu tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimini emanet ettiği kadrolar, o büyük insanın emanetine büyük bir umursamazlıkla hıyanet etmişti!

25 Nisan 1955 tarihli Savunma Kolaylıkları Yardım Programı’na Ait Anlaşma, ABD’nin Askeri Tesisler Anlaşması ile Türkiye’de kuracağı üs ve tesisler dolayısıyla Türk Hükümeti’ne ek bazı yükümlülükler getirmekteydi. Türkiye, Amerikan yardımı ile kurulan tesisleri ortak güvenliğin aniden gerektirdiği hallerde derhal kullanılabilecek bir durumda tutacak; ancak ABD tarafından sağlanan malzeme, böyle bir durumun ortaya çıkmasına değin ve ortak güvenlik amaçlarıyla kullanılmalarını engellemeyecek biçimde başka amaçlarla da kullanılabilecekti. Türkiye, ABD Hükümeti tarafından verilecek teçhizat ve teknik bilgi dışında, ek tesisler için gerekli olan araziyi, binaları, teçhizatı, malzemeyi ve hizmetleri sağlayacaktı.

TÜRKİYE BEDELSİZ TAŞIYACAK

26 Mayıs 1955 tarihli Ortak Savunma Yardım Programı’na Göre Verilen Artık Teçhizat ve Malzemenin Kullanılmasına Ait Anlaşma ile ABD Hükümeti, ortak savunma için artık gerekli olmayan teçhizat ile malzemenin bir üçüncü devlete transferine izin verebilecek ya da söz konusu teçhizat ve malzeme ABD Hükümeti tarafından başka bir biçimde kullanılabilecekti. Böyle bir durumda, söz konusu teçhizat ve malzeme istenilen yere Türkiye tarafından bedelsiz taşınacaktı.

Atom Enerjisi Anlaşması, 10 Haziran 1955’te imzalanmış ve 14 Aralık 1956’da TBMM tarafından onaylanmıştı. Bu anlaşmaya göre Türkiye, ABD’nin sağlayacağı bilimsel yardımla barışçı ve insancıl amaçlarla nükleer araştırma merkezleri kurabilecekti. Reaktörde kullanılacak zenginleştirilmiş uranyum ABD tarafından Türkiye’ye ödünç verilecekti.

Türk-Amerikan Güvenlik İşbirliği Anlaşması, 5 Mart 1959 tarihinde Ankara’da imzalanmıştı. Bu anlaşma, Türkiye’ye yönelik “doğrudan ya da dolaylı saldırı” durumunda, ABD’nin Türk Hükümeti’nin yardımına geleceğini öngörmekteydi. ABD’nin, Türkiye dışında Pakistan ve İran’la da akdettiği içerikleri tümüyle aynı olan ikili güvenlik işbirliği anlaşmaları çerçevesinde ABD; Türkiye, Pakistan ve İran saldırıya uğradıkları takdirde, bu ülkelere silahlı yardım yapma yükümlülüğünü üstlenmekteydi.

Ancak, Türkiye ile Pakistan ve İran’ın durumları birbirinden farklıydı, çünkü Türkiye, NATO üyesiydi ve silahlı bir saldırıya uğraması durumunda, bütün NATO üyelerinden yardım görmesi gerekmekteydi. Bu durumda, ABD ile imzalanmış olan 5 Mart 1959 tarihli anlaşmanın Türkiye’nin güvenliği açısından hiçbir yenilik getirmediği ortadaydı.

DOLAYLI SALDIRI’

Öte yandan, anlaşmanın önsözünde yer alan “doğrudan doğruya ya da dolaylı saldırı” deyimi, özellikle muhalefet çevrelerinde bu anlaşmaya karşı bir güvensizlik havasının doğmasına yol açmıştı. TBMM Dışişleri Komisyonu’nda, CHP adına görüşlerini belirten Bülent Ecevit, “dolaylı saldırı” deyiminin belirsiz ve tehlikeli yorumlara yol açabilecek nitelikte olduğunu kaydederek, ABD ile ortak savunma düzenlemesi içinde bulunan hiçbir Avrupa devletinin kendi hükümetine, uluslararası komünizmin silahsız olarak “dolaylı saldırısı” gibi olasılıklar karşısında Amerikan askeri müdahalesini istemek hakkını tanımadığını dile getirmişti.

İTİRAZLARA RAĞMEN ONAYLANDI

Türk-Amerikan Güvenlik İşbirliği Anlaşması, muhalefetin itirazlarına karşın 9 Mayıs 1960’da TBMM tarafından onaylandı. Şu hususu belki vurgulamak gerekir ki, ilk kez muhalefet iktidarla bir dış politika konusunda aynı görüşü paylaşmamaktaydı. Türkiye bu anlaşmayı imzalamakla, Ortadoğu’da ortaya çıkması olası doğrudan ve dolaylı saldırıları önlemek gibi hiç de gerekli olmayan ve başkalarının çıkarlarını koruyan ve belki de kendini bir savaşa sürükleyebilecek olan ağır bir yükümlülük altına girmişti.

AÇIK HEDEF OLDUK

Bence NATO üyesi olan ve güvenliğini öncelikle NATO ittifakına bağlamış olan Türk Hükümeti, Türk-Amerikan Güvenlik İşbirliği Anlaşması’nı imzalamakla, içeriği yoruma açık olan “dolaylı saldırı” kavramının arkasına sığınarak ABD’ye, ülkesinin içişlerine karışma olanağını tanımış ve böylelikle, ulusal bağımsızlığından büyük bir ödün vermişti. Demokrat Parti iktidarı tarafından dış politikada atılan bu yanlış adım, Türkiye’yi, yakın komşusu Sovyetler Birliği’nin açık hedefi durumuna getirmekte ve Sovyetler’in Türkiye’ye yönelik düşmanca davranışlarıyla karşı karşıya bırakmaktaydı.

Menderes Hükümetlerinin imzaladığı İkili Anlaşmalar ile Türkiye’de geniş ve etkili bir Amerikan askeri varlığı ortaya çıkmış ve bu askeri varlığa çeşitli ayrıcalıklar tanınmıştı.

Son Dakika Haberleri