29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İş bilmezler işbölümü yapamazlar...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

Gazete haberi şöyle: Türkiye, servet adaletsizliğinde dünya ikincisi... Haberin açılımında, 2007 yılında dünyadaki ülkelerini servet dağılımları incelenmiş. Türkiye’nin ulusal gelirinin yüzde yetmişlik kısmı yüzde onluk bir grup tarafından paylaşılıyor, geriye kalan yüzde otuzluk kısım ise yoksul olarak bilinen yüzde yetmişlik bölüme kalmış. Böylece çok yüksek eşitsizliğin yaşandığı ülkeler arasında Türkiye ikinci. Birinci ise Rusya...

Ekonomik eşitsizlik Türkiye’nin her alanında kendini göstermektedir. İddia ediyorum salt Fatih Terim’in yıllık kazancı, Tüm Türkiye liglerinde görev yapan bütün hocaların kazancından fazladır. Araştırılsın. Tüm hocaların toplam geliri Terim’in kazancının yarısı kadarsa durum iyi demektir! Böylesine adaletsiz bir gelir dağılımının olduğu bir ülkede futbolcu yetişmemesi kadar doğal hiçbir şey olmaz.

Asgari ücretin brüt 1.071 TL. net 846 lira olduğu, profesörlerin yılda 50 bin lira kadar kazandığı bir ülkede, bir teknik direktöre yılda 4 milyon Avro verirseniz insanların “ahını” alırsınız. Letonya’dan dönüşte sabaha karşı saat 04’te havaalanına giden yandaşlar “Ahımız var hocam. O kadar insanın bu milli takımın üzerinde ahı var” demişler. Fatih Hoca da onların üzerine yürümeye kalkmış.

Ben kaderci, yazgıcı, boş inançları olan biri değilim. Ancak “ahımız var” diyen insanlara kulak vermek gerekir. Çünkü, ülkemizin yüzde 99’u Müslüman. Bunların arasından dindar ve kindar nesiller yetiştirmeye çalışıyoruz. Giderek insanlar bölünüp ötekileştiriliyor ve bu insanların psikolojisi bozuluyor. Bu nedenle Fatih Terim hedef tahtası haline geliyor. Böylesi eşitliksiz, adalet duygusundan yoksun bir gelir dağılımı Fatih Hocaya da zarar veriyor, ülkedeki eşitsizliği herkesin gözünün önüne seriyor.

Türkiye Futbol Federasyonu bir kamu kuruluşudur. Böylesine hesapsız, kitapsız harcamalar yapamaz. Rahmetli Coşkun Özarı Hocam bir anısını anlatmıştı bana. Ulusal Takım Tek Seçicisi olduğu günlerde, kampta birkaç meşrubat fazla içilmiş. Bunun üzerine yöneticilere soruşturma açılmış. Bu durum iyi bir şey olmadığı gibi Terim’e verilen ücret de doğru değil, yerinde de değil. Yılda altı maç oynayan bir hocaya bu ücret ödenemez. Sayıştay denetçilerinin bu konu üzerine federasyona soruşturma açmaları gerekir...

***

Adı bende saklı bir federasyon üyesi Fatih Terim’in ayda 1.5 milyon lira aldığını 15 milyon Avro da tazminatı bulunduğunu söyledi. Türkiye’de yılda 500 bin dolar edecek tek bir futbolcu yoktur, başta Terim olmak üzere yılda 200 bin dolar edecek teknik adam da yoktur. Bunlar gerçektir, ama söylentiler de vardır. Söylediğine göre Fatih Terim’in damadı menajermiş. Onun menajerliğini yaptığı futbolcuları ulusal takıma çağırıyormuş. Gökhan Töre de onlardan biriymiş. Duyduklarının hiçbirine inanma, gördüklerinin de yarısına inan diye bir söz bilirim, çok da hoşuma gider. Çünkü söylentiler Nevton’un ışık tayfı gibidir. Düşüncelerden çeşitli dallara ayrılarak çıkarlar. Sözüm ona menajer Ahmet Bulut çeşitli yöntemlerle rahatsız edilip oyuncuları Terim’in damadı Volkan Bahçetepe’ye yönlendirilmiş. Kişisel görüşüm, söylentisinin bile çirkin olduğu yönündedir. Aslı varsa benim sözlüğümde açıklayacak sözcük yoktur.

Bunlar bir yana, asıl gerçek olan, paylaşmak duygusu sözden öteye geçmeyen bir ulusun özde çok az şeyi paylaşabildiğidir. Paylaşmakta eksik, işbölümünden yoksun olununca da ülkeyi de, futbolu da tek kişi yönetiyor, sahaya çıkan takımın tüm yükü tek kişinin omuzlarına yükleniyor, Arda Turan’ın... Biliyorsunuz, işbölümü, İskoç Adam Smith’in liberal ekonomisinin temelidir. Ama biz işbölümünden habersiz olduğumuz için liberal ekonomiyi öyle bir hale getirdik ki, Smith mezarından çıkıp durumu görünce kendini yeniden öldürür. Adam Smith’e göre işbölümü nedir?

Pek ufak olmakla birlikte işbölümünün çokça göze çarptığı bir yatırımdan, iğnecilik zanaatından bir örnek alalım; işi bilmeyen bir işçi son kertesine değin çalışmakla, günde belki bir iğneyi zor yapar; yirmi iğneyi ise hiç yapamaz. Ama işbölümü devreye girince,işçinin biri teli çekip gerer; bir başkası bunu düzeltir; bir üçüncüsü keser; bir dördüncüsü ucunu sivriltir; bir beşincisi baş geçebilmesi için tepesini ezer. Başı yapabilmek iki üç ayrı işlemi gerektirir. Başı tepeye takmak ayrı bir iştir. İğneleri ağartmak başka bir iştir. İğneleri kâğıda sıralamak bile başlı başına bir zanaattır. Böylece bir iğne yapımı bile 18 ayrı işlem gerektirmektedir. Bir küçük işletmede on kişi çalışınca bazıları iki üç işlemi birden yaparak bir günde 48 bin iğne yapabiliyorlar. Bir kişi tek başına günde bir iğne yaparken, on işçi günde 48 bin iğne yapabiliyorlar. Bu işbirliğinin ve üretici gücün zaferidir.

Peki, ulusal takımın oyununda işbölümü var mı? Futbolda işbölümünü yaratmaya ekol denmez mi? Türkiye’nin herhangi bir ekolü var mı? Türk futbolunu düzenleyecek, düzene sokacak, işbölümünü yerleştirecek kişi Fatih Terim midir? Kendisi işbölümüne, iş birliğine yatkın olmayan biri bu işi nasıl yapacak? Bir kurumda işbirliği olması için ortaya çıkartılacak eserin yapımı sırasında görev ve yetki paylaşımı yapılır. Tüm yetkileri kendi elinde toplayan birisi söz konusu kurumlaşmaya katkı yapabilir mi?

Arda Turan’ın topu aldığında milletin ve kendinin başını döndürecek kadar topla oynayıp rakip kaleye doğru bir yol bulamayınca, geride ya da karşı tarafta kaleden uzak duran arkadaşına topu vermesi tam da tek başına iğne yapmaya çalışan bir işçiyi anımsatır. Atletico Madrid’de başarılı, Türkiye’de ise başına buyruk olmasının nedeni de birlikte iş yaptığı işçilerin becerisiyle ilişkilidir. Bu da bizi birlikte yaşamın temel koşullarından biri olan işbölümüne götürür. İş bilmezler, işbölümü yapamazlar...