29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İkinci 19 Mayıs!

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

O günleri hatırlayın: Osmanlı devleti, 1. Dünya Savaşı’nda dört cephede savaşmış ama yenilmiş. 1915’te Çanakkale’den geçemeyen İngiliz donanması, 1918’in Kasım ayında, aynı boğazdan tek kurşun atmadan, hiçbir direnişle karşılaşmadan geçmiş, gelmiş, İstanbul Boğazı’nın başında toplarını Dolmabahçe Sarayı’na çevirmiş. 

Türkler kan ağlıyor. İstanbul sokaklarında Rumların ve Ermenilerin sevinç çığlıkları yankılanıyor. O zamanın basını da dönemin en büyük emperyalist devleti olan İngiltere’nin emrine girmiş... Türkiye’nin her yanı bir bir işgal ediliyor. Yunan ordusu; Anadolu’yu Rumlaştırmak üzere İzmir’e çıkmış... 

İşte bu kara günde, Mustafa Kemal Paşa; ordu müfettişi görevi alarak 16 Mayıs’ta İstanbul’dan Samsun’a doğru gemiyle yola çıkıyor.  

İşin ilginç yanı şu ki, İngilizler ona güvenmiyorlar. Samsun’a çıkışını, Havza’ya gelişini, Amasya’ya geçişini raporlar halinde İstanbul’daki İngiliz komutana bildiriyorlar. 

DİRENECEĞİZ 

İngilizler yanılmıyorlardı. Mustafa Kemal’in niyeti Anadolu’da yeni bir direniş oluşturmaktı. Bu amaçla Amasya’da, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele ile birlikte milli kurtuluşun temel belgesi olan bir bildiri hazırladı. Bunu Erzurum’daki 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir de onayladı. 22 Haziran’da yayımlanan bildirinin ilk üç maddesinde şöyle denilmekteydi: 

“1- Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir.  

2- İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir. Bu hal, milletimizi âdeta yok olmuş göstermektedir.  

3- Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” 

Temel slogan da belirlenmişti: “Ya İstiklal Ya Ölüm!” 

HAKLARINDA İDAM KARARI 

Amasya’dan sonra Tokat, Sivas, Erzurum toplantıları ile millette bir heyecan yaratıldı. İstanbul’daki vatansever aydınlar ve subaylar da milli kurtuluşu desteklemek üzere Ankara’ya  

geldiler. 

Zamanın Osmanlı hükümeti, kendisinden korkup onu geri çağırınca Mustafa Kemal askerlikten istifa edip sıradan bir vatandaş olarak çalışmalarını sürdürdü.  

İstanbul’daki hükümet bunun üzerine Mustafa Kemal ve arkadaşlarını askeri mahkeme kurdurup idam cezasına çarptırdı. Yetmedi, o zamanın Diyanet İşleri Başkanı konumundaki müftü Dürrizade Abdullah, düşmanla savaşan kahramanları “dinsiz, kanları helal eşkıya” ilan ederek halkı bunlarla savaşa çağırdı. 

Bu çağrılar üzerine Düzce, Hendek, Bolu ayaklanmaları çıktı. Yozgat, Konya, Zile bölgelerine kadar bu düşman tertibi ayaklanmalar yayıldı. 

Yunan ordusunun işine yarayan İngiliz-Osmanlı tertibi bu ayaklanmalara katılarak Kuran ayetleri okuyanlar, “dine ve halifeye hizmet ettiklerini” sanmaktaydılar. 

İngiliz emperyalizminin uşağı bu gerici tayfanın önde gelenlerinden birisi de İskilipli Atıf Hoca denilen adamdı. Bu hain, ülkemizi işgal eden Yunan ordusunu, “Padişah efendimizin ordusu” diye övmekteydi. 

O sıralar Kürdistan kurma sevdasına düşen Kürt Teali Cemiyeti de Anadolu’da düşmanla savaşan Kemalistleri, “Dinsiz komünistler!” diyerek kötülemekteydi. 

TORUNLARI İŞBAŞINDA 

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hem düşmanla hem de bu içimizdeki hainlerle savaşarak kurdular şu anki devletimizi. Ne acıdır ki, bugün Türkiye’nin başına çöreklenen kadrolar; işte bu düşmanla işbirliği yapan zihniyetin yetiştirmesidir. Düşünün ki, Atatürk’ü kötülemek için her yalanı bunlar üretiyorlar. İskilipli Atıf isimli haini yüceltip adına hastane açıyorlar. Atatürk’ün devrim yıllarını diktatörlük adı altında karalamaya çabalıyorlar. 

Ve Atatürk’ün partisi CHP’nin başında bulunan zat da bu gerici koroya katılarak “tek parti dönemi” diyerek, bu devletin, bu cumhuriyetin kurulduğu yıllara saldırıyor. (Kılıçdaroğlu’nun Zaman gazetesindeki röportajına bakın) 

İşte böyle bir ortamda ikinci bir 19 Mayıs gerekiyor. Vatanımızın bütünlüğü tehlikededir, başımızdaki hükümet sorumluluğunu yerine getirememektedir. Türk milleti 1919’lardaki gibi yok sayılmakta, onun adı silinmeye çalışılmaktadır. 

Buna direnişin ilk adımını  

7 Haziran seçimlerinde atarak gerici-bölücü-liberal ittifakı olan AKP-HDP-CHP ittifakına karşı çıkmalıyız.  

Biliniz ki; Vatan Partisi, Samsun’a ulaşan Bandırma vapurudur...