25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Irak ve Suriye harekâtı zorunluluktur

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

1-Fırat’ın doğusuna askeri harekat temel gündem oldu. ABD “tek taraflı harekat kabul edilemez” açıklaması yaptı ve Suriye özel temsilcisi James Jeffrey’i PKK’nın etkin olduğu bölgeye gönderdi. Terör koridoruna karşı yapılacak askeri harekatın siyasi görevleri nelerdir?

ABD’nin “tek taraflı harekât kabul edilemez” dediğini cuma günkü Aydınlık’ta, Pentagon sözcülerinden Binbaşı Sean Robertson’un söylediklerinden öğrendim.
Binbaşı Robertson bunu diyerek bence “halt” etmiş.
Suriye’de ve Irak’ta her türlü harekâtı kendi verdiği kararla ve kendi başına yürütme hakkını ABD’ye kim verdiyse, Türkiye’ye de o verdi. Mesele bu kadar basit!
Eski Büyükelçi James Jeffrey’in “PKK’nın etkin olduğu bölgeye gitmiş olması” ABD’nin artık YPG/PYD ortağı olmakla kalmadığı, 30 yılı aşkın süredir “TERÖR ÖRGÜTÜ” dediği PKK’yı da “dost” olarak tanıdığı anlamına gelir. Bu da ABD’nin “terör listesi” diye yaptığı açıklamaları anlamsız hale getirdiği gibi, öte yandan ABD’nin kendi adını o listeye koyduğunu gösterir.
Kuzey Irak’a yapılan veya yapılacak olan askeri harekât, uzun süredir Türkiye’de yerli/yersiz kullanılan “Devletin bekası” kavramının hakkıyla kullanılacağı bir olaya tekabül etmektedir. Çünkü o bölgede kurulacak olan bir Kürt Devleti’nin ilk hedefi, Türkiye’nin topraklarından parça koparmaktır.
Ama o bölgede İsrail için bir destek yaratmaya çalışan ABD, belli ki taa1991’deki Irak Harekatı sırasında ortaya çıkan “Büyük Ortadoğu” planına hâlâ bağlıdır. O planın Türkiye’nin yaklaşık üçte birine kurulacak bir Kürt Devletine vermeyi öngördüğü de bilinmektedir.
Kısaca -bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da kabul ettiği gibi- Kuzey Irak harekâtı maalesef çok da geç kalmıştır.
Ama artık bu bir zorunluluktur.
Önemli olan Türkiye’nin bu harekât nedeniyle başlayacak çatışmayı başka ülkeleri de hedef almadan ve onları karıştırmadan tamamlamasıdır.

2-Yerel seçim öncesi oluşan saflaşma nasıl sonuçlara yol açar?

Bu saflaşma seçimden sonra biterse mesele yok. Çünkü demokratik ülkelerde seçim öncesi siyasi partilerin ittifak kurmaları çok görülen bir uygulamadır. Seçim biter, herkes kendi yoluna gider.
Ama bizdeki öyle olmaz da “yerleşik” hale gelirse bu giderek Türkiye’yi ikiye ayırmak gibi bir durum yaratabilir. Biz bunu DP’nin iktidar olduğu 1950-60 arasında gördük. Türkiye o bölünmeden çok çekti. Hatta demokratik rejimin 27 Mayıs 1960 günü bir askeri darbeye maruz kalması da kanımca bu ayrılığın getirdiği bir sonuçtur.
O nedenle Türkiye’deki siyasi ittifakların bir seçimin sonuna kadar sürmesini temenni edenlerden biriyim.

3-Türk Daması Federasyonu’nun katkılarıyla Aydınlık’ta dama köşesi açtık. Bunun üzerine satranççılar da -damacılarla polemiğe yol açabilecek ifadeler kullanarak- köşe istediler. Dama mı, satranç mı?

Ben “Dama” oynamayı bilmem. Hatta sadece dama’yı değil pek çok oyunu da bilmem. Ama iyi bir oyuncu olmasam da “satranç”ı bilir ve oynarım. Önce bunu belirteyim.
Aydınlık gazetesini her gün alan biriyim ama, itiraf edeyim ki aldığım gazetelerin hiç bakmadığım sayfalarının başında “oyun”larla ilgili olanlar gelir.
Yukarıda dediğim gibi “dama”yı değil satrançı öğrendiğime göre izninizle ifade edeyim:
Aydınlık’ta “satranç köşesi” de açarsanız belki ben de o köşeyi izlemek için oyun sayfalarına bakar hale gelirim.
Doğrusunu söylemek gerekirse satrancı sevmemin nedeni, onda sonucu sadece “aklın” tayin etmesidir. Ayrıca satranç insanlara hayat boyu karşılaşacakları zor durumları, onlardan nasıl kurtulabileceklerini ve kurtulamazlarsa neticenin ne olacağını çok iyi öğretir. O nedenle satranç aynı zamanda bir “hayat dersi”dir.