29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘İnsanı, muasır medeniyetler yaratacak şekilde yetiştirmeliyiz’

'Eğitimci Mehmet İleri ile çok tartışılan eğitimimizin durumunu konuştuk...'

‘İnsanı, muasır medeniyetler yaratacak şekilde yetiştirmeliyiz’
MUALLA ULUSAVAŞ

Eğitimci Mehmet İleri ile çok tartışılan eğitimimizin durumunu konuştuk. Mehmet İleri, 1932 yılında Bursa Yenişehir Koyunhisar Köyü’nde doğdu. İlköğrenimi Koyunhisar Köyü Eğitmenli İlkokulu’nda, orta öğrenimi Arifiye Köy Enstitüsü’nde tamamlayarak 1949’da köy ilkokulu öğretmeni olarak mesleğe başladı. 1954-1957 yılları arasında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim- İş Bölümü’nde okudu. Mezuniyetten sonra Gümüşhane ve Denizli İlköğretmen Okullarında çalıştı. Erzurum Eğitim Enstitüsü’nün kuruluşunda görevlendirildi.

1962 yılında açılan bir sınavı kazanarak grafiker-ressam olarak yetiştirilmek üzere Amerika’ya gönderildi. New York Üniversitesi’ne bağlı American Graphic Art Institute, Phoenix School of Design, Cooper Union, School of Visual Art, Manhattan School of Printing okullarında temel tasarım, kitap tasarımı ve betimleyici resim alanlarında öğrenim gördü.

Hocam sizi Buca Eğitim Fakültesi’nde tanıdım. İzmir’deki mesleki yaşantınız nasıl oldu?

1969 yılında İzmir Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü Grafik Öğretmenliği’ne atandım. 1997 yılında DEÜ Buca Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü Grafik Tasarım, İllüstrasyon derslerini okutan öğretim görevlisiyken emekli oldum.

Bugun eğitimde ne yapmalı, sorunlar nasıl çözülür?

Eğitimde amaç, insanın gelişimidir. İnsan, doğanın bir parçasıdır. Kâinatın nizamını örnek almayla insanın eğitim yoluyla, kâinatın nizamına uyma bilgi ve becerisini kazanması sağlanmalıdır.

Ahmet İnam ne güzel söylemiş: “Yaşama saygı, ‘can’a saygı ile başlar, sorumlulukla sürer.”

Kısaca egitimde doğal olmak önemlidir. Doğal olmak yalın bir durumdur, fakat basit değildir. Kâinatın içinde yer alan her oluş, her varlık kâinatın sürdürülebilirliğini sağlamak için hizmetle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmesi insanın kendini bilmesi, kendini tanıması, kendine egemen olmasıyla mümkündür. Yunus Emre bakın ne diyor:

İlim ilim bilmektir,

ilim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsen

bu nice okumaktır.

Öyleyse insan kâinatın nizamı gereği dünyada varolmaktadır. Hizmetini yerine getirmek için canlandığı zaman yeniden kurgulanmaya-dizayn edilmeye hazır zengin bir kalıtımsal birikime ve yaşamını sürdürecek doğal, güçlü içgüdülere sahiptir. Eğitim bilimleri, kâinatın şaşmaz nizamı içinde gelişip devam eden, yinelenip yenilenen insanı, yaşama sevinci duyarak muasır medeniyetler yaratacak şekilde yetişmesini sağlamalıdır.

Peki bu nasıl gerçekleşebilir?

İnsan çocuk da olsa enerji ureten bir makina gibidir. Doğadan beslenerek elde edilen enerji sürekli tüketilir ve yenilenir, çocuk büyür gelişir. Düşünce ve el yeteneğinin gelişimi de yalın ve sürdürülebilir, yenilenebilir olursa egitim işe yarar. Eğitim, insanın kâinatın nizamı içindeki işlevine (kâinatın sürdürülebilirliğine hizmet etmek, kâinata kültür katmak) uygun insan olmak ve insan kalabilmek için yardımcı ve biçimlendirici bir etkinlik olmalıdır. İnsan, yaptığı iş ile biçimlenir ve işi ile değerlendirilir. Köy Enstitüleri’ndeki eğitim, bilim-sanat-teknik üçgeninin izdüşümünde yapılan iş eğitimiydi. İ. Hakkı Tonguç’un dediği gibi, “İş insanın hem miyarı, hem mimarıdır.” Değerlendireni biçimlendireni...

O zaman insan nasıl insan olur?

Enerji kâinatı oluşturan kaynaktır. Enerjinin [yinelenip-yenilenerek (doğup-ölerek)] değişik evrimlerden geçerek biçimlenmesi kâinatın sürekliliğini oluşturmaktadır. Enerji hem yapıcı, hem yıkıcıdır. İnsanın kâinatın içindeki görevi, önce kendi enerjisinden başlayarak tüm enerji kaynaklarını dünya ortamında yapıcı olarak kullanmaktır. Bunun için ilk yükümlülük bilgi sahibi olmak, yani okumaktır. Okumak+düşünmek+ifade etmek+tartışmak+iş içinde denemek+takrar okumaktır. Bu döngünün sağlıklı bir şekilde oluşup devamını sağlamak eğitimin işidir. “Oku, fikret + zikret + amel et” ilkesiyle de insanın önce düşünmeyi, sonra anlatmayı öğrenmesi ve öğrendiklerini deneyerek ve uygulayarak sorun çözümüne ulaşmasına işaret edilir. Dünyada temel enerji kaynakları hava, su, toprak ve güneştir.

Örneğin havayı iyi okursanız, edindiğiniz bilgilerle hava dinamiğini sistemleştirir, kullanılabilir bilgi-beceri haline çevirerek insanı uçabilen bir varlık haline getirebilirsiniz. Ancak bu olguyu sağlamak kâinatı örnek almak, kâinatın nizamına eksiksiz, mutlak uyum sağlamakla mümkündür. Yoksa uçak düşer.

Milli Eğitimin görevi nedir sizce?

Milli Eğitimin görevi, Türk halkının Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş vizyonu ve misyonuna uygun, kâinatın nizamını örnek alan, çağdaş okullarda okuyarak yetişmesini sağlamaktır. İsmet İnönü bunu güzel açıklar: “İlk öğretim davası insan olmak, millet olmak davasıdır.”

Ataturk, “Eğitim bir süs bir baskı aracı veya medeni bir zevk değil, bugünkü yaşamsal sorunlara çözüm getirecek kullanılabilir bir donanım olmalıdır” sözüyle durumu özetler.

Son Dakika Haberleri