29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İmzalı kitaplar

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

Yazarların, şairlerin birbirlerine ve okurlarına imzaladıkları kitapların ayrı bir öyküsü olduğuna inanıyorum. İmzalı kitap koleksiyonerlerinin serüvenlerinin dışında, kişisel ve kimi zaman nahoş öyküler de söz konusu olabiliyor. Sanıyorum 15 yıl kadar geçti... Bir yaz günü, Kadıköy’e gitmek için Taksim’den dolmuşa bindiğimde, çok sıkı fıkı olmasak da merhabalaşmanın ötesinde bir tanışıklığımız ve ortak dostlarımız bulunan, çeşitli defalar sohbet ettiğimiz, yaşıtım diyebileceğim bir şairi gördüm. Adı bende saklı kalsın... Kucağında, iki üç yaşlarındaki çocuğu vardı. Tam arkasındaki koltuğa geçerken, selam verdim, hatırını sordum ama yanıt alamadım. Duymadığını ya da beni tanımadığını düşünerek, tekrarladım selamımı; yine hiç tepki yok. Çocuğa bir iki şirinlik yapmak, başını okşamak için elimi uzattığımda, hayli sert bir bakışla karşılaştım ve açıkça terslendiğimi hissettim.  

Tahmin edersiniz ki insan şaşırıyor, dahası “bozuluyor” da... Yaklaşık 30-35 dakika süren Taksim-Kadıköy yolculuğu boyunca nedenini niçinini öğrenmek için yeni bir hamle yapmadım kuşkusuz ama aramızda herhangi bir özel olay geçmeyen, tüzel anlaşmazlığımız da bulunmayan o şairimizin epeyce tuhafıma giden tepkisinin kaynağını da çok merak ettim.  

Merakımı, üç beş gün sonra bu olayı aktardığım ortak dostlarımızdan birinin sorup öğrenmesiyle gidermiş oldum. Mesele şuymuş; şairimiz, üç yıl kadar öncesinde adıma imzalayarak gönderdiği şiir kitabını, bir sahafta bulmuş. Haliyle, gücüne gitmiş, üzülmüş, sinirlenmiş, tepkisini de beni ilk gördüğünde malum biçimde vermiş. “Adam yerine koyduk, kitap imzaladık gönderdik ama kıymet vermedi, sahafa yolladı” diye düşünmüş olmalı. Sonradan bazı edebiyat kurumlarında yöneticilik de yapan o şaire, şairlerin alıngan ve hassas insanlar olduğu gerçeğini de kendime tekrarlayarak, hak vermedim değil. Ama adıma imzaladığını söylediği, o dönemde çalıştığım yere gönderdiğini belirtmiş olduğu o kitabı görmemiştim bile. Belli ki kitap bana ulaşmadan, “danışma masası”ndan başka ellere geçmiş, bir süre bir yerlerde kalmış, sonra büyük ihtimalle benzer serüven yaşayan başka kitaplarla birlikte o sahafın yolunu tutmuş ve ne tesadüftür ki, tekrar ilk sahibinin eline geçeceği günü beklemişti.  

Bu olayı, geçenlerde başka bir sahaftan aldığım telefon nedeniyle anımsadım. Sahaflık yapan arkadaşım, gene bir şairin (aynı zamanda yazar, çevirmen, yayıncı, gazeteci) ama bu kez hayli ün-lü bir ismin 1990’lı yıllarda bana imzaladığı bir şiir kitabının elinde olduğunu haber verdi! Gene çok şaşırdığımı söylememe gerek yok...  

Sahaf arkadaşım, hali vakti yerinde, kendi kulvarının tanınmışlarından diyebileceğim bir işadamından gelenler arasında bulmuş o imzalı kitabı. “Sanıyorum bir daha dönmemek üzere yurtdışına falan gidiyor, çünkü evindeki tüm kitapları elden çıkardı, üç bine yakın kitap getirdim, seninki de onların arasındaydı” dedi. Ne o işadamıyla en küçük bir tanışıklığım var, ne de o usta şair ağabeyimizin yıllar önce imzaladığı kitaptan haberdarım. O kitabın o eve nasıl gittiği benim için tam bir muamma ve eminim ki, merak edip peşine düş-sem öğrenebileceğim pek bir şey de olmayacak. Adı gene bende kalsın, o usta şairimizin Aydınlık okuru olduğunu biliyorum. Bir gün dolmuşta falan karşılaşırsak, ne olur ne olmaz diye, şimdiden bu yazıyı yazayım dedim.  

Bir dostun, bir yazarın, şairin imzalı kitabına sahip olmak hoştur, insanı ayrıcalıklı hissettirebilir ama işte bu tür sakıncaları da olabiliyor. Bazen imzalayanın ve imzalananın ruhu bile duymadan da dolaşıma çıkabiliyor, ilginç turlar atabiliyorlar.